29.7.08

ERGENEKON İDDİANAMESİ 901 - 950 SAYFALAR,

yardım aldığı konusunun doğru olabileceğini, Tuncay ile giden diğer gazetecilerinde aynı doğrultuda şeyler anlattıklarını beyan etmiştir.
Şüpheli Ümit OGUZTAN'ın alınan ifadesinde ;
Tuncay GÜNEY in VELİ KÜÇÜK ile çok rahat iletişim kurduğunu, İstediği zaman Veli KÜÇÜK' ü arayıp sohbet edebilen bir şahıs olduğunu, Tuncay GÜNEY in yanında çalıştığı dönemlerde getirdiği haberler herkesin elde edemeyeceği, önemli ve haber değeri olan bilgiler olduğunu, kendisine bu bilgilerin kaynağını sorduğunda çoğunlukla Veli KÜÇÜK' ü haber kaynağı olarak gösterdiğini, Tuncay GÜNEY'e Veli KÜÇÜK ile kendisini de tanıştırmasını istediğini, ancak bu şahısla tanışamadığmı, bir çok gazetecinin Tuncay güney sayesinde Veli KÜÇÜK ile tanıştığını,
Tuncay GÜNEY'in akşam gazetesinde çalıştığı dönemde, görev gereği Kuzey Irak' a gidip geldiğini anlıttığım, sohbetlerinden birinde böyle bir konuya değindiğini, Veli KÜÇÜK' ün Kuzey ırak daki bağlantıları hakkında bilgisinin olmadığını, ancak Tuncay'ın anlattığına göre kuzey Irak ta bazı görüşmeler yapması için Veli KÜÇÜK ten yardım aldığını, bu konunun doğru olabileceğini, Tunay ile giden diğer gazetecilerinde aynı doğrultuda şeyler anlattıklarını,
3-Ali YASAK'ın İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde :
Veli KÜÇÜK'ü 1999 yılında Eminönünde bulunan Hamdi Et Lokantasında yemek yediği sırada . Lokantanın sahibi olan Hamdi ARPACI isimli şahsın o an lokantada yemek yiyen Veli KÜÇÜK ile tanıştırdığını. Veli KÜÇÜK ile KENDİSİNİ tanıştırırken Veli Paşa diye tanıştırdığını, daha sonra kendisini senelerdir görmediğini, ancak 1-2 sene sonra tesadüfen İstinye'de bulunan Avcılık Atış Kulübünde kendisi ile bir kere karşılaştığını ve selamlaştığım, başka da Veli KÜÇÜK ile ne telefonda ne de yüz yüze görüşmediğini, Veli KÜÇÜK ile arasında hiçbir ticari bir faaliyetinin olmadığını beyan etmiştir.
4- Şüpheli Emin Caner YİĞİT in babası Cemal YİGİT'in İstanbul Emniyet Müdürlüğünde alman ifadesinde ;
Oğlu Emin Caner YİGİT'in 2004-2005 yıllarında Veli KÜÇÜFün şoförlüğünü yaptığını, halen gözaltında bulunan şahıslardan Veli KÜÇÜK'ü tanıdığını diğer şahıslan tanımadığını, Veli KÜÇÜK'ün şoförlüğünden ayrılmasından sonra görüşmeye devam ettiğini, Veli KÜÇÜK in oğluna ihtiyaç duyduğunda yanma çağırdığını ve şoförlüğünü yaptırdığını, halen de hem kendisi ile görüşüp şoförlüğünü yaptığını,
5-şüpheli Doğu PERİNÇEK'in İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde:
2003 yılında yapılan İstanbulda'ki Kıbrıs mitinginde Veli KÜÇÜK ile karşılaştığını, bunun dışında yüz yüze görüşmediğini, 2003 yılı Temmuz ayında AKP iktidannm meclisten "İKİZ İHANET SÖZLEŞMELERİ" ni geçirmesi sonrasında, İstanbul İl merkezinden dört kez arayarak bu yasalarla ilgili bilgi aldığını, emekli Generallerle toplantı halinde olduklannı, kendisinin o dönem Çankaya'da Cumhurbaşkanı ile görüşerek bu yasalarla ilgili sözlü açıklama yaptığım ve bir dosya verdiğini okuduklannı anlattığını, bu olalyla ilgili değerlendirmesini sorduğunu, kendisinin de Türkiye de etnik gruplan ve cemaatlere ayn devlet kurma, ayn eğitim sistemi kurma gibi Türkiye yi bölmeye yönelik haklar tanıdığını anlattığını, bu şekilde Cumhurbaşkanına verdiği dosyanın bir örneğini Veli KÜÇÜK'e gönderdiğini, bu olayda olduğu gibi gazetelerden de izleyerek General Veli KÜÇÜK'ü Türkiye'nin toprak bütünlüğünü, ABD ve AB devletlerine karşı savunan konumlarda olduğunu gördüğünü,
(. 1 ~ St \
f.' . s* "
Aydınlık Dergisinin 25 Ağustos 1996 tarihli sayısının kapağında Veli KUÇUK ün "Eşref BİTLİS'İ ABD öldürttü" şeklindeki açıklamalarına yer verdiklerini, ancak 10 yıl ismini sakladıklarını, kamu oyuna açıklamadıklarını, Eşref BİTLİS'İ kimin şehit ettiğini içeren açıklamanın komutanların emri olmadan yapılmayacağını bildiklerini, açıklama çeşitli televizyonlarda ısrarla dile getirmesine rağmen Genelkurmay tarafından yalanlanmadığını, bu olguda açıklamanın üst komutanların bilgisi dahilinde yapıldığını gösterdiğini, bu nedenle Atlantik devletleri tarafından mimlenen generallerden biri olduğu kanısında olduğunu, basında ABD ve AB yanlısı kiralık kalemlerin sürekli Veli KÜÇÜK'e saldırmaları dikkatini çektiğini bunun dışında Veli KÜÇÜK'le hiçbir görüşme ve ilişkisinin olmadığını,
Veli KÜÇÜK'ün talimatı ile Abdullah ÖCALAN'ın avukatı Doğan ERBAŞ ile ilgili yaptıkları iddia edilen görüşmeyi Adnan AKFIRAT'm bileceğini, kendisinin odasında kesinlikle görüşme yapılmadığını,
Veli KÜÇÜK'ün Ulusal Kanal ve Cumhuriyet gazetesinin alınmasıyla ilgili yaptığı çalışma sorulduğunda; Bu yönde görüşme yapmadığını, ancak USİAD başkanı Kemal ÖZDEN'in Ulusal Kanal'in yüzlerce ortağından biri olduğunu, Cumhuriyet gazetesiyle ilgili İlhan SELÇUK ve Gürbüz ÇAPAN ile ortak bir televizyon kanalı kurulmasını görüştüklerini, fakat bunun olmadığını, Ferid İLSEVER'in Kemal ÖZDEN le bir yemekte konuşulduğu, bu yemeğe Veli KÜÇÜK'ün de katıldığını anlattığını,
Veli KÜÇÜK ile hiçbir zaman hiyerarşik yapı içinde olmadığını, kendisinin "ikiz ihanet yasalan" ile ilgili mektubu dışında Veli KÜÇÜK' e hitaben yazılmış bir yazısının olmadığını beyan ettiği.
6- Şüpheli Emin Caner YİĞİT'in İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde:
Kendisini 2004 yılı Kasım ayında İlyas TOPSAKAL ve Ahmet Hoca isimli şahıslar Veli KÜÇÜK ile tanıştırdığını. İlyas TOPSAKAL'm Türk Dünyası Araştırma Vakfında editörlük yapan bir şahıs olduğunu, İlyas TOPSAKAL kendisine "Veli Paşa bir güvenlik şirketi açacak, burada eğitim ve iş verilecek, sende ona yardım et, sertifikanı alıp bir yerde güvenlik şirketinde başlarsın" dediğini, kendiside bunun üzerine teklifini kabul ettiğini, kendisini İlyas TOPSAKAL ve Ahmet Hoca..? isimli tanıdıkları Türk Dünyası Vakfına beni davet ettiklerini. Bahse konu yere gittiğinde Veli KÜÇÜK'te orada olduğunu gördüğünü, kendisi ile görüştüğünü, Bu görüşmede Veli KÜÇÜK'ün yeni kurulacak olan güvenlik şirketi ile ilgili ofisboy olarak çalışacağını ve bu şirketten güvenlik sertifikası alacağını konuştuklarını ve bu şekilde işe başladığını, Çalıştığı zaman zarfında Veli KÜÇÜK'ten yaptığım hizmete karşılık 600 YTL para aldığını, Veli KÜÇÜK'ü ile sayede tanıdığını, Bayram ve özel günlerde kendisi aradığını,
Veli KÜÇÜK ile en son 10-15 gün evvel telefon ile görüştüğünü, Veli KÜÇÜK'ün kendisini telefonla aradığını ve kendisini kullanmış olduğu 34 SB... plakalı Kia Sorento marka aracının asker korumaları tarafından lastiğinin patlatıldığım, ve lastiğin yarıldığını söylediğini ve lastik bulmak için yardım istediğini, Kendisinin de bulduğu lastikleri Veli KÜÇÜK'ün Gayrettepe'de bulunan evine götürdüğünü, lastikleri korumalara teslim ettiğini, Veli KÜÇÜK ile en son görüşmesinin bu şekilde olduğunu beyan etmiştir.
Bayram ve özel günlerde kendisini aradığını, başka bir ilişkisinin olmadığını,.
Veli KÜÇÜK ile Sedat PEKER ve Boğaçkaan MURATHAN arasındaki ilişki sorulduğunda; şahıslar arasındaki ilişkiyi bilmediğini. j^JfL samimiyetinin olmadığını, Veli KÜÇÜK'ün yanma Sedat PEKER vasıtasıyla girmedjgîjii, ^ 5=^%
7- şüpheli Emin GÜRSES'in İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde Veli KÜÇÜK'ü öncelikle görevlerinden ve yaklaşık 6 yıl kadar önce Kaymakam Kemal Bey'i anma törenlerinden tanıdığını, Ancak daha önce Veli KÜÇÜK'ü basından tanıdığını, Zaten bu şahıslarla genel olarak tanışmamın kaynağı ve başlangıç noktası bu olduğunu, Veli KÜÇÜK'ü vatansever bir asker olarak tanıdığını, Veli KÜÇÜK ile herhangi ortak bir ticaretinin olmadığını, En son ne zaman görüştüğümü tam olarak hatırlamadığını, Ancak ara sıra kendisini aradığını, Kendisinde Veli KÜÇÜK'ün telefon numarasının olmadığını, Ancak Veli KÜÇÜK'ÜN kendisinin telefonumu bulup aradığını, Kendisini bir kraç kez de Sakarya Üniversitesindeki birkaç öğrenciye burs ve yurt konusunda yardım etmesi için aradığını,
Ayrıca isminin burada geçmesini istemediği ve armatör olan bir yakınım kendisini, kendilerinden para (haraç) istenildiğinden ve bu olayda Veli KÜÇÜK isminin de geçtiğinden bahsettiğini, kendiside bu olayı başka biri aracılığı ile Veli KÜÇÜK'e ilettiğini ve kendisinin bu iletim sonrasında olayın çözüldüğünü, Olayın çözülmesinden sonra teşekkür amaçlı Veli KÜÇÜK'ün yanma gittiğini, Görüşmelerinde Veli KÜÇÜK bana adının kullanıldığını söylediğini, ve hatta bu şahıslara Veli KÜÇÜK'ün küfür bile ettiğini,
Çöregani isminde, İran Azerbayca'nmda yaşayan Azeri bir profesörün olduğunu, bu şahsın Veli KÜÇÜK'le aralannm iyi olduğunu, son zamanlarda şahsın CIA ile bağlantılı olduğunu bildiği, İran Azerbayca'nmda bağımsız bir Azerbaycan devleti kurma faaliyeti içinde olduklarını duyduğunu, bunun Azerbaycan'daki Azeri Türkleri için sıkıntı olacağını her yerde söylediğini, Veli KÜÇÜK de Azerbaycan meselesiyle yakından ilgilendiği için Veli KÜÇÜK'le irtibat kurduğu ve son zamanlarda aralannm açık olduğunu herkes tarafından sorulduğunu,
Bülent isimli şahısla yaptığı görüşmede, Bülent'in Veli KÜÇÜK'ün on numaralı adam olduğundan bahsettiği, bir numaranın Şener ERUYGUR olduğunu, listede Abdullah OCALAN'ın da bulunduğunu, Mehmet AGAR'ın da listede üç veya dördüncü şahıs olduğunu, "... yalnız bunları topyekün çıkartsınlar Doğu PERİNÇEK'in anasını ağlatacaklar." Şeklinde beyanlarda bulunduğu hatırlatılarak, Bülent'in bu bilgileri nereden temin ettiği, neden kendisine bildirdiği, ismi geçen şahısların operasyon kapsamında irtibatları hakkında bilgisi sorulduğunda; Görüşme yaptığı kişinin Bülent AKKAR olduğu, Sakarya Otobüs terminalinde büfesi olduğunu, Bülent AKAR'm bu bilgileri Mehmet AĞAR'm yanındaki, Mustafa...? isimli şahıstan almış olabileceğini, Bülent AKKAR'm Doğu PERİNÇEK'i sevdiğini, bu yüzden Ergenekon'la ilgili bütün suçlann Doğu PERİNÇEK'e yüklenebileceğini, bu şekilde Doğu PERİNÇEK'e zarar verilebileceği düşüncesiyle beyanlarda bulunduğunu, belirtmiştir.
8-Ferid İLSEVER İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde
Çırağan sarayında yapıldığı söylenen ve kendisinin de katıldığı söylenen bir toplantının olmadığını ve doğru olmadığını, Ancak daha sonra Akatlar'da yapılan Gürbüz ÇAPAN, Veli KÜÇÜK ve Kemal ÖZDEN'in katıldığı bir akşam yemeğine USİAD Başkanı Kemal ÖZDEN'in davetlisi olarak katıldığım, Veli KÜÇÜK ile bu toplantı dışında başka bir görüşmesinin olmadığım, Toplantının konusunun o zaman zor durumda bulunan Cumhuriyet gazetesine destek olmak olduğunu, Bu toplantı geçtiğimiz haftalarda basında Cumhuriyet gazetesini satın almak ve bir ulusal medya grubu kurmak şeklinde yer aldığı. Bunu tamamen yalan olduğunu, Basında bu toplantıya katıldığı söylenen Ümit ÜLGEN 13 Mart 2008 tarihinde tüm basma yaptığı açıklama ile toplantıyı yalanladığını, Aynca Gürbüz ÇAPAN'nm da 14 Mart tarihinde yaptığı basın açıklaması ile h^eriö.-4ajnamen yalan olduğunu ifade ettiğini ve Ferid İLSEVER'in Veli KÜÇÜK ile bj^edy^ptö^plduğu haberinin uydurma olduğunu söylediğini,. Çapan aynca bu toplantıda^fimaljÖLZDEÇle^ahip olduğu Cumhuriyet
II „ fil S \ '- !İ
¥t İ (
hisselerini satmayı teklif ettiğini onun da bunu kabul etmediğini söylediğini, kendisinin Cumhuriyet gazetesini satın alarak Gürbüz ÇAPAN'la, Veli KÜÇÜK ile birlikte kuracağım medya grubunun olmadığını, olamayacağını, Bu haberlerin cumhuriyet gazetesi ile aralarını açmak için uydurulmuş haberler olduğunu, bilginin tamamen yalan olduğunu,
Kendisinin aksine İlhan SELÇUK ile Cumhuriyet ve Ulusal Kanalın olanaklarını birleştirerek bir Cumhuriyet televizyonu yapılması fikrini birkaç kez görüştüğünü,
Maddi güçleri el vermediği için bu projeyi gerçekleştiremediklerini, Savcılığın Tuncay GÜNEY gibi CIA'nm hizmetine girmiş bir elemanı tanık göstermesi utanç verici olduğunu, Tuncay GÜNEY'in kendisinin de söylediği gibi yurt dışına çıkış yasağı olduğu halde ABD'den 10 yıllık vize aldığını, ve ABD'ye giderek CIA Newyork İnstute adlı internet sitesinin başına şef editör olarak oturtulduğunu, buradan yaptığı yayınlarla da Türklüğe ve Müslümanlığa hakaretlerde bulunduğunu, Hıristiyanlığa ve Yahudiliğe övgüler yağdırdığını, Türk'ler Ermenileri baltalarla kestiği, Şeklinde yalanlar uydurduğunu, Fatih ALTAYLI'ya da açıkladığı gibi iftiharla Haham olduğunu ifade ettiğini beyan etmiştir.
9-Güler KÖMÜRCÜ İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde :
Veli KÜÇÜK' ü 2000 yılında düzenlenen bir panelde tanıdığını, Veli KÜÇÜK'ile herhangi bir vasıta ile tanışmadığını, Panel de direk tanıştığını, Veli KÜÇÜK' ün kendisinin haber kaynağı olan birisi olmadığını, Gazeteci kimliği ile görüşlerine başvurduğu birisi olmadığını, Ancak tanıştıktan sonra ailesi ile de tanıştığını, Yılbaşı ve bayramlar veya özel günlerde telefon açıp tebrik ettiğini ve ailesi ile görüştüğü kişi olduğunu. Başka herhangi bir ilişkisinin olmadığını,
Ve ayrıca Veli KÜÇÜK ve Sedat PEKER' in birbirlerini tanıyıp tanımadıklarını bilmediğini, Ancak medyadan kendilerinin tanışık olduğunu okuduğunu, Bu şekilde öğrenmiş olduğunu, İkisini bir arada da görmediğini,
İsmini vermek istemediği bir arkadaşının kendisine evinin içersinin dinlendiğini söylediğini. Kendisinin de bunun üzerine güvenlik şirketinden yardım almak üzere bu konuda çevresi olduğuna inandığı Veli KÜÇÜK'ten bilgi istediğini, Veli KÜÇÜK'ün de kendisine bir güvenlik şirketi önerdiğini ve gelip evde arama yaptıklarını, ve herhangi bir şey bulamadıklarını, kendisinde bilgiyi ciddiye almakla beraber emin olduktan sonra güvenlik güçleri ve adiliye müracaat etmeyi düşündüğünü, ancak asılsız çıktığı için de bir müracaatta bulunmadığını beyan etmiştir.
Veli KÜÇÜK ve ailesi ile de yılda birkaç kez görüştüğünü beyan etmiştir.
10-Hayrettin ERTEKİN Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde :
Veli KÜÇÜK' ün evini bilmediğini aynı zamanda karşılaşmadığını, Veli KÜÇÜK'ü kimsenin sevmediğini, Veli KÜÇÜK'ün Örgüt kuracak bir kapasite de olmadığını, Silahlı kuvvetlerde sevilen bir kişi olmadığını, Nasıl general olduğunu hala anlamış olmadığını beyan etmişsede
22/01/2008 günü saat 12:26 da KÜRŞAT isimli şahısla yaptığı görüşmede,
KÜRŞAT PAŞA emekli general KÜRŞAT ATILGAN'dır, kendisi halen MHP Adana milletvekilidir, kendisi ile yaptığımız samimi bir görüşmedir dedi.
Konuşmanın içeriğinde "ELLİ ALTMIŞ KİŞİ ALDILAR, KEMALİ FALAN ALDILAR, HİÇBİR ŞEY OLMAZ, ÖYLE BİR ÖRGÜT MÖRGÜT YOK, ŞİMDİ NE OLACAK... KAFALARINA GÖRE ŞEY ÇİZİP GİDİYORLAR... VELİ KÜÇÜK SİLAHLI KUVVETLERDE ÇOK SEVİLEN BİR ADAM DEĞİLDİR... KENDİ BAŞINA ÇALIŞIYOR" şeklindeki sözleri ile neyi kastettiği sorulduğunda;
"KEMAL olarak bahsettiğim medyadan eylem falan yapan ve memleketi meşgul eden KEMAL KERİNÇSİZ'i kastediyorum, bunlar akıllı adamlar değiller, örgüt olamazlar, olsa olsa mafya olabilirler, onu kastediyorum, MİLLJ^SŞİLJJGİ KENDİ KAFALARINA GÖRE YAPIYORLAR diyorum, aslında milliyetgiff vataafhn^lete faydalı olmakla olur
t ! f \ '
2i

•v^
903j ««■>/(( lLj ,finx"~~"
f Jpi^ A
demek istiyorum, benim Silahlı Kuvvetlerden görüştüğüm ve aldığım izlenime göre VELİ KÜÇÜK'ün SEDAT PEKER le şunla bunla, illegal işlerle uğraşan kişilerle meşgul olan bir kişi olarak bir generale yakışmayacağını düşündüğüm tavır içinde olduğunu değerlendirdim, onun için bu şekilde söyledim" dediği.
HAYRETTİN ERTEKİN : (ARKA PLANDA: İsmail'in soyadı neydi?)
HAYRETTİN ALP : Efendim
H.ERTEKİN : Alo Reisim selamünaleyküm Hayrettin ben nasılsın?
H.ALP : Aleykümselam Aleykümselam Allaha şükür sen nasılsın?
H.ERTEKİN : Valla iyidir be uğraşıyoruz keyfin nasıl?
H.ALP : Allaha hamd olsun sen nasılsın ağam
H.ERTEKİN : İyiyim bizde uğraşıyoruz hamdolsun yaramaz birşey yok
H.ALP : Nasıl gidiyor?
H.ERTEKİN : İyi izledin mi haberleri ne o milleti toplamışlar
H.ALP : Onları izliyorum
H.ERTEKİN : Ya ne oluyor Drej Mirej
H.ALP : Valla Hayrettin bey bak sana da gelirler ha
H.ERTEKİN : Bana da yakında bana da gelirlerde bana uzak uzak kalıyorlar
biraz onlar bilirler onlar bilirler kime gideceklerini
H.ALP : Ha Teyet geçerler diyorsun
H.ERTEKİN : Bizden ...
H.ALP : Nedir bu sence?
H.ERTEKİN : Bu bu şeydir ya bu operasyon iki tane ayağı var eee bir örgüt
kurmuşlar sözüm ona bunlar Malazgirt şeyi Kuvayi Milliye diye bu ikisinin işte Türkiye'de örgütlenmeye çalışıyorlar parti olacaklardı bunlar parti kuracaklardı
H.ALP : Hı
H.ERTEKİN : O parti işte bazı para kaynaklan şunlar bunlar 7-8 aydır takip
ediliyorlardı ama Drej'in Mrej Sami HOŞTAN'm falan işi ne onu anlayamadım
H.ALP : Şey mi var o tahsilat işleri de mi var?
H.ERTEKİN : Tahsilat işleri de herhalde ordan geçiyor bildiğim kadarıyla
onun için böyle birbirlerine ...
H.ALP : Örgüt mü kurdular acaba?
H.ERTEKİN : Ya işte böyle bir sistem ...
H.ALP : Haram parayla helal iş yapılmaz kardeşim
H.ERTEKİN : Aynen öyle aynen bunlar
H.ALP : ...
H.ERTEKİN : VELİ KÜÇÜK ZATEN KAFAYI YEMİŞ YANİ VELİ
PAŞAYA KAÇ KERE İKAZ ETTİK DEDİK Kİ YA BIRAK BU İŞLERİ YANINA ALDIN BUNLAR OLMAZ SEN ASKER ADAMSIN DİNLEMEDİ BAKALIM
H.ALP : Paşalar ikaz etmedi mi bunu?
H.ERTEKİN : Yav çağırdılar korumalarını aldılar rütbeni sökeriz sıfıra
düşürürüz dediler ikaz etti Genel Kurmay Ordu Evlerine sokmayız dedi git dedi Bilecekte evinde otur orda dediler BU Bİ ARA ÜÇ AY DÖRT AY TAKILDI SONRA YİNE BAŞLADI
H.ALP : Evini de bitirdi ne güzel otursaydı
H.ERTEKİN : Bitiriyordu orda çiftlik kurmuş
H.ALP : Emekliliğin sefasını sürseydi ne işin var abicim
H.ERTEKİN : Ya söyledim ona Bilecik'te otur be kardeşim dedim,
22/01/2008 tarihinde 13:47de HAYRETTİN^Afe&4ie yaptığı görüşme okundu,soruldu; #/".o *?*\
i U ! \ %
HAYRETTİN ALP Bakırköy sahiline giderken Yedikule'de Onbaşılar Ocak Salonu isminde kebap salonu işleten şahıstır, onla yapmış olduğumuz görüşmede "REİSİM" şeklinde birbirimize hitap ederiz, ikimiz aynı yaşlardayız, yani REİSLİKTEN kasıt ben Belediye Başkanlığı olarak anlıyorum, ben DREJ ALİ'yi SAMİ HOŞTAN ı gazeteden okudum, kendilerini tanımam, VELİ KÜÇÜK'ün uyarılmasını ben İKAZ ETTİK şeklinde söylemiş isem de Genelkurmay'dan düzgün insanların kendisini ikaz ettiğini ima etmek istiyorum, yoksa benim kendisini ikaz etmem söz konusu değildir, bizim televizyonun yönetim kurulu toplantısı sırasında emekli paşaların kendisini ikaz ettikleri konusu açılmıştı, o zaman böyle bir konu konuşulduğunu duydum, yoksa benim kendisini ikaz etmem uyarmam söz konusu değildir, görüşme içinde geçen insan kaçakçısı İSMAİL işyeri sahibi olup, benim yanımda çalışan NİLÜFER ismindeki kız o yeri müşterisine kiralamak istemiş, onla ilgili araştırma yaparken oradakiler insan kaçakçısı İSMAİL demişler, öyle bir konuşma geçmiş dedi.
Ben VELİ KÜÇÜK'ün normal insanlarla gezmediğini, MUZAFFER TEKİN'le, SEDAT PEKER'le illegal işlerle uğraşan kişilerle adının anıldığını gördüğüm için o şekilde konuştum. Şeklinde yaptığı görüşmeden de Veli KÜÇÜKTe irtibatlarının olduğu ve bunu gizleme ihtiyacı duyduğu anlaşılmaktadır.
11-Mehmet Fikri KARADAĞ'in İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde:
Veli KÜÇÜK ile 1992 veya 1993 yılında Ağrı İl Jandarma Alay Komutanlığına atandığı zaman tanıştıklarını, Veli KÜÇÜK'ün Alay komutanı olarak geldiğini, . Hatırladığı kadarıyla o zamanki rütbesinin yarbay olduğunu, Yaklaşık 1 veya 2 yıl birlikte terörle mücadele kapsamında görev yaptıklarını, Eşref BİTLİS'in şehit olduğu dönemde beraber olduklanm, Eşref BİTLİS'in arkasından ağladığını gördüğünü, Komutanlıklannm aynlmasmdan sonra Veli KÜÇÜKTe hiç görüşmediğini, Veli KÜÇÜK ile herhangi özel bir amaçla görüşmediğini, Ancak görev amaçlı görüşmelerinin olmuş olabileceğini, Özel günlerde kutlama amacıyla görüşmüş olabileceklerini,
Aynca emekli olduktan sonra Türk Dünyası Araştırma Vakfmdaki konferanslarda merhabalaştıklanm, Bu görüşmelerin 5-10 kez olduğunu,
Tarihten bir ay kadar önce aynı vakıfta karşılaşıp selamlaştıklannı, Ancak özel bir görüşmelerinin olmadığını, Hatta kendisinin Kuvvayı Milliye çalışmalan ile ilgili de herhangi bir beyanda bulunmadığını, Veli KÜÇÜK'ün terörle mücadeledeki görevlerinde çok başanlı birisi olduğunu beyan etmiş isede Gizli Tanık 17 beyanında bizzat Veli KÜÇÜK'ün kadıköydeki Kuvayı Milliye Derneği (1919) ne gelip sol gruplarında aynı amaca hizmet eden kardeşleri olduğunu bu sebeple onlarla birdaha sürtüymemelerini beyan etmiştir.
12-Muammer KARABULUT'un İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde:
Veli KÜÇÜK'ü, kendisi tarafından önerilen ve başlatılan Fener RumPatrikhanesinin Yunanistan"a taşınması ile ilgili patrikhanenin önünde 2005 yılında yapılanbasın açıklamasında gördüğünü, Daha sonra Finansbank"m Yunan milli bankasınasatılmasında Fener Rum Patrikhanesini sponsor olarak gördüğü ve Gima"nm Finansbanka aitbir kuruluş olmasından dolayı yine Gima"nın güvenlik işinin Veli KÜÇÜK tarafındanyapılmasından dolayı arama gereği duyduğunu, Bunun üzerine Sevgi ERENEROL"dantelefonunu alarak Veli KÜÇÜK ile görüştüğünü, Finansbank ve sahibi Hüsnü ÖZYEGINolayını anlattığını, Satışla ilgili yazdığım makaleleri kendisine faksladığını, 2006-2007yılında Veli KÜÇÜK'ün kendisini Antalya Jandarma kampına davet ettiğini ve Finansbanküzerine konuşup yemek yediklerini, Daha sonra bir kez telefonla konuştuklannı ancakkonusunu hatırlamadığını, Veli KÜÇÜK ile görüşmejpiaiajiep Finansbank"m satılması ileilgili olduğunu, /:#% ^ *J>\.,
En son yaklaşık 2-3 ay kadar önce Veli KÜÇÜK'ü basında hakkında çıkan yazılar ile alakalı aradığını ve fikir aldığını, bir müddet konuştuklarını ve bir daha görüşmediklerini beyan etmiştir.
13-Vatan BÖLÜKBAŞOĞLU'nun İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde :
e-mail incelemesi neticesinde coco isimli şahısla sanal ortamda görüşmesindeki geçen Ramazan AKYÜREK'e yapılacak olan suikast ili ilgili soru sorulduğunda Veli KÜÇÜK'ü tanımadığını. Kendisine hiçbir kimse bu konuda herhangi bir talimat vermediğini. Kendisinin de zaten böyle herhangi bir şey düşünmediğini . Görüşme yaptığı şahısların kendisi ile dalga geçeceklerini bildiği için bu şekilde görüşme yaptığını beyan etmiştir
Şüpheli İzzet YILMAZ'ın alınan ifadesinde ;
Veli KÜÇÜK ismini ilk defa Vatan BÖLÜKBAŞOĞLU dan duyduğunu, Vatan'm kendisine, bu şahsın Paşa olduğunu ve görüştüğünü anlattığını, başka bilgisinin olmadığını beyan etmiştir.
14-Vedat YENERER'in İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde :
Veli KÜÇÜK ile 2003 yılında tanıştığını, kendisinin o dönemde Habertürk Televizyonunda haber programlan yaptığını, Veli KÜÇÜK'ün bu dönem içerisinde posta yoluyla Kuvai Milliye isimli dergiyi ve kartvizitini gönderdiğini, Veli KÜÇÜK'ü programa katılması için telefonla aradığını, ancak şahsın katılmadığını, 2004 yılı içerisinde Veli KÜÇÜK'ün daveti üzerine Gima'nm Ümraniye de bulunan genel merkezine gittiğini, o sırada Veli KÜÇÜK'ün Gimanın yönetim kurulu üyesi olduğunu,
2004 yılı içerisinde Veli KÜÇÜK'ün kurduğu ve Şirin Evlerde faaliyet gösteren Profesyonel Güvenlik isimli iş yerine, daveti ile gittiğini, Veli KÜÇÜK'ün özel güvenlik alanında Çinlilerle bir anlaşma yaptığını anlattığını, bu konuyu Yeniçağ gazetesinde haber yaptığını,
İlerleyen dönem içerisinde, Veli KÜÇÜK ile Türk Dünyası Vakfının yapmış olduğu bir toplantıda karşılaştığını, ayrıca 2006 yılında Pusu Hikayeleri isminde bir kitap hazırlamaya başladığını, Güvenlik güçlerinin anılarını hazırladığını, Veli KÜÇÜK'ü emekli olan bir general olarak bildiği için onunla bu konuda görüşme yapmak üzere Kadıköy Bağlar Başında bulunan ve Veli KÜÇÜK'ün ortak olduğu Alfa İthalat İhracat şirketine daveti ile gittiğini, oraya emekli General Nejat MÜLDÜR'ün de geldiğini, anılarını dinlediğini,
2004-2005 ve 2006 yıllarında sahibi olduğu internetajans.com internet sitesi adına, Türkiyenin ulusal bütünlüğü, bayrak sevgisi gibi konularda medyada yer almış isimlere Yılın Kuvvacısı adı altında bir heykeltraşa hazırlattığım ödülleri dağıttığını, her yıl 20/25 kişiye bu ödüllerden verdiğini, 2006 sonuna kadar toplam 75 kişiye ödül verdiğini, bunların içinde Veli KÜÇÜK, Avukat^ Kemal KERİNÇSİZ, Sevgi ERENEROL, Rauf DENKTAŞ, Burhan ÇÖMEZ, Emin GÜRSES, Yaşar Nuri ÖZTÜRK gibi siyasi, akademisyen ve gazetecilere ödül verdiğini,
Veli KÜÇÜK'ün zaman zaman kendisini telefonla arayarak, basında çıkan haberleriyle ilgili tebrik ettiğini,
Kendisinin herhangi bir partiye üyeliğinin olmadığını, ancak Veli KÜÇÜK'ün MHP nin içinde bulunduğu durumla ilgili serzenişte bulunduğunu, Veli KÜÇÜK'ün Devlet BAHÇELİ den hoşlanmadığı için Ümit ÖZDAG'm onun yerine gelmesini istediğini, bu yönde görüşmelerinin olduğunu,
Ümit ÖZDAĞ'm 21. yy Türkiye Entstitüsü'nün başkanı olduğunu, Enstitü'nün Ankara da bir genel merkezi olduğunu, ayrıca İstanbul Ata Şehir de Ata Şehir Rezidans 22. katta bir ofisi bulunduğunu, zaman zaman tanınmış profeşjjr ye gazetecilerle burada toplantı yaptıklarını, Türk Time internet sitesinde, Star ga^fesmdell^^mtı yapılarak, Ergenekon operasyonu ile ilgili çıkan haberler de, bombalama ^bazı eyİemljpföâlgili kararların Ata şehir
Gj**— X7 .9061 - - v&^sd" C^P-^--
semtinde bir evde alındığını, orda toplantılar yapıldığının yazıldığını, bu konuyu Ümit ÖZDAĞ ile görüştüğünü ve yapılan bu operasyon konusunun ofise ve enstitüye bulaştırılmak istendiğini anlattığını, ancak bahsi geçen toplantılara Veli KÜÇÜK ve diğerlerinin katıldığını görmediğini beyan etmiştir.
Veli KÜÇÜK ile Koray AYDIN'm yargılanması konusunda ellerinde herhangi bir belgenin olmadığını, Ancak Veli KÜÇÜK'ün bu görüşmede bu konu ile alakalı yorum yapmış olabileceğini, bu konulan Veli KÜÇÜK ile yapmalarının sebebinin ise, Veli KÜÇÜK'ün Devlet BAHÇELİ'den hoşlanmadığı için bu türlü konuşmalar yaptığını, Gazeteci olarak ta kendisinin de konuştuğu ve yorumlar yaptığını ve bu konuda Veli KÜÇÜK'ün haber yapmasını istemediğini beyan etmiştir..
15-Yakup Kürşat YILMAZ' alınan ifadesinde;
VELİ KÜÇÜK' ü tanımadığını, VELİ KÜÇÜK ' ü ALİ BALKANER' in oğlunun cenazesinde gördüğünü kendisine geçmiş olsun demek istediğini ilettiklerini bunu kabul etmediğini, onun deyip demediğini de bilmediğini beyan etmiştir.
16-Mehmet ÖZCAN in alman ifadesinde; VELİ KÜÇÜK' ü gıyaben tanıdığını, İzmitte Alay komutanlığı yaptığını, kendisi ile 1996 yılında bir olay sebebiyle arandığı için teslim olmak sebebiyle birkaç sefer telefon görüşmesinin olduğunu, ancak hiçbir zaman yüz yüze bir görüşmesinin olmadığını beyan etmiştir.
17-S. Tufan GÜNALTAY in alman ifadesinde; VELİ KÜÇÜK' ü basından tanıdığını, kendisi ile ne yüzyüze ne de telefonla görüşmüşlüğünün olmadığını, ancak Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı' nın bir toplantısında karşılaştığını, ancak kendisi ile konuşmadığını, kardeşi olan EMRE GÜLAYTAY' m kendisi ile bir tanışıklığı olduğunu bilmediğini, hatta böyle bir şey olduğunu bilse kendisine uzak durmasını telkin edeceğini, çünkü VELİ KÜÇÜK' ün Kocaeli' nde alay komutanlığı yaptığı dönemde bir kısım kişiler ile ilişkilerde bulunduğunu, bu nedenle kendi dönem arkadaşları içerisinde dahi kabul görmediğini, bunları kendisinin dönem arkadaşı olan bir askerden duyduğunu, Veli KÜÇÜK' ün ajandasında kendi ismimin geçtiğini şu anda öğrendiğini, ne şekilde geçtiği konusunda bilgi sahibi olmadığını, kendisinin Veli KÜÇÜK' ü tasvip etmediğini herkesin bildiğini,
Tuncay GÜNEY' in Yozgat Cezaevinde iken kendisini ziyarete geldiğini, Kendisini binbaşı olarak tanıttığını, Özel Harp Dairesinde görev yaptığını söylediğini, hatta kendisinin VELİ KÜÇÜK' ün emrinde çalışan istihbarat görevlisi olduğunu söylediğini,
Kendisinin MEHMET FİKRİ KARADAĞ' ı Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı' nın bir toplantısında VELİ KÜÇÜK ile yanyana ve samimi bir şekilde gördüğünü, şu anda anlatamayacağı şekilde o dönemde lideri bulunduğu partiyi ele geçirme veya kontrol atlına alma çabalarının olduğunu, kendisinin onlara fırsat vermediğini, aynı dönemde VELİ KÜÇÜK' ün kendisinin de tanımış olduğu bir kısım siyasetçilere kendisi için bir suç örgütü lideri olduğu yönünde ve siyasi kimliğinin olmadığı şeklinde beyanlarda bulunduğunu duyduğunu, bütün bunlardan, lideri olduğu siyasi hareketi ele geçirilemeyince yanma gönderilen ESRA FERİDE GÖKÇİMEN ve kocası MUZAFFER GÖKÇİMEN' in iftiraları ile tutuklattınldığını düşündüğünü beyan etmiştir.
18- Sedat PEKER in alman ifadesinde;
VELİ KÜÇÜK' ü babasının arkadaşı olması nedeniyle tanıdığını, 1992 yıllarından beri kendisi ile tanışıp zaman zaman görüştüğünü, kendisi ile ALBAYLIK ve PAŞALIK dönemi de dahil hem telefonla hem de yüz yüze görüşmelerinin olduğunu, Kocaeli'nde Alay'a zaman zaman gittiğini, VELİ KÜÇÜK'le irtijtetteanuı bundan ibaret olduğunu, bunun dışmda VELİ KÜÇÜK'le arasında herhangi bfrjpki olmadığını, kendisinin

çürük raporu almasında VELİ KÜÇÜK'ün herhangi bir etkisi olmadığını, VELİ KÜÇÜK'e ayrı bir sempatisi olduğunu, kendisinin Devlet hizmetinde bulunmuş, küçük çocuğunun da Ermeni ASALA örgütü tarafından da öldürüldüğünü bildiği için kendisine daha fazla saygı duyduğunu, Devlet için çalışan birisi olarak bildiğini, bu sebeple kendisine saygı duyduğunu,
VELİ KÜÇÜK ile arasında para alış verişi, şirket bazında bir birlikteliğinin olmadığını,
EMİN CANER YİĞİT'i tanımadığını, arkadaşı BOĞAÇ KAAN MURATHAN ve YENER KESKİN' in tanıdığı olarak bildiğini, o dönem itibariyle VELİ KÜÇÜK lojmandan çıkarıldığı için ve koruması kaldırıldığı için, bu nedenle kendisine kiralık ev bulması için yardımcı olduğunu, kendisine yardımcı olunsun diye BOĞAÇ KAAN ve birkaç kişiye söylediğini, ancak CANER'i bizzat tanımadığını, ancak geçmiş tarih olduğu için maaş verilip verilmediğini hatırlayamadığını,
VELİ KÜÇÜK İzmit Alayında iken altına özel araç tahsis etmediğini, cep telefonlarını ödemediğini, ancak öyle bir şey teklif etmiş olsaydı ödeyeceğini, geçmiş tarihli olduğu için tam olarak hatırlamadığı, ancak VELİ PAŞA'nm arkadaşı olduğunu bildiği ve maddi durumu iyi olmayan birine borçlarını ödemesi için o dönem 75 bin dolar para yardımında bulunduğunu ve bu parayı da şahsm durumu müsait olmadığı için geri almadığını,
VELİ KÜÇÜK ile irtibatlı olduğu dönemde ERGENEKON ve mafyanın yapılanması hakkında herhangi bir şey duymadığını, o dönem itibariyle VELİ KÜÇÜK' ün SAMİ HOŞTAN ile tanıştığını bildiğini,
VELİ KÜÇÜK' te bulunan mafyanın yeniden yapılanması ve tekelde toplanması ile alakalı dokümanlardan haberi olmadığını, böyle bir faaliyet içinde bulunmadığını,
VOLKAN GEZMİŞ' i tanıdığını, VELİ KÜÇÜK, EMİN CANER YİĞİT ve MUSTAFA OK' un ailesine maaş ödenmesi konusunu hatırlamadığını, söylemiş olabileceğini, ancak CANER YİĞİT'e maaş gidip gitmediğini hatırlamadığını,
04 Eylül 2003 tarihinde GÜLER KÖMÜRCÜ ile yaptığı görüşmede polisler hakkında şikayetçi olduğu konusunu konuştuğunu, polis yetkilileri hakkında dava açtığını, "VELİ ABİ' ye söylersin" demesindeki kastın VELİ KÜÇÜK'ün de olayı bilmesini istemesinden dolayı olduğunu, çünkü kendisinin baba dostu olduğunu,
03/08/2004 tarihinde VELİ KÜÇÜK' le yapmış olduğu görüşmeyi kabul ettiğini, kendisine ÜMİT ÖZDAĞ' la yeni bir oluşum yaptıklarını Erzurum' dan YILMA DURAK' m Yeniçağ gazetesinden HAYRİ KÖKLÜ, Ortadoğu gazetesinden ZEKİ SARAÇOĞLU, GÜVEN SAZAK ve MERAL AKŞENER ile VELİ KÜÇÜK görüştüpnü söylediğini, bu oluşum MHP'ye karşı veya MHP' ye alternatif bir oluşum olursa kamuoyunda yanlış anlaşılabilir şeklinde fikir beyan ettiğini, zaten böyle bir oluşumun gerçekleşmediğini, VELİ PAŞA ile bu tür şeyleri paylaştığını, normal muhabbet konulan olduğunu ve ayrıca ÜMİT ÖZDAĞ' m MHP Genel Başkanlığına aday olup olmadığı konusunu bilmediğini,
MİLLİ YOL' u KORKUT EKEN' in başkanlığında kurmayı düşündükleri bir oluşumolarak duyduğunu, hatta dergide çıkarıldığını, 21/07/2004 tarihinde GÜLER KÖMÜRCÜ ileyaptığı görüşmede bahsettiği olayın bu olduğunu, bu konuşmada geçen 22 yaşında iken VELİKÜÇÜK ile KORKUT EKEN'i barıştırma çabalarını YAVUZ ATAÇ'm da gayret sarfettiğinianlattığını, olayın anlattığı gibi olduğunu, , - - -
VELİ KÜÇÜK' ü babasının dostu olması nedeniyle tanıdığı sevdiği görüştüğü, KORKUT EKEN'i de Emniyet Genel Müdürlüğü Danışmanlığı yaptığı dönemde tanıyıp sevdiğini, YAVUZ ATAÇ'ı da MİT'te görev yaptığı sırada tanıdığını, sevdiği insanlar oldukları için kendilerinin küs olmalarını istemediği için barıştırma çabalarında bulunduğunu,
FERİDUN ÖNCEL' in Şanlıurfa MHP Eski İl Başkanı olduğunu, 21/07/2004 tarihinde yapmış olduğu görüşmede VELİ PAŞA' nın kendisine KORKUT EKEN'e dikkat et deyip demediğini hatırlamadığını, eski bir konuşma olduğunu beyan etmiştir.
19-Yaşar ÖZ alınan ifadesinde; VELİ KÜÇÜK'ü ilk defa SUSURLUK olayından sonra medyada ismi çıkınca duyduğunu ve kendisi ile sadece bir defa 2005 yılında PARK PLAZA'da kendi ofisinin 7-8 kat üzerinde onun sahibi olduğu güvenlik şirketinin şubesi biçiminde faaliyet göstermekte olan yerde bir nedenle uğradığında otururken uzaktan gördüğünü ve kendisi ile herhangi bir görüşmesinin olmadığını, merhabalaşmasının bile olmadığını, daha sonra gördüğü o kişinin VELİ KÜÇÜK olduğunu ZİYA BANDIRMALIOĞLU' nun söylemesiyle anladığını, VELİ KÜÇÜK' ü başkada bir yerde görmediğini ve karşılaşmadığını beyan etmiştir.
20- Şüpheli Sevgi ERENEROL'ım alman ifadesinde ;
2005 yılında Beyazıt Meydanında yapmış oldukları basın açıklamalarında tanıştıklarını, çok sık görüşmese de Türk Ortodoks Patrikhanesinde yapmış olduğu bayram törenlerine katıldığını,
21-Şüpheli Kemal ŞAHİN'in alman ifadesinde ;
Ankara Emniyet Müdürlüğünün yapılan çalışmalarda ele geçen el mahsulü dokümanın içeriğinde "17.08.2002 tarihinde istanbul ilinde yapıldığı belirtilen bir toplantıya ilişkin olarak düzenlendiği anlaşılan A4 ebadına el yazısı ile şematik bir biçimde düzenlenmiş evrak içeriğinde; askeri personel Kazım BANAT, israilli general Gabriel Libraider (mossad), Ali Erkan, Batmanlı Ömer isimli şahısların bir toplantı yaptıkları, bu toplantı içeriğinde Şahinbey kod adlı Ahmet Cinali, Emekli General Veli KÜÇÜK, Sedat PEKER, hoca kod adlı Kemal ŞAHIN ve tacikistan Genel Kurmay Başkanı ile ticaret bakanı Mehmet EMINOF'A suikast veya eylem planı yaptıkları belirtilmiş, toplantıya katılan şahıslardan askeri personel Kazım BANAT'ın ve Hizbullahhn E.Orgeneral Çevik BIR'in kontrolünde olduğu belirtilen bir işaretleme yapılmış, ERGENEKON'un org. Murat Hoca ile görüştüğü botaş'ta görevli Refik NUHOGLU'nun Şahin beyin (ahmet cinali) nerede olduğunu araştırdığına ilişkin notlar ayrıca Murat hoca isimli şahsın 0533 523 20 07 ve Refik NUHOĞLU isimli şahsın kullandığı 0505 602 26 86 numaralı telefonlara ilişkin bilgiler yer aldığı anlaşılmıştır." Konu sorulduğunda; daha önceden polis memuru Birol ABANOZ vasıtası ile tanıdığı Ahmet Cinali'ye telefon açarak görüşmek istediğini, bu şahısla buluştuklarında yanlarına gelen Ali... isimli şahsın, eski istihbaratçı olduğunu, Almanya'da T.C. hükümeti adına çalışırken Alman İstihbaratı tarafından yakalanarak işkence gördüğünü, 7 yıl cezaevinde yattığını, bu şahsın İsviçre'de cezavinde olduğunu öğrendiğini, bu şahsın Ahmet Cinali'ye İstanbul'da Ahmet CİNALİ, Emekli Tuğ General Veli KÜÇÜK, Tacikistan Genel Kurmay Başkanı ve Ticaret Bakanı, Kemal hoca isimli bir kişiden bahsederek bu şahıslara karşı Mordzat Generali Gabriel Libraider komutasında CIA destekli suikast düzenleneceğini anlattığını beyan etmiştir.
g) tanık beyanları
25.02.2008 günü Tanık Zihni ÇAKIR' in alman ifadesinde özetle;
1995 yılında Ankara da Milliyetçi Sanayici İş adajnfafı ve ^yöneticileri Derneğinin Basın müşavirliği yaptığını, Taner ÜNAL' ı derneğe jjfye yapmâlf ;Σİh^ davet etmeye gittiğinde
/'/^™"5A-- '"; Yi ^~" —-
X"~^ , 9091 « w
/ ı f s \ •<« v, €. I
i. '. 5 ' İ &__ #T"--- ~-# i
tanıdığını, kendisinin derneğe üye olmadığını, farklı bir dernek de lider olma düşüncesinde olduğunu, TÜRKELİ gazetesini yayınlamaya başladığını, gazetenin 3. sayısından sonra yazı işleri müdürlüğü görevine başladığını, bu şekilde TANER ÜNAL ile sıkı bir diyoloğa girdiğim,
Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN, Taner ÜNAL, Ahmet CİNALİ, Fuat TURGUT, Halit BOZKURT, Nihat GÜRKAN ve Sevgi ERENEROL'u tanıdığım
GİRDAP operasyonuna konu olan, Veli KÜÇÜK' ü, Muzaffer TEKİN' i TÜRKELİ gazetesinin sahibi Taner ÜNAL yakın görüşmelerinden dolayı tanıdığını,
Taner ÜNAL ile 1998 ılmda TURAN YAPI A.Ş ve TÜRKELİ A.Ş isimli şirketleri kurduklarını, kendisiyle 5 yıl birlikteliklerinin, 2 yıl da ortaklıklarının olduğunu,
Ahmet CİNALİ' nin Taner ÜNAL' m çok yakın dostu olduğunu, hemen hemen her gün üçü birlikte görüştüklerini, kendisinin TÜRKELİ gazetesinin İstanbul dağıtımını organize ettiğini, karanlık bir kişi olduğunu, 1997 yılında Ortadoğu gazetesinin bir sorunu ile ilgili Ankara'dan İstanbul'a geldiklerini, geri dönerken kendisi, Taner ÜNAL ve Ahmet CİNALİ' nin korumalığını yapan ismini Cem olarak bildiği kişi ile Ahmet CİNALİ' nin kullandığı beyaz renkli Mercedes marka plakasını hatırlamadığı otoyu Bolu gişelerinde polisin durduğunu, kimlik sorup arama yapmak istediklerini, Ahmet CİNALİ' nin kendi fotoğrafının yapışık olduğu Jandarma amblemi bulunan bir kimlik gösterdiğini, bu kimliğin JİTEM kimliği olduğunu söylediğini, polisin bagajı açıp kapattığını, çünkü bagajda muhtelif marka ve çapta silahlar ile el bombaları olduğunu görünce şok olduklarını, kendisinin gazeteye emekli askerleri getirip Taner ve kenisiyle tanıştırdığını, Ahmet CİNALİ' nin askerlik yıllarında Hasan KUNDAKÇI' nin terörle mücadele ekibi içersinde yer aldığını anlattığını, bu görev sırasında Şahin YÜKSEL (ŞAHİN BEY) (KOD ADI) kullandığını, Veli KÜÇÜK ile irtibatının askerlikten sonra Hasan KUNDAKÇI vasıtasıyla başladığını, Veli KÜÇÜK ile Giresun da görevli olduğu döneme denk geldiğinden bahsettiğini, Giresun da birçok eylem yaşandığını, yanındaki adamlann çatışmaya katıldığını, bu adamlann teslim olmadan kaçıp Ankara'da gizlendiğini, başkalannm bu olayın faili olarak verildiğini duyduğunu, Veli KÜÇÜK' ün bölge de görev yaptığını öğrendikten sonra ilişkilerinin sadece bir JANDARMA görevlisi ve haber elemanı çerçevesinde kaldığını tahmin ettiğini, Ahmet CİNALİ' nin zaman zaman yaptığı telefon görüşmelerinden sonra Veli KÜÇÜK ile görüşmeye gideceğini söylediğini,
Fuat TURGUT' u 1996-1997 yıllannda Taner ÜNAL vasıtası ile tanıdığnı, Taner ÜNAL' m çok yakın arkadaşım diyerek TURAN YAPI A.Ş ve OSMANLI YAPI A.Ş'ye ait büroda görüştüklerini, kendisini avukat olarak tanıdığını, o dönemde ideolojik nedenlerden dolayı İzmir barosundan atmaya çalışıldığından bahsettiğini, operasyon yapıldıktan sonra ERGENEKON ile bağlantısının olduğunu öğrendiğini,
Nihat GÜRKAN' m Taner ÜNAL' m TÜRKELİ gazetesinin bütün faaliyetlerinde yer olan birisi olduğunu, hatta Ahmet CİNALİ ile birlikte gazetenin İstanbul dağıtımında etkili birisi olduğunu, Ülkü ocaklan ve MHP'nin gazeteye olan tepkisini ortadan kaldırmak için partide ve ocakta sürekli LOBİ çalışmalın yapan bir kişi olduğunu, Taner ÜNAL' ı askerler ve bazı üst düzey yargı mensuplanyla tanıştıranlardan biri olduğunu, Nusret DEMİRAL'in Taner ÜNAL ile tanıştıranların Ahmet CİNALİ ve Nihat GÜRKAN olduğunu, aynı zamanda Nihat GÜRKAN' m dernek çalışmasında da etkili olduğunu,
Sevgi ERENEROL' u Taner ÜNAL vasıtasıyla tanıdığını, Sevgi ERENEROL' un bazı konularda kendisinin görüşünün alınarak gazetede yazılmasını istediğini, özellikle Ermeni meseli, terör konuları ve ekümelik konularında telefon açarak bilgi aldıklarını, yada Ahmet CİNALİ' nin İstanbul'a geldiğinde kendisinden gazete de yayınlanmak üzere yazılar getirdiğini, kendilerinin de Sevgi ERENEROL' un demeç vermiş gibi gazetede yayınladıklarını, kendisiyle AYMA oteldş4jygKŞ£Üz,e görüştüklerini,
X
Yine soruşturma da ismi geçmeyen, ancak yapılanma içersinde olduğunu düşündüğü avukat İbrahim GÜL' ün ülkü ocaklarının bir çok çek senet tahsilatına yönelik olaylarda yer aldığını, 1997 yılı bahar aylarında BİR NUMARANIN ve Taner ÜNAL' m yanında çalışan Mustafa'nın ülkü ocaklarının yönetiminde olduklarını, ülkü ocaklarının yönetim kurulu toplantısını teybe kaydettirdiği süreçten sonra BİR NUMARA ile sık sık gördüğü kişi olduğunu, Mustafa'nın toplantıyı kayda alması durumunda BİR NUMARANIN yardımı ile üniversiteden mezun olacağını, toplantının kayda alındıktan sonra BİR NUMARANIN Taner ÜNAL' a "İŞTE ŞİMDİ OCAĞI KUCAĞIMA ALDIM" ifadesini kullandığını, bu olaydan birkaç gün sonra Taner ÜNAL ile BİR NUMARAYI Ankara Kızılay Mediha Eldem sokaktaki otelde ziyaret ettiklerini, bu ziyarette İbrahim GÜL' ü Danıştay saldırısından sonra gözaltına alman dönemin ülkü ocakları yönetiminde bulunan avukat Tarkan TOPERİ ile toplantı halinde gördüğünü,
Girdap operasyonu kapsamında Koray ÇETİNKAYA' yi da Türkeli gazetesine başlamadan yaklaşık 2 ay sonra tanıdığını, bazı ticari sıkıntılarından ve alacak verecek davalarından dolayı Hadi ÖZCAN ile Taner ÜNAL' m karşı karşıya geldiğini, burada Koray ÇETİNKAYA' nm devreye girerek ikili arasındaki çatışmayı sonlandırdığmı,
TÜRKELİ gazetesine gelen ve emekli tuğgeneral olarak tanıtılan Ahmet CINALİ, Taner ÜNAL ve adını hatırlamadığı bazı astsubayların direk BİR NUMARA diye hitap ettiklerini, bazı görüşmelerde DOĞU BEY, HAYRETTİN BEY ve SADULLAH BEY gibi isimler kullanan şahıslar vasıtasıyla Taner ÜNAL' m gazeteciliğinin yanında bir vakıf yada dernek kurması görüşünün ağırlık kazandığını, BİR NUMARA ve Ahmet CİNALİ' nin etkinlerini ve nerelere nüfuz edebildiklerini özellikle 28 Şubat sürecinde çok iyi gördüğünü, BİR NUMARANIN kendisine bilgisayar ortamında yazdırdığı ve kendi el yazısından çıkma bazı metinlerin o dönem yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantılannda görüşülmüş konular olarak bildiri metnin de yer aldığını, BİR NUMARANIN 60-65 yaşlarında, sarı saçlı, göçmen tipli, saçları seyrek, sert mizaçlı, bıyıksız, sakalsız,nizami her gün traş olan birisi olduğunu, kendilerinin KOMUTANIM diye hitap ettiklerini, hiçbir gazete de resmini görmediğini, telefon kullandığını, ancak kendilerine telefon numarasını vermediğini, telefon makinelerini Taner ÜNAL' m alıp verdiğini, Muzaffer TEKİN' e benzediğini, ancak Muzaffer TEKİN' den daha zayıf olduğunu, 2 kızının olduğunu, 1997 yılında kızlarının birinin üniversite de okuduğunu, ancak hangi bölümde olduğunu bilmediğini, diğer kızının ise Dikmen'de lise 2. sınıf da okudğunu, Dikmen Öveçler'de birapartmanm giriş katında oturduğunu, 1998 yılı Şubat veya Mart ayında evini taşıyacağından dolayı hamal olarak 3 kişiyi araba ile götürüp bıraktığı için bildiğini, evini il dışına taşıyacağını söylediğini,
Yine 1997 yılı Ocak ayında BİR NUMARAYI Ankara Bahçelievler 7. caddegirişindeki benzin istasyonuna götürdüğünü, 3-5 dakikalık beklemeden sonra telefonundakisim kartını değiştirip bir telefon açarak "BEKLİYORUZ PAŞAM" deyip telefonukapattığını, kısa bir süre sonra spor giyimli birisinin otoya yaklaştığını, BİR NUMARANINhızlı bir şekilde otodan inip karşıladığını, BİR NUMARANIN daha önce kendisine yoldabazı şeyleri duymaması gerektiğini, ulusal basında çok iyi bir yere gelebileceğini, bununiçin çok büyük bir destek verebileceğini, yapmamış olduğu askerlik mükellefiyetindeyardımcı olabileceğini, devletin asker istihbaratında görevli gibi gösterip dışarıdaişlerini yürütmesini sağlayacağını, kışlaya gitmeden terhis olabileceğini söylediğini,otoda PAŞAM diye hitap ettiği şahsa önceden hazırlamış olduğu bir dosya teslimettiğini, bu dosyanın TAKUNYALILARIN önüne atıldığında bütün dirençlerininkırılacağını söylediğini, daha sonra bu olaylardan aslında gazetecilik değil Taner ÜNAL veAhmet CİNALİ'nin ilişkileri ile o dönem ordu'nun istihbarat değerlendirme birimi gibiçalışan Batı Çalışma Grubuna raportörlük yaptıklarını, BİR NUMARANIN görüştüğükişinin ise DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANySÜV^ERKAYA olduğunu, vermişolduğu dosyayı ise daha önceden okuduğunu, içersinde; - -
Dönemin iktidar mensubu olduğu siyasi partinin il ve ilçe teşkilatlarının bazı faaliyetleri ve Milli Gençlik Vakfının muhtelif il ve ilçelerde yaptığı panel ve rapor niteliğinde iktidara atfen kaleme alınmış irticai faaliyet olarak yer aldığını, Ergün POYRAZ' in bazı gazetelerdeki yazılarının yer aldığını, ayrıca o dönem ulusal ve lokal basında iktidar aleyhinde yapılan haber yorumları ve söyleşilerin yer aldığını, bu konuşmaların oto içersinde gerçekleştiğini, Kızılay Bakanlık kavşağına geldiklerinde sola dönmesini istediklerini, Meşrutiyet Caddesi dönüşünü geçer geçmez BİR NUMARA ve Güven ERKAYA' yi indirip gazeteye döndüğünü,
1998 yılında Taner GÜNAL' m kendisiyle ortağı olduğu şirketlerdekimi zaman ekonomik kriz baş gösterdiğini, ancak krizlerin Ahmet CİNALİ ve BİR NUMARA' nm girişimleriyle bertaraf edildiğini, BİR NUMARANIN direktifleri doğrultusunda hareket edilmesi durumunda devletin örtülü ödeneğinden para alınabileceğinin konuşulduğunu, ancak örtülü ödenekten para alınılmasım hiç görmediğini, tanık da olmadığını, ancak Almanya'dan ismini şuanda hatırlamadığı ancak belgesini sunabileceği bir vakıf kanalıyla 1997 yılı Mayıs ayında 10.000 markın üzerinde para yardımı altında Taner ÜNAL' a İstanbul'daki bir bağlantı vasıtasıyla gönderildiğini, hatta dekont da Taner ÜNAL yerine Tamer ÜNAL yazılı olduğunu gördüğünü, bir fotokopisinin de kendisinde mevcut olduğunu,
Ekonomik kriz sürecinde BİR NUMARA' nm ve Ahmet CİNALİ' nin de bulunduğu Taner ÜNAL' in özel olarak götürüldüğü AYMA OTEL deki bazı toplantılar da Veli KÜÇÜK' ün özellikle sıkıntıları ortadan kaldırmak için dernek yada vakıf adı altında yapılanmaya gidilmesi gerektiğini, MHP de aktif bir şekilde siyaset yapılması zorunlu olduğunu dile getirdiğini, 1998-1999 Mayıs ayındaki Türkçülük Bayramına katıldığını, bu toplantıya Veli KÜÇÜK, Ahmet CİNALİ, Taner ÜNAL ve BABA diye hitap ettikleri Nusret DEMİRAL ile birlikte 9-10 kişinin katıldığını, ancak BİR NUMARA' nm toplantıya katılmadığını, bunun sebebinin ise hepsinin üzerinde olmasından dolayı olduğunu, herkesin onun elini öptüğünü, mayıs ayından sonra Haziran ayında da İstanbul da toplantı yapıldığım, Veli KÜÇÜK' ü Taner ÜNAL ile birlikte 20'den fazla gördüğünü, Muzaffer TEKİN' i ise 5-6 defa gördüğünü, hatta Taner ÜNAL' m Dikmen caddesindeki Şekerbank Şubesinin olduğu apartmanda yer alan bürosunda samimi olarak gördüğünü,
AYMA OTEL' in sahibinin Ahmet CİNALİ' nin çok yakın dostu olduğunu, toplantıların gündüz hafta sonları ve öğleden sonra gündüz yapıldığını, genelde otelin lobisinde bir araya geldiklerini, otelde geceleyip gecelemediklerini bilmediğini,
2003 yılı Nisan ayında Dikmendeki bürosuna yakın bir caddedeki sokak da bir dükkan kiralayıp Türkeli dergisini bu ofiste çıkaracağını söylediğini, ofisin alt tarafında yer alan depo halindeki kapalı alan bir anfiye dönüştürüldüğünü, dinleyici ve konuşmacı yerlerinin sabitlendiğini, bu mekanda bir oluşuma başvurduklarını, Taner ÜNAL' in kendisinden bu oluşum içinde yer alması gerektiğini söylediğini, oluşum içersinde HASAN KUNDAKÇI, VELİ KÜÇÜK, DOĞU PERİNÇEK, HİKMET ÇİÇEK' in destek verdiklerini, maddi hiçbir sıkıntılarının olmayacağım, istediği kadar maaş verebileceklerini söylediğini, Hasan KUNDAKÇI, Veli KÜÇÜK'ün de yer aldığını, Ahmet CİNALİ' nin bu ikiliye yakın resimlerinin olduğunu, hatta Muzaffer TEKİN' in de resimlerinin olduğunu gördüğünü,
GİRDAP ve ERGENEKON operasyonlarında ortaya çıkan bulguları bir araya getirdiğinde, bir üst yapılanma olan ERGENEKON örgütünün alt kollarından Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ile bu yapının içinde bulunduğunu düşündüğünü, Taner ÜNAL' in bu şekilde bir yapılanmaya gitmesi için etkileyenlerin sadece Ahmet CİNALİ ve Veli KÜÇÜK değil, ordu içersinde görev aldığını bildiği isimlerini anımsayamadığı bir çok subay ve astsubayın olduğunu, Taner ÜNAL' m 12 Eylül 1980
askeri müdahalesine zemin oluşturan terör ve anarşi ortamını sık sık anlattığını, Adana Çukurova Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğrencisi iken katıldığı birçok eylemi iştahla anlattığını, hatta dönemin Emniyet Müdürlerinden Cevat YURDAKUL' u ortadan kaldıran süikastin hazırlanmasında yer aldığını söylediğini,
Taner ÜNAL ile yaklaşık 5 yıl birlikte çalıştığını, 1998 Kasım ayında ortak olarak inşaatım yürüttükleri bir kooperatiften doğan alacakları düzenli tahsil edemedikleri için kendisinin keşide ettiği çeklerin Savcılığa intikal ettiğini, çek bedelleri ödenmeyince karşılıksız çek keşide etmek suçundan 6 ay tutuklu kaldığını, bu nedenle Taner ÜNAL ile irtibatının koptuğunu, bir süre sonra Girdap operasyonunda tutuklanan Yasin ALPARSLAN ile karşılaştığını, Taner ÜNAL' m kendisiyle mutlaka görüşmek istediğini söylediğini, kendisinin görüşmek istemediğini söylediğini, Yasin' in Taner'in ekonomik olarak rahatladığını, onun için nerede ne varsa ödemek istediğini, bu nedenle kendisiyle görüşmek istediğini söylediğini, kendisinin de ödenmeyen çeklerden dolayı vicdan azabı çektiğinden dolayı kabul ettiğini, Taner ÜNAL ile Kızılay Fevzi Çakmak 1. sokak da yer alan ofis de ve Dikmen deki ofis de müteakip kereler görüştüğünü, bu görüşmelerde Taner ÜNAL' in bir yapılanma içersinde olduğuna tanık olduğunu,
08.02.2008 günü eski Genel Kurmay Başkanı Org. Hüseyin KIVRIKOGLU' nun Kıbrıs da düzenlenen süikastin ERGENEKON'un SOL KANADI tarafından planlandığı yönünde haberler yayınlandığını, 1998 yılında BİR NUMARA' nın kendisine ORDU İÇERSİNDE BİR MEZHEP YAPILANMASINDAN söz ettiğini, 1997 yılı Ocak ayında TSK' da mezhep yapılanması başlıklı 40 sayfalık rapor getirdiğini, bu raporda tek tek isimlerin yer aldığını, belgeye göre en tepede DOĞU AKTULGA'nın yer aldığını, 1997 yılı Haziran ayında Marmaris AKSAZ Deniz Üs Komutanlığında bir toplantı yapıldığını, bu toplantıya Ordu da komuta kademesi ve istihbarat birimlerinde yer alan bazı isimlerin katıldığını, Güven ERKAYA ve Doğu AKTULGA ile bir tartışmanın yaşandığını BİR NUMARA' nın söylediğini, bu tartışmadan sonra Ankara Çayyolu semtinde bir evde 1998 yılı Ağustos ayında şekillenecek olan komuta kademesini etkileyecek bazı kararlar alındığını, bu kararların 05.11.1997 tarihinde yapılan TOROS-2 tatbikatında uygulanmak istendiğini söyleyerek, Albay Vural BERKAY' a isabet eden kurşunun asıl hedefinin Hüseyin KIVRIKOGLU olduğunu, amacının KIVRIKOGLU' nun yerine aynı mezhepten ve aynı kanada bağlı bir ismin Genelkurmay Başkanı yapılması olduğunu anlattığını, tatbikatta seken kurşun olarak anlatılan merminin bir M-16 dan çıkmış olsa bile etkili menzilinin 500 metre olduğunu, tatbikat alanı ile izleyici çadırlarının ise 1.500 metre olması nedeniyle söz konusu merminin ancak bir suikast silahından çıkmış olabileceğini,
BİR NUMARA' nın 1997 yılında çok gizli bir görev için(dönemin başbakanı Necmettin ERBAKAN' m gizli bir görüşmesini kayda almak amaçlı) Antalya'da bulunması gerektiğini, bunun için bir otel organize edilmesini Taner ÜNAL ve Ahmet CİNALP nin kendisinden istediğini, Antalya Side Karagöl mevkiinde bulunan KAYA OTEL' de muhasebede çalışan tanıdığını arayark rezervasyon yaptırdığını, konaklama ücretini TURAN YAPI yada TÜRKELİ şirketlerine fatura edilerek Taner ÜNAL tarafından ödendiğini, BİR NUMARANIN gerçek kimliğini, Taner ÜNAL, Ahmet CİN ALİ ve Nihat GÜRKAN' m kesin olarak bildiklerini tahmin ettiğini,
GİRDAP operasyonu ve ERGENEKON operasyonu kapsamında yazdığı kitaplardan dolayı hedef olacağı endişesi taşıdığını, hatta Taner ÜNAL' m tutukluğu sona erdikten sonra Star gazetesi muhabiri Erdal ŞİMŞEK ve kendisini hedef aldıklarını, her türlü kötülü yapacaklarını duyduğunu beyan etmiştir.
21.02.2008 tarihinde Tanık Şamil TA YY AR 'j» alman ifadesinde özetle;
23 yıldır gazetecilik yaptığını, son olarak Star gazetesi Ankara temsilcisi olduğunu, Sincan F tipi Kapalı Cezaevinde 06.02.2008 günü saat:15.00-16.55 arasında Danıştay saldırısı sanığı Osman YILDIRIM ile avukat Mehmet ENER'in yaptıkları görüşmeyi yazdığını, avukat Mehmet ENER' in gazeteye gelerek Osman YILDIRIM' in "bildiğim çok şey var konuşmak istiyorum, ancak beni engelliyorlar, mesela Cumhuriyet Gazetesine bomba atılmadan önce 27 Nisan 2006 tarihinde İstanbul Ataşehir'de bir evde gizli bir toplantı yapıldı, o toplantı da VELİ KÜÇÜK ve MUZAFFER TEKİN'de vardı, Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması kararı o evde verildi, bende bu toplantıya katıldım, ayrıca Cumhuriyet Gazetesine atılan bombaları VELİ KÜÇÜK'ün bombaları bize verdiğini Mahkemede söylesem" dediğini anlattığını, kendisinin de mahkemede bunları anlat dediğini,
Ayrıca Osman YILDIRIM' in, Alparslan ARSLAN' dan dert yandığını, kendisinin Alparslan ARSLAN' m altında biriymiş gibi gösterilmesinden rahatsız olduğunu, hatta "NECİP HABLEMİTOĞLU cinayetini çok iyi biliyorum" dediğini, ancak kimler tarafından yapılığı hakkında herhangi bir bilgi vermediğini, JİTEMCİLER ile arasının iyi olduğunu, MİT' den kimseyi tanımadığını, Alparslan ARSLAN ile tahsilat işi yaptığını, ATV'den 5 Milyon dolar, Mustafa SÜZER' den 500 bin dolar alacağı olduğunu, bu tahsilat işlerinde Ankara'dan iki astsubayın kendilerine yardım ettiğini, ancak isimlerini vermediğini, Tuncay ÖZKAN' m MİT' in gizli tarihi isimli kitabım okunduğunda oradaki isimleri ulaşılabileceğini anlattığını, Osman YILDIRIM' in kahvecilik yaptığını, aynı zamanda çek senet tahsilatı işiyle uğraştığını, illegal yoldan Alparslan ARSLAN ile bu işleri yürüttüğünü de anlattığını,
11.02.2008 günü Taraf gazetesinde Neşe GÜZEL ile yapmış olduğu röportajda geçen Vatansever Kuvvetler Güç Birliği ve Kuvva-i Milliye Derneklerinin kuruluşuna ilişkin elinde ciddi belge olmadığını, ancak GİRTAP, ÜMRANİYE ve ERGENEKON operasyonlarıyla ilgili edinmiş olduğu bilgiler olduğunu, hatta Halil Behiç GÜRCİHAN' m acikistihbarat.com sitesindeki yeni milis yazısından 2023 yılında her şeyi yeniden yapılandıracaklarını, her şeyin çoktan bitmiş olacağına ilişkin faaliyetlerinin bulunduğunu anladığını, bu yazıda "kanımızın son damlasına kadar değil beynimizin son hücresine kadar savaşmak lazım" şeklinde hedefe götürücü işler yapılması gerektiğini söylediklerini, zaman zaman yazdıklan yazılar ile ilgili değişik şahısların kendilerine "siz böyle yazıları niye yazıyorsunuz, zaten Türkiye'de yakında darbe olacak siz de bu yazdıklarınızdan pişman olacaksınız" gibi sözler söylediklerini, hatta Alparslan ARSLAN' m bir duruşmasında gazetecilere hitaben "zaten yakında darbe olacak 3 gün sonra serbest kalacağım" diye söylediğini, bu şeklide söylemesinin bu tür örgütlerle işbirliği yapan şahısların beyinlerine işlendiği, kendi kanaatince darbe girişiminde aktörlük yapan, tetik çeken kişilerin cezaevinden alınarak kahraman ilan edilecekleri şeklinde yönlendirme yaptıklarını düşündüğünü,
Malatya Üniversitesi rektörü Fatih HİLMİOĞLU' nun 22 Temmuz seçimlerinden önce "AKP %95 oy alsa bile iktidara getirilmez, gerekirse darbe yapılır" sözlerinin, üniversiteler arası kurulun YÖK için önerdiği Prof.Dr. CELAL ŞENGÖR'ün darbe çağrışımı yapan açıklamaları, son dönemlerde Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından organize edilen bir panelde "Gerekirse hukuk dışına çıkılarak darbe yapılabileceği" şeklinde resmi paneller bile düzenlendiği, bununla ilgili halen adli mercilerin işlem yapmadıklarını merak ettiğini, çünkü Türkiye de İHTİLAL yapmanın en ağır bir suç olduğunu,
Örneğin Danıştay Saldırısı faili Alparslan ARSLAN ile ilgili davayı çok yakından takip ettiğini, Alparslan ARSLAN' m babasının olaydan sonra mahkemeye sunduğu dilekçede, "ALPARSLAN ARSLAN'm son zamanlarda tuhaf davranışlar gösterdiğini, VELİ KÜÇÜK, MUZAFFER TEKİN gibi isimlerle irtibatlı olduğunu, bunun üzerine ALPARSLAN ARSLAN ile konuşup kendisine bu adamların görüşleri ile bizim görüşlerimiz uyuşmaz, bunlardan uzak dur şeklinde uyardığını, bu cinayetin aydınlanması için bu insanların üzerine gidilmesi gerektiğini" "Benim kızlarım başlarını
örtmez ve ALPARSLAN bir defa bile kız kardeşlerine başınızı örtün şeklinde bir telkinde bulunmadı, türban yüzünden bir cinayet işleyeceğini sanmadığını" belirten dilekçesinin olduğunu, ancak daha sonradan Alparslan ARSLAN' m tüm kardeşlerinin başörtülü olarak görüldüğünü,
Kanal 24 televizyonunda sunduğu bir programdan sonra Selçuk Üniversitesi öğretim görevlisi Şaban ÇALIŞ ile yaptığı bir sohbette kendisine, tarihten 2 yıl önce Muzaffer TEKİN' in 2 yıl önce ziyaretine gelip "BİZ YENİ BİR SİYASİ HAREKET BAŞLATIYORUZ, BU HAREKETİN LİDERİ OLURMUSUN" şeklinde liderlik önerdiğini, Şaban ÇALIŞ' m da "BEN BÖYLE İŞLERİN İÇİNDE OLMAM" şeklinde teklifi reddettiğini, hatta Selçuk Üniversitesindeki bazı öğrencilerin Davutpaşa Kışlası ve Kıbrıs'a eğitime gönderildikleri, bu ekipten olan bir gencin ayağından kurşun yarası ile döndüğünü anlattığını, bu anlatılanları 04.02.2008 günü yayınladıktan sonra söylediklerini reddettiğini, bu görüşme sırasında ODTÜ Öğretim üyesi Prof.Dr. İhsan DAĞI'mn da olduğunu beyan etmiştir.
12.03.2008 tarihinde Ankara Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi' nde tutuklu bulunan
Osman YILDIRIM' m tanık olarak alman ifadesinde; Veli KÜÇÜK ile irtibatı ve Necip HABLEMİTOGLU' nun öldürülmesi konusunda;
Veli KÜÇÜK'ü 1993 yılından beri tanıdığını, kendisini İbrahim GENÇ'in Sirkeci ve Mecidiyeköy'deki yazıhanelerine gelip giderken gördüğünü, ancak çok samimiyetinin olmadığım,
Veli KÜÇÜK ile eski suç ortağı olan Osman GÜRBÜZ'ün İstanbul BeyoğluSıraselvilerde bulunan yazıhanesinde Habil KÜÇÜK'e tahsis etmiş olduğu yazıhanedegördüğü zamanlarda samimi olmaya başladığını, Veli KÜÇÜK' ün kendisine İbrahimGENÇ'in Osmanbey'deki Sadıklar Pasajmdaki veya Piç Hüseyin'den kiralamış olduğu aynıcadde üzerindeki yazıhanelerinden birinde tam olarak hangisi olduğunu hatırlayamadığı 2002yılı Aralık ayının başında Veli KÜÇÜK, İbrahim GENÇ, Esen TÜRKYILMAZ, MuzafferTEKİN ve Osman GÜRBÜZ olduğu halde kendisine Osman GÜRBÜZ' ün NecipHABLEMİTOGLU' nu öldürüp öldürenıeyeceğini sorduğunu ve bunun karşılığı olarakbir milyon dolar teklif ettiklerini, kendisinin de Necip HABLEMİTOGLU' nutanımadığını söylediğini, ve kim olduğunu sorduğunda bu kişinin yazar olduğunu veöldürülmesi gerektiğini söylediklerini, kendisinin o zamanlar yeni askerden terhisolduğu ve aynı zamanda askeri cezaevinden yeni çıktığı için paraya ihtiyacının olduğunubildikleri için bu teklifi yaptıklarını düşündüğünü ancak kendisinin bu teklifi kabuletmediğini, bunun üzerine Veli KÜÇÜK' ün Osman GÜRBÜZ'e dönerek ve ona "Osman buiş gene sana düştü." dediğini, daha sonra basından Necip HABLEMİTOĞLU'nunöldürüldüğünü duyduğunu, ancak kimin öldürdüğünü bilmediğini, ancak İzmir'de iş yapanve kendisine göre iş adamı olan Çerkez İbrahim lakaplı İbrahim ÇİFTÇİ' nin OsmanGÜRBÜZ' e ait Balat'ta yıkılmış bir harabenin karşısında bulunan, Haliç Köprüsüneyaklaşık 500-1000 metre mesafedeki yazıhanesine o tarihlerde sık sık gelip gittiğini,olaydan yaklaşık 6-7 ay sonra İstanbul Sultanbey'de işlettiği Boy Kıraathanesinin açılışıiçin hazırlattığı davetiyeleri vermek için gittiği Şirinevlerin üst tarafmda bulunanNargile Yakup isimli kulüpte karşılaştığı Osman GÜRBÜZ' ün kendisine yanında EsenTÜRKYILMAZ' m da olduğu halde "HABLEMİTOĞLU'nun parasını masalardabitirdik." dediğini, Esen TÜRKYILMAZ' m Bahçelievler'de gayri meşru işlerle uğraşanbirisi olarak bildiğini, bu olanlardan sonra kendisinin Osman GÜRBÜZ' ün Hablemitoğlu'nun öldürülmesi olayına karıştığını ve aldığı parayı jj& kumarda bitirdiğini anladığını,beyan etmiştir. / * ,

Malkara' da Turgut BÜYÜKDAG isimli şahsa ait Turgut Gıda Sanayi isimli sıvı yağ fabrikasının bu şahsın elinden tehdit ile alındığı konusunda;
Turgut BÜYÜKDAG' m Malkara'da bulunan Turgut Gıda Sanayi isimli sıvı yağ fabrikasının sahibi olduğunu ve İsmail ÖZDEN'den faizle para aldığını, Veli KÜÇÜK' ün kendisine Bakırköy'de İstanbul Caddesinde bir restorantta birlikte yemek yerken İsmail ÖZDEN' in Turgut BÜYÜKDAĞ'dan genel vekaletname almasını, alırken de herhangi bir bankadan kredi çekeceğini söylemesini, İsmail ÖZDEN' in Turgut BÜYÜKDAG' dan sekiz milyon dolar alacağı olduğunu, kendisinin de bu sözleri İsmail ÖZDEN'e Mecidiyeköy'de Şişli Emniyet Müdürlüğünün aşağısmdaki Polat Holdingin önünde arabanın içinde Veli Paşanın talimatları olarak anlattığını, Onun da bir hafta sonra genel vekaletnameyi alarak geldiğini, Veli KÜÇÜK paşaya verdiğini, Veli KÜÇÜK ve beraberindekilerin de Kent Bank ve Toprak Banka fabrikayı ipotek ettiklerini, Elli Milyon Dolar aldıklarını, kendisinin de bu olaydan dolayı Beş Milyon Dolar aldığını, bu parayı kendisine İsmail ÖZDEN' in verdiğini, kendisinin de bu işin içinde olduğu için, kendi hakkı olarak beş milyon dolar aldığını, paranın kalan kısmının Çevik BİR, Veli KÜÇÜK, Hasan ÖZDEMİR, İsmail ÖZDEN, Hüseyin ÇİL arasında paylaşıldığını, bu parayı İsmail ÖZDEN' in paylaştırdığını beyan etmiştir.
Danıştay Saldırısı ve Veli KÜÇÜK ile Muzaffer TEKİN irtibattan konusunda;
Bu olayları Süleyman ESEN'in avukatı olan Mehmet ENER'e de anlattığını ve kendisine "mahkeme başkanı bana Veli KÜÇÜK' ü Muzaffer TEKİN'i sorsun. Bende bu olayları mahkemede anlatayım" dediğini, son duruşmada Avukat Mehmet ENER' in bazı konularda tevsi tahkikat talebinde bulunduğunu bunun üzerine duruşmaya, on dakika ara verildiğini, bunun kendisi ile ilgili tevsi tahkikat talebi olduğunu düşündüğünü, ara bittikten sonra içeri girdiklerinde tevsi tahkikat talebinin reddine mahkemece karar verildiğini, kendisine de bu konularda soru sorulmayınca bu olayları anlatmadığını, ancak şimdi anlattıklarını tüm samimiyetiyle anlattığını, daha önce bahsettiği Ataşehir'deki toplantıda el bombalarını kendisine Muzaffer TEKİN' in verdiğini, Veli KÜÇÜK' ün o toplantıda bulunmadığını, ancak kendisinin Veli KÜÇÜK' le Alparslan ARSLAN'm Üsküdar'da Katibim Restoran'ın yanındaki çay bahçesinde buluştuklarını bildiğini, zaman zaman kendisinin de yanlarında bulunduğunu beyan etmiştir.
Osman YILDIRIM' m 13.03.2008 tarihinde alman ek ifadesinde;
Veli KÜÇÜK ile irtibatı konusunda;
...o yıllarda kendisinin İbrahim GENÇ ve Ziya AYCAN'm Mecidiyeköy'deki factoring şirketine gidip gelirken Veli KÜÇÜK'ü ve Muzaffer TEKİN'i de orada gördüğünü, Zaman zaman gidip geldiklerini, İbrahim GENÇ ve Ziya AYCANTa sıkı bir dostluklarının olduklarını,
...İbrahim GENÇ' in Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN, Özer ÇİLLER ve ZiyaAYÇAN isimli şahıslarla yoğun ilişkiler içersinde olduğunu, bunlann yanı sıra etrafından biryığın mafya gruplannm bulunduğunu, bu gruplan yönlendirdiğini ve birçok cinayetlerişlettiğini........ beyan etmiştir.
İdris ARSLAN 20.05.2006 günü Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde bilgi sahibi olarak verdiği ifadesinde Danıştay eylemini gerçekleştiren Alpaslan ARSLAN'm babası;
Alpaslan'ın yakın arkadaşı avukat Teoman'ın kendisini cep telefonundan aradığını, geçmiş olsun dileklerinden sonra kendisine Alparslan'ın hasıl böyle bir şey yapabileceğini sorduğunu, telefonla konuşurken medyada yerf âlân ve yakalandığında üzerinde çıktığı
söylenen Ulusal Haber Kimlik kartı ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kartvizitini ona sorduğunu, çünkü bu kartların kafasını karıştırdığını, daha önceden de bu kimlik kartını ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kartvizitini cüzdanında gördüğünü, hatta "oğlum senin bu insanlarla ne işin var, bizim yapımıza ters insanlar bunlar" diye tepki verdiğini, çünkü oğlunun üniversitede iken sol gruplarla değil, daha çok ülkücü çevre içinde olduğunu, hatta reislik bile yaptığını, Teoman'ın da kendisine Alpaslan'ın bu kimliği bazı yerlere rahat girmek için kullandığını ve bir arkadaşının temin ettiğini söylediğini, Teoman'la telefonla konuşurken kendisine oğlunun 4-5 aydır Ulusal Haber ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ile irtibatı olduğunu, hatta Adana, Mersin ve İstanbul İllerinde adı geçen derneğin toplantılarına birlikte gittiklerini, bu derneğin Genel Başkanı Taner ÜNAL ile tanıştıklarını, ayrıca VeU KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN isimli şahıslarla bu dernek vasıtasıyla tanıştıklarını kendisine anlattığını, bunun da kendi kafasında bir takım şüphelere neden olduğunu, kızlarının da aynı konuya vakıf olmaları sebebiyle oğlunun, yukarıda ismi geçen dernek ve şahısların baskı ve tehdidi ile ancak böyle bir cinayet işleyeceğine kanaat getirdiklerini, beyan etmiştir.
12.03.2008 tarihinde Ankara Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi' nde tutuklu bulunan Ahmet CİNALİ' nin alman tanık ifadesinde;
Veli KÜÇÜK ile irtibatı konusunda;
Veli KÜÇÜK Paşa'yi Giresun Bölge Komutanlığı yaptığı dönemden tanıdığını, bölgedeki DHKP-C ve TİKKO'nun faaliyetlerine karşı jandarma ile irtibatlı olduğu için kendisi ile tanıştığını, bir kez de 3-4 yıl önce İstanbul'da Dudulu Gima'da kendisini ziyaret ettiğini, yakalandığı zaman Giresun'da ki yazıhanesinde çıkan bir suikast konusu ile ilgili evrakı kendisine vermek için gittiğinde görüştüğünü, başkaca bir ilişkisinin olmadığını, kendisine bu dokümanın Beykoz tarafında oturan Karsh Ali (zayıf yapılı 1.75 boylarında Almanya'da bir süre yaşamış MİT ile ilişkilerinin olduğunu beyan eder) isimli bir şahıs tarafından verildiğini,
Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alman şahıslardan sadece Veli KÜÇÜK 'ü tanıdığını, beyan etmiştir.
Mehmet EYMÜR, 17,06,2008 tarihinde tanık olarak alınan İfadesinde;
şahıslardan Veli KÜÇÜK'ü de tanıdığını ilişkilerinin olduğunu, bu ilişkisinin ve şahıs hakkında bildiklerinin ise ;
1983 yılında Mardin'de görevli olduğu sırada Veli KÜÇÜK'ün Nusaybin Hudut Tabur Komutanı olduğunu, O zaman tanıştıklarını, Daha ziyade görevsel ilişkilerinin olduğunu, ara sırada yemeklerde bir araya geldiklerini, Veli KÜÇÜK'ün Ermenice konuşabildiğini doğuda görev yaptığı köy halkından öğrendiğini söylediğini, daha sonraki dönemde Veli KÜÇÜK'ün Edirne'ye kendisinin de Ankara'ya tayin olduğunu, zaman zaman bayramlarda birbirlerine kart yollayıp irtibatlarını devam ettirdiklerini, kendisinin 1998'de emekli olup Antalya'ya yerleştiğini, o tarihlerde Veli KÜÇÜK'ün de yeni kurulmuş olan Jandarma İstihbarat biriminin başına geçirildiğini, bir defa kendisini Ankara'ya gidişinde Aydmlıkevler'deki iki katlı bir ev olan işyerinde ziyaret ettiğini, bir ara Van'a tayin edildiğini bildiğini, Veli KÜÇÜK ile en çok İzmit'de Alay Komutanı iken görüştüklerini, kendisinin zaman zaman İzmit'te bulunan Tüpraş tesislerine gittiğini, yeğeninin eşinin oranın genel müdürü olduğunu bu nedenle bazen İstanbul'dan annesi ve yakmlan oraya gelip orda buluştuklannı, bu vesileyle Veli Paşa'yı da gördüğünü, birkaç göreve Ankara'ya geldiğinde eşli veya baş başa yemek yediklerini, bazen kendisine Kuzey Irak'a giden ve kendisine bilgi getiren kişilerin Jandarma Genel Komutanlığına ilettiği raporlann bir^f6fm%^,lladığmı, Cem ERSEVER'in ölümünden sonra bazı kişilerin kendi hayatına da rfstsedebfî^g^ndişesi taşıdığını, yargısız
fi «* j*^X. «v %» "" K______________________
911U *, » j)
\ix- fi
' » » w v
infaz edilen bazı kişilerin (Behçet CANTURK, Savaş BULDAN vb,) cesetlerinin kendi bölgesine atılmasından şikayet ettiğini, kendisine o tarihlerde Abdullah ÇATLPlarm kendisiyle görüşmek istediğini ancak görüşmediğini görüşmeyi kendisinin kabul etmediğini beyan ettiğini, Paşalığa terfi etme ümidi olmadığını ve emeklilikten sonra bir iş bulma arayışı içerisinde olduğunu, O zamanlar bir dostu vasıtasıyla Ali Balkaner'in yanında Veli KÜÇÜK ün çalışması için söz aldıklarını, Ali BALKANER'in Veli KÜÇÜK'e maaş bağladığı yönünde bir duyumunun olduğunu,
Veli KÜÇÜK emekli olduktan sonra Gima'da yönetim kurulunda yer aldığını, Gima'nm sahiplerinin Hüsnü ÖZYEĞİN ile bacanağı Tunç ÇAPA olduğunu, Tunç ÇAPA'nm babası olan Vecdi ÇAPA'nm kendisinin yakın aile dostu olduğunu, Vecdi ÇAPA avcı olduğu için eski tarihlerde yine avcı olan Veli KÜÇÜK ile kendisini kendisinin tanıştırdığını, Veli KÜÇÜK'ün Tunç ÇAPA ile ve dolayısıyla Hüsnü ÖZYEĞİN ile tanışıklığının babasından dolayı olduğunu, kendisinin duyduğu kadarıyla Veli KÜÇÜK işyerine şoförlü bir Mercedes ile gelip giderken şoförünün polislerce aranan şahıslardan olmasından dolayı gözaltına alındığını, şoförün Sedat PEKER'in adamı olduğu Mercedes otonun da Sedat PEKER tarafından Veli Paşa'ya tahsis edildiğini öğrendiğini, daha sonra Veli KÜÇÜK'ün bu aracı iade ettiğini duyduğunu, Ali YASAK, Sedat PEKER, Sami HOŞTAN ile ilişkileri olduğunu bildiğini, zaman zaman bir araya geldiklerini bildiğini,
Bu Ulusalcılık ve Öztürkler hareketi sırasında kendisinin ABD'de olduğunu Sedat PEKER'in içerisinde olduğu bu harekette eski Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin FÜSUNOĞLU ve Veli Paşa'nm böyle bir oluşumda yer almasını hoş karşılamadığını ve internette yazdığı yazıda da belirttiğini, Türkiye'ye döndükten sonra bir kez Ankara'dan İstanbul'a gelirken Veli Paşanın Bilecik'teki köy evine uğradığını, Yemek yeyip yola devam ettiğini, onun dışında da birkaç kez Veli KÜÇÜK'ün kendisinin bürosuna geldiğini, son geldiğinde Maslak'ta İngilizlerle bir iş yapacağını kendisine büro araba tahsis edeceklerini söylediğini, Veli KÜÇÜK'ün galiba kendi köyünde çimento fabrikası kuracak olduğunu, bir keresinde de PERİNÇEK ile olan ilişkilerini tenkit ettiğini, Veli KÜÇÜK'ün Doğu PERİNÇEK ile Ulusalcılık faaliyetleri içerisinde basma yansıyan PERİNÇEK-Veli Paşa işbirliği nedeniyle duyduklarından dolayı rahatsızlığını kendisine anlattığını Veli KÜÇÜK ün de kendisine "her şeye rağmen en Milliyetçi bu PERİNÇEK çıktı" dediğini,
1991 yılında Milliyet yayınlarından çıkmış olan Analiz isimli kitabında Doğu Perinçek'ten fabrikatör olarak bahsetmiş olduğunu, bunun sebebi İstihbarat dilinde fabrikatör maksatlı yalan haber üreten istihbarat elemanlanna verilen isim olduğunu, o bakımdan fabrikatör kelimesini PERİNÇEK için kullandığını,
Mit'e haber elemanı olarak çalışan Tank ÜMİT kaçınldığmda, İstanbul Jandarma İstihbarat'ta çalışan Astsubay Seyit Ahmet ALTUNTAŞ bu soruşturma ile alakalı MİT görevlileri ile de görüşmek suretiyle epey yol aldığını, hatta Polis Memuru Ziya BANDIRMALIOGLU ve Ayhan AKÇA hakkında elde etmiş olduğu bilgiler ışığında ifadelerine başvurmak istediğini ancak konu dönemin Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim ŞAHİN'e intikal ettiğini, hatta Astsubay Ahmet ALTUNTAŞ İbrahim ŞAHİN'e kendisinin de ifade vermesi gerektiğini söylediğini kendisinin bunu bizzat İbrahim ŞAHİN'den duyduğunu, ancak İbrahim ŞAHİN'in kendisine Tank ÜMİT'in kaçınlması ile alakalı herhangi bir şey söylemediğini, soruşturmayı yürüten Astsubay Ahmet ALTUNTAŞ'm Diyarbakır iline tayin edildiğini, neden tayin edildiği hakkında bilgisinin olmadığını ancak bu Astsubay'm yapmış olduğu çalışmalarla alakalı konuşma konusunda çok tedirgin olduğunu öğrendiğini, Diyarbakır'dan sonra Giresun ilinde Bölge Komutanı olan Veli KÜÇÜK'ün emrine atandığını bildiğini, Veli KÜÇÜK'e bu durumu sorduğunda "evet benim emrime atadılar" dediğini, Tank ÜMİT'İ Divan Pastanesi'nden alıp götüren kişilerden bir tanesinin Ziya BANDIRMALIOGLU olduğunun tanık beyanlan ~ıle anlaşıldığını, daha sonra Ziya BANDIRMALIOĞLU'nun Veli KÜÇÜK'ün guverilık sırketırlde çalıştığını duyduğunu,
Tarık ÜMİT'in amcası Cemalettin ÜMİT bu olayda Veli PAŞA'nm bilgisi olduğunu o tarihte kendisine söylediğini, kendisi de "Veli KÜÇÜK bizim dostumuzdur öyle bir bilgisi olsa bana söylerdi" dediğini, ancak son dönemde edindiği izlenimlerden sonra Veli KÜÇÜK'ün bazı kişilerin yanında yer alması ve yukarıda belirttiği sebeplerin kendisini de şaşırttığını,
Veli Paşa'nm Azerbaycan ve Irak'ta bazı yapılanmalara gittiği, Dışişleri Bakanlığı ve Mit'in bundan rahatsız olarak dış ilişkilerimizi bozduğu gerekçesiyle kendisini ikaz ettiklerini Veli Paşa'dan ve bazı arkadaşlarından duyduğunu, bu yapılanmalann Azerbaycan'da Aliyev karşıtı kişilerin yüksek makamlara gelmesi, Irak'ta Kerkük'ün Türk kimliğinin korunması gibi çalışmalar olduğunu, özellikle Kerkük'te Yusuf Ziya ARPACIK gibi bazı milliyetçi savaşçı diye tabir edebileceği kişilerle irtibatı olduğunu, bu ilişkilerin devletin üst kademelerini rahatsız ettiğini duyduğunu, kendisine bir kez beraber olduklarında "Paşam bu Türk'leri bir araya getirmeyi bırak Türkiye elden gidiyor onu kurtarmak lazım" dediğini, kendisinin Azerbaycan'da ve Kerkük'te ki faaliyetleri ile ne amaçladığını tam olarak bilmediğini,
Veli KÜÇÜK ile yukarıda safahatını anlattığı gibi tanışmışlığının olduğunu, kendisi ile telefonla da görüşmüş olduğunu, Veli KÜÇÜK ile görüşmelerinin iş ilişkileri ve arkadaşlık ilişkileri içerisinde cereyan ettiğini,
Susurluk kazasından sonra Veli Paşa'nm Balıkesir Emniyet Müdürü Nihat CAMADAN'ı arayıp "Abdullah ÇATLI bizim adamımız iki kişi yolluyorum onların naaşlarmı alsınlar" dediğini o tarihte Başbakan olan Mesut YILMAZ'm kendisine söylediğini, naaşları almaya giden kişilerden birinin Sami HOŞTAN diğerinin de eğer hafızası kendisini yanıltmıyorsa Mehmet ŞEHİRLİ isimli bir gazeteci olduğunu hatırladığını, kendisi bu konuyu Veli Paşa'ya da ilettiğini,, Mesut YILMAZ'a da bu bilgiyi Nihat CAMADAN bildirdiğini, beyan etmiştir.
h)-Hukuki durumunun Değerlendirilmesi;
Dosyada mevcut bilgi, belge, tanık beyanları ve deliller göz önüne alındığında,
1-ÖRGÜTTEKİ KONUMU
Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN gizli üst düzey yapılanması ile gizli sivil yapılanması olan LOBİ bölümü arasında köprü elemanı olarak görev yaptığı, köprü elemanı demek; ERGENEKON terör örgütünün hem üst yapılanmasını bilip bu yapılanmada alman kararlann uygulanmasının temini için Ergenekon terör örgütünün Lobi yapılanmasına getirip uygulanmasını sağlayan kişidir. Bu konumda olan insanlar ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN tüm yapısını ve işleyişini bilip ona göre diğer alt birimleri ve kendisine bağlı örgüt üyelerini organize etme konumunda olduklanndan, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN içinde önemli bir konuma sahip bulunmaktadırlar. Şüpheli Veli KÜÇÜK'te diğer örgüt üyelerinden ele geçirilen örgütsel içerikli dökümanlann neredeyse tamanmın bulunması şüpheli Veli KÜÇÜK'ün köprü eleman konumunda olmasından kaynaklanmaktadır. Aynca bu dökümanlann tamamının bu şüpheli de bulunması hatta bazı belgelerin Veli KÜÇÜK'te bulunan orijinal örgütsel dokümanlardan çekilen fotokopiler olduğunun anlaşılması da bu dökümanlann Veli KÜÇÜK tarafından diğer örgüt üyelerine verildiği kanaatini oluşturmuştur.
ERGENEKON dokümanında:
4/2-a).KÖPRÜ PERSONEL BAŞLIKLI bölümde:
... yetenekli, eğitimli ve donanımlı personel.,a$asîîidan seçilecek 3 kişi Ergenekon içinde (üniteler arası) ve örgüt dışında örgütü ^ternsilen^lpireket edebilmeli ve teması
sağlamalıdır. Bu kişiler örgüt içinde görev almamalı, örgüt dışında legal bir işte istihdam edilmelidir. Böylece güvenlik sağlanmış olacaktır. Zaman içinde bu personel arasından Ergenekon bünyesinde gerekli olacak çok başarılı yöneticiler yetişecektir.
4/2-g)İLLEGAL İŞLER bölümünde,
Türkiye silah üreten bir ülke durumunda olmadığından, jeo/stratejik açıdan kaçınılmaz olarak ve iradesi dışında zorunlu olarak uyuşturucu satışında köprü durumundadır. Uyuşturucu ticaretini denetim altına almalıdır. Türkiye'nin bir başka şansı da kimyasal silah üretimi olabilir. Çünkü bu alanda başarılı sonuçlar elde edebilecek insan kaynaklarına ihtiyaç vardır illegal işlerin en önemli sorunu, faaliyetlerin gizliliğidir. Bu alandaki faaliyetleri bilenlerin sayısı mümkün olabildiğince az olmalıdır.
Sivil yapılanmanın prensiplerinin belirtildiği LOBİ isimli dokümanın 4.Bölüm 7.maddesinde;
BOLÜM: IV 7) KADRO
Organizasyonunda yalnızca sivillerin yer alacağı bu örgütlenme, köprü eleman ile Ergenekon'a bağlı olarak faaliyet gösterecektir. Organizasyonun merkezinde görev alacak beş sivil personel ile köprü personel görevini üstlenecek iki sivil, Ergenekon tarafından belirlenerek atanmalıdır. Birim başkanları ile örgütün kuracağı vakıf ve ticari şirketlerin yöneticileri ve sahipleri ise; merkezde yer alan yönetim personeli tarafından seçilmelidir. Böylelikle gizlilik esasının korunması sağlanmalıdır.
7/a). ELEMAN PROFİLİ başlıklı bölümünde ise,
Lobi örgütlenmesi içinde yer alacak elemanların çağa ayak uydurabilecek donanım, bilgi ve deneyime sahip olması esası aranacağı gibi, gereğinde her tür eleman profilinden yararlanılmasından kaçınılmamalıdır. Özellikle sistemle barışık olmayan, aradığını bulamamış yapıdaki kişilikler seçilmelidir. Çünkü, bu türden kişiler sistemin boşluklarını, mekanizmanın işleyişini, oyunların kurallarını ve zaaflarını çok daha iyi bilmektedirler.
7/c). KÖPRÜ PERSONEL
Ergenekon tarafından atanacak iki sivil, mutlaka başka kuruluşlarda görevli olanlar arasından seçilmelidir. Böylece gizliğin sağlanması korunmuş olacaktır. Bu kişilerin yeterli bilgi ve deneyim sahibi olmalarından sonra, organizasyonun merkez yönetiminde yer almaları sağlanmalı, organizasyonun merkez başkanı bu kişiler arasından seçilmelidir, şeklindedir.
Yukarıda ayrıntıları anlatılan ERGENEKON ve LOBİ dokümanlarında geçen örgütün gizli hiyerarşik yapısında bulunan kişilerle alman kararların uygulamaya sokulup, örgütün alt kademesiyle irtibatları sağlayacak ve yine MAFİANIN Yeniden Yapılanması (reorganizasyonu) dokümanında mafyanın başına sivil bir şahsın getirilmesinin kararlaştırıldığı, belirtilmiş olup, şüpheli Veli KÜÇÜK'ün hem asker kökenli oluşu, yukarıda ayrıntıları verilen görüşme tutanaklarında hem örgüt üyeleriyle, hem suç örgütü liderleriyle, hem sivil toplum kuruluşlarıyla, hem iş dünyasıyla, hem de askeri ve idari görevlerde bulunan kamu görevlileriyle irtibatları ile geçmişte Jitem'in kuruculuğunu yapmış olması, her kesimle irtibata geçme kabiliyeti ve geçmiş tecrübeleri göz önüne alındığında, ERGENEKON terör örgütü yapılanması içerisinde KÖPRÜ ELEMAN görevini şüpheli Muzaffer TEKİN ile birlikte yürüttükleri, bu iki şüphelinin de geçmişte asker kökenli olmaları, hiçbir sivil toplum kuruluşuna üye olmamaları, suç örgütü liderleriyle olan yakın ilişkileri göz önüne alındığında KÖPRÜ ELEMAN görevini yürüten örgütün üst düzey ve alt düzey elemanları arasındaki
örgütsel irtibatları sağlayan kişiler oldukları açıkça anlaşılmaktadır. Tuncay GÜNEY beyanında şüpheli Veli KÜÇÜK'ün Ergenekon terör örgütünün genel sekreterliğini yaptığını söylemiştir. Bu çerçevede bakıldığında;
1-Şüpheli Tuncay GÜNEY'den ele geçirilen dokümanlar ve bu dokümanlarla alakalı olarak yaptığı anlatımların doğru olduğu, Tuncay GÜNEY'in beyanlarından itibaren (7) yıl geçmesine rağmen örgütün belgelere uygun olarak eylem ve faaliyetlerini sürdürdüğü, Tuncay GÜNEY'den ele geçirilen dokümanlann tamamının ve daha fazlasının Veli KÜÇÜK'de ele geçirilmiş olması ve Veli KÜÇÜK'ten ele geçirilen dokümanlann orijinal suretler olduğu, hatta yeşil ve mavi kâğıda basıldığı Veli KÜÇÜK'ün bu dokümanlann bir kısmını Tuncay GÜNEY'in getirdiğini, bir kısmını Mehmet PERİNÇEK'in getirdiğini, bazılannm da kendisine değişik seminer ve toplantılarda verildiğini beyan etmiştir.
Örgütsel dokümanlann yazıldığı tarih itibariyle Veli KÜÇÜK'ün görevli paşa olduğu ve emekli olduktan sonra da örgütsel irtibatlarını devam ettirdiğinin anlaşıldığı,
her ne kadar ifadesinde dokümanlann hiçbirini açıp okumadığını beyan etmişse de, dokümanlann içeriğindeki örgütsel yapılanmalara uygun olarak hareket ettiği, diğer şüphelilerle irtibatlanna bakıldığında üst düzey yönetici olduğu, örgütün askeri kanadıyla sivil kanadı arasında köprü eleman vazifesi olarak belirtilen konumda bulunduğu,
Şüpheli Veli KÜÇÜK ifadesinde Tuncay GÜNEY ile her ne kadar 1992 tarihinden beri tanıştığını, ... menfaatçi bir tip olduğunu anlayınca yanından uzaklaştırdığını söylemiş ise de, kendi el yazısıyla yazdığı ajandasmdaki notlarda Tuncay GÜNEY ile sürekli görüştüğü, Tuncay GÜNEY'in birçok konuda kendisine bilgi getirdiği, örgütsel içerikli bilgileri kendisinin el yazısıyla not ettiği, bu notlar içerisinde 1992 tarihli bir notta Tuncay GÜNEY'in Kuzey Irak'a gittiğinin belirtildiği, yine diğer notlarda: 18 Şubat 1998 Çarşamba tarihli sayfasında; Turgut BÜYÜKDAĞ "Arkamda Veli Paşa var şeklinde konuşmuş İst. Em. Md. Konuyu biliyor emniyet o nedenle ellemiyor" (Tuncay)
20 Şubat 1998 Cuma tarihli sayfasında; Yalçın TANFER Kürşat YILMAZ' a benim adımı kullanarak ceza evine mektup yazmış. Mektubu Ömer P.me halen Kırşehir veya Nevşehirde görevli olabilir. Turgut BÜYÜKDAĞ' in benim adamım olduğu bu nedenle üzerine gitmememi istemiş (Tuncay)" şeklinde bilgiler verdiğini not ettiği anlaşılmıştır. Buradan da Şüpheli Veli KÜÇÜK'ünTuncay GÜNEY ile sürekli irtibat halinde olduğu anlaşılmaktadır.
Şüpheli Ümit OĞUZTAN beyanında Tuncay GÜNEY'in Veli KÜÇÜK'le birçok gazetecinin irtibatını sağlayan kişi olduğunu Veli KÜÇÜK'ün medya ile irtibatlannı Tuncay GÜNEY üzerinden yaptığını ve Veli KÜÇÜK'le görüşecek tüm gazetecilerin önce Tuncay GÜNEY'le irtibata geçip sonra Veli KÜÇÜK'le görüştüklerini anlatmıştır.
Buradan da Tuncay GÜNEY'in anlattığı olaylan bizzat Veli KÜÇÜK ve çevresi ile yaşadığı ilişkilerden öğrendiği irtibattan anlattığı anlaşılmaktadır.
Yine Tuncay GÜNEY'in bilgisayannda daha sonra yapılan incelemede Veli KÜÇÜK'ün Giresun'da çalıştığı, görev yerine ait fotoğraflannm bulunduğu, görevden aynlana kadar Tuncay GÜNEY ile irtibatlı olduğunun anlaşıldığı, Tuncay GÜNEY'in 1992 yılında Ağn Alay Komutanıyken yanma geldiğini beyan ettiği ve Tuncay GÜNEY'in askerlik işini bizzat şüpheli Veli KÜÇÜK'ün hallettiği göz önüne alındığında Tuncay GÜNEY'in anlatımlannm doğru olduğu kanaatine vanlmştır.
2-Şüpheli Tuncay GÜNEY'in Beyanları ve Diğer Deliller
Yapılan soruşturmada sadece Tuncay GÜNEY'in h^^arıyla yetinilmemiş, Tuncay 'den elde edilen dokümanlann incelenmesinden de "IçıJsÂERGENEKON isimli bir
^ ^
■tvüL
GÜNEY
yapılanmanın olduğu, örgütün yapısının tüm ayrıntılarının bu dokümanlarda bulunduğu, şüpheliler Sevgi ERENEROL, Muzaffer TEKİN, Oktay YILDIRIM, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Orhan TUNÇ ve Erkut ERSOY'dan çıkan ERGENEKON LOBİ isimli dokümanın Tuncay GÜNEY'den elde edilen dokümanlann devamı niteliğinde olduğu, daha sonra Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ten çıkan dokümanlann da aynı örgütsel mantık ve silsile içerisinde yazıldığının anlaşıldığı,
Şüpheli Tuncay GÜNEY'den çıkan ERGENEKON isimli dokümanın daha sonra sadece Veli KÜÇÜK'te çıkması, dokümanın önem ve gizliliğinin göstergesi olduğu, böyle önemli bir belgenin Tuncay GÜNEY'de bulunması da, beyanında dediği gibi kendisinin bilgisayannm iyi olması ve Veli KÜÇUK'ün sekreteryasmı yaptığı ve yazdığı her evrakın da bir suretini gazeteci olması sebebiyle ERGENEKON terör örgütünün en önemli dokümanı olduğu anlaşılan ERGENEKONUN YENİDEN YAPILANMASI isimli dokümanın sadece Veli KÜÇÜK'te çıkması hem dokümanın önemi hem de Veli KÜÇUK'ün örgütteki üst düzey konumda görevli olduğunu göstermektedir.
3-MAFYA BAĞLANTILARI
Yukanda sımflandınlan telefon görüşmelerinde şüpheli Veli KÜÇUK'ün mafya olarak bilinen ve bu hususlarda haklannda açılmış çeşitli davalan bulunan Sedat PEKER, Osman YILDIRIM, Ali YASAK, Susurluk sanığı olarak bilinen Arnavut Sami (Kod) Sami HOŞTAN, Ali Fevzi BİR, Ziya BANDIRMALIOĞLU ve Yaşar ÖZ ile sıkı irtibatlarının bulunduğu,
Şüpheli Semih Tufan GÜLALTAY ile her ne kadar tanışmadığını beyan etmişse de, Semih Tufan GÜLALTAY'm ceza evinde olduğu dönemde Tuncay GÜNEY'i ziyaretine göndererek "kendisine bazı eylem ve fiiller yaptırtmak istediğini anlaması üzerine Veli KÜÇÜK adına gelen Tuncay GÜNEY'i cezaevinden kovduğunu" beyan etmiştir. Dosyada mevcut ifadelere göre Semih Tufan GÜLALTAY'la cezaevindeyken ilk zamanlar şüpheli Muzaffer TEKİN'in ilgilendiği daha sonraki dönemlerde de Muzaffer TEKİN'in talimatıyla Mete YALAZANGİL'in ziyaret ettiği ve kendisiyle ilgilendiği anlaşılmaktadır. ERGENEKON terör örgütünün mafyanın kontrol altına alınması yönündeki kararlann örgüt üyelerince bizzat uygulandığı anlaşılmaktadır.
Aynca şüpheli Muzaffer TEKİN'in Savcılığımızda alman beyanında; Semih Tufan GÜLALTAY'ı Akın Birdal suikastından sonra cezaevine girdiği dönemde maddi ve manevi yardımda bulunduğunu beyan etmiştir. Tuncay GÜNEY anlatımlannda Emre GÜLALTAY'm Korkmaz YİĞİT'i tehdit ettiğini, bunun üzerine Veli KÜÇUK'ün devreye girerek Emre GÜLALTAY'a talimat vererek durumu hallettiğini,
Şüpheli Emin GÜRSES'in dosyada bulunan 22.01.2008 tarihli görüşmeyle alakalı olarak; kendisinin VELİ Paşayı cepten aradığını ancak kendisinin çıkmadığını, çünkü VELİ Paşa'nm kendisini aradığını, numarayı kendisinin aradığı numarayı kaydettiğini, bir süre sonra aradığında ise aynı numaranın cevap vermediğini, kendisinin SÜREKLİ NUMARA DEĞİŞTİRDİĞİNİ, kendisinin bu görüşmede VELİ KÜÇÜK'e kefil değilim, ama SEVGİ'ye kefilim derken Veli KÜÇÜK'ü iyi tanımadığı için söylediğini, görüşmede geçen "VELİ paşanın büyük işlerle uğraştığı, büyük para işlerinden kasıt VELİ KÜÇÜK' ün burada değişik şekillerde para toplayıp, Azerbaycan ordusunun toparlanması için oraya gönderdiği, orada orduyu toparlamak için para topladığı, aynı görüşmedeki "yaa bizimkilerden bile rüşvet istemişler, armatörlerden, yaa Veli Paşa bu işin içindeydi, tabi 7 milyon $ istediler. Gitti Veli Paşa ile konuşayım jigdlm ki Genel Kurmay Başkanına (Kıvnkoğlu) söyleyeyim. Yoksa siz mi halledersini^'ediğmöfe^ hafta içinde işi çözdüğünü, Berber YAŞAR'm bunlarla beraber çalıştıkları.. .'M^klindeki'fe)ffl^ıamn da doğru olduğunu,
Bu konuşmada "benim tersanecilik yapan yeğenlerim var. Bunlardan SAMI HOŞTAN ve Berber YAŞAR denilen şahsın Kilis'M bir iş adamı adına bu parayı istediklerini duyduğunu, kendisinin bunu Veli Paşaya söyleyince birden sinirlendiğini ve bir daha adamları yeğenlerimi aramamış" dediğini beyan etmiştir.
Buradan da Veli KÜÇÜK'ün illegal kişilerle irtibat kurduğu ve yeraltı dünyası olarak bilinen ve örgütün uluslar arası kaçakçılık işlerini yapıp, uluslararası alanda örgüte istihbarat toplayıp örgüte gelir elde etmek amaçlı olarak ERGENEKON ve MAFİANIN Yeniden Yapılanması(reorganizasyonu) isimli dokümanlarda MAFİA'nm çökertilmesi yerine reorganizesinin yapılıp kontrol altına alınarak uluslararası MAFİA'yla da organize olması planlanmış olup Veli KÜÇÜK'ün Arnavut Sami (Kod) Sami HOŞTAN, REİS (Kod) Sedat PEKER, Semih Tufan GÜLALTAY, Yaşar ÖZ gibi organize suç örgütü liderleri ile ilişki kurduğu, bu ilişki düzeyi de günlük hayatın olağan akışına uygun olmayıp örgütsel içerikli bir birliktelik ve hiyerarşik yapı gereği emir komuta zincirinin oluştuğunu göstermektedir. Şüpheli Emin GÜRSES'in Veli KÜÇÜK'e şikayet etmesi üzerine Arnavut Sami (Kod) Sami HOŞTAN'm bir daha akrabalarından para isteme işinin olmadığı anlaşılmaktadır.
Dosyada mevcut GİZLİ TANIK... in Savcılığımızda alınan beyanmda Veli KÜÇÜK'ün Kocaeli'de Alay Komutanlığı yaptığı dönemde askerliğini yaptığı, bu sırada Veli KÜÇÜK'ün daha sonra adını Susurluk olayı sebebiyle Sami HOŞTAN olarak öğrendiği şahsm zaman zaman Alayda bulunan kamelyaya gelip bazı işadamlarıyla birlikte mangal partisi yaptıkları, bu partilere bazı şahısların ailecek katıldığı, böyle ortamlarda Sami HOŞTAN'm sürekli bulunduğu, kendisinin nöbet tuttuğu için bu durumu gördüğü, ayrıca Sedat PEKER'le de sürekli telefonla görüşmeler yaptığını duyduğunu beyan etmiştir.
Buradan da şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ifadesinde beyan ettiği gibi Arnavut Sami (Kod) Sami HOŞTAN'la sık görüşmediği ve uzun zamandır görüşmediği şeklindeki beyanının delillerle örtüşmediği, şüphelinin hem görevi döneminde hem de görevinden sonra Arnavut Sami (Kod) Sami HOŞTAN'la sık sık görüştüğü, hatta bazı konulan yüzyüze görüştükleri, Arnavut Sami (Kod) Sami HOŞTAN'm 1,5 Milyon dolar para kaybettiğini söylemesi üzerine de "oturur konuşuruz, hallederiz" şeklinde Veli KÜÇÜK'ün teskin etmeye çalıştığı tespit edilmiştir.
Şüpheli Hayrettin ERTEKİN'in dosyada mevcut; 22/01/2008 tarihli Hayrettin ALP isimli kişiyle yaptığı telefon görüşmesinde;
H.ERTEKİN: İyi izledin mi haberleri ne o milleti toplamışlar
H.ALP : Onları izliyorum
H.ERTEKİN: Ya ne oluyor Drej Mirej
H.ALP : Valla Hayrettin bey bak sana da gelirler ha
H.ERTEKİN: Bana da yakında bana da gelirlerde bana uzak uzak kalıyorlar biraz onlar bilirler onlar bilirler kime gideceklerini
H.ALP : Ha Teyet geçerler diyorsun
H.ERTEKİN: Bizden...
H.ALP : Nedir bu sence?
H.ERTEKİN: Bu bu şeydir ya bu operasyon iki tane ayağı var eee bir örgüt kurmuşlar sözüm ona bunlar Malazgirt şeyi Kuvayi Milliye diye bu ikisinin işte Türkiye'de örgütlenmeye çalışıyorlar parti olacaklardı bunlar parti kuracaklardı
H.ALP : Hı
H.ERTEKİN: O parti işte bazı para kaynaklan şunlar bunlar 7-8 aydır takip ediliyorlardı ama Drej'in Mrej Sami HOŞTAN'm fala^î"ne*o^Ej^ılayamadım
H.ALP : Şey mi var o tahsilat işleri dejhı var? '•€?M
H.ERTEKİN: Tahsilat işleri de herhalde ordan geçiyor bildiğim kadarıyla onun için böyle birbirlerine ...
H.ALP : Örgüt mü kurdular acaba?
H.ERTEKİN: Ya işte böyle bir sistem ...
H.ALP : Haram parayla helal iş yapılmaz kardeşim
H.ERTEKİN: Aynen öyle aynen bunlar
H.ERTEKİN: VELİ KÜÇÜK ZATEN KAFAYI YEMİŞ YANİ VELİ PAŞAYA KAÇ KERE İKAZ ETTİK DEDİK Kİ YA BIRAK BU İŞLERİ YANINA ALDIN BUNLAR OLMAZ SEN ASKER ADAMSIN DİNLEMEDİ BAKALIM
H.ALP : Paşalar ikaz etmedi mi bunu?
H.ERTEKİN: Yav çağırdılar korumalarını aldılar rütbeni sökeriz sıfıra düşürürüz dediler ikaz etti Genel Kurmay Ordu Evlerine sokmayız dedi git dedi Bilecekte evinde otur orda dediler BU Bİ ARA ÜÇ AY DÖRT AY TAKILDI SONRA YİNE BAŞLADI
Ya söyledim ona Bilecik'te otur be kardeşim dedim
Şeklindeki görüşmeyle alakalı olarak beyanında; "Sen VELİ KÜÇÜK'ün normal insanlarla gezmediğini, MUZAFFER TEKİN'le, SEDATPEKER'le illegal işlerle uğraşan kişilerle adının anıldığını gördüğüm için o şekilde konuştum" şeklinde beyanda bulunduğu buradan da şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ERGENEKON ve LOBİ dokümanında geçen illegal kişilerle irtibat işlerinden sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün Organize Suç Örgütü Lideri Sedat PEKER ile irtibatına bakıldığında;
REİS (Kod) Sedat PEKER, İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Organize Suç Büro Amirliği'nde 21.08.1998 tarihinde vermiş olduğu dosyada sureti mevcut ifadesinde;
Uyuşturucu kaçakçılığından dolayı mahkemeye getirildiği esnada firar eden Nejat DAŞ isimli şahsın yakalanabilmesi için kendisine askeri görevlilerin gelerek yardım istediklerini, kendisinin muhbir olmadığını söylemesi üzerine ikna etmek için Albay Veli KÜÇÜK'ün yanma götürdüklerini beyan etmiştir.
Şüpheli Veli KÜÇÜK, soruşturma kapsamında alman ifadesinde;
"Sedat PEKERi tanıdığını, aslen Adapazan'lı olan babası Ahmet PEKER vasıtası ile tanıyor olduğunu, babası rahmetli olduktan sonra, bir kaç kez Kocaeli'nde kendisini ziyarete geldiğini ve görüştüğünü, başka herhangi bir bağlantı ve ilişkisinin olmadığını..." belirtmesine rağmen yine aynı ifadesinin devamında organize suç örgütü lideri ile yapmış olduğu telefon görüşmelerinden beyanlarında samimi olmadığını, emekli olduktan sonra da halen görüştüğü anlaşılmaktadır..
Ayrıca iletişim tespit tutanaklarından anlaşılacağı gibi şüpheli Veli KÜÇÜK'ün şoförlüğünü Sedat PEKER liderliğindeki suç örgütü içerisinde yer alan şüpheli Emin Caner YİĞİT'in yaptığı ve Sedat PEKER'in talimatıyla bu kişinin maaşının ödendiği anlaşılmaktadır.
Dosyada mevcut delillere göre;
Şüpheli Sedat PEKER tarafmdan 22 Mayıs 2002 tarihinde İstanbul-Hilton Hotelde düzenlenen "Turan Gecesi'"ne 1500 davetlinin katıldığı, Kızıl Elma ülküsünün anıldığı gecede yaşayan Türk'çüler olarak Susurluk Davasından hükümlü Korkut EKEN ile şüpheli Veli KÜÇÜK, Muhittin FİSUNOğ2JI.ye Abdulhaluk ÇAY'a plaket verildiği,
Şüpheli Veli KÜÇÜK beyanında; şüpheli Doğu PERİNÇEK'in oğlu Mehmet PERİNÇEK ile kızıl elma birleşmesi olarak anılan birleşmenin de kendi tavsiyesi üzerine yapıldığını anlatmıştır. Geceye siyaset, sanat ve spor camiasından da bir çok şahıs katılmıştır. Soruşturma kapsamında halen tutuklu bulunan şüpheli Emin GÜRSES'in ifadesinde belirttiği Veli KÜÇÜK ile irtibatlı İran Azerbaycan'ın da yaşayan Azeri bir profesör olan Prof. Dr. Mahmut Ali COHREGANİ'nin de katıldığı anlaşılmıştır.
REİS (Kod) Sedat PEKER beyanında "VELİ KÜÇÜK'e İzmit Alayında iken altına özel araç tahsis etmediğini, cep telefonlarını ödemediğini, ancak öyle bir şey teklif etmiş olsaydı ödeyeceğini, geçmiş tarihli olduğu için tam olarak hatırlamadığı, ancak VELİ PAŞA'nm arkadaşı olduğunu bildiği ve maddi durumu iyi olmayan birine borçlarmı ödemesi için o dönem 75 bin dolar para yardımında bulunduğunu ve bu parayı da şahsın durumu müsait olmadığı için geri almadığını... VELİ KÜÇÜK ile irtibatlı olduğu dönemde ERGENEKON ve mafyanın yapılanması hakkında herhangi bir şey duymadığını, o dönem itibariyle VELİ KÜÇÜK' ün SAMİ HOŞTAN ile tanıştığını bildiğini..." Beyan etmiş ise de; hem şüpheli Veli KÜÇÜK ile irtibatları hem de aralarındaki telefon görüşmelerinden şüpheli Veli KÜÇÜK'ün siyasi partilerin başkanlarının seçtirilmesi için dahi şüpheli REİS (Kod) Sedat PEKER'e görev verdiği REİS (Kod) Sedat PEKER'in de bu görevi yerine getirdiği anlaşılmakatadır.
Dev-Sol ve DHKP/C terör örgütleri içerisindeki faaliyetlerinden dolayı yakalanarak tutuklanan Semih GENÇ isimli kişinin 08.04.2008 tarihinde alman ifadesinde aynen;
"Ben Romanyada bulunduğum dönemde şu anda ERGENEKON da ismi geçen Sedat PEKER'in Romanya'ya gelip gittiğini biliyorum. Kendisi örgütün hedefleri arasındaydı, bunla ilgili olarak Romanya'da bulunduğum sırada Sedat PEKER'in Türkiye'de arandığı dönemde Romanya'ya kaçtığını ve oradan GOLDEN FALCON
isimli restaurantm sahibi Cemil .................... isimli şahıs tarafından saklandığını öğrendim.
Cemil.......... isimli şahıs Romanya'da Bükreş'te hem Golden Falcon isimli restorantm hem de
Golden Falcon isimli kuyumcu dükkanının sahibidir. Bu kişiden PKK ve DHKP/C örgütleri haraç alıyorlardı
Bu kişinin Bükreş'te herkes tarafından bilinen lüks bir restorantı vardı, yine büyük çapta uyuşturucu kaçakçılığı yapan Fırat ....lakaplı Tunceli'li gerçek ismini hatırlamadığım
bir şahısta Romanya'ya geldiğinde mutlaka bu şahsın yanma gelirdi. Cemil.................... Fırat lakaplı
bu kişiyi misafir ederdi çok iyi dostlukları vardı.
Sedat PEKER 1999 senesinde Türkiye'de firari duruma düşünce Romanya'ya bu
Cemil ......... İsimli şahsın yanma geldi, Cemil................... Sedat PEKER'e villa ayarladı ve uzun
bir süre orada saklanmasında yardımcı oldu, hatta Sedat PEKER oradayken dönemin Anavatan Partisi Bakanlarından Ülkü GÜNEY ve bir milletvekili Bükreş'e geldiler Bükreş'te göl kenarında LEBADA Otelinde Sedat PEKER'le görüştüler, Sedat PEKER Türkiye'de onların bir işini halledecekmiş bunun karşılığında da Sedat PEKER'in Türkiye'ye gelip teslim olmasını ve kısa bir sürede serbest bırakılması garantisini vermişler. Yani yaptıkları görüşmede bu işin pazarlığını yapmışlar. Ben bu olayı duyunca devlet görevlileri ile bir mafya liderinin pazarlık yapması olayından dolayı bu işlerde karanlık noktalar olduğunu düşündüm. O görüşmeden kısa bir süre sonra Sedat PEKER Türkiye'ye geldi teslim oldu 3-4 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldığını öğrendim.
Bana olayın karanlık gelen çarpıcı yanı ise; yukarda bahsettiğim Tunceli'li Fırat lakaplı kişi uyuşturucu kaçakçısıdır. O dönemde Etetefkoyjde bulunan Hasan ERKUŞ
ff t»
(uyuşturucu kaçakçısı Sivaslı) ile ortak oldukları, Abdullah ÇATLI'nın da hisse sahibi olduğunu bildiğim Star Gazinosu'nda eroin işi yapıyorlar.
Türkiye'de Abdullah ÇATLI ile eroin işini yapan Fırat lakaplı kişi yurt dışında da DHKP/C ve PKK örgütü mensupları ile uyuşturucu kaçakçılığını devam ettiriyor.
Yukarıda bahsettiğim Romanya'daki lokantada Fırat lakaplı şahıs, yanında oranın ileri gelen işadamları ile oturduğu sırada ben ve Şemsi Şafak BAHSİ birlikte içeriye girdik. Ş.Şafak BAHSİ; yurtdışında DHKP/C örgütü içerisinde faaliyet yürüten, bir dönem Hollanda'da sorumluluk yapan daha sonra Bulgaristan'a gelerek örgüt içerisinde sorumlu düzeyde faaliyetlerine devam eden, Türkiye'ye gönderilmek üzere Bulgaristan'daki Alaydan silahları çıkarttığı sırada yakalanarak tutuklanan kişidir.
Birlikte içeri girdiğimizde uyuşturucu kaçakçısı Fırat lakaplı kişi ayağa kalkarak Ş.Şafak BAHŞİ'ye hürmet gösterisinde bulundu. Bu olay çok dikkatimi çekti. Biz ayn bir masada oturarak yemek yerken ben "bu şahıs kelli felli insan, uyuşturucu kaçakçısı sana bu şekilde saygılı davranmasının sebebi nedir?" Diye sordum. Cevaben "bu kim ki, Hollanda'da bizim denetimimiz ve emrimizde olan birisidir. Bunun gibi daha niceleri bizim kontrolümüzdedir" şeklinde beyanda bulunmuştur.
Gizli tanık Dilovası, 17.05.2008 tarihli ifadeside aynen;
"1992 yılında DEV-SOL örgütü içerisinde faaliyet yürüttüğüm dönemde örgüt kanalıyla bana Gebze-Dilovası'nda Dilovası Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi isimli firmada bulunmam talimatı verildi. Bu firma Dilovası Diliskelesi limanlarından gemiden karaya-karadan gemiye yük taşımacılığı yapmaktaydı. Burayla ilgilenmemi isteyen örgüt bana burada bulunan kişiler hakkında bilgi vermemişti. 1992-1995 yıllarında burada bulundum.
Dikkatimi çeken şey; eski Dev-Yol örgütü mensupları, Mafya tabir edilen gruplar, Dev-SoPla ilgili şahıslar, Jandarma görevlileri gibi aslında bir arada bulunmaları mümkün olmayan kişilerin birlikte aynı firmaya ortak olarak iş yapıyor olmalarıydı.
Asıl ilginç olan ise ERGENEKON operasyonunda yakalanarak tutuklanan VELİ KÜÇÜK isimli kişinin yanında istihbarat subaylarıyla birlikte bahsettiğim Dilovası Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi'ne gelip gidiyor olmalarıydı.
Veli KÜÇÜK o dönem Kocaeli il Jandarma Alay Komutanıydı, Veli KÜÇÜK
ve yanındaki subayların firmaya kağıt üzerinde ortaklıkları yoktu ancak net olarak bu kişilerin oradan belli bir pay aldıklarıydı, bu firmada genellikle Rusya ve Afrika'dan gelen kömür ve orman ürünleri, içinde çeşitli eşyalar olan konteynerler gemilerden alınarak firmaların depolarına tır ve kamyonlarla götürülüyordu. Tonlarca yük gelirdi ancak küçük bir kısım gümrüklü olarak çıkar diğer kalan kısım ise sallama denen tabirle başka kapılardan gümrüğe bildirilmeden kaçak olarak çıkarılırdı. Yapılan bu kaçakçılık işlemlerinden Veli KÜÇÜK ve yanındaki subayların bilgileri vardı.
Gebze'de o dönemde kooperatifte Veli KÜÇÜK, Hadi ÖZCAN, Kürşat YILMAZ, Ahmet Tekin BAYKAL, Dev-Yolcu Mehmet TERZİOĞLU (İstanbul Dev-Yol davasından yargılandı, cezaevinde yattı), Dev-Yolcu Emin ALKILIÇ (Dev-Yol örgütüne silah temin eden kişidir), Dev-Yolcu Ali ATEŞ (İstanbul Dev-Yol davasından yargılandı, cezaevinde yattı), Dev-Yolcu Engin ... (Ege Dev-Yol davasından yargılandı), şirket ortağı Cemil ATA, Nurettin ATA (Jandarma istihbarat binbaşısıydı, Cem ERSEVER'in itiraflarında JİTEM'in kurucuları arasında geçer, şirket orjgğı_ Cemil ATA'nm abisi), Hasan TORLAK (Gebzede Başkomiser) Dev-Sol örgütünü.î€rnsilen ben vardım.
Yukarıda bahsettiğim Hadi ÖZCAN, Kürşat YILMAZ, Mehmet TERZİOGLU, Emin ALKILIÇ, Ali ATEŞ, Cemil ATA isimli kişiler civarda bulunan benzer şirketlere baskı yapıyorlardı, ellerinden nakliye imkânlarını alıyorlardı, şirket sahipleri ve çalışanlarını darp ediyorlardı ancak jandarma tarafından korunuyorlardı. Gözaltı yaşamıyorlardı ya da silahı ile birlikte alınıp yine silahı ile bırakılan kişiler bile vardı. Jandarmanın bu kooperatife en büyük destek görüntüsü ve derin bağlantısı ise etraftan böyle algılanıyordu. Bu şahısların yaptıkları yanlarına kalıyordu.
Dev-Sol örgütünün Veli KÜÇÜK'le bağlantılı olan bu kooperatifle ilişkisini ilk kuran kişi Zeynel ÖZARSLAN'dı.
Zeynel ÖZARSLAN isimli kişi DHKP/C örgütünün Karadeniz Kırsal Sorumlusu Hüseyin ÖZARSLAN'ın abisidir.
Mehmet TERZİOGLU ve Emin ALKILIÇ isimli kişiler Zeynel ÖZARSLAN'ı tanıdıklarından Dev-Sol örgütünün de kooperatife katılmasını istediklerinden ortak olmaları için teklif getiriyorlar. Örgüt onayladıktan sonra kooperatifte faaliyetlerimiz başladı. Ancak Zeynel ÖZARSLAN'ın resmi olarak hiçbir yerde kaydı olmadı.
Örgüt kendi menfaati olduğu zaman herkesle ilişkiye geçer. Bunun en canlı örneği ise 1990 yılında Küçük Armuflu'da örgüt mensuplarından birisini vuran Ülkücü mafya tabir edebileceğimiz şahıslardan iki tanesi Bayrampaşa cezaevine konuldular. Bu arada cezaevinde örgüt mensupları da yatmaktaydı. Cinayeti işleyen ülkücülerin cezalandınlması için örgüt üyeleri ile Adli bölümde gasp suçundan yatan sol görüşe sempati ile bakan mafya mensubu Yakup SÜT arasında bir görüşme gerçekleşti ve örgüt Yakup SÜT'ten cezalandırmayı yapmasını istedi ancak öldürülmesini istemedi sakat kalmalarını ve böylece dışarıya bir mesaj vermeyi planlamıştı, Yakup SÜT ve adamları tarafından bu kişilerin kulakları kesilip, ayaklarından vurularak cezalandırılmışlardır.
Yukarıda ismi geçen Ahmet Tekin BAYKAL'ı DEV-YOL'cu olarak bilirim. Kendisi 1990'lı yılların başından itibaren İzmit, Derince, Hereke civarında gayri meşru alemde bilinen birisidir. Polis ve Jandarma'nm o dönemde bu şahsın arkasında olduğuna dair söylentiler çıkıyordu. Bu şahsın Dilovası motorlu taşıyıcılar kooperatifini ele geçirmeye yönelik girişimleri oldu. Aramızda silahlı çatışmaya varan tartışmalar oldu. Bu tartışmaları bitirmek amacıyla kooperatifin yöneticileri olan Mehmet TERZİOGLU, Emin ALKILIÇ, Cemil ATA ve soy ismini hatırlayamadığım Mehmet EYMÜR'ün hazırladığı söylenen MİT raporunda adı geçen Süleyman.... Ve daha sonra öğrendiğim kadarıyla Veli KÜÇÜK'ün araya girmesi ile Tekin BAYKAL ile olan ilişkimiz normale döndü.
Ben bugüne kadar yaşadıklarım ve yaptıklarımı zaman zaman gözden geçiririm. Bir örgüt adına faaliyette bulundum. Hatta çok uzun bir süre cezaevinde yattım, ülkede eşitlik, adalet, özgürlük olsun diye mücadele ettim. Bu mücadelenin içerisinde iken yaptıklarımın ve düşündüklerimin doğru olduğuna inanarak yaptım. Ancak daha sonra kendimi örgütü yaşadığım süreci gözlemlediğimde örgüt içerisinde çok ciddi çelişkiler gördüm.
Bugüne kadar karşısmda durduğum bazı çevreler ile örgütün birbirini karşılıklı olarak kullandığını anladım." Şeklindeki beyanları göz önüne alınarak şüpheli yeli KÜÇÜK'ün illegal kişilerle resmi görevi gereği değil ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN kendi kararları ve çıkarlarının korunması için görüştüğü anlaşılmaktadır.
4-TERÖR ÖRGÜTLERİYLE OLAN BAĞL^rffît ARI
Yukarıdaki bir kısım ifadeler de geçen terör örgütü ile ilgili irtibatları, yine Gizli Tanıklar ve Tuncay GÜNEY beyanları göz önüne alındığında şüpheli Veli KÜÇÜK'ün hem görevli olduğu dönemde bir çok terör örgütü mensubuyla ilişki içinde olduğu, bazılarının cezaevinden firarlarında etkili olduğu, kendisinin JİTEM'i kurduğu dönemden itibaren olan dönemde özellikle terör örgütü mensuplarının çeşitli ceza evlerinden firar edip birçok emekli askeri şahısı öldürmeleri ve bu terör örgütü mensuplarının öldürülecek emekli askeri şahıslarla alakalı bilgileri Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde çalışan askeri görevlilerden almış olmaları ve bazı eylemlerde kullanılan patlayıcı maddeleri yine bu askeri görevli şahıslardan alınarak yapılmış olması, hususları bir dönem Türkiye de görevli birçok devlet görevlisi ve askeri şahısların DHKP/C tarafından acımasızca şehit edilmeleri ve birçoğunun firar edip yeniden eylemlere katılmalan arkalanndaki ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN gizli yapılanması sebebiyle her türlü eylemi yapmalan,
Yine, şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ajandasında bulunan not ve ifadesine göre, DHKP/C terör örgütü üyelerince cezaevlerinde F tipi ceza evlerinin protestoları için açlık grevleri yapılması eylemleri sürecinde Avukat olan Behiç Aşçı'nın aynı amaçla yaptığı açlık grevinde ölüm noktasına gelmesi sonucu kendisine ulaşılması üzerine devreye girerek, tanıdığı üst düzey devlet görevlileriyle görüşüp, bu konulan düzenleyen yetkili makamlann açlık grevine ilişkin konularda geri adım atmalan konusunda girişimleri sonuç vererek, açlık grevleri sürecinde terör örgütlerinin amaçlanna kısmen uluşmalanm sağlamıştır.
Tuncay GÜNEY in bu konulardaki beyanlan ve Veli KÜÇÜK'ün kendi beyanlan ile Gizli Tanık beyanlan göz önüne alındığında şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçlan arasında bulunan Terör örgütü kurup yönetmek, gerektiğinde yabancı istihbarat örgütlerinin bu alanda kurguladıkları oyunlann içinde mutlaka yer almak şeklindeki prensipleri doğrultusunda hareket edip türk halkının ve devletinin başına bela olan terör örgütleriyle irtibattan sürdüren kişi olarak da görevli olduğu, bu irtibatlann askeri görevli olduğu dönemde ve görevi bittikten sonraki sivil hayatında da devam ettirdiği anlaşılmaktadır.
5- İSTİHBARAT İLİŞKİLERİ DEVLETE AİT GİZLİ BİLGİLERİN TOPLANMASI
Ergenekon terör örgütünün yazılı dokümanlanndan olan ERGENEKON ve LOBİ dokümanlannda belirtilen özel güvenlik şirketi kurulması ve bu yolla istihbarat elde edilip birçok kişi ve kurumun giremeyeceği yerlere örgütün yetiştirdiği istihbarat amaçlı olarak kullanılan özel güvenlik görevlilerin girip her türlü belge ve bilgiye rahatlıkla ulaşabilecekleri belirtilmiş olup, şüpheli Veli KÜÇÜK'ün bizzat kurup yönettiği Stratejik Güvenlik A.Ş. isimli şirketin bir çok kamu kurumu ve özel fabrika ile bazı üniversitelerin özel güvenlik işlerini alıp, özel koruma sağladıklan ve bu yolla da örgütün istihbarat ihtiyacının giderilmesine katkı sağladıklan anlaşılmaktadır. Aynca birçok şüphelide ele geçirilen devlete ait gizli bilgi ve belgeleri ele geçirip örgüt adına kullanma ve bu bilgileri belli kişilerde depolamak suçlanm da işledikleri anlaşılmaktadır.
Şüpheliler Veli KÜÇÜK, Tuncay GÜNEY ve Doğu PERİNÇEK'ten den elde edilen ERGENEKON dokümanında "ERGENEKON benzer bir örneği kendi içinde JİTEM gerçeği ile yaşayarak yeterli deneyim elde etmiştir." ibaresi yer almaktadır.
Şüpheli Veli KÜÇÜK 25.01.2008 tarihli beyanında aynen:
"Ben Jandarma istihbarat Gruplar komutanı olarak Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde görev yaptım. Halk arasınd^syatılış bir deyim olarak benim komutanlığıma JİTEM denildi. Bu görevdeyken gilşitii ye%fe$jfigjn istihbarat amaçlı bilgi belge ve dosyalar bana bağlı istihbarat gruplarıtmaH ve ğmlefinjd&H sık. Sık geliyordu. Bu
/^\ 928
teşkilatlanma tüm Türkiye yi kapsıyordu birçok belge bilgi ve dosyayı yetkili birimde inceletiyor birimin yetkilisinin vereciği bilgi neticesinde gerekli işleme tabi tutuyorduk.
Ancak birçoğunun da istihbari bir değeri olmadığına karar verirsek envantere ve işleme sokmadan kaldırıyorduk. Belki bu kesin olmamakla beraber, bu bilgi dosyalarının resmi ve istihbari değeri olmadığını değerlendirdiklerimizin, bu belirttiğiniz dosyalar içersinde olduğunu değerlendirmekteyim. Sormuş olduğunuz bu en son dokümanda bunlardan birisi olabilir. " Şeklinde beyanda bulunmuştur.
Buradan da JİTEM olarak bilinen istihbarat biriminin başında şüpheli Veli KÜÇÜK'ün kendisinin bulunduğu, Dolayısıyla ERGENEKON Terör örgütünün temel dayanağı olan dokümanda belirtilen ERGENEKON benzer bir örneği kendi içinde JİTEM gerçeği ile yaşayarak yeterli deneyim elde etmiştir." İbaresinden de ERGENEKON terör örgütünün kurucuları ve yöneticileri arasında jitemde görev almış kişilerin de bulunduğu ve örgütsel faaliyetlerinde devlete ait kurumların örgüt amaçlan doğrultusunda kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün görevli olduğu dönemde Türk Silahlı Kuvvetleriyle alakasının bulunmadığı belirtilen ERGENEKON terör örgütüyle daha Jitem olarak anılan devlete ait kurumda görevli iken irtibatlı olduğu ve tıpkı Susurluk çetesi gibi devletin ve kanunların kendisine görev gereği vermiş olduğu yetkileri örgütsel amaçlı olarak kullandığı anlaşılmaktadır.
Yine şüphelinin emekli olmasına rağmen birlikte çalıştığı kişilerin hala kendisi görevdeymiş gibi bazı istihbari amaçlı bilgi ve raporları kendisine göndermeleri de örgütsel konumu gereği gönderildiğini göstermektedir. Evinde ele geçirilen "Avşar" imzalı ve üzerinde sicil yazılı askeri kurum içindeki olayları anlatan rapor buna örnek oluşturmaktadır.
Şüpheli Veli KÜÇÜK' ten elde edilen dokümanlarda;
Mehmet DAYI tarafından (212 591 18 47 - 505 616 93 87) mehmet.dayi@mynet.com ibaresinin bulunduğu mesaj kısmında "sayın komutanım" diye başlayan "Arz ederim emirlerinizi bekliyorum" diye biten içeriğinde Osman BAYDEMİR ve onun gibilerine cevap vermek için sabırsızlıkla beklediğini beyan eden ifadelerin bulunduğu e-mail çıktısı,
Bahse konu dokümanın Eyüp ARSLAN isimli şahsın şüpheli Veli KÜÇÜK'e hitaben yazmış olduğu mektup olduğu içeriğinin ise "Vatan millet için birşeyler yapabilmek uğruna bildiklerini Veli KÜÇÜK ile paylaşmak "amacı ile yazıldığı anlaşılmıştır.
Örgüt mensupları kendilerinin devlet adına faaliyet gösterdikleri propagandasını yaptıkları için zaman zaman kendi ile barışık olmayan, toplumda kendine yer edinememiş, hayattan beklentisi kalmamış şahısların devlet adına hareket etmeyi bir çıkış yolu olarak gördükleri ve böylece önemli bir iş yaptıklarına kendilerini inandırarak kişilik ve kimlik kazanmaya çalıştıkları bu tip kişilerime her türlü eylemde kullanılmaya müsait kişiler oldukları anlaşılmıştır.
6-SİYASETLE İRTİBATLARI
ERGENEKON terör örgütünün yazılı dokümanlarında eleman profili başlıklı bölümünde toplumla ve sistemle barışık olmayan kişilerin seçilip ERGENEKON terör örgütüne kazandırılması benimsenmiştir. Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün devlette hiçbir resmi görevinin olmamasına rağmen etrafına topladığı aksiyon meraklısı gençleri de örgüte kazandırıp yeri geldiğinde sansasyonel eylemlerde kuü^filrTayîf&anladığı anlaşılmaktadır,


Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün operasyonla yakalanıp tutuklanmasının ardından kendine bağlı faaliyet gösteren eylem hücresi kurmakla görevli şüpheli Vatan BÖLÜKBAŞOĞLU'nun Veli KÜÇÜK'ün talimatıyla Başbakan ve Ramazan AKYÜREK'in öldürülmesi için tetikçi ve temiz silah teminine çalıştığı tespit edilmiştir.
ERGENEKON DOKÜMANINDA:
...Dünyada var olabilmiş tüm sistemler, ülke çıkarları ve mevcut rejim ilkelerine aykırı ideolojilere sahip siyasileri engellemiştir. Bunun ise iki yolu vardır:
1-Suikast
2-Dez-enformasyondur.
Kaçınılmaz olarak 21. Yüzyıla adım atmakta olan Türk insanı, kültürel anlamda dünya görüşü gelişmediği, okumadığı, matbaa makinesi ile icat edilmesinin üzerinde 900 yıl geçtikten sonra tanışabildiği için; kolayca yanıltılabilmekte ve her an kandırılmaya açık beklemektedir. Bu nedenle dez-enformasyon ya da bir başka anlatımla 'kara propaganda' sonuçlan bakımından negatiftir.
Kişisel çıkarlar adına siyasete yönelmiş ve hedefe ulaşabilmek adına her şeyi mubah sayabılen siyasilerin engellenebilmesi için; geriye kalan tek yol SUİKASTTIR.
SUİKAST OPERASYONLARINA GEREK DUYULMAMASI İÇİN, SİYASİ PORTRELER ÇOK CİDDİ BİÇİMDE ANALİZ EDİLMELİ, ortak, ideallere uygun siyasilerin secim kampanyaları organize edilerek parlamentoda etkin ve güçlü bir biçimde yer alabilmeleri sağlanmalı, bu ve benzeri faaliyetler, tüm dünyada istihbarat örgütlerinin varlık ve görev nedenleri arasında yer alır.
İÇTE VE DIŞTA ORTAK VE BENZER İDEALLER DOĞRULTUSUNDA FAALİYET GÖSTEREN ULUSAL VE ULUSLARARASI LEGAL VE İLLEGAL ÖRGÜTLER İLE İŞBİRLİĞİNE YÖNELMEK KAÇINILMAZ BİR ZORUNLULUKTUR.
Şeklinde olup şüpheli Veli KÜÇÜK'ün siyasi parti üyesi olmamasına rağmen ERGENEKON ve Lobi belgelerindeki siyasetçileri önceden seçmek veya yönlendirmekle alakalı bölümlerdeki örgütün amaç ve hedeflerine ulaşmak için belirtilen yollan takip ettiği, partileri bölmeye veya üst yönetim kadrosunu değiştirmeye yönelik çalışmalar yaptığı bu çalışmaları anayasal olan parti kurma ve siyasal faaliyette bulunma hakları çerçevesinde kullanmayıp örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda örgütün talimatları ve menfaatlerine uygun olarak yaptığı açıkça anlaşılmaktadır.
Bu faaliyetler içinde zaman zaman zaman mafya ile ilişkilerini kullanıp istediği yöneticileri parti başkanı yapmayı amaçladığı, bazende Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ten elde edilen MHP kongresinde kavga ve kargaşa meydana getirip kongrelerde meydana gelecek kaos ortamından kendi adaylarını tehditle partinin genel başkanı yapmayı amaçladıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca dosyadaki belgelerde, birçok şüpheliler de siyasi partiler ve miletvekilleriyle ilgili ayrıntılı fişlemelerin bulunduğu, bazı parti milletvekillerinin ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçları doğrultusuna ankete alınarak bu kişilerin partilerinden ayrılıp ayrılmayacakları konusunun tespit edilip yazıldığı görülmüştür.
7- CUMHURİYET GAZETESİNE ATILAN BOMBALAR VE DANIŞTAYOLAYINDAKİ ROLÜ, ^****^
** S . " x '-.ir f
•' i
~f^Ç$rs&ı
' JçbtT^^i
930 - «İ,:A tf
DOSYADA mevcut delillere göre Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalar ve akabinde meydana gelen Danıştay saldırısı eylemleri öncesi bizzat eylem kararının alındığı toplantıda şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ve Zafer (Kod) Muzaffer TEKİN'in hazır bulunduğu ve bu eylem için talimatları bizzat Veli KÜÇÜK'ün verdiği ve bu iş karşılığında eylemi yapacak olan Osman YILDIRIM'a 500 bin ABD doları taahhüt edildiği, yine aynı beyanlarda Necip HABLEMİTOGLU'nun öldürülmesi için Veli KÜÇÜK tarafından Osman YILDIRIM'a para teklif edildiği kendisinin kabul etmemesi üzerine bu eylemi Veli KÜÇÜK'ün başka bir örgüt üyesine havale ettiği, tanık beyanlarından anlaşıldığı, şüpheli Veli KÜÇÜK'ün hem Cumhuriyet gazetesine atılan bombalardan hem de Danıştay eyleminden sorumlu tutulmasının zorunlu olduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ERGENEKON terör örgütünün üst düzey gizli yapılanmasında yönetici konumunda olduğu, üst yöneticilerden şüpheli Doğu PERİNÇEK'le irtibatlarını sürdürdüğü gibi, Ergenekon terör örgütünün LOBİ yapılanması yöneticilerinden, Sevgi ERENEROL ve Kemal KERİNÇSİZ'le doğrudan irtibatlı olduğu, aynı yapılanma içinde şüpheli Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ün de Veli KÜÇÜK'ün işlerini perde arkasmdan takip ettiği, bu ilişkilerini aynı konumda olan şüpheli Zafer (Kod) Muzaffer TEKİN ile birlikte yürüttükleri, Paşa (Kod) M. Fikri KARADAĞ'ın da bu işlere yardımcı olduğu anlaşılmıştır.
Şüpheli Veli KÜÇÜK Ergenekon terör örgütünün Lobi yapılanması ile üst gizli yapılanma arasında köprü eleman vazifesini şüpheli Zafer (Kod) Muzaffer TEKİN ile birlikte yürüttükleri, hem mafya temsilcileriyle hem adli, askeri hem de siyasi kesimlerle irtibatlarının bulunması, yurt dışı faaliyetleri, tanık beyanlarma göre yabancı ülkelerin firmalarına danışmanlık yaparak stratejik öneme sahip yerlerde fabrika açmaları için önayak olması, örgütün illegal kesimiyle doğrudan irtibatları ve ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNE ait tüm örgütsel içerikli belgelerin orjinallerinin şüphelinin evinde çıkması,
Cumhuriyete atılan bombaların ve Danıştay eyleminin Ergenekon terör örgütünün amaç ve ilkelerine aykırı davrandıklarını düşündükleri yönetimleri askeri bir müdahalenin sağlanmasını temin edip hukukdışı yoldan yönetimden uzaklaştırmak amacına yönelik olarak bu şüphelinin talimatlarıyla yapılması verdiği talimatlarla eylemlerin yapılması akabinde Türkiye Cumhuriyeti üst düzey yöneticilerine karşı ciddi bir saldırılar yapılıp toplum içinde yuhalanarak küçük düşürüldüğü ve ayaklanmaya yönelik eylem ve yürüyüşlerin yapılması hususları göz önüne alındığında,
ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN nihai amacına ulaşmak için ülkede oluşturulacak kargaşa ve kaos ortamı sonucu halkın tahrikiyle Ordunun da bu tahriklere kapılıp Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren ilgaya teşebbüs suçlarını işlediği ve bu suçlar için elverişli nitelikleti eylem ve kalkışma suçları olarak mahkemece kabul edilen Cumhuriyet gazetesinin bombalanması eylemleri ile Danıştayda Görevli Üyenin şehid edilmesi bazılarınmda yaralanması suçlarının talimatlarını bizzat verdiği,
Yine kendine örgüt silsilesi içinde bağlı örgüt üyelerinin ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçları gereğince yeri geldiğinde kullanılmak için saklanmış elbombalara patlayıcı maddeler ve suikast silahlarndan ve diğer tüm suçlardanda ayrıca sorumlu tutulmasının zorunlu bulunduğu anlaşılmakla,
Sonuç olarak şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ERjGEÎgEKON terör örgütünün üst düzey yöneticisi olduğu, örgütün kuruluş aşamasından beri^içindeki tüm faaliyetlerinde
/, *****"»J % ?// . S, //^.Vi » , ____
./ ,/(/ y .* ,s ^__--------
yer aldığı, bu nedenle eylemlerine uyan TCK'nun 314/1, 312/1, 313/1 ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5. maddeleri gereğince cezalandırılması,
Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet Gazetesine atılan bombaların azmittiricisi olduğu anlaşıldığından;
TCK'nun 82/l.a-g, 38/1 - TCK'nun 82/l.a-g, 38/1, 35 ( 4 kez) - TCK'nun 174/1,2 - TCK'nun 170/1-c, 38/1 (3 kez), TCK'nun 151/1, 38/1, 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5. maddeleri gereğince,
Ayrıca, Şüpheli Veli KÜÇÜK, ERGENEKON terör örgütünün yöneticisi konumunda olup, 5237 Sayılı TCK'nun 314/3. maddesi "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır" ve TCK'nun 220/5. maddesi de "Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırıhr" hükmü gereği, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen tüm suçlardan dolayı sorumlu tutulmasının yasal zorunluluk olduğu anlaşıldığından;
1- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler; MuzafferTEKİN, İsmail YILDIZ, Ergün POYRAZ, Kemal KERİNÇSİZ, Mete YALAZANGİL,Aydın YÜKSEK, Muzaffer ŞENOCAK, Fikret EMEK'in işlemiş oldukları; Devletingüvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalmasıgereken bilgileri temin etmek suçundan dolayı TCK'nun 327/1. maddesi gereğince (8)SEKİZ KEZ,
2- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler; İsmail YILDIZ,Ergün POYRAZ, Mete YALAZANGİL, Aydın YÜKSEK, Muzaffer ŞENOCAK veFikret EMEK'in işlemiş oldukları; Devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasalyararlarına ilişkin belge veya vesikaları geçici de olsa, bunları tahsis olundukları yerdenbaşka bir yerde kullanmak suçu nedeniyle: TCK'nun 326/1. maddesi gereğince, (6)ALTI KEZ,
4- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler; Gazi GÜDER,Ayşe Asuman ÖZDEMİR, Halil Behiç GÜRCİHAN, İsmail YILDIZ, Kemal ŞAHİN,Mehmet Murat YÜCEL, Feridun Refik NUHOĞLU, Ergün POYRAZ, Fikret EMEK,Doğu PERİNÇEK, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Sevgi ERENEROL, Habip ÜmitSAYIN, Hikmet ÇİÇEK, Kemal KERİNÇSİZ, Nusret SENEM, Erkut ERSOY ve MuratÇAĞLAR'in işlemiş oldukları, Kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkîkökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlıkdurumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydetmeksuçu nedeniyle; TCK'nun 135/2-1,43/2. maddesi gereğince (18) ONSEKİZ KEZ,
5- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler; OktayYILDIRIM, Mehmet DEMİRTAŞ ve Fikret EMEK'in işlemiş oldukları, silahlı terörörgütüne ait silahları depolamak suçu nedeniyle; TCK'nun 315 ve 3713 Sayılı TerörleMücadele Kanunun 5. maddesi gereğince (3) ÜÇ KEZ,
6- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler: Ayşe AsumanÖZDEMİR ve Halil Behiç GÜRCİHAN'in işlemiş oldukları, Adil Yargılamayı Etkilemesuçu nedeniyle; TCK'nun 288. maddesi gereğince (2) İKİ KEZ,
7- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler: Fikret EMEK, Hayrettin ERTEKİN, Hikmet ÇİÇEK, Halil Behiç GÜRCİHAN, Hayati ÖZCAN, Ergün POYRAZ, Nusret SENEM ve Doğu PERİNÇEK'in işlemiş oldukları; Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin etmek suçu nedeniyle, TCK'nun 334/1 maddesi gereğince (8) SEKİZ KEZ,
8- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler: İsmail YILDIZ, Bekir ÖZTÜRK, Hüseyin GÖRÜM ve Fuat ERMİŞ'in işlemiş oldukları; Askerleri kanunlara karşı itaatsizliğe teşvik etmek suçu nedeniyle, TCK'nun 319/1, 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5. maddesi gereğince (4) DÖRT KEZ,
9- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler: Mehmet Fikri KARADAĞ, Hayrettin ERTEKİN ve Muhammet YÜCE'nin işlemiş oldukları; Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme suçu nedeniyle, TCK'nun 284/1 maddesi gereğince (3) ÜÇ KEZ,
10- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheli MuzafferŞENOCAK'ın işlemiş olduğu; Ruhsatsız patlayıcı bulundurmak suçu nedeniyle,TCK'nun 174/1 ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5/2. maddeleri,
Şüpheli Ergün POYRAZ'm işlemiş olduğu; Yasaklanan bilgileri açıklamak suçu nedeniyle TCK'nun 336. maddesi,
Şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ ve Hayrettin ERTEKİN'in işlemiş olduğu; Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek veya aşağılamak suçu nedeniyle TCK'nun 216/1. maddesi gereğince (2) İKİ KEZ,
Şüpheli Hayrettin ERTEKİN ve Aydın YÜKSEK'in işlemiş olduğu 2863 Sayılı yasalara muhalefet etmek suçu nedeniyle, 2863 Sayılı Kanunun 73. maddesi (2) İKİ KEZ,
Şüpheli Hayrettin ERTEKİN'in işlemiş olduğu 2813 Sayılı Kanuna muhalif olarak ruhsatsız telsiz kullanmak suçu nedeniyle 2813 Sayılı Kanunun 32/a maddeleri gereğince ayrı ayrı CEZALANDIRILMASI talep edilmiştir.
29- ŞÜPHELİ SEVGİ ERENEROL
a)-Emniyet ifadesinde;
1953 yılında İstanbul'da doğduğunu, ilkokulu Özel Aydın, orta okulu Işık lisesi ve Papyon lisesi ve bir kısmım ise Brüksel'de, Yüksek okulu ise Fransa Paris'te okuduğunu, okuldan sonra bir dönem Fransa'da ticaret yaptığını, 1991 yılında Türkiye'ye gelerek Türk Ortodoks Patrikhanesinde basın sözcülüğüne başladığını ve halen aynı işi yaptığını, babasının vefat ettiğini, annesinin sağ olup üç kardeş olduklarını, pasaport aldığını ve bu pasaport ile bir çok ülkeye gittiğini, daha önceden hakkında adli işlem yapılmadığını, Ayasofya Derneği, Büyük Güç Birliği ve Noel Baba Konseyine üye olduğunu ve Büyük Güç Birliğinin eski adı Milli Güç Platformu olduğunu, herhangi bir terör örgütüne üye olmadığım, Ergenekon örgütü üyesi olmadığını ve bu örgüt hakkında her hangi bir bilgisinin bulunmadığını, bu örgüt içerisinde herhangi bir faaliyetinin olmadığını, Ergenekon Analiz Yeni Yapılanma Yönetim Ve Geliştirme Projesi 29 Ekim 1999 İstanbul isimli dokümanda geçen konular hakkında bir bilgisinin olmadığım, Lobi Çok Gizli Aralık 1999/ İstanbul^imli dokümanı kimin yazdığını bilmediğini,
İşyerinde yapılan aramada ele geçen LOBİ ÇOK GİZLİ ARALIK 1999 İSTANBUL başlıklı doküman ile ilgili olarak;
Muzaffer TEKİN'in isimli şahıs Ümraniye'de bulunan bombalar ile alakalı Haziran 2007 tarihinde gözaltına alındığım ve sonrasında tutuklanarak cezaevine gönderildiğini, Muzaffer TEKİN"in aile dostu olmasından dolayı kendisini Tekirdağ F Tipi Cezaevinde ziyarete ortalama her hafta eşi Müge TEKİN ile birlikte gittiğini, gitmelerinde Muzaffer TEKİN"in tutuklanmasına yol açan sebeplerden biri olarak gördüğü LOBİ isimli dokümandan kendisine bahsettiğini, bundan dolayı LOBİ isimli bu dokümanı merak ettiğini, ismini hatırlamadığı bir şahsa kendisine bu dokümanı internetten bulmasını söylediğini, bu şahsın da kendisine LOBİ isimli dokümanı getirdiğini ve okuduğunu, bu nedenle bu belgenin kendisinde bulunduğunu,
LOBİ yapılanmasına üye olmadığını ve Lobi isimli dokümanın içeriğinde geçen konular hakkında bir bilgisinin olmadığını, Birleşik Komün dokümanı ve yapılanması hakkında bir bilgisinin olmadığını,
işyerinde yapılan aramada ele geçen ve "3. sayfasında Amaç Necip'in bıraktığı yerden onun mücadelesini devam ettiren bağımsız Türkiye için aynı fedakarlık ve cesaretle mücadele eden arkadaşı, dostu, kardeşi ERGUN POYRAZ'ı da susturmaktır,3 sayfalık el yazması imzasız yazı". İbareleri bulunan doküman ile ilgili olarak;
Bu yazıyı kendisinin yazdığını, içeriğinin 18 Aralık 2007 günü İstanbul Adliyesi önünde çeşitli sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla yapılan basın açıklaması olduğunu, Ümraniye Soruşturmasının amacının Ergün POYRAZ'ı susturmak olduğunu düşündüğünü, Necip HABLEMİTOĞLU cinayetinin de Oktay YILDIRIM'dan çıkan bombalar ile ilişkilendirerek Ergün POYRAZ'm susturulmasını sağlamak için üretilmiş senaryodan bahsetmek için böyle bir ifade kullandığını,
Ulusal Güç Birliği Hareketi hakkında bir bilgisinin olmadığını, kendilerinin Milli Güç Birliği Platformu isimli bir oluşumu olduğunu ve daha sonra bu oluşumu dernekleştirerek Büyük Güç Birliği Derneğini kurduklarını,
Kemalist Model Ulusal Gençlik Hareketi Dinamik Ulusal Güç Birliği Kuvvai Milliye Cephesi İstanbul 29 Ekim 2000 isimli doküman ve içeriği hakkında bir bilgisinin olmadığını,
Şüphelilerden
Oktay YILDIRIM'ı tanıdığını, 2005 sonlarında bir basın açıklamasında tanıştıklarını, sadece basın açıklamalarında görüşüp selamlaştıklannı;
Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ü tanıdığını, Zekeriya ÖZTÜRK"ün bir iki kez basın açıklamalarına katıldığını ve oradan tanıştıklarını,
Mahmut ÖZTÜRK'ü tanıdığını, bu şahsın Muzaffer TEKİN ile cezaevinde beraber kaldıklarını ve Muzaffer TEKİN'i ziyaretleri esnasında tanıştığını,
Muzaffer TEKİN'i tanıdığını, aile dostu olduğunu, 2002 yılından bu yana tanıdığını, Kıbrıs Mitinginde tanıştıklarını, ailecek görüştüklerini, Muzaffer Tekitf'i cezaevine giderek ziyaret ettiğini, telgraflaşıp mektuplaştıklarını,
Rafet ARSLAN'ı tanıdığını, Muzaffer TEKİN'in arkadaşı olduğunu, 1994 yılında MHP İl başkanlığında iken Rafet ARSLAN"m Şişli İlçe Teşkilatında olduğunu ve Muzaffer TEKİN'i ziyarete beraber gittiklerini, cezaevinde Muzafer TEpSj^j kendisi, Rafet ARSLAN ve Kürşat RÜSTEMOĞLU"nun ziyaret edebilmekt^duklannif ,,^.,?t
ff?"""'\\ "** \ \
Halil Behiç GURCIHAN'ı tanıdığını, www.acikistihbarat.com isimli ınternet sitesinden bildiğini ve bir kez de Kemal KERİNÇSİZ"in bürosunda gördüğünü,
Bekir ÖZTÜRK'ü tanıdığını, internet sitesinden tanıdığını ancak yüz yüze hiç görüşmediğim,
Ergün POYRAZ'ı tanıdığını, aile dostu olduğunu, Necip HABLEMİTOĞLU'nun cenaze töreninde tamştıklannı, o gün bugündür çok sık görüştüklerini ve kendisini cezaevine ziyarete gittiğini,
Emin ŞİRİN'i tanıdığını, arkadaşı olduğunu ve birkaç kez görüştüğünü,
Asim DEMİR'i tanıdığını, Büyük Hukukçular Birliği Derneğinin çaycısı olduğunu,
Veli KÜÇÜK'ü tanıdığını, 2005 yılında Beyazıt Meydanında yapmış oldukları basın açıklamalarında tamştıklannı, çok sık görüşmeseler de Türk Ortodoks Patrikhanesinde yapmış olduklan bayram törenlerine Veli Küçük"ün de katıldığını, birbirlerine bayram mesajlan attıklannı,
Güler KÖMÜRCÜ'yü basından bildiğini,
Mehmet Fikri KARADAĞ'I tanıdığını, bir iki kez görüştüğünü, hatırladığı kadanyla Muzaffer TEKİN"in Türk Ortodoks Patrikhanesinde yapılan bir törene Fikri KARADAĞ'I da getirdiğini aynca bu şahsı basın açıklamalannda da görmüş olabileceğini,
Fuat TURGUT'u tanıdığını, 2006 yılında İzmir'de yapmış olduklan bir etkinlikte tamştıklannı, bir iki kez telefon ile görüştükleri,
İhsan GÖKTAŞ'ı tanıdığım, Kemal KERİNÇSİZ'in bürosunda gördüğünü ve tamştıklannı, İhsan GÖKTAŞ"m Scientology tarikatı ile ilgili TV programına birlikte çıkmayı teklif ettiğini ancak programa çıkmadıklanm,
b)-Savcılık ifadesinde;
Türk Ortodoks Patrikhanesinde aylık 1000 YTL maaş ile basın sözcüsü olarak çalıştığını,aynca Ayasofya derneğinin başkanı Noelbaba Konseyinin üyesi ve daha önceden Milli Güç Platformu olarak başlayan şu anda ise adı Büyük Güç Birliği olan derneğin kurucu üyesi olduğunu, bu dernek hakkında tüzüğünün dernekler kanunu ve ilgili mevzuata uygun olmadığından bahisle fesih davası açıldığını ancak davanın reddedildiğini ve karann kesinleştiğini, Ayasofya derneğinin kuruluş amacının Ortodoks Hıristiyanlann kendilerine ait olduğu iddialanna ve ibadete açılması yönündeki çabalanna karşı Ayasofya'nm Türk kültür mirasına ait bir müze olarak kalması için mücadele etmek olduğunu, Kuvva-i Milliye Teşkilatı ve Dernekleri ile ilgisi bulunmadığını, Büyük Hukukçular Derneğinde üyeliği bulunmadığını, VKGB (Vatan Severler Güç Birliği) denilen oluşum hakkında da bilgi sahibi olmadığını ancak bu oluşumun başkanı Taner ÜNAL'm kendisini telefonla arayarak Türkeli Dergisinin yazı kuruluna davet ettiğini, kendisinin bu teklifi kabul etmediğini, bu dernek üyeleri veya yöneticilerinin tanıtım veya büroşür vermek için kiliseye gelmediklerini,
Soruşturma kapsamındaki kişilerden Muzaffer TEKİN ve Ergün POYRAZ'm aile dostu olduğunu, Kemal KERİNÇSİZ ile 2005 yılındaki bir etkinlikte tanıştığını, bundan sonra görüşmelerinin devam ettiğini, aile dostu olduğunu, Büyük Güç Birliği ve Ayasofya Derneğinde birlikte faaliyette bulunduklanm, Oktay YILDIRIM ve Mehmet Fikri KARADAĞ'I basın açıklamalan yapılan toplantılardan tanıdığını, Muzaffer TEKİN ve Mehmet Fikri KARADAĞ'm bir bayramda kilisede yapılan ayine katıldıklannı, Emin ŞİRİN ile tamştıklannı, bir kaç kez kiliselerine ziyarete geldiğini, Mahmut ÖZTÜRK ile Muzaffer TEKİN'i ziyarete gittiğinde tanıştığını, Veli KÜÇÜK*ite 2005 yılındaki Mili Şehit
Kaymakam Kemal Bey'i anma törenlerinde tanıştıklarını, kendisi ile herhangi bir dernek ve vakıfta birliktelikleri olmadığını, Güler KÖMÜRCÜ'yü basından tanıdığını, Asım DEMİR'i Kemal KERİNÇSİZ'in çaycısı olarak tanıdığını, Fuat TURGUT ve Halil Behiç GÜRCİHAN'ı da tanıdığını,
Fikret EMEK, Gazi GÜDER, Ayşe Asuman ÖZDEMİR, Sami HOŞTAN, Kuddusi OKKIR, Hüseyin GÖRÜM, İsmail PAKER, İsmail EKSİK, İsmail YILDIZ, Ayşe ASUMAN ÖZDEMİR ve diğer şüphelileri tanımadığını,
Sorulması üzerine;
Aramalarda ele geçen belgeler ile ilgili olarak; üstünde 2. Kolordu Komutanlığı Gelibolu yazılı resimdeki kişinin Tekirdağ'daki bir komutan olduğunu, adını bilmediğini, kilisedeki bir ayin sırasında çekilmiş fotoğrafı gösterilen Hüseyin GÖRÜM'ü tanımadığını, 7 sıra numaralı fotoğraftaki Emin ŞİRİN' in sağ tarafında bulunan beyaz saçlı kişinin Hüseyin Mümtaz BAYAZITOĞLU olduğunu, 8 sıra numaralı fotoğrafta yer alan altında Sevgi ERENEROL VKGB'ye ait plaket yazılı fotoğraftaki kişinin kendisi olduğunu, ancak bu belgeyi hatırlamayadığmı, kilisede çekilmiş bir fotoğrafı gösterilen Kuddusi OKKIR'ı tanımadığını, 3 sıra numaralı fotoğraftaki Muzaffer TEKİN' in yanındaki kişiyi tanımadığını,
İçeriğinde Derin Ergenekon başlıklı Ergenekon'un hristiyan kökenli bir oluşum olduğuna, Oyun Bitince başlıklı Kurtlar Vadisinin bulunduğu özel yerin adı Ergenekon olduğuna, Ergenekon'un Türk'ün milli duruşu olduğuna, Agarta'nm bilgi işlem ve uygulama merkezi olan Ergenekon'un işlevi özel zamanlarda ortaya çıkacağına şeklindeki yazılann bulunduğu CDlerin kendi evinden çıktığının kollukça kendisine söylendiğini, ancak bu CD'lerin açılmadığını, kendisi ile de ilgili olmadığını,
1-52 sayıları arasında sıralanan belgelerin içeriğini bilmediğini, ilk defa kollukta gördüğünü, belgeleri kendisinin düzenlemediğini, nereden geldiğini de bilmediğini, belge içerisinde yazılı öğretim üyelerini tanımadığını,
Ergün POYRAZ' da ele geçirilen "Sevgi ERENEROL Misyonerlik Konferansı" isimli CD' deki görüntülerin kendisine ait olduğunu, metni kendisinin yazdığını, bu konferans metnini Türkiye' nin bir çok yerinde konferanslarda anlattığını, aynı konferansı Balıkesir ilinde de verdiğini, kendisinin misyonerleri ajanlıkla suçlamasının tarihi ve kültürel gerçekliğe dayandığını, OSmanlı Devletinin yıkılmasının, Ermeni meselesinin soykırım olarak dayatılmasmm en önemli sebeplerinden birisinin misyonerlik faaliyetleri olduğunu, bu sebeple konferanslarında misyonerlik faaliyetlerini ajanlık olarak değerlendirdiğini, Afrika'ya giden misyonerlerin oradaki insanların ellerine incil verip topraklarım alması örneğinde olduğu gibi misyonerlik faaliyetlerinin dinsel amaçlı olmadığını seminerlerinde anlattığını,
Azerbaycan'da Bakan Yardımcısı ve Kadınlar Birliği Başkanı olan Tenzile RÜSTEMHANLI'nm davetleri üzerine ve Azerbaycan'ı ikinci vatanı olarak gördüğü için çeşitli etkinliklere, Türkçülük bayramına, Karabağ ve ermeni meselesi ile ilgili toplantılara katılmak üzere senede birkaç kez Azerbaycan'a gittiğini,
Telefon görüşmelerine ilişkin iletişim tespit tutanakları konusunda kolluktaki beyanlarını tekrar ettiğini,
Kendisinin Ergenekon yapılanması ile ilgisi olmadığını, üyesi ve yöneticisi olduğu derneklerin hiç birinin de Ergenekon yapılanmasının içinde bulunmadığını, beyan etmiştir.
c)- Ar amalarda elde edilen deliller; - — -.^
^

şüpheli Sevgi ERENEROLa ait, OKY JAPAN marka, seri numarası K80LB033806 olan 24 numaralı CD üzerinde yapılan incelemede;
1 "SELÇUK 29-04-2005 sayfa l-24.doc" isimli bir MSword dosyası tespit edilmiştir. "SELÇUK 29-04-2005 sayfa l-24.doc" isimli belge incelendiğinde ülkemizde bulunan bir takım kamu kurum ve kuruluşunun milli direncimizin kırılması veya pasifize edilerek çökertilmesi amacıyla farklı görüşteki insanlar tarafından ele geçirilmeye çalışıldığı fikri savunularak Konya Selçuk Üniversitesi bu konuda örnek olarak verildiği görülmüştür. Söz konusu dokümanda gerek üniversitede profosör, doçent, yardımcı doçent vb unvanlara sahip öğretim üyeleri gerekse üniversitenin yönetim kadrosunda bulunan şahısların Köktendinci, Nurcu, İrancı, Hizbullahçı, Selefıyeci, Rifai, Fethullaçı, Vahhabi, Bin Ladinci, İrticacı, Hak Yolcu, Kaplancı, Ülkücü gibi sınıflandırmalara tabi tutulduğu anlaşılmıştır. Ayrıca şahısların etnik kimlik ve kişisel bilgilerininde vurgulandığı belirlenmiştir.Rektör Prof. Dr. Süleyman OKUDAN'm katılmış olduğu bir açık oturum'da alman notlara ve üniversitede yolsuzluk iddialarına yer verilmiştir.
Türk Devletinin ve milletinin yok edilmesi, en azından pasifize edilerek çökertilmesi amacıyla hareket eden dış güçlerin stratejik misyonerlik faaliyetleri sürerken, her seferinde bu faaliyetleri başta demokrasi, din ve vicdan özgürlüğü, insan haklan gibi popüler söylemler ve yoğun medya ve sivil toplum örgüt ağıyla meşrulaştırmayı başarabilen işbirlikçi kesimler Türkiye Cumhuriyeti kurumlannı yeni ve daha modern bir örgütlenme modelini kullanarak bir süreç yönetimi çerçevesinde çökertmekte, çökertilen veya yönetimi ele geçirilen kurumlan hareketlerine ivme kazandıran birer atlama taşı olarak kullanmaktadırlar.
Yapılan çalışmanın sonuçlan Selçuk Üniversitesi'nin, Fatih Üniversitesi'nde bile yapılamayacak faaliyetlerin gerçekleştirilmiş olması sonucunda süratle çökertildiğini göstermektedir. Şebekenin ihtiyacı olan; hiçbir şekilde göze batmayacak bir Rektör adayı, tek amacı şöhret ve Rektörlük yapmak olan bir profesörün bulunmasıyla karşılandı ve Rektör adayı yavaş yavaş şebekenin ilişki ağına çekildi....
Bu anlamda Selçuk Üniversitesi'nde cemaatlerin izlediği stratejinin Erzurum Atatürk Üniversitesi, Niğde Üniversitesi (şimdi görevden alınmıştır), G.Antep Üniversitesi ve Fırat Üniversitesi'nde de izlendiği yönünde çeşitli duyumlar vardır. Bu nedenle adı geçen üniversitelerin de aynı açıdan izlenmesinde yarar görülmektedir.
Daha ilkokuldan başlayarak eğitim kurumlarında, esnaf örgütlerinde, yerel idarelerde hatta emniyet teşkilatlannda konferanslar ve sempozyum etkinlikleri düzenleyerek şebekelerinin gerektirdiği düşünceleri sessiz ve derinden dönüşüm üsluplanna uygun olarak işlemektedirler.
Selçuk Üniversitesi'ndeki ağ tarafından düzenlenen konferanslarda öğrencilere ve halka dünyadaki gelişmeler Türkiye'deki ulusal bütünlüğü zedeleyici bir tarzda anlatılmaktadır.
işbirlikçiler, arada sırada ulusal bütünlükle uyuşan bir çerçevesi olan ATAM gibi topluluklara tanınmış ulusalcılan çağırarak diğer yıkıcı faaliyetlerini gölgelemekte, hatta onlan meşrulaştırmaktadırlar. Yıkıcı ekolleri kadrolaştıran ve üniversitenin karar mekanizmalannı onlara teslim eden Rektör bu arada sırada yapılan etkinlikler vasıtasıyla kendi vitrinini oluşturmaktadır. Böylece, bir taraftan vitrinde görünmeyenler gizlenip Rektörün işbirlikçi cemaatlerle ilişkisi saklanırken, diğer taraftan Rektör kendi konumunu ulusalcı çevrelerde güçlendirmeyi ummaktadır.
Üniversitenin resmi üst yönetimi cemaatj.erin^iderleri tarafından doğrudan yönlendirilmekte, dolayısıyla da üniversite cemaatler tarafında^C"yçnetilmektedir. Denilerek
.•■ f il
937 İp-. ■--/ ?>' s\ "
bir sürü yönetici ve görevlilerin ailevi durumlarından dini inanış ve sosyal yaşamlarının ayntılı olarak fişlendiği anlaşılmaktadır.
Şüpheli Sevgi ERENEROL dan elde edilen 20 nolu cd içinde bulunan DERİN ERGENEKON... isimli yazıda ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN gizli amaç ve hedefleri ile askeri makamlara sızılmasmm gerektiğini açıkça anlatmaktadır.
ÖNSÖZ
Ergenekon'un bulunduğu yer tamamen Kurtlar Vadisidir. Kurtlar Vadisine girmek bilgi ister, sabır ister, güven ister, enerji çakralarmm tam çalışmasının yanında yediden onikiye çıkan çakralarmm bilincinde olunmak ister, genetik aşılanmadan geçmek gerekirliliğini ister.
Sistemde anlatılan kurtun dört ayaklı dağlarda dolaşan kurt olduğu sanısının yıkılmasının bir gerekirlilik olduğunun da bilinmesi gerekir.
DERİN ERGENEKON...
Türk Milleti özel bir millettir. Bu özelliğini hem yaratılışından almış, hem de sonradan eklenen üstünlüklerle onu cihanın efendisi haline getirmiştir. Bu efendilik asla kendini beğenmişlik veya başkalannı küçümsemek gibi bir oluşumu çağırmamıştır. Bu milletlerin kaderinin bir gerekirliliği durumunda olan bir oluşumu simgeler.
Türk Milletinin, Sirrus Misyonunun (8.6 ışık yılı uzaklıkta olan bir yıldız) yaratılış modu ile nasıl ve neden ilişkilendirilmesi ile ilgili bazı ezoterik bilgilerin ortaya çıkması sağlanacaktır.
İşe Aydınlık ve Karanlık güçlerin Gizli Yer altı Merkezleri olan Agarta ve Şamballa' dan başlamak gerekiyor. Kozmik kökenli bilgilerin Mu Kültüründen Atlantis'e geçtiğini söyleyerek konuya başlayalım. Atlantis'in yaşanan parlak dönemlerinden sonra, insanlığın aşağıya çekiliş süreçlerine uygun olan dejenerasyon gittikçe arttı. İyi ve kötü mücadelesi bütün hızıyla devam eder hale geldi. Atlantis iki kutba aynldı.
"Kozmik bilgileri kötü bir şekilde insanlann zaranna kullanmaya başlayan 'Belilal'in Oğullan' yoğun bir şekilde 'Kara Maji' uygulamalanna yöneldiler. Para psişik yeteneklerini bu alanda kullanmaya başlamalan o denli yoğunlaştı ki, kıtalann fiziki ve atmosferik dengeleri ciddi bir şekilde bozulmaya başladı. Bir'in Oğullan'nın tüm iyi girişimleri sonuçsuz kaldı. Sonunda aralan iyice açılan iki gurup arasında, tarihte ilk kez majik yöntemlerinde kullanıldığı büyük bir savaş çıktı. Sayıca üstün olan Belial'in Oğullan yıllar süren savaştan galip çıktılar. Kazanan 'Karanlığın Oğullan' oldu.
Kıtalann fiziki ve atmosferik dengeleri bu savaşta iyice bozuldu ve sonunda birbiri arkasına tufanlann yaşanmasına sebebiyet verdi. Kıtalann tamamen sulara gömülmesinden önce her iki gurubun temsilcileri çevre kıtalara göç ettiler. Ve kendilerine iki ayrı yer altı merkezi kurdular. Bir'in Oğullarının kurduğu merkez "Agarta", Belilal'in Oğullannm kurduklan merkez "Şambala" adıyla anılmaya başlandı.
Her iki gurubun ellerinde bulunan bilgiler aynıydı ama kullanım alanlan birbirlerinden son derece farklıydı.
(Ortaçağda yapılan ve şeytanı tasvir eden tablolardan birinin adı BeliaP dir.)
Yeraltında merkezleşen bu iki ayrı gurup, çalışmalanm buralarda sürdürdüler. Agarta bir çok inisiyeyi ve bazı peygamberleri gizli yer altı merkezlerinde eğitti. Ezoterik bilgilerin tamamen unutulmaması için çeşitli inisiyatik merkezlerin kurulmasına ön ayak oldular.
Şamballa ise dünya üzerinde yaşayan insanların bilgiden uzaklaşması için çeşitli faaliyetlere girişti. Dünya üzerinde yaşayan bizim devremiz insanlanndan bazılanyla irtibata girerek, asıl amaçlanm gizleyerek, onlan kendi felsefeleri doğrultusunda eğittiler. Çeşitli kurum, loca, gurup ve derneğin kurulmasına ön ayak oldular. Tek bir amaçlan vardı: İnsanlan 'Ezoterik Bilgi'den uzak tutmak. Bu guruplar uluslar aı ası oıgüdendiler. Hemen her ülkede merkez oluşturdular. Bazı kilit noktalan ellerine geçirdiler ""'
ıı ^ m....................
Bütün bunlar olup biterken, dünyanın aşağıya iniş sürecinin de sonlarına gelindi. Bu süreçte 'Şambala' çok daha geniş taraftara sahip oldu. Bunun böyle olması dünyanın genel aşağıya iniş sürecine de uymaktaydı. Bunlar 'Kara Tarikat' üyeleridir. Bu tarikatın amacı şöyle bir gelişim gösterir.
İnsanları bilgiden uzak tutmak ve cahil bırakmak için, bir takım sırlarla insanların karşılaşmalarını önlemek amacıyla büyük bir organizasyon oluşturmuşlardır. Bu organizasyonun üyeleri tüm dünyaya yayılmış durumdadır. Bu tarikat ezoterik bilgileri ve belgeleri yöntemlice yok etme konusunda büyük bir başanya ulaşmışlardır. Bu kara cüppelilerin uygarlık kadar eski olduklarıyla ilgili ezoterik manada ciddi belgeler bulunmaktadır.'
Bunların üyelerine Kara Cüppeliler denir. Bu tarikat mensupları, tarih içinde yaptıkları inanılmaz komplolarla gündemde kaldılar. İskenderiye Kitaplığını birkaç kez yakıldığı ve ezoterik bilgiler içeren kitapların yok edildiğini ve eski Mu Kültürü ve sırlarını içeren belgelerin nasıl çeşitli entrikalarla ortadan kaldırıldığını tarih bilmektedir.
İnsanlığın aşağıya iniş sürecinde ilerlemesinde önemli bir fonksiyon gördüler. Ve bunda büyük bir başanya ulaştılar.
Bu açıdan bakıldığında büyük bir vazife gördükleri söylenebilir. Ama artık işlerin değişme vakti gelmeye başlamış durumdadır.
Şambala'nın etkinliğinin artık sonlanna gelinmiştir.
Yani insanlık, genel inişten genel çıkışa geçme arifesinin eşiğine gelmiş ve burada durmaktadır. Şambala ve onun uzantısı konumundaki gurupların etkisinden insanlık yakasını kurtarmak zorunda olduğu günlere doğru hızla ilerlenmektedir."
Çok binlerce yıl önce başlayan ve günümüze kadar devam eden bu süreçten kuşkusuz ülkemiz de fazlasıyla nasibini almış durumdadır.
Türk Milletinin binlerce yıldır Agarta ve Şambala ile nasıl bir diyalogu olduğunun açıklamalannı yaparken tarihin derinliğine inmek gereği doğmuştur. Ezoterik bilgilerin bir kısmının sergilenmesi bile düşünce ufkumuza açılar kazandıracaktır. Bu anlatılan bölümlerin gerçekliğini ruhunda duyanlar, yeni ve gizli bilgilerin gelmesiyle kendi milletini daha yakından tanıyacaktır. Türk Milletinin Tarihi Misyonunu incelerken genetiğine işlenen kahramanlık destanlarıyla dolu olduğu gerçeğini söylememize gerek yok sanınm. Dünya yüzünde Türk Milleti kadar düşmanı olan bir millet daha yoktur. Acılara çare olmuş, dertlilere şifa bulmuş, mazlumun yanında olmuş, güçsüzü korumuş, dünyada çok düzenler kurmuş ve bu düzenlerin adaletle pekişmelerini sağlamış, yani aklınıza gelecek ne kadar erdem varsa; Türk bunu yaşamış ve yaşatmıştır. Türk kelimesin anlam ve değerini bilen ve bunun gereğini yapan bu ulusun tek güvendiği yer İlâhi Sistem olmuş, Tek Tann fikrini genetiğine işleyen bir ulus olma özelliğini en önce Türk'ler yaşamıştır. İşte bu ayncalık O'nu destanlaştırmış, O'nu Tann'nın Kırbacı yapmıştır. Şamballa her zaman Türk Milletinin bu özelliğine darbe vurmuştur. Ara ara başanr gibi görünse de Türk Genetiği bu olumsuzluklara set olmuştur.
"Verilen örneklerden de görüleceği üzere Türkler kurdu bazen soylannın kökeninde, bazen de Tann ile insan arasında görmüşlerdir. Hatta kurdu, Tann'nm yeryüzündeki şekli olarak bile ifade eden metinlere rastlanz. Türk Kültüründe "Kurf'u Tann'nın bir elçisi gibi de gören anlayışın oldukça hakim olduğu da görülmektedir.
Dünya üzerinde bir çok toplumda kurt sembolünün karşımıza çıkması onun evrensel bir sembol olduğunu gösterir.
Bu sırlara sahip olduğunu bildiğimiz ve daha önce bahsettiğimiz Dogon' lann varlığıyla ilgili yine birkaç söz söylemek gerekiyor.
Dogon'lar, uzay gemisiyle inen mitolojik bir atalannm soylanndan geldiklerini iddia ediyorlar ve bu uzaylı atalannm geldikleri yıldızın ismini de açıklıyorlardı Bu Sirius- B idi.
Ve konunun en ilginç tarafı da, bu yıldızı mitolojinin sembollerinde bir "Kurt Başı"yla sembolleştirmiş olmalarıydı.
Türkler' in, gökyüzünden gelerek bir ışık huzmesinin içinden çıkan "Gök Kurt" u ataları olarak göstermeleriyle; Afrika'nın en ilkel kabilesi Dogonlar' m uzaydan geldiğini söyledikleri mitolojik atalarım yine aynı şekilde bir kurt olarak ifade etmeleri arasında büyük bir benzerliğin ve paralelliğin olduğu böylelikle ortaya çıkmış bulunuyordu.
Aslında kurt ya da dik kulaklı köpek-kurt karışımı semboller başka ulusların mitolojilerinde ve inisiyatik bilgilerinde de karşımıza çıkmaktaydı. Ancak hiç birinde, bu sembolün Sirius Takım Yıldızı ile ilintili olduğu, bu kadar açık bir şekilde dile getirilmemişti.
Siriusyen Kültürüyle İrtibat
GİZLİ YER ALTI MERKEZLERİ
Bu bilgileri efsanelerde doğrular... Günümüze kadar gelebilen bütün ezoterik bilgilerde de bu
konu dile getirilmiştir. Himalayalar' m Kuzey'inde, Hindikuş Dağlan'nm altında bazı yer altı
kentlerinin bulunduğu açıkça ifade edilmiştir.
Bu kentin, yukarıda da aktarılmış olduğu gibi bir çok mitolojik kayıtlarda "Yer altı Cenneti"
olarak tanımlanmış olması ise, konunun asıl can alıcı noktasıdır...
Ezoterik bilgilere göre; bu "Yeraltı Cenneti"nde, dünyanın yüzeyi ile nadiren irtibat kuran
"Altın İnsanlar Irkı" bulunmaktaydı. Bu kişilerin zaman zaman, çeşitli yönlerden yukarıya
doğru uzanan tünellerden geçerek, dış dünyaya çıktıkları ve bazı insanları özel olarak eğitmek
için yanlarına aldıkları söylenir.
İç Moğolistan'ın Moğol kabileleri arasında, bu gün dahi, tüneller ve yer altı dünyaları hakkında çok çarpıcı gelenekler mevcuttur. Bir Moğol Efsanesine göre: "Bu tüneller Afganistan içlerinde bir yerde, ya da Hindi kuş Bölgesi'nde bulunan ve Tufan öncesi nesilden gelen bir yer altı dünyasına uzanırlar..." Efsane buraya bir isimde vermiştir: "Agharti"
Efsane, Agharti adını verdiği bu yer altı uygarlığının dünyadaki diğer yer altı uygarlıklan ile tüneller sistemleriyle bağlantılı olduğundan da söz etmektedir. Efsane bir başka önemli aynntıdan daha bahseder: Gizli yer altı dünyası, tahıllann büyümesini sağlayan ve insan sağlığına yararlı olan farklı bir tür yeşil parlak ışıkla aydınlatılmaktadır.
Efsanede geçen yeşil ışık kayda değer bir özelliktir. Çünkü bir çok araştırmacı bu yeşil ışığın dünyanın çeşitli yörelerinde bulunan diğer tünellerde de görüldüğüne dikkatleri çekmektedirler. (Ezoterizm' de "Yeşif'in, inisiyatörlerin rengi olarak kabul edilmiş olması da ilginç bir paralellik gösterir.)"
Dağ anlatımının Türk Milleti için öneminin ne olduğunu anlattık. Dağ ve mağara başlı başına gizemlerin ilk oluşumunu bizlere anlatan bir külttür.
Şu anda Türkiye'miz Agarta'nm hızlı eğitimini tamamlamış bulunmaktadır. Şamballa' nm etkisinden büyük ölçüde kurtulmaya çalışmaktadır. Bu sebeple Türk Ulusu'nun üstün değerlerini anlamayan ya da anlamak istemeyenlere tavsiyelerimiz olacaktır.. Ayıklanma döneminin en üst seviyelerine gelindiği bu çağda her şey aniden değişecek. Aniden ölen varlık gibi spatyomda asılı kalınmak istenmiyorsa, bu çağnlanmıza kulak verin. Atalanmızm hem genetik olarak, hem de kültürel yapı olarak hangi köklere sahip olduğunu ele aldık.
Türk'lerin Kurt'tan Türeyiş Efsanelerinden bazılannı ele aldığımızda, Türk'lerin"Galaktik Uygarlıklar" dan biri olan Siriusyen Varlıklar' ca genetik bir aşılanmadangeçirilmiş olduğunu artık biliyoruz.Sirius ve Mu yani bu iki öge Türk Kültür Tarihinin temelyapı taşlandır. Bize bu konuda en büyük ip uçlannı veren tarihi kayıtlann başında Türkler' inünlü "Ergenekon Efsanesi" gelmektedir. ^^«--sa^
Bu yer, Tufan öncesine ait Mu Kıtasıdır. İşte Atatürk'ün 1930'lu yıllarda karşılaştığı en büyük gerçeklerden biri buydu...
Dikkat edilirse Mu göçleri sırasında Hun' lular diye bir ulus henüz daha ortalarda yoktu... Bunun nedeni çok basit. Çünkü biz Mu Uygarlığından bahsederken fark etmiş olduğunuz gibi günümüzden 30.000 ila Mu' nun batış tarihi olarak bilinen en son 12.500 yıl öncesinden bahsettik. Buna karşılık eski tarih bilgilerimizi hatırlayacak olursak, resmi tarihlere geçmiş bilinen ilk Türk Devleti olan Hun İmparatorluğu'nun başlangıcı M.O 3. Yüzyıla dayanmaktadır. Yani günümüzden 2300 yıl öncesine...
Bütün bu destansı anlatımların direk olarak Türk Milletinin oluşumuna etkide bulunan diğer fikirleri de etkilemiş midir? Diye sorulacak olursa alınacak cevapta evet olacaktır. Konunun bütünlüğü içinde birini öbüründen ayırdığınızda anlatım eksik kalacaktır.
Sirrus Misyonunun Türk Milleti ile ilişkilendirmenin önemi Türk Destanlarında kendini nasıl bulduysa, Agarta ile de bizzat karşılıklı ilişkilerin en üst düzeyde olması bu değerli varlıkların bizlere vereceği mesajı daha ciddiye almamızı sağlayacaktır.
Türk Milleti'nin Sirrus kökenli bir millet olduğunu, mağaralarla olan ilişkilerini, nesilden nesile aktarılan destanlarının önemini, Agarta ile olan bağlantılarını anlatmaya çalıştık. Buna ek olarak, son zamanlarda anlatılan ya da anlatılmaya çalışılan Ergenekon Misyonunun özelliklerini okült bilgi olarak kısaca vereceğiz.
Ergenekon'un yukarıda anlatılan özelliklerin yanında, bilinmesi gereken en önemli yanını şöyle özetleyebilirim. "Agarta'nın merkezinde bulunan Ergenekon, bilgi işlem ve uygulama merkezi konumunda bir oluşumdur." Bunun nasıl ve neden oluştuğunun, kim ya da kimler tarafından kullanıldığının sorusu, anlatımların içinde yer alacaktır. Bu satırlar bana Ziya GÖKALP' in bir dörtlüğünü hatırlatmıştı. Bu dörtlüğü de yazarak konularla olan bağlantısını sizlerin engin görüşlerinize sunacağım. "Ergenekon yurdun adı, Börteçine kurdun adı, Dört yüz sene durdun hadi, Çık ey yüz bin mızrağımız.
Evet yüz bin mızrağın çıkacağı zaman geldi. Hep beraber göreceğiz.
Bu satırları yazarken, yine on iki yıl öncesi bir gazetede Arslan TEKİN' in kaleme aldığı ANKARA İMPARATORLUĞU adlı yazı, gerçekten çok ilginç bir konumla bizlere mesaj veriyor. Bu yazıyı da okuyalım ki, oturmamış zannettiğimiz taşların da yerine oturmasını sağlayalım.
İşte şimdi Ankara merkezli Türkiye, bu sancılan çekiyor. Doğum saati yaklaştı, taktir, şu anda cenine sarılmış ipleri çözüyor. Filizin sürmesi için onu çevreleyen sert kabuğun çürümesi nasıl mukadderse, Ankara'da ruhundaki ilâhi mesajı sunmaya mani unsurları ayıklıyor.
...Etrafımızda cereyan eden olaylar bize de kaos ve gelecek endişesi şeklinde yansıyor. Oysa acaba gerçekten bir kaosu mu yaşıyoruz, yoksa filiz sürmeye durmuş, çekirdeğin cidarını yırtma sancılarını mı?
Önce bir soru: Acaba insanoğlu tam plânladığı gibi gerçekleşmiş kaç olaya tanık oldu? Yahut insanlığın ulaştığı şu seviye, ne kadanyla onun eseridir? Bu gelişen, değişen, yenilenen olaylarda, yaratıcının hiç mi dahli yok? Şans veya taktir de diyeceğimiz üçüncü faktörün bu olaylardaki yeri ne?
Ama olmadı. Bütün bir dünyanın ittifakına rağmen bu başanlamadı. Onlar bizimahvetmek istedikçe, asıl plân sahibi, "üçüncü faktörle"paylan, gelişmeleri hep lehimizeÇevirdi. yf ^
M %> »»~*^ V *
Evet Ankara Başkentti Anadolu mukaddes vaatlere gebedir. Yaklaşmakta olan da sabahın ta kendisidir. Ufkumuzda parıldayan da Sabah Yıldızı...
Az sonra güneş doğacak. Çektiklerimiz ve daha bir müddet çekeceklerimiz de "Faluku'l-Habbi ve'n-Nevâ" nm bütün eşyaya vazettiği "doğuş" kanununun sancılandır. Sistem kendisine yapışmış yabancı unsurları ve ayrık otlarını temizliyor.
İyi ve kötü günler, Tann'nm taktiriyle, insanlar ve milletler arasında el değiştirir. Dün ümitsizlik ve cehalet yüzünden onlara kaptırdığınız "Talih Yıldızı", Tann'nm keremiyle yeniden bizim ufkumuza yöneldi. Artık tarih bizden yanadır. Kozmik takvimin bahan, bizim iklimimizde filizleniyor. Yeter ki biz ümit var olalım. Büyük bir İslâm Aliminin de belirttiği gibi "Artık Tann'nm adını yüceltmek için Mekke' de bile olunsa Anadolu'ya gelinmek gerekir".
Dünya enerjilerinin yeniden şekillendiğini ve bu şeklin sürekliliğini artık bilim bas bas bağırarak insanlara duyurmaktadır. Bu süreçte dünyada en yoğun enerji alanlanmn Anadolu Toprağı olduğunu ifade edelim. Dünyaya yön verecek çok üstün bilgilerin ışığının da buradan yayılacağını hatırlatalım. Karaman-Konya-Akşehir üçgeninden yayılacak bu enerji bizleri farklı zaman boyutuna götürecek. Türkler' in bilinmeyen yurdu ERGENEKON' da bu üçgen içerisindedir. Bu üçgen içerisinde farklı boyutlara açılan sevk kapılan vardır. Bunun nasıl işlediğini kısa sürede hep beraber yaşayacağız. Zaten Türk İnsanının şuurlu yaşayanlannm bundan haberdar olduğunu biliyoruz. Hz. Mevlâna'nm bu sırlar ve sevk kapılannm bilincinde bir varlık olarak, yerin altında farklı boyutlar içinde yaşayan ve bizim dünyamızdan iki milyon yıl ileri olan güneşi SİRİUS olan başka bir dünyaya gittiğini biliyoruz. Bu farklı dünyanın adı AGARTA' dır. Agartalar Atlantis' in büyük varlığı, 'Atatürk' tarafından da araştınlmış ve bununla ilgili birkaç kitabı da Türkçe'ye çevirterek Mu ve Atlantis'i Türkiye'nin gündemine soktuğunu biliyoruz.
Agarta'nm dünya ile iletişim kurduğu bir çok merkezler vardır. Dünyada ki ezoterik, (içrek) okült, (sembolik) ve inisiyatik (gizli) merkezlerden alman bilgiler bizim düşünce ufkumuzu genişletici özellikler taşır. İşte Anadolu ve Konya ezoterik ve inisiyatik merkezlerin odağında olan yerlerdir. Konya'nın bu yeni yüzyıldaki yeri çok önemlidir. İşlevler açısından görevlidir. Görevli bir şehir olan Konya bütün dünyaya ışığını buradan yayacak ve bu enerjisini herkes hissedecektir. Toplu tekâmülün kaçınılmaz sonucu olacak yüksek enerjili hayat boyut yükselişine kadar sürecektir.
Anadolu' ya Horasan' dan gelmiş olan Mevlâna' nm Mesnevilik İnisiyasyonunu oluşturacağı yer olarak Konya' yi seçmiş olması, tüm ezoterizmle ilgili araştırma yapanlarca bilinmektedir ki belirli bir spiritüel coğrafya bilgisine dayanmaktaydı.
Ergenekon Türk Milletinin yeniden doğuşudur. Türk sözünün aslının Tanrı'dan geldiğini bilen Türk İnsanı Ergenekon' u genetiklerinde bulduğunu bu asırda daha iyi anlayacaktır.
OYUN BİTİNCE
Kurtlar Vadisinin bulunduğu yerin özel adı ERGENEKON' dur. ERGENEKON TÜRK'ÜN MİLLİ DURUŞUDUR. Bu duruş Tann'nm özüne kadar gider. Ergenekon' a Anadolu topraklanndan ulaşım, Karaman Konya Akşehir üçgeni içinden yapılır. Farklı bir zaman boyutundadır. Destan zamanlanndaki ulaşımın Asya'dan olduğu doğruydu. Ama bu gün için Ergenekon' un Anadolu'ya geçmesi bir plânın gereğiydi. Yani zaman kaymalan mekânlan da etkileyerek, farklı zaman boyutuna Anadolu'dan sağlandı.
Ağartanın Bilgi İşlem ve uygulama Merkezi olan ERGENEKON' un işlevi çok özel zamanlarda ortaya çıkar. Bu ortaya çıkış zamanlannı bilen varlıklar vardır. Türk'ün Yolunu aydınlatan bir özellikle mesajlar verirken de her gelişte.^gerFefrMerjne bazı işlevleri eklerler. Bu mesajlar Bozkurt Sembolü ile verilir. Yol j0'sten^il?ggfirı \yanmda bazı aralarda
yardımlarını bir ilâhilikle bu Millete Rahmet olarak verir. Bu Tanrısal bir oluşun gerçek yönüdür.
Agarta' da bu sistemin gönderilişi ve hazırlanışı üç kişilik bir Ruhsal İdari Evrim Üstadlan tarafından Türkiye'de (Anadolu topraklarında) yedi kişiye ulaştırılır. Bu ökült ve ezoterik bir öğretidir. Bu evrimsel üstadlannm adı TÜRK' tür. Tanrı'yi Türk kelimeleriyle anlatan ezoterik bilgi çok az inisiye bilmektedir. Bu sebeple şöyle bir söylemi bizler kullanır olduk: "Çalış didin ve çalış yıldızlar kapacaksın, Bir Tanrı'ya bir de Türklüğe tapacaksın!" Bu ulaşımın şifreleri çözülür. Alt Birimi olan kırk kişiye dağıtılır. Kırk görevli bu sistemin dağılımını teknik bir şekilde Türk İnsanına sunar. Bu öğretinin ve uygulamanın bizzat sahibi ERGENEKON' dur. Ergenekon' un görev alanlarının içinde Türk Ordusu'mm çok önemli yeri vardır. Türk Ordusu içinde bu görevler ve görevliler Alpler ve Erenler olmak üzere iki misyona ayrılırlar. Her birim Türk Ordusunun okült birimlerini oluşturur. Alpler, Özel Harp Dairesinin faaliyetlerini devam ettirir. Erenler ise işin Parapsikolojik spiritüel ya da başka bir anlatımla ilâhi yönünün sergilemesini yapar. Bu sistemin idarecileri çok özeldir. Sistemin başında görülmezler. Ve asla deşifre olmazlar.
O öz ve çekirdek asla kaybolmaz. Çünkü Kundalini gücü nasıl ki zor zamanlarda ortaya çıkarsa, Türk Milletinin zor anlarında da bu sistem olaylara direk el koyar. Sistem sürekli olmasına rağmen kendisini her zaman hissettirmez.
Konu ATATÜRK tarafından çok iyi bilindiği ve sistemi çok iyi ayarladığı da bazı ökült ve ezoterik kaynaklar söylemektedir. Atatürk' te Mu ve Atlantis'ten gelme Özellikleriyle Agarta'da dolayısıyla ERGENEKON' da inisiye olmuş: sırasıyla Alp, Eren ve Mürşit olmuş bir Bozkurt' tur. Bu önemli konuyla ilgili bilgilerin deşifre olmaması zamanı gelmediği içindir. Hatta Atatürk'ün Türk hakkında söylediği şu sözleri de ayn bir değerdir:
"Bu memleket dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7.000 senelik (en aşağı) Türk Beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârları ile dallandı, beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurları ile yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu, sonra onlara alıştı. Onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu, tabiat oldu. Şimşek, yıldırım, güneş oldu. Türk oldu. Türk Budur. Yıldırımdır, Kasırgadır, Dünyayı aydınlatan güneştir."
Türk Sen'sin, Sen Türk'sün...
Şu çok iyi bilinmelidir: "Oyun bitince ŞAH VE PİYONLAR aynı kutuya girerler." Devlet-i Ebed Müddet; Devlet ilelebet yaşayacaktır, kavramının altında yatan en büyük gerçek: Devlet yaşamak ve yaşatmak için oyun içinde oyunu sergiler. ÇÜNKÜ DEVLET İLÂHİ BİR ORGANİZASYONDUR. Öyle ki satranç oyunu içinde en büyük olan şah ve piyonlar kıyasıya emir komutayı yaşarlar. Ama oyun bittiğinde, en büyük ile en küçük aynıdır. Çünkü görev her şeyin üzerindedir.
Türk Milletinin güçsüz gibi göründüğü anlarda bile Devletin devamını sağlayan görünmeyen güçler, aynen görev başındadır.
Söylememiz gereken o kadar çok şeyler var ki, zamanı geldikçe bohçalar tet tek açılacak ve her şey ortaya dökülecektir.
Bu gün için Amerika Dünya Dışı bir çok misyon ile iletişim halindeydi. Bu misyonların pozitif olan düşünce ve planlarını uygulamak için yaptığı antlaşmaların hiç birisine sadık kalmadıkları için, Amerikanın bu gücü ellerinden alınmaya başlamıştır. Bunun örneklerini her geçen gün hissederek anlayacağız. Bu programın devamının Türk Milletine verildiğini ve uygulamanın nasıl olduğunu hep ber^ösffiya'şay,açağız. Amerika bu gün için üzerinde yaşayan bütün negatifliklere izin verml'ş-^e düh$lyî\ele geçirme politikasının
943// ^^//r^xX:
temelim bu negatif güçler oluşturmuştur. Bu güçlerin arkalarında Musevilik ve İsevilik vardır. Hatta bu negatif güçleri nötrlemek isteyen yüksek boyutlu varlıklar bile bu kara majicilerle mücadele etmektedir.
Bunun bilinen örneklerini Esseniler Tarikatı ikibin yıl önce vermişti. Esseniler Kumran' da kurdukları merkeze İsa'dan çok önceleri gelmişler, İsa'nın doğumuna 30 yıl kalınca bir gecede kaybolmuşlardır. Yine Esseniler İsa doğduktan 6 yıl sonra aniden ve gizemli bir biçimde geriye dönmüşlerdir. Çalışmalarını tamamlayan Esseniler İseviliğin etkinliğinin arttığını görerek birkaç yıl sonra arkalarında hiçbir iz bırakmadan kaybolmuşlardır.
Essenilerin pozitif yaklaşımı bile negatif güçlerin Şambala'nın oyunlarını bozamamıştır. Şambala'nın oyunlarının bozulduğu anlar gün geçtikçe yaklaşmaktadır. Bu oyunu Bir'in Oğullarından olan Agarta'nm en güçlüsü yapacaktır. Bu güç ERGENEKON' dur. İkinci Ergenekon' dan çıkış başlamıştır. ...
Şeklinde ki belge ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN milli ve tarihi mitolojik efsaneleri de kendi emellerine alet edip gizli oluşumunu savunmaya çalışmaktadırlar.
a) İlimiz Beşiktaş İlçesi Arnavutköy Mahallesi Adalı Sokak No:5 sayılı ikametinde yapılan aramada elde edilen dokümanlar;
İbrahim GÜRSOY imzalı 2 Sayfalık "Sayın Sevgi Erenol" başlıklı mektupta 3 yıl önce Mesih'e iman ettiğini, Kayseri ilinde misyonerlerle tanıştığını, liderliklerini Amerika Ti misyonerler değil bir Türk'ün yapmasını istediklerini ve cemaat oluşturulmasına dair isteklerini belirttiği troya@hristiyan.net adresini verdiği 01.01.2005/Kayseri şeklinde biten internet ortamında gönderilmiş yazı,
Sekiz sayfalık "Göstermelik Sınır ötesi Harekâta Evet Denilecektir. Erol BİLBİLİK, E.Dz.Bnb. Araştırmacı-Yazar" başlıklı el yazımı dokümanda Genel Kurmay Başkanının Geniş Kapsamlı sınır ötesi harekata Yönelik çalışmalarına Hükümetin kayıtsız kaldığı yoğun baskılar üzerine Tezkere'yi gündeme getirdiği, yine Hükümetin Güney Doğu Anadolu'da oylarını artırmayı amaçladığını bu nedenle Tezkere'yi bir türlü çıkarmaya yanaşmadığını, Genel Kurmay Başkanlığının yoğun baskısı haklın taşan sabrı nedeniyle Hükümetin tezkereyi çıkarmaya mecbur kaldığını, Hükümetin bu tavrının iki nedeninin olduğu;
Neden I: Başkan Bush Başbakanı Büyük Orta Doğu Projesinin eş başkanı olarak Cumhuriyet Rejimini Ilımlı İslam Rejimine dönüştürmek amacıyla iktidara taşımıştır. Bunun bedelini ödetmek isteyecektir...
Neden II: Başkan Bush yönetimi taleplerini yerine getirmesi için AKP Lideri Başbakan ERDOĞAN'a güçlü destek vermiştir. 2007 Genel Seçimlerinde %47 gibi bir oyla galip çıkmasını sağlamıştır. Başkan Bush bunun badelinin ödenmesini isteyecektir... Şeklinde yazılar olduğu Bush-Erdoğan'm bir mutabakat üzerinde bir anlaşmanın yapıldığı iddialarının olduğu, Genel Kurmay Başkanının Sınırlı Sınır Ötesi Harekâtını kabul etmesi durumunda BOP Başkanı Bush'un Eş Başkanı ERDOĞAN'I sözde PKK'yı bitiren bir Kahraman çıkarılacaktır... Şeklinde ibareler bulunan yazı,
Beş Sayfalık "Uluslar arası Noel Baba Barış Konseyi" başlıklı bilgisayar çıktısı dokümanda Konseyin Amaçlan, Organlar, Genel Kurulu, Yürütme Kurulu gibi genel başlıklar altında yazı,
Dokuz Sayfalık "Uluslar arası Noel Baba Barış _K£rjgeyi Derneği Tüzüğü" başlıklı bilgisayar çıktısı dokümanda Derneğin kuruluşu AmacMr?^ Org^B; Genel Kurulu, Yürütme Kurulu gibi genel başlıklar altında derneğin tüzüğü, ff
944 n -«-« "
İki Sayfalık "Noel Baba Vakfı" "Patrik Kudüs'te Çarpıldı. Tarihteki Kudüs-MYRA (DEMRE) İnanç Köprüsü Başka Bir Bahara Kaldı" 11 Mayıs 2005 tarihli Noel Baba Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Muammer KARABULUT imzalı Ekümenlik ile alakalı basın açıklaması,
Cumhurbaşkanlığı Yüksek Makamına başlıklı En derin saygılarımızla! Milli Güçler Platformu adına Temsil heyeti Başkanı Noel Baba Vakfı Muammer Karabulut ibareleri ile biten Fener Rum Patrikhanesinin Dışarıya çıkarılması için verilen dilekçe metni,
scf@stcpc.org (Santa Claus Foundation-Noel Baba Vakfı) e-mail adresinden Noel Baba Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Muammer KARABULUT tarafından Patrikhanenin Türkiye'ye verdiği zararlar konusunda Sevgi ERENEROL"a gönderilmiş çok sayıda e-mail,
Noel Baba Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Muammer KARABULUT'un 01 Ekim 2006 tarihli ve "Fener Rum Kilisesinin İrticai Ayin Faaliyetleri" konulu bilgisayar çıktısı doküman,
scf@stcpc.org. Ve Noel Baba Barış Konseyi Kuruldu İbareli 1 sayfalık yazı.
91 nolu doküman içeriğinde "Türkiye"nin Papa daveti, Las Vegas"nm büyüsüne kapılarak kumar oynamak ile eş değerdir...Ortodoks kiliseleri üzerinde ekümenikliğin ne anlama geleceğini ve böylesi bir sürecin Türkiye Cumhuriyeti topraklarında başlaması ile neler yaşayacağımızın Ankara hesabını yapmamıştır!!! Yaptığı tanıtım ve benzeri hesap, ancak çocuk zekâsının kabulleneceği basitliktedir. Bizler bu hesabı yaptık, bu oyunda Laik Türkiye Cumhuriyeti Devletini kaybedeceğiz. Konuya tarihten edindiğimiz tecrübeler ile yaklaşmayan, sürekli kumarbaz edası ile Las Vegas da oyun oynayarak Türkiye"yi zarara uğratan Ankara"yı bir kez daha uyarıyoruz ve bu oyuna devam ettirdiği için kınıyoruz!!!... Saygılarımla Muammer KARABULUT Milli Güç Birliği Sözcüsü" ibareleri bulunan 18 Kasım 2006 tarihli "Türkiye Kumar Oynuyor" konulu doküman,
"Basın Açıklamasına Katılan Kurumlar" başlıklı listede; Aydınlar Ocağı, Rumeli ve Balkan Türkleri Federasyonunu Bağlı 93 Demek, Türk Ortodoks Patrikhanesi, Ulusal Birlik ve Dayanışma Demeği, Şehit Aileleri Demeği, Birleşik Taşımacılık Sendikası, Halkın Yükseliş Partisi, Sivil Toplum Kuruluşları Birliği, Gaspıralı Çayıxla Grubu, Batı Trakya Dergisi Grubu, Türk Yolu Dergisi Grubu, Töre Dergisi Grubu, Öntürk Uygarlığı Araştırma Merkezi, Kültür ve Töre Demeği, Kıbrıs Milli Koordinasyon Komitesi, Amasya İli Kültür ve Dayanışma Demeği, Ozanlar Demeği, Bakırköy Sivil Toplum Kuruluşları, Kıbrıs Milli Kültür Demeği, Çevre Dostları Demeği, İstem Vakfı, Obazite Demeği, TEMA Avrupa Yakası Temsilciliği, Büyükçekmece Türk Ocağı, Türk Dünyası İnsan Haklan Demeği, Büyük Hukukçular Demeği, Ayasofya Demeği, Büyük Güçbirliği, Şişli Atatürkçü Düşünce Demeği, Kamu-Sen ve Türk Haber-Sen Sendikası, Ufuk Ötesi Demeği Grubu, Rumeli Balkan Türkleri Gönül Birliği Platformu isimlerinin olduğu,
Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığına Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevinde bulunan Muzaffer TEKİN ile görüşmesine izin verilmesi ile ilgili Sevgi ERENEROL adına yazılmış dilekçe,
Muzaffer TEKİN tarafından Eşi Müge ve Kızı Özge'ye hitaben yazdığı 01 Ekim2007 tarihli 17 sayfalık mektupta; özgeçmişini anlattığını, 21 yıl mütevazi bir şekildeyaşadığını, 1,5 yılda ikinci kez hedef alındığını, Özellikle Danıştay ve Ümraniye olaylanndakendilerini hedef alanlann gerçek çeteler olduğunu, polisin kendilerini olayın içini çekilmesiİçin ifadesini düzenleyen Ali YİĞİT isimli polis memuru tarafından alındığını, ifadeyiokumadan imzaladığını, ifadesini alan görevlinizde dan,,,â^:abı çektiğini ve ifadesinidüzelteceğim şeklinde haber gönderdiği anlatılan, ğ ^ %' ^
f/06 A'v -
// 945 Ü »
Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi İstanbul Baş Episkoposluğu Karaköy-İstanbul ibareli İst.25.05.2006 tarihli BASIN AÇIKLAMASI BAŞLIĞI İLE BAŞLAYAN ve DANIŞTAY SALDIRISI İLE İLGİLİ OLARAK MUZAFFER TEKİN'İN GÖZALTINA ALINMASINA YÖNELİK BASINI SUÇLAYICI SAYGILARIMLA BAĞIMSIZ TÜRK ORTODOKS PATRİKHANISİ BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER SORUMLUSU SEVGİ ERENEROL imzalı ibareleri ile biten 2 sayfalık Basın Açıklaması metni,
27.10.2007 tarihli ERENEROL AİLESİ tarafından Muzaffer TEKİN'e hitaben yazılmış doğum günü kutlama içerikli mektup,
2.10.2007 tarihli SEVGİ ERENEROL tarafından MUZAFFER TEKİN'e hitaben yazılmış mektup,
Sevgi ERENEROL' a ait içerisinde Muzaffer TEKİN, Kemal KERİNÇSİZ, Veli KÜÇÜK' ün de aralarında bulunduğu birlikte çektirdikleri 23 adet fotoğraf.
Üzerinde Jane-John Reel Tekstil ibareleri yazılı bulunan (19) sayfalık el yazısı ile yazılmış not defterinin;
4. sayfasının sol orta kısmında "İmza Kampanyası Ergun POYRAZ" şeklinde yazı, sağ tarafında Hrant DİNK suikastı ile ilgili ABD Dışişleri Bakanı ve Ermenistan Savunma Bakanına ait olan açıklamalar bulunduğu,
Ayasofya Derneği'nin 2007 yılı içersinde yapılan genel kurulu sonucu bildiriminde "Sevgi ERENEROL Başkan, Burak GÜNEŞ, Ergün POYRAZ Cancan ERENEROL, Recep AKKUŞ, Gökhan AYGÜN, Ramazan SELÇUK, Sabri AVCI, Hacı Eyüp GÜLTEK, Necip YENİŞAN, Mehmet DEMİRLER, Turgay TÜFEKÇİOĞLU, Hüseyin Mümtaz BEYAZITOĞLU, Muammer KARABULUT, Erkan AKBULUT ve Erol ŞAHİNGİL'in isimlerinin yazılı olduğu,
Adı geçen şahıslardan, Recep AKKUŞ, Erkan AKBULUT isimli şahısların derneğe müracaat formlannda aynı zamanda Büyük Hukukçular Birliği üyesi olduklan ve derneğe ait tüzüğünde yer aldığı,
(16) sayfalık "Türk Düşünce Derneği" başlıklı "Türk Düşünce Hareketi Adına Hayrettin NUHOĞLU" imzalı bilgisayar çıktısı doküman,
b) İlimiz Beyoğlu İlçesi Kamankez Karamustafa Mahallesi Ali paşa Değirmeni Sokak No:2 sayılı iş yerinde yapılan aramada elde edilen dokümanlar,
LOBİ ÇOK GİZLİ ARALIK 1999/İSTANBUL isimli doküman,
Tümgeneral Baki ÜSTÜNDAĞ, Korgeneral Koksal KARABAY, Tuğgeneral Halil HELVACIOĞLU, Oramiral Özden ÖRNEK, Orgeneral İbrahim FIRTINA, Orgeneral Aytaç YALMAN, Orgeneral İlker BAŞBUĞ, Orgeneral Hilmi ÖZKÖK, Derviş EROĞLU ve Eşi, Tümgeneral Emin ÜNAL, Binbaşı Engin BAĞBABA, Rauf DENKTAŞ ve eşi, Tuğrul TÜRKEŞ, Devlet BAHÇELİ, Ramiz ONGUN, Albay Ali AYDIN ve eşi, Arslan BULUT ve eşi, Bayram KARACAN, Cüneyt MENGÜ, Mehmet ve BEŞLİOĞLU ve eşi, Prof. Dr. İzzetin DOĞAN, Necdet SEVİNÇ ve eşi, Serdar ERTUĞRUL ve eşi, Yıldız MANDAR, Tenzile ve Sabir RÜSTEMHANLI, Muhsin YAZICIOĞLU, Şefik ÇİRKİN, Mehmet ÇİÇEK, Prof. Dr. Haydar BAŞ, Doğu PERİNÇEK (Cumhuriyetimizin 80. yılı kutlu olsun mesajı),
Tuncer KILINÇ, Tuğgeneral Gafur AKSU^Faysal Bey, Hulki CEVİZOĞLU, Orgeneral Yaşar BÜYÜKANIT, Orgeneral Tunce/J^'KfLÎ^Ç^Orgeneral Çetin DOĞAN, Kurmay Binbaşı Cavit ERDOĞAN, Eşref Albay, fftgeneral HtorstfffOLON, Orgeneral Edip >>>

Hiç yorum yok: