29.7.08

ERGENEKON İDDİANAMESİ 401 - 450 SAYFALAR,

ya bizim eski malum esmi giden arkadaşlar vardı bizim ... Grup o grubun yaptığı gibi bir çalışma var öyle hissediyorum" dediği, X ŞAHSIN "Kim Grup?" dediği, H.ERTEKİN' in "Aytaç Grubu işte o grup gibi bi grup çalışması var diye hissediyorum bakalım inşallah bi sıkıntı olmaz, bu telefonlar sağlam olmadığı için dinlenildiğini bildiğim için" "Söylüyorum" "Yok hayır benim söylemem uygun olmaz çünkü, yani ben söylersem arkadaşlar şey yapıyolar ertesi günü almıyolar yani bu konuları niye paylaşıyorsun diye alınabiliyorlar" dediği,
21.10.2007 günü saat: 22.41 sıralarında şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ ile M. V. D.'nün yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;
Bir süre Hakkari'de şehit olan askerlerle ilgili görüştükten sonra M. Vakıfın "Aynen öyle bide Cumhurbaşkanı yarın DTP'nin Genel başkanını Çankaya köşküne davet ediyor." "Paşam ben İHTİLAL İSTİYORUM ben, yemin ediyorum. Askeriye el koysun." dediği, M. Fikri'nin "O zaman hiç bir askeri idare istemez. Yani hiç bir asker, onu yapacak kapasite de adam yok ki. Yaptın mı Türkiye'yi Dünya devleti yapacaksın..." "...Bütün çocuklar ölüp duruyor sadece." "Orospu çocuklarının çocukları da Amerika'larda askerliğe elverişli değildir raporu alıp gidiyor oralara, yaşıyorlar Amerikalarda milyar dolarlarla." "TÜRKİYE... BU ŞEREFSİZ KÖPEK MİLLET DE BUNLARA OY VERİYOR İŞTE NE YAPACAĞIN" dediği,
22.11.2007 günü saat: 15.43 sıralarında şüpheli Oğuz Alparslan ABDÜLKADİR ile M. A.'ın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;
Bir süre Hüseyin GÖRÜM'ün Fox Tv ye çıkması ile ilgili konuştuktan sonra Oğuz Alparslan'ın "...yarın senle acilen göreşmemiz lazım., burda dernekle beraber birşeyler planladık İHTİLAL YANİ BAŞKALDIRICAZ. Senle bi konuşmam lazım ONAYINI ALMAM LAZIM telefonla konuşamıyorum. Akşam gece yansı yani bana bi zaman ayır onayını konuşmam lazım ondan sonra tabanım hazır her şey hazır." dediği, M.A.'nm da o an kendisinin Suriye de olduğundan bahsettiği ve kendisine bir adam yönlendireceğini belirttiği bu konuyu o kişi ile görüşmesini söylediği,
10.10.2007 günü saat:22.31'de şüpheli M.Fikri KARADAĞ'm İ. H. Y. İle yaptıkları teflon görüşmesinde;
M.Fikri KARADAĞ'm "hepsi Amerikaya çalışıyor köpeklerin işte hepsi yani o dediğin medrese denen yerlerde amerikan ajanlanyla dolu" "En büyük misyoner devletin başında" "Bu bu şerefsiz aptal millet ondan sonra gidip bunlara yine %50 veriyor" dediği,
24.06.2007 günü saat: 19.41'de Şüpheliler M.Fikri KARADAĞ ile Kahraman ŞAHİN arasında yapılan görüşmede;
Yapılan bir kamp toplantısından bahsettikleri, Kahraman ŞAHİN'in " nasıl değerlendiriyon baba bugünkü gündemi" dediği, M.Fikri KARADAĞ'm "Gayet güzeldi" "Gençliği de konuşturduk, gençliği konuşturmayı unutmayalım bundan sonra" " çok önemli, hatta bide güzel, iyi bir kadın bulsak, oda konuşsa, her seferinde bi kadın bi genç" diyerek gençlere konuşma yapması için kadın konuşmacı ayarlamaya çalıştıklan, konuşmanın ilerleyen bölümlerinde siyasi konulardan bahsettikleri, M.Fikri KARADAĞ'm "...Gürcistan'da, Amerika'da, İngiltere'de, Ermenistan'da, Suriye'de, Arabistan'da, gidin Türklere dininiz elden gidiyo deyin, başbakan da olursunuz cumhurbaşkanı da olursunuz diyo, yani bizim millet ohh batan geminin mallan deyip propagandayı yapıyor, bakan oluyor, başbakan oluyor, herşey oluyorlar, Cumhurbaşkanı bile oluyorlar, Turgut Özal gibi orospu çocuğu mesela" "Neden işte bu bizim yapacağımız işten sonra olamayacaklar" dediği,
26.07.2007 günü saat: 21.21 sıralarında şüpheliler M. Fikri KARADAĞ ile Muhammed YÜCE arasında yapılan görüşmede;' • "
M. Fikri KARADAĞ'm Milletvekili adayı olup TBMM'ye girememesi ile ilgili olarak görüştükleri, Fikri'nin "..orda Pkk'lılarla gidipte ne yapayım, orda cinayet işlerim.." dediği, Muhammed'in "şerefsiz bir bayan çıkmış, gebze cezaevinden, apo posterleriyle gidiyor, ben onu vuracağım ya yemin ediyorum, ben kafayı koydum komutanım, böyle bir şerefsizlik, adilik olabilir mi ya, bu ne biçim bir düzen" dediği, Fikri'nin "Terörle Mücadele eden ben olsam, Genel Kurmay Başkanı, bütün askeri çekerim lüzum kalmadı çünkü, madem Meclis'te bunlar yasal olarak temsil edilecek lüzum yok" "EŞŞEK TÜRK DİYE BOŞUNA DEMEMİŞLER MAMOCUM, İŞTE BUNUN İÇİN EŞŞEK TÜRK'ÜN MANASI BU" dediği, görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Muhammed'in "...Star Gazetesi şey yazmışlar, sizin şeyin resimleri neydi o, Yüzbaşı TEKİN" dediği, Fikri'nin "Yıldırım Oktay" dediği, Muhammed'in "He o bide kundakçı paşa" "Hepinizin resimleri orda, sizin hakkınızda şey yazmış, milleti galyana getiren" "Hepinizin resimlerini koymuş., bizim dernek başkanı yardımcınız Ali Başkan.." "Hüseyin başkanımızın resmi, onu da koymuş" dediği, Fikri'nin "Mehmet Altan bu Ahmet'in kardeşi Çetin Altan'ın oğlu" "O şeytan suratlı bir herif var ya pis sakallı" dediği, Muhammed'in "yanlış yapıyorsa ...harcayalım onu" "..gideriz komutanım, Pkk'ymış mkkaymış, bu saatten sonra millete o gerekiyor" "yani illa terörist mi olalım ki bir yerimiz olsun bir yerde" dediği,
Az önceki görüşmeyi yapan Şüpheli Muhammet YÜCE'nin 02.11.2007 tarihinde Coşkun ÇALIK ile yaptığı görüşmede;
Muhammet'in "İyi belki savaş çıkarda o kuyumcuları muyumcuları soy ak o adamları" "valla banka mankalara girek, belki millet savaş telaşına düşer amma koyım yaralı ölü bizde gidek bankaları soyarık anıma koyım." "benim derdim o. Yoksa Ne Sikerim Ben Türkiye'yi Amma Koyım He?" dediği, Coşkun'un "ben de zaten onu bekliyorum ben de" dedikten sonra çeşitli konularla ilgili konuştukları anlaşılmıştır.
28.12.007 günü saat: 11.28'de şüpheli Güler KÖMÜRCÜ ile İbrahim.... arasındaki telefon görüşmesinde özetle;
Bir süre Pakistan da Butto'nun öldürülmesi konusuyla ilgili konuştukları, ilerleyen konuşmada Güler KÖMÜRCÜ'nün "...garip bir şey hissediyorum biliyor musun, Ermenilerde tuhaf bir hareketlenme var Türkiye'deki Kripto Ermenilerde gizli Ermenilerde" diyerek Türkiye'deki gizli Ermenilerin yönetimi ele geçirmeye çalıştığından bahsettiği, F.S.'in de Kripto Ermeni olduğu, bunun gibi bir çok iş adamı ve şahsın bulunduğunu anlattığı, görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Güler KÖMÜRCÜ'nün "...ben kime yazı yazıyorum, benim yazımı Güruh anlar mı" ".. sana uyan diyorum bende zaten, sen Güruhu boş ver" "sana ne halktan ya, çok affedersin yani, bu işçi partisi olabilirsiniz ama, halk beni hiç ilgilendirmiyor %5 beni ilgilendiriyor" "%5 uyansın işte uyanması gereken sen ben o" "...bizim Organize olmamız lazım sen Güruhu boş ver" dediği, İbrahim'in "Nasıl organize olacağız" diye sorması üzerine, Güler'in de teknolojik imkanları kullanmaktan bahsederek "Şimdi hukuğun içerisinde senin benim gibi düşünen yok mu yüzlerce Hakim Savcı var, polisin içerisinde senin benim gibi düşünen yok mu yüzlerce var" "Böyle demorilize bırak halk uyansın, halktan bana ne ben halk'a yazı yazmıyorum ki size yazı yazıyorum ben" dediği,
28.12.007 günü saat: 16.13 sıralarında şüpheli Güler KÖMÜRCÜ'nün T. Ç. ile yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;
G.KÖMÜRCÜ' nün "Şimdi olağan üstü güzel ve şimdi sana bir düğmeye basıyoruz şuandan itibaren nokta operasyona başlıyoruz, o da şu, bundan sonra ki bütün konuşmalarımızda Güruh bizi ilgilendirmiyor ama, Güruh bizi ilgilendirmiyor demiyoruz, diyoruz ki" dediği,
Aynı gün kısa bir süre sonra saat: 17.47'de,;.;ŞÜpfleîf-Güler KÖMÜRCÜ ile T.Ç.arasındaki telefon görüşmesinde özetle; ^\ ■-% * " '"'\
Güler KOMURCU'nün "... Güruh bunu da düzeltmemiz lazım, artık insanlar vatandaş uyuyor, biz artık bunu söyleyeceğiz, okey vatandaşın bir bölümü uyuyorsa vatandaş uyuyor diye şikayet eden olayın farkındadır, önce hadi bakalım sen aksiyon ol" "... ne yapacağını sorma kızdın mı imza kampanyası yap, çekinme telefon aç, faks aç, hesap sor, yüksek sesle düşün, ya bide bunu da arkasına eklemek lazım, vatandaş uyuyor diyen sen bak uyanmaya başlamışsın, hadi önce sen kendi adına yap bırak o uyusun biz yüzde beş olalım" "... bundan sonra bu yüzde beşi hiç çekinmeden söylemeliyiz AKP %60'a kadar aç artık %60 AKP'nin olsun benim benim % 3 'üm % 5'im Türkiye'yi uçurur birinci lige çıkarır yani bunların aynen böyle adını koyacağız sen ... verdiklerimi öğrendin mi okudun mu bu arada işsiz kızıyor artık" dediği, T. Ç.'in "İnternete girmedim ... randevularım vardı daha yeni bitti işim" dediği,
15.01.2008 günü saat: 13.21'de şüpheli Güler KÖMÜRCÜ ile A. S. S. arasındaki telefon görüşmesinde özetle;
Bir önceki görüşmede muhabir konusu ile ilgili olarak A. S. S.'m "... Gazete hala Kara Mehmet'in mi" diye sorduğu, Güler KÖMÜRCÜ'nün onaylaması ve kötü bir şey olacağını zannetmediğini belirtmesi üzerine A. S. S.'m "Kötü bir şey olsa ne olacak ya hayatım Allah Allah topu topu ağzına vururum yumruğu çeker giderim artık polis değilim. İşkence değil artık" dediği, devamında yine "Baksana hiç olmazsa muhafazakâr ibne değiliz ya." Dediği, bir süre sonra A. S. S.'m "Onların konuşmasına bakma sen, bir tane bizden olan adam bunlardan 50 tanesini halleder ya, bunlar kim ya bunlar köpek ya para bunlardaymış nerde para bunlarda olsun lan ÖLÜ ADAMIN PARAYA İHTİYACI OLMAZ YANİ." dediği, devamında dün ben falan filan bu şekil .. gider ondan sonra bir bakarsın ki ağaçlarda sallanmalar var az kaldı çok az kaldı, yani sabırları çok zorluyorlar bunlar, Bunlar Türk devletinin Refleksini bilmiyorlar o refleks yalnız yakınlaşıyor onu sana söyleyeyim, bir gecede bütün her şey değişebilir yani ha bu millet de direnir mi, bu millet güç nerdeyse ona tapar, ertesi gün bakarsın o Refleksif hareketi yapanların yanında yer almış hepsi Cemil İpekçi de ben ibneyim ya ne muhafazakarlığı demeye başlamış." Dediği,
08.02.2008 günü saat:12.49 sıralarında şüpheli İlhan SELÇUK ile İ. Y'ın yaptıkları telefon görüşmesinde özetle;
İ.Y' m "...bu miting ile ilgili, her taraftan şey yağıyor, yani katılımı her halde büyük olacak. Bugün Ankara büroya da gitmişler, Mustafa'ya gitmişler, işte Cumhuriyet bu işi destekleyince. Farklı oluyor, kitlesel oluyor, kimse farklı görüş iletmiyor gibi şeylerde var. Ona bakıyoruz. Bu YARGI ile bunlar uğraşacaklar nasıl olsa. Şimdi bugün Meclis'te tekrar YARGITAY YASASINIDA görüşüyorlar abi..."dediği, İ.SELÇUK' un "Mesala bugün Ertuğrul Özkök'ün yazısı baya bir muhalefet yazısı" "...bir yerde bir hesaplaşma olacak her aide... yargı kapatma kararma doğru gidiyor, haberini de verdiler... çünkü göğsünde KAPATILMIŞTIR levhası dururken, AKP bi şey yapamaz. Bir şey yapabilir, isim değiştirir" dediği, İ.Y' m "Bir çatışma ortamı çıksın istiyorlar" dediği, İ.SELÇUK' un "... İki tane rapor hazırlarsın, birisi herkese verilmez..." "Bir nokta da, İbrahim tabi bunun çeşitli nedenleri vardır ama bu aramızda sır" "Yani ben dedim ki, bir; Herkese verilmeyecek, yani ilan edilmeyecek olan bilgileri ayrı bir rapor yaparsın" "Eskiden de öyle yapıyorduk ya..." "Biz Şahin FİLİZ'in yani şeyini, yazı dizisini yayınladık. Fakat orada Cumhuriyetçi Yazarlara da verip veriştiryor. Ben şimdi onun bu yazısını, alacağım köşeme, belki öfkesinde haklı ama, yani Cumhuriyet Gazetesini ayırmalıydı" dediği, İ.Y.' m "Geçen, Yalçm Küçük de, Kanal Türk'te, Şahin FİLİZ'in kitabından bahsetti. Cumhuriyet'te de dizi yazısı yayınlanıyor falan dediler" dediği, İ.SELÇUK' un "...Bizim düşündüğümüz şeyi, efendim yapamadık ama iyi oluyor. Onu, ben düşündüğümüz şeyi dünkü toplantıda anlattım" "...Yani şunu yapacağız dedim, onu yazı^tefâlfe^zacağım. Atatürk devrimi hangi ayetleri kaldırdı, Mahsus bugünkü yazıy^/tmân için yaldım" "Ya da hagi erkek.
t0&*m^^A
Şimdi yani bu Atatürk devrimleri aslında toplumda yerleşmiş te, bu pezevenkler türban üzerinden yürüyorlar. Yanive sanıyorum çok zor, çok zor. Dün işte orada, toplantıda konuşulan ve yine RAHMİ Bey'in söylediği, acaba, yani, sınır aşıldı mı? Geriye dönüş artık olanaksız mı diye" dediği, bir süre konuştuktan sonra İlhan SELÇUK'un "Tabi, Turgay da tadını aldı medyanın" dediği, İ.Y'm "Tabi tabi. Yani Turgay, Karamehmet, Aydın Doğan eğer birlikte olabilselerdi" dediği, İ.SELÇUK' un "Turgay'm orada rolü büyük" "Aydın Doğan m da büyük" "Aydın Doğan abilik etmesi lazımdı" dediği, İ.Y'm "İkisi de çok sırdan şeylerden" dediği, İ.SELÇUK' un "Turgay'ı bende bir gün çağırayım da gelsin, bende giderim yani, öbür Ahmet ÇALIK'a da gideriz. Biz ilişkilerimizi Cumhuriyet adına sürdürüyoruz" "Şimdi dünkü şeyde, İbrahim konuşamadık, olay şöyle oldu, ben daha çok dinledim herkes konuştu monuştu. İçlerinden doğru dürüst konuşan yoktu. Hele o Sabancı Üniversitenin Rektör'ü TOSUN" "...Alevilere de hoş görü gösterilmeli gibi laflar atarak ama ne söylediği belli değil falan. Şimdi ben dedim ki, bu işin kökeni dışanda, eğer palavra değil se bu BOP, MOP, ılımlı islam devleti şeyi orada Türkiye nin nasıl kuşatıldığını birinci bölümde anlattım. Efendim ikinci bölümde, yani kuşatıldığını ve bu islamcılığın kaynağının dışanda olduğunu, Amerika da olduğunu falan, zaten Fethullah'ta orada ya" "İkinci bölümde, bu operasyon nasıl iktidara geçti, AKP, onu anlattım, Ama bunlar o kadar çarpıcı ki, yani herkes, bir de şeye şaştım yav, bilmiyorlar ya İbrahim" "Sonra, Ömer Koç var ya" "O, aşağı kadar, arabaya kadar geldi, yemek, yemek istiyor, o da her halde zannediyorum çok yararlı olur" dediği, İ.Y' m "Şey, Ali yok muydu abi" "Ali ile Mustafa yok, sadece Ömer vardı" dediği, İ.SELÇUK' un "Ömer KOÇ vardı. Efendi bir çocuk, aklı başında, söylediği şeylere baktım gayet aklı başında şeyler söyledi. Yani aynı fikirleri paylaşıyoruz. Ama bilmiyorum, O rahminin oğlu değil mi" dediği tespit edilmiştir.
CUMHURİYET GAZETESİNE BOMBA ATILMASI EYLEMLERİ
Cumhuriyet Gazetesinin İstanbul Şişli ilçesindeki binasına 05.05.2006,10.05.2006 ve 11.05.2006 tarihlerinde el bombası atılması eylemlerinin failleri Danıştay Saldınsı eyleminden hemen sonra yapılan kolluk araştırması ve şüphelilerin suçu ikrarlan ile tespit edilmiştir.
Bu eylemler bağlantılanndan dolayı Danıştay Saldınsı eylemi ile birlikte aşağıda anlatılacaktır.
DANIŞTAY SALDIRISI EYLEMİ
17.05.2006 tarihinde Avukat Alparslan ARSLAN tarafından Danıştay binasında toplantı halindeki yargı görevlilerine silahlı saldmda bulunularak, Danıştay 2. Dairesi Üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN öldürülmüş, aynı Dairenin Başkanı Mustafa BİRDEN, üyeleri Ayfer ÖZDEMİR ve Ayla GÖNENÇ ile Tetkik Hakimi Ahmet ÇOBANOĞLU öldürülmeye teşebbüs edilmiştir.
Olay Ankara C.başsavcılığmca (CMK.250.Maddesiyle Yetkili Bölümü) soruşturulmuştur.
Soruşturmada, Cumhuriyet Gazetesinin İstanbul Şişli ilçesindeki binasına 05.05.2006,10.05.2007 ve 11.05.2006 tarihlerinde el bombası atılması eylemlerinin failleri de kolluk araştırması ve şüphelilerin suçu ikrarlan tespit edilmiştir.
Ankara C.başsavcıhğı (CMK.250.Maddesiyle Yetkili Bölümü), Danıştay Saldınsı olayının soruşturmasını Terör Örgütü eylemi kapsamm^ö^^^^f? Cumhuriyet Gazetesinin
bombalanması olaylarını da aynı Terör Örgütünün eylemleri kapsamında olduğundan bahisle soruşturmaya dahil etmiştir.
EYLEMLERE İLİŞKİN SORUŞTURMA VE YARGILAMA FAALİYETLERİN ÖZETİ
ANKARAC.BAŞSAVCILIĞININ (CMK.250. MADDESİY- LE YETKİLİ BÖLÜMÜ), 11.07.2007 TARİHLİ İDDİANAMESİ İLE ÖZETLE :
Türban örtüsü ile ilgili Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan karikatür ve Danıştay 2.Dairesince verilen türban kararını esas alan şüpheliler Alparslan ARSLAN, Süleyman ESEN ve Salih KURTER'in TCK 309 maddesinde yazılı cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasına önlemeye teşebbüs amacı doğrultusunda, şiddet ve tehditle toplum üzerinde baskı kurmak,ders vermek, türban örtüsünü korumak amacı ile bir araya gelip silahlı örgüt kurdukları ve yönettikleri, Osman YILDIRIMJsmail SAĞIR , Tekin İRSİ ve Erhan TİMUROĞLU'nun bu örgütte üye olarak örgüt adına faaliyette bulundukları, Ayhan PARLAK ve Aykut Metin ŞÜKRE'nin de örgüte yardım ettiklerinden bahisle, Alparslan ARSLAN, Süleyman ESEN,Salih KURTER,Osman YILDIRIM, İsmail SAĞIR, Tekin İRSİ, Erhan TİMUROĞLU, Aykut Metin ŞÜKRE ve Ayhan PARLAK hakkında ; TCK 314/1-2 maddesine uyan Terör Örgütü Kurmak ve Yönetmek, TCK 309 maddesine uyan Cebir ve Şiddet Kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya ve bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etme, TCK 82/a-g maddesine uyan tasarlayarak kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeni ile nitelikli kasten öldürme, TCK 82/a-g,35 maddelerine uyan tasarlayarak kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeni ile nitelikli kasten öldürmeye tam teşebbüs ve bu fiilere iştirak, TCK 174/1-2 maddesine uyan örgütün faaliyetleri çerçevesinde patlayıcı temin etmek ve bulundurma, TCK 170/1-c maddesine uyan patlayıcı atmak, 6136 S.K. 13/1 maddesine uyan izinsiz silah taşımak, TCK 151/1, 152/l-a-2-a maddelerine uyan özel ve kamu malına zarar vermek ve TCK 220/7 maddesine uyan örgüte yardım suçlarından eylemlerine uyan kanun maddeleri gösterilerek cezalandırılmaları istemi ile dava açmıştır.
Soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulan Muzaffer TEKİN, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Teoman EKŞİOĞLU,Hüseyin GÖRÜM,Zeki Yurdakul ÇAĞMAN, Mahmut ÖZTÜRK,Atilla ERER,Nihat GÜRKAN,Sinan BERBEROĞLU, Orhan KADI,Saim ÖZDEN,Mehmet ATMACA, Nusret ARAŞ ve Osman MUTLU isimli şüpheliler hakkında ise , suç işlemek amacıyla kurulan ve 5-10-11 Mayıs 2006 tarihlerinde Cumhuriyet Gazetesi idare binasına el bombası atılması, 17.05.2006 tarihinde de Danıştay 2.Daire Başkan ve üyelerine yapılan silahlı saldırıyı gerçekleştiren silahlı örgüte yardım ettikleri şüphesi ile soruşturma yapılmış ise de, şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işledikleri konusunda haklarında kamu davası açmaya yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden bahisle Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verilmiştir.
ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ SORUŞTURMASI VE MAHKEME İLE YAPILAN YAZIŞMALARIN ÖZETİ
Dava, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK.250. Maddesiyle Görevli) 2006/158 Esas No sayılı dosyasında görülmeye başlanılmıştır.
Bu aşamadan sonra, kollukça alman bir telefon ihbarı değerlendirilerek 12.06.2007
Kapsamı genişletilerek sürdürülen soruşturmada Ergenekon Terör Örgütüne ulaşılmış, 27 adet el bombasının da Ergenekon Terör Örgütüne ait olduğu tespit edilmiştir.
Örgütlenme biçimi, amacı ve faaliyetleri açısından bilinen terör örgütlerinden önemli farklılıklar gösteren, daha önce bir ceza davasına konu olmamış Ergenekon Terör Örgütü, örgütün yapısını ortaya koyan önemli dokümanlar ve diğer deliller, örgütün eylem ve faaliyetleri ile her bir şüphelinin örgüt içerisindeki konumu ilgili bölümlerinde ayrıntısı ile açıklandığından burada tekrar edilmeyecektir.
Soruşturmada,5-10-ll Mayıs 2006 tarihlerinde Cumhuriyet Gazetesi idare binasına el bombası atılması olaylarının ve 17.05.2006 tarihinde Danıştay Saldırısı olarak bilinen olayın da Ergenekon Terör Örgütünün eylemleri olduğuna dair aşağıda açıklanacak olan deliller elde edilmiştir.
Soruşturmanın bu aşamasına kadar elde edilen delillerden Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldınlan ile ilgili olanlan, henüz derdest aşamadaki davaya bakan Ankara 11 .Ağır Ceza Mahkemesine (CMK 250.Maddesiyle Görevli) gönderilmiştir.
MAHKEME KARARI ÖZETİ
Soruşturma ve bu kapsamda delil toplama çalışmalan devam etmekte iken Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 13.02.2008 tarih ve 2006/158-2008/45 sayılı karan ile davayı hükme bağlamıştır.
Mahkeme gerekçeli karanndaki oluşun kabulü ve verilen hüküm aşağıda özetlenmiştir.
Sanıklann birlikte hareket etmelerinin, önce Cumhuriyet gazetesine birkaç gün sonra da Ankara'ya gelerek Danıştay Hakimlerine saldın için plan yapmalannm örgütlü bir yapı içerisine girdiklerini gösterdiği, bu yapının türban örtüsü ile ilgili olarak kendi görüşlerine göre türban aleyhine karar veren yada davranan kurumlara ders vermek amacını taşıdığı, sanık Alparslan ARSLAN liderliğindeki bu yapının aynı zamanda toplum üzerinde baskı kurularak ses getirecek eylemler yapmak için bir araya geldiği, sanıklar Osman YILDIRIMJsmail SAĞIR,Tekin IRŞİ ve Erhan TİMUROĞLU'nun bu örgüte üye olarak katıldıkları,
Sanıklann eylemden önce plan yapıp bir araya geldikleri, eylemlerin türbanla ilgili olduğu, sanık Alparslan ARSLAN'm sanık Osman YILDIRIM'dan adam bulmasını istediği, sanık Osman YILDIRIM'm da önce sanık Erhan TİMUROGLU'nu, onun vasıtası ile de sanıklar İsmail SAĞIR ve Tekin IRŞİ'yi bulduğu, eylemler için gerekli silah ve bombanın da sanık Süleyman ESEN ve sanık Aykut Metin ŞÜKRE'den sağlandığı, sanıklar arasında dayanışma ve suç işleme hususunda birliktelik,devamlılık, uygun araç ve gereç, hiyerarşik bir yapılanma bulunduğu,sanık Alparslan ARSLAN'm lider vasfında olduğu,samk Osman YILDIRIM'm da Alparslan ARSLAN'dan sonra geldiği, bütün bu anlatılanların ortada silahlı bir örgütün bulunduğunu gösterdiği,
Bu şekilde oluştuğu kabul edilen silahlı örgütün, amacına uygun olarak baskı, şiddet ve tehdit metotlannı kullanıp, toplumda değişik şekillerde kullanılan türban örtüsü ile ilgili karikatür yayınlayan bir basın kuruluşuna ve türbanla ilgili Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve kanunlanna göre karar veren yargı mensuplanna karşı silahlı ve bombalı eylemler yaptığı, bu eylemlerin kişisel bir husumetten kaynaklanmadığı, sanıklann türban örtüsünü kendi bildikleri ve istedikleri şekilde yorumlamayan ve karara bağlamayan kurum ve kişilere yönelik cebir ve şiddet yöntemlerine başvurarak cezalandırma amacı taşıdığı, bu amaç doğrultusunda yapılan Danıştay'a saldın eyleminin ise mevcut anayasal sisteme yönelik bir tehlike yarattığı ve Türkiye Cumhuriyeti anayasasında yazılı ve bu anayasanın öngördüğü düzeni cebir ve şiddet kullanarak kaldırmaya ve bu düzenin yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek şeklinde olduğu,
Bu değerlendirmelere göre önce CumhuriyetJp^efeŞ&e^şanıklar Alparslan ARSLAN, Osman YILDIRIM, Erhan TİMUROĞLU, İsmailAc&R ve Teİm IRŞİ'nin fikir ve eylem
:f! "
birliği içersinde 3 kez el bombası attıkları, bu el bombalarını sanık Alparslan ARSLAN'a sanık Süleyman ESEN'in hangi amaçla ve nerede kullanılacağını bilerek temin ettiği, 4 gün sonra bu kez de sanık Alparslan ARSLAN'ın sanık Aykut Metin ŞÜKRE marifetiyle satın aldığı 2 adet Glock marka tabanca ve daha önceden bulundurduğu ruhsatsız Browning marka tabancayı da aracına alarak eylemden haberleri olan sanıklar Osman YILDIRIM, Erhan TİMUROĞULUJsmail SAĞIR olduğu halde Ankara'ya geldikleri ve Danıştay 2. Daire Başkan ve üyelerine yönelik silahlı saldırıda bulunduklan,bu saldın sonucu Danıştay 2. Daire üyesi bir hakimin öldürüldüğü, 3 Danıştay üyesi ile bir Tetkik Hakiminin de yaralandığı,
Gerek Cumhuriyet Gazetesine gerekse Danıştay'a yapılan türban örtüsüyle ilgili her iki eylemin, özellikle Danıştay'a yapılan saldırının çok ses getirerek toplumda büyük infial uyandırdığı, halk üzerinde büyük bir korku ve paniğe yol açtığı,
Sanıklardan Aykut Metin ŞÜKRE'nin sanık Alparslan ARSLAN'a Glock marka tabancalar temin ettiği halde Alparslan ARSLAN'ın bunları Danıştay saldırısında kullanıp kullanmayacağı hususunu bildiğinin şüpheli kaldığı, sanık Ayhan PARLAK'm sanık Alparslan ARSLAN'ı tanımakla birlikte Danıştay yada Cumhuriyet Gazetesine yapılacak saldırıdan haberdar olduğu ya da bu eylemlere yardım ettiği yolunda bilgisinin tespit edilemediği, sanık Salih KURTER'in de sanıklar Alparslan ARSLAN ve Süleyman ESEN'i önceden tanıdığı, evindeki dini sohbetlere bu iki sanığın da katıldığı anlaşılmakla birlikte Cumhuriyet gazetesi ve Danıştay'a yapılan saldırılarla ilgili katkısın olmadığı,
Yargılama aşamasında İstanbul CMK.250.Maddesi ile Yetkili C.başsavcılığmca 2007/1536 sayısı ile yürütülen soruşturma ile ilgili olarak sanıklar ile ilgili suçlamalara ilişkin iddianame ve bir kısım evrak suretlerinin istenildiği, Mahkeme tarafından da ilgili savcılıktan adı geçen soruşturma ile ilgili bilgi istenildiği, yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucu sanıklar ve sanıklara isnat edilen eylemler ile yürütülen soruşturma arasında suç vasfını, sanıkların hukuki durumunu ve sübutu etkileyecek şekilde bir bağlantı tespit edilemediği, dolayısı ile hazırlık soruşturması sonucunun beklenilmesine gerek duyulmadığı, tüm deliller toplanıldığından bir kısım sanık ve sanık müdafılerince de talep edilen tevsii tahkikat taleplerinin reddedildiği gerekçesi ile;
Alparslan ARSLAN'ın TCK 309/1 uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis, TCK 82/a,g uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis, TCK 82/a,g,35 uyarınca 15 yıl hapis ( 4 kez) , TCK 174/1,2 uyarınca 4 yıl 9 ay hapis, TCK 170/l,c uyarınca 1 yıl hapis, TCK 151/1 uyarınca 1 yıl hapis, 6136 sayılı kanunun 13/1 uyarınca 2 yıl hapis ve 450 YTL adli para cezası,
Süleyman ESEN'in TCK 314/2,62 3713 S.K. 5 uyarınca 6 yıl 3 ay hapis, TCK 174/1, 2,62 uyarınca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis,
Osman YILDIRIM'm TCK 309/1,62 uyarınca müebbet hapis, TCK 174/1,2,62 uyarınca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis, TCK 170/l,c,62 uyarınca 10 ay hapis, TCK 82/a-g,39,62 uyarınca 14 yıl 2 ay hapis, TCK 82/a,g,35,39,62 uyarınca 6 yıl 3 ay hapis ( 4 kez) , TCK 151/1,62 uyarınca 10 ay hapis,
Erhan TİMUROĞLU'nun TCK 309/1,62 uyarınca müebbet hapis, TCK 174/1,2,62 uyarınca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis, TCK 170/l-c,62 uyarınca 10 ay hapis, TCK 82/a,g,39,62 uyarınca 14 yıl 2 ay hapis, TCK 82/a,g,35,39,62 uyarınca 6 yıl 3 ay hapis (4 kez)
İsmail SAĞIR'ımTCK 309/1,62 uyarınca müebbet hapis, TCK 174/1,2,62 uyarınca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis, TCK 170/l-c,62 uyarınca 10 ay hapis, TCK 82/a,g,39,62 uyarınca 14 yıl 2 ay hapis, TCK 82/a,g,35,39,62 uyarınca 6 yıl 3 ay hapis (4 kez)
Tekin İRŞİ'nin TCK 314/2,62, 3713 S.K. 5 uyarınca 6 yıl 3 ay hapis, TCK 174/1,2,62uyarınca 3 yıl 11 ay 15 gün hapis, .-a^"-^.
Cezalan ile cezalandmlmalanna, .^l ° *%,
Aykut Metin ŞÜKRE,Ayhan PARLAK ve Salih KURTER'in ise beraatlerine karar verilmiştir.
Re'sen de temyize tabi olan bu karar henüz Yargıtay denetiminden geçmediğinden kesinleşmemiştir.
CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞIMIZIN SORUŞTURMASI
KAPSAMINDA SÖZÜ EDİLEN EYLEMLER İLE İLGİLİ ELDE EDİLEN DELİLLERİN VE TESPİT EDİLEN BAĞLANTILARIN ÖZETİ
Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldırıları eylemlerine ilişkin dava dosyasının bir örneği Mahkemesinden temin edilip soruşturma evrakına eklenildiğinden, bu davaya ilişkin Ankara C.başsavcılığının (CMK.250.Maddesiyle Yetkili Bölümü) soruşturma ve Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK.250.Maddesiyle Görevli) kovuşturma işlemleri burada tekrar edilmeyecek, bu dosyaya atıf yapılmakla ve gerektiğinde açıklamalar için gerekli olan ilgili bölümleri buradan alınıp özetlenmekle yetinilecektir.
CUMHURİYET GAZETESİ VE DANIŞTAY SALDIRILARI FAİLLERİNİN İFADE ÖZETLERİ;
Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldırıları eylemlerinin failleri olarak yargılanıp hüküm giyen, ancak cezaları henüz kesinleşmeyen Alparslan ARSLAN, Osman YILDIRIM, Erhan TİMUROĞLU, İsmail SAĞIR, Tekin İRSİ ve Süleyman ESEN C.başsavcılımızca Ergenekon Terör Örgütü hakkında yürütülen soruşturma kapsamında bilgilerine başvurulmak amacı ile hükmen tutuklu bulundukları Ankara 2 Nolu F Tipi Cezaevinde tanık sıfatı ile dinlenilmişlerdir.
Alparslan ARSLAN 13/03/2008 tarihli ifadesinde özetle;
1998 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduğunu, aynı yıl içerisinde yakınlarını ziyaret amacı ile karayolu ile Avusturya'ya gittiğini, bir aya yakın burada kaldıktan sonra ailesi ile birlikte hava yolu ile Türkiye'ye döndüğünü, Avukatlık stajını 1999 yılında Avukat Hakkı KURTULUŞ ve Ali ŞENOĞLU'nun yanında İstanbul Şişli ilçesindeki bürolarında tamamladığını, askerliğini kısa dönem olarak Ankara Etimesgut'ta yaptığını, 2000 yılında Burhan GÜR isimli üniversiteden arkadaşıyla Kadıköy'de avukatlık bürosu açtıklarını, 6 yıl serbest avukatlık yaptığını,
Muhafazakar bir insan olarak milli ve manevi değerlere bağlı, arkadaşlarının da genelde ülkücü ve müslüman olarak bilinen camiadan olduğunu,
Kendisini basından tanıdığını söyleyen Avukat Abdurrahman SARIOGLU'nun yardım amaçlı olarak cezaevinde kendisine para yatırdığını,
Veli KÜÇÜK'ü basından tanıdığını,
Muzaffer TEKİN'i emin olmamakla birlikte Ayhan PARLAK aracılığı ile tanıdığım,Muzaffer TEKİN'in ofisine 4-5 defa gittiğini, buraya genelde emekli askerler ve arkadaşlarının geldiğini, Muzaffer TEKİN ile aralarında iş ilişkisi olmadığını,
Mehmet Fikri KARADAĞ'I birkaç sefer Muzaffer TEKİN'in ofisinde gördüğünü, Kemal KERİNÇSİZ'i basından tanıdığını, bu kişinin başkanı olduğu Büyük Hukukçular Birliğinin üyesi olmadığını, Teoman EKŞİOĞLU'nun İstanbul'daki ev arkadaşı olduğunu,Süleyman ESEN'i üniversiteden 1994 yılından itibaren tanıdığını, üniversiteden sonra da zaman zaman görüştüklerini, Salih KURTER'i Süleyman ESEN aracılığı ile tanıdığını, alim bir zat olarak bildiğini,sevdiği ve hürrrj.et-^ttiği.bir insan olduğunu, bu konu ile ilgili başka bir şey söylemek istemediğin^-M^hmet1 ZeKferiya ÖZTÜRK'ü basından
401
tanıdığını, Taner ÜNAL'ı tanımadığını, Hüseyin GÖRÜM'ü tanıdığını, ülkücülük davasından dolayı cezaevinde yattığını bildiğini,
Babası İdris ARSLAN'm, Danıştay Saldınsmdan soma vermiş olduğu ilk ifadesinde belirttiği gibi, kendisinin Veli KÜÇÜK'le tanışmadığını,
Teoman EKŞİOĞLU'nun ifadesinin aksine Muzaffer TEKİN ve Veli KÜÇÜK'le gezmediğini, bu kişinin babası İdris ARSLAN'a da kendisinin adı geçen kişiler ile ilişkisi konusunda bir beyanda bulunup bulunmadığını bilmediğini,
Osman YILDIRIM'm ifadesinin aksine, Cumhuriyet Gazetesi Saldırılarından dolayı 500.000 Dolar para almacağıyla ilgili bir şey söylemediğini, yine bu kişinin ifadesinin aksine, bazı icralık işlerin tahsilatına birlikte gitmediklerini,
Veli KÜÇÜK'ün basında yer alan "Ben Muzaffer TEKİN'in adını Süleyman olarak biliyordum" şeklindeki açıklamasından haberdar olmadığını, bu açıklamanın kendisine bir mesaj olarak gönderildiği, kendisinin de bu açıklamadan sonra Süleyman ESEN'in adını verdiği değerlendirmesinin doğru olmadığını,
Basında da yer alan Veli KÜÇÜK ile kendisi olduğu iddia edilen bir şahsın aynı karedeki fotoğrafını gördüğünü, Havaalanında çekilmiş bu fotoğraftaki kişinin hafif derecede kendisine benzeyen başka bir şahıs olduğunu,
Ankara'da Tarkan isimli bir arkadaşının bulunduğunu,
Danıştay Saldırısı ve Cumhuriyet Gazetisine bomba atılması olayları hakkında açıklamada bulunmak istemediğini,
Osman YILDIRIM 12/03/2008 tarihli ifadesinde özetle;
Veli KÜÇÜK'ü 1993 yılından itibaren tanıdığını, kendisini İbrahim GENÇ'in Sirkeci ve Mecidiyeköy semtindeki yazıhanelerine gidip gelirken gördüğünü,
Veli KÜÇÜK ile Alparslan ARSLAN'ın Üsküdar ilçesinde bulunan Katibim Restoran'm yanındaki çay bahçesinde buluştuklarını bildiğini, zaman zaman kendisinin de yanlarında bulunduğunu,
Alparslan ARSLAN'm 2003 veya 2004 yılında kendisinin bilmediği bir ülkeye gitmek için yurt dışına çıktığını bildiğini,
2002 yılı Aralık ayının başında İbrahim GENÇ'in Osmanbey semtinde bulunan Sadıklar Pasajmdaki veya Piç lakaplı Hüseyin isimli şahıstan kiralamış olduğu aynı cadde üzerindeki yazıhanelerinden birinde Veli KÜÇÜK, İbrahim GENÇ, Esen TÜRKYILMAZ, Muzaffer TEKİN ve Osman GÜRBÜZ'ün olduğu toplantıda Osman GÜRBÜZ'ün kendisine Necip HABLEMİTOĞLU' nu öldürüp öldüremeyeceğini sorduğunu ve orada bulunanların bunun karşılığı olarak kendisine bir milyon dolar teklif ettiklerini, Necip HABLEMİTOĞLU'nu tanımadığını,kim olduğunu sorması üzerine kendisine şahsın yazar olduğu ve öldürülmesi gerektiğininin söylendiğini, kendisinin bu teklifi kabul etmediğini, bunun üzerine Veli KÜÇÜK'ün Osman GÜRBÜZ'e dönerek "Osman bu iş gene sana düştü." dediğini, daha sonraki dönemde kendisinin basından Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürüldüğünü duyduğunu, bu olaydan yaklaşık 6 veya 7 ay sonra Osman GÜRBÜZ'ün kendisine "HABLEMİTOGLU'nun parasını masalarda bitirdik." dediğini, bu esnada yanlarında Bahçelievler'de gayri meşru işlerle uğraşan bir Esen TURKYILMAZ'm da olduğunu,bu konuşmadan sonra Osman GÜRBÜZ'ün HABLEMİTOGLU'nun öldürülmesi olayına karıştığını ve aldığı parayı da kumarda bitirdiğini anladığım,
29.04.2006 tarihinden sonra Ümraniye semtinde Alparslan ARSLAN ile buluştuğunu, Alparslan ARSLAN'm kendisine "Harekete geçeceğiz. Yarın buluşalım. Ataşehir'de Migros'un tam önüne gel. Bir arkadaş gelip seni alacak" dediğini, bunun üzerine bir gün sonra akşam vakti Ataşehir semtindeki Migros'un önüne gittiğini, kendisini buradan Alparslan ARSLAN'm arabasıyla ismini bilmediği tp.*şafasm^ aldığını, Ataşehir semtindeki Migros'a yaklaşık 500 metre mesafede dubleks vüîİÎaMan3oluşta bir site içersindeki villaya
gittiklerini, Alparslan ARSLAN'm bekar arkadaşlarının kaldığı bu evde Muzaffer TEKİN, Alparslan ASLAN, Oktay YILDIRIM ile birlikte kendisinin tanımadığı 10-15 şahsın daha olduğunu, Muzaffer TEKİN'in burada 3 adet el bombasını yanında koruması gibi duran bir kişiye yan odadan getirterek kendisine "Bunlar Cumhuriyet Gazetesine atılacak. Rahat ol kimse ölmeyecek. O şekilde olsun. İş bitince sana beşyüz bin dolar para vereceğiz. Senin, attırdığın kişilere vereceğin paraya karışmayız." dediğini, kendisinin 2 iki adet el bombasını alıp cebine koyduğunu, bir 1 tanesini de Alparslan ARSLAN'm alıp çantasına koyduğunu,
Daha sonraki tarihlerde, ilk bombanın olaydan bir gün önce bir arkadaşının arabasıyla götürüp yerini gösterdiği Tekin İRSİ tarafından pimi çekilmeksizin atıldığını, Tekin İRSİ ye harçlık olarak kendisinin 50 YTL verdiğini, Tekin İRŞİ'ye el bombasını gece atmasını ve Alparslan ARSLAN istediği için de demir parmaklıklara türban asmasını söylediğini, ikinci bombayı Tekin İRŞİ'nin yer göstermesi ile İsmail SAĞIR'm attığını, İsmail SAGIR'm el bombasını pimini çekerek attığını, ancak bombanın patlamadığını, bu olaydan sonra COCO Bar'da buluştuklarını, üçüncü bombanın atılmasından önce Alparslan ARSLAN ile Üsküdar'da görüştüğünü, yapmaması için ısrar ettiğini, ancak kendisini dinlemediğini, Alparslan ARSLAN'm İsmail SAĞIR, Erhan TİMUROĞLU ve Tekin İRSİ ile birlikte gündüz vakti giderek kendisindeki bir adet el bombasını Cumhuriyet Gazetesinin bahçesine attığını,
Kendisinin Danıştay saldırısına katılmadığını, bu konu hakkında bilgisi de olmadığını, sadece Alparslan ARSLAN'm olay hakkında üstü kapalı olarak bir şeyler anlattığını, kendisine Cumhuriyet Gazetesi saldırıları karşılığı vaat edilen beş yüz bin dolar paranın Ankara'da verileceğini düşündüğünden Ankara'ya geldiğini, ancak vaat edilen parayı da alamadığını,
Alparslan ARSLAN'm kimyasal bir madde almış olabileceğini düşündüğünü, çünkü Cumhuriyet Gazetesine ilk el bombasının atıldığı 04/05/2006 tarihinden 16/05/2006 tarihi gecesine kadar hiçbir şey yiyip içmediğini bildiğini,
Cumhuriyet Gazetesi saldırılarında, anlaştıkları şekilde kimse zarar görmediğinden az bir ceza alacağını bildiğini, Muzaffer TEKİN tarafından kendisine Cumhuriyet Gazetesine el bombalan atılması karşılığında 500.000 Dolar verileceği vaat edildiği için duruşmalarda el bombalannm Muzaffer TEKİN'in, Oktay YILDIRIM'm da bulunduğu ortamda Ataşehir semtinde kendilerine verdiğini söylemediğini,
Kendisinin, katılmadığı Danıştay saldmsı olayı ile ilgili olarak haksız yere ceza aldığını, son duruşmada Avukat Mehmet ENER'in kendisi ile ilgili tevsii tahkikat talebinde bulunduğunu,tevsii tahkikat talebinin reddine karar verilmesi, kendisine de soru sorulmaması nedeni ile gerçekleri anlatamadığını, adaletin yerini bulması için şimdi gerçekleri anlattığını beyan etmiştir.
Diğer kişilerin ifadelerinin alınması işlemleri devam etmekte iken Osman YILDIRIM'm Cezaevi idaresine ibrahim GENÇ isimli şahsa gönderilmek için verdiği mektuptan haber alınması ve içeriğinin incelenmesi üzerine, bu konuda tekrar ifadesinin alınması ihtiyacı duyulmuştur.
Osman YILDIRIM 13/03/2008 tarihli ek ifadesinde özetle;
Mektubu İbrahim GENÇ'e mesaj vermek ve kendisine kurulan komplonun neresinde olduğunu anlamak için yazdığını,
İbrahim GENÇ'i 1993 yılından beri tanıdığını, o dönemlerde tefecilik yaptığını, tefecilik işinde Azeri uyruklu Ziya AYÇAN ile ortak olduğunu, İbrahim GENÇ'in tefecilikten kaynaklanan alacaklannı etrafındaki kişilere tahsil ettirdiğini, İbrahim GENÇ'in o dönem yanında Abdullah SÜLÜK, Sedat PEKER, Erdal KARA, Kenyalı Soner, Abdullah ÇATLI, Aykut SEZER,Osman GÜRBÜZ,Esen TÜRKYILM^^Jpm^Süleyman, Serhat,Bahri isimli şahıslar,bir çok itirafçı ve hatırlayamadığı mevsimlerin ol(£U^tau,İbrahim GENÇ ve
Ziya AYÇAN'in bu kişilere çok sayıda çek senet tahsilatı yaptırdığını, bu tahsilatlar sırasında çok sayıda insanın silahla yaralandığını ve öldürüldüğünü,
Yine o yıllarda İbrahim GENÇ ve Ziya AYÇAN'in ortak oldukları Mecidiyeköy'deki Genç Factoring şirketine gidip geldiğinde, Veli KÜÇÜK'ü ve Muzaffer TEKİN'i de şirkette gördüğünü, bu şahısların şirkete zaman zaman gidip geldiklerini, İbrahim GENÇ ve Ziya AYCAN'la sıkı dostlukları olduğunu,
İbrahim GENÇ'in bazı tahsilatlarını kendisine yaptırdığını, 1996 yılında Antalya ilinde yaşayan, eski karateci Musa ERGUNTAY veya ERTUGAY'ı öldürmesini istediğini, olayı gerçekleştirmek için şahsı ararken Ortaköy'de arkadaşı Reşit MURATOGLU'nun galerisinde bulduğunu, Musa'nın yanında Oral ÇELİK'in olduğunu, arkadaşının işyeri olduğu için eylemi yapmadığını, daha sonra Musa'nın İbrahim GENÇ'ten af dilemesi üzerine İbrahim GENÇ'in isteğiyle eylemi gerçekleştirmediğini,
2004 yılında kredi ile almış olduğu Opel marka aracım İbrahim GENÇ'e kiraya verdiğini, ancak İbrahim GENÇ'in aracın taksitlerini ödememesi yüzünden aralarında husumet başladığını, Esen TÜRKYILMAZ isimli şahsın kendilerini barıştırmaya çalıştığım, İbrahim GENÇ'in Esen TÜRKYILMAZ'a "Osman geçmişte beni çözememiş. Onu öldürtmeyeceğim. Onu müebbetin altına sokacam. Yaşayarak benim kim olduğumu çözecek ve görecek." dediğini Esen'den duyduğunu, bu sözlerine aldmş etmediğini ancak Danıştay olayından dolayı müebbet hapis cezası aldığını,
Danıştay saldırısının Ergenekon yapılanması tarafından gerçekleştirildiğini, ayrıca Danıştay olayından bir süre önce yanma Jitemci İsmail isminde bir yüzbaşı geldiğini, bu yüzbaşının kendisine dokunulmazlık verileceğini, karşılığında da hizmet etmesini istediğini, bu teklifi kabul etmediğini, bu olayın hemen sonrasında Alparslan ARSLAN'm kendisinin işyerine gelip gitmeye başladığını, Alparslan ARSLAN'm bir şekilde yanma gönderilip, onunla Ankara'ya gitmesinin sağlandığını ve böyle bir komploya kurban gittiğini düşündüğünü,
Tutuklandıktan sonraki süreçte İbrahim GENÇ'in sözlerinden Danıştay olayına dahil edilmesinde Ergenekon yapılanması içersinde olduğunu bildiği İbrahim GENÇ'in rolü olacağını düşündüğünü, bu nedenle bu mektubu kendisine göndererek bir mesaj vermek istediğini,
İbrahim GENÇ'in yanında bulunduğu dönemlerde sohbet ortamlarında İbrahim GENÇ'in isimlendirdiği bir takım şahısları, mektuba çizdiği şekil üzerine kendisinin geliştirdiği şifreli yazılar ile yazdığını, bunların Ergenekon yapılanmasının eylem yapmayı planladıklan şahıslar olduğunu, bu şeklin üzerindeki sakallı ve şapkalı insan şeklinin ise onların kullandığı tetikçiyi temsil ettiğini, bu insan resminin sağ tarafındaki arapça yazıda "Ya Allah", sol tarafında da "Allah'u Ekber" yazdığını, bu cümlelerin de tetikçilere kullandırdıkları sloganlar olduğunu, kelepçe resmiyle de tetikçinin yakalanacağını anlattığını, bu isimlerden herhangi birisine düzenlenecek olan eylem veya suikastın islami kesim üzerinde kalacağını ve yönetimde bulunan hükümetin uzaklaştınlması için kullanılacak bir malzeme olacağını, bütün bunlan çözdüğünü bilmelerini istediği için bu şekilde mektup gönderdiğini beyan etmiştir.
Osman YILDIRIM söz konusu mektubun C.başsavcılığma iletilmesi üzerine 01/04/2008 tarihinde Ankara C. Başsavcılığında alınan ifadesinde özetle;
Mektubu ve karikatürleri kendisinin kasıtlı olarak cezaevi idaresine verdiğini, çünkü cezaevi idaresinin şifreli resim ve karikatürleri görünce savcıya ulaştıracağını bildiğini, savcıya kendisinin adil yargılanmadığını, Ankara'daki mahkemelerin ve savcılann adil olmadığını anlatacağını, Mahkemenin kendisinin suç ortaklannı koruyup kendisinden hesap sorma yoluna gittiğini, rejim karşıtı olmadığını, mahk,ejî»n»s^endisini rejim karşıtı gösterip
fi., *
ceza verdiğini, asıl suç ortaklarına ceza vermediğini, bu sebeple mahkemenin adil olduğuna inanmadığım,
İstanbul'da Cumhuriyet Gazetesine yapılan iki saldın eylemini kendisinin yaptırdığını ve azmettirdiğini, fakat katılmadığı Danıştay saldırısından Mahkemenin kendisine ceza verdiğini, aynca Cumhuriyet Gazetesine yapılan üçüncü saldmya da katılmadığı halde Mahkemenin ceza verdiğini,
Kendisinin mafya, çete işleri ile uğraştığını, devletin rejimi ile bir sorunu olmadığını, Veli KÜÇÜK'ten aldığı iş gereği çıkar amaçlı olarak Cumhuriyet Gazetesine iki defa saldın eylemini yaptırdığını, Veli KÜÇÜK'le eylemler öncesi yapmış olduğu görüşmede kendisinden iki adet el bombası aldığını, Alparslan ARSLAN'm da orada olduğunu, ona da bir tane el bombası verdiğini, daha sonra ne konuştuklanm kendisinin bilmediğini,
Söz konusu mektubu İbrahim GENÇ isimli işadamına gönderdiğini, mektuptaki karikatür ve şifreli yazılardaki kişilerin Susurluk'un uzantısı olan Ergenekon'un hedefindeki kişiler olduğunu, kendisinin bu kişilere karşı bir eylemi olacak olsa cezaevi idaresine bunu açıkça vermeyip gizli olarak göndereceğini, amacının bu karikatür ve resimlerde anlattığı kişilerin Ergenekon örgütü tarafından öldürüleceğini savcıya anlatmak olduğunu,
Mektupta yazdığı Süleyman DEMİREL, Deniz BAYKAL, Erdoğan TEZİÇ, Bülent ECZACIBAŞI, Vural SAVAŞ, Şener ERUYGUR, Kemal ANADOL, Kemal GÜRÜZ, Bekir COŞKUN, Emin ÇÖLAŞAN, Tuncay ÖZKAN, Sabih KANADOĞLU, A. Necdet SEZER, Cumhuriyet Gazetesi (yeni), Türkan SAYLAN, Mustafa SÜZER, ABD Elçiliği, Gülay TUĞCU, Orhan PAMUK, Ruhat MENGİ, Lajendik, Wilson ve Patrikhanelere Ergenekon örgütü tarafından saldınlacağım bildiğini, iki üç gün önce televizyondan Cumhuriyet Gazetesine yeni bir molotoflu saldın yapıldığını öğrendiğini, bunun da söylediklerinin doğru olduğunu gösterdiğini, kendisinin mektubu bu olaydan önce cezaevi idaresine verdiğini, bunlar için gerekli önlemlerin alınmasını istediğini, asıl amacının bu mektubu yazıp savcının kendisini çağırmasını ve ifadesini almasını istemesi olduğunu, bu kişilere karşı eylem yapılması talimatı vermek olmadığını, bunlan açık olarak yazsa cezaevi idaresinin kabul etmeyeceğini, bu eylemleri bizzat yapacağını bildirmesi üzerine ifadesinin alınacağını bildiğini ve inandığını, bu sebeple karikatürleri talimat şeklinde şifreli olarak yaptığını, mektuptaki 9 hayvan resmi, isimler ve elinde satirli bir insanın hemen dikkat çekeceğini bildiğini,
Kendisine komplo kuran İbrahim GENÇ'in Ergekon'la bağlantılı olduğunu, bu mektubuyla birlikte İbrahim GENÇ'in kendisine yapılan yanlışı anlamasını istediğini, bu amaçla mektubun gideceği adres olarak onu yazdığını beyan etmiştir.
Osman YILDIRIM 17/04/2008 tarihinde Ankara C. başsavcılığında alman ifadesinde özetle.
Kendisinin Danıştay Saldmsmm Ergenekon soruşturması ile doğrudan bağlantılı olduğun bildiğini, bunun açığa çıkmasını istediğini, bu bağlamda 29.08.2006 tarihinde Ankara Cumhuriyet Savcılığına bir dilekçe ile başvurarak Danıştay Saldınsmm Ergenekon örgütü üyeleri tarafından gerçekleştirilen hükümete yönelik planlı bir saldın olduğunu ve bu olaylann Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN,Yusuf Ziya ARPACIK ile diğer kişiler tarafından organize edildiğini anlattığını,
Kendisinin de bu organizasyonla ilişkisi olmasına rağmen muhataplan tarafından söyledikleri önemsenmediği için kendi ilişkilerini gizleyerek bildiği bütün gerçekleri anlattığını, bir istihbarat görevlisi gibi bilgi vermeye çalıştığını, devamında İstanbul Cumhuriyet Savcısına tüm bildiklerini anlattığını, Danıştay Saldınsma ilişkin yargılama devam ederken Ankara Savcılığına da dilekçe gönderdiğini, Ergenekon soruşturması ve Ulusal Güç Birliği Hareketi isimli Semih Tufan^Üfc4LTAY önderliğindeki oluşum
hakkında bildiklerini Ankara Cumhuriyet Savcılığına ve 11. Ağır Ceza Mahkemesine bildirdiğini,
Bombaların kendisine teslim edildiği ve bir öncesinde yapılan Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması teklifinde bulunulduğu toplantıya Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Mehmet Fikri KARADAĞ, Kuddusi OKKIR ve Oktay YILDIRIM'm katıldığını, Veli KÜÇÜK'ün bombaların teslim edildiği toplantıda olmadığını, ancak kendisine 500.000 dolar karşılığı Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması eylemini teklif ettiğini, kendisinin zaten Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN ve Oktay YILDIRIM ile zaten geçmişe dayanan tanışıklığının olduğunu beyan etmiştir.
Erhan TİMUROĞLU 13/03/2008 tarihli ifadesinde özetle;
Daha önceki bir tarihte Alparslan ARSLAN ve Osman YILDIRIM ile Üsküdar'da bir kooperatife gittiklerini, kendisinin üzerinde silah bulunduğunu, yaşlı bir kadının bu kooperatiften alacağı olan dairenin verilmesi için devreye girdiklerini,
Cumhuriyet gazetesi eyleminden sonra Alparslan ARSLAN'm kendisine İsmail SAGIR'a verilmek üzere 200 YTL para verdiğini, Danıştay eylemine geldikleri gün Alparslan ARSLAN'm normal davranışlarının dışında davranışlar sergilediğini, bir şey yiyip içmediğini, yargılanma sürecinde Alparslan ARSLAN'm biz yakında çıkacağız, fazla kalmayacağız, hepimiz çıkacağız dediğini duyduğunu, ancak nasıl çıkacaklarını söylemediğini,yine duruşma sırasında Alparslan ARSLAN'm Osman YILDIRIM'm kendisine bir tane kalaşnikof marka silah getirdiğini söylediğini, ancak bu silah hakkında ayrıntılı bilgi vermediğini,
Alparslan ARSLAN'm babası İdris ARSLAN tarafından kendisine cezaevinde bir defa 200 YTL, bir defa da 100 YTL para yatırıldığını, neden kendisine para yatırdığını ise bilmediğini beyan etmiştir.
İsmail SAĞIR 13/03/2008 tarihli ifadesinde özetle;
Osman YILDIRIM ile Erhan TİMUROĞLU vasıtasıyla tanıştığını, Osman YILDIRIM ve Alparslan ARSLANIN teklif ve yönlendirmeleri ile Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması ve Danıştay'a yapılan silahlı saldırı eylemlerine katıldığını,
Bu eylemlere Alparslan ARSLAN'm vaddettiği 30.000 dolar için girdiğini, amacının para olduğunu, Alparslan ARSLAN'm bu eylemlerden sonra kendisinin çok önemli yerlere geleceğini, kendisi ile birlikte önemli yerlerde bulunacaklarını söyleyerek kendilerini motive ettiğini,
Bu eylemlere karar verdikten sonra Alparslan ARSLAN'm tavır ve davranışlarında değişiklik fark ettiğini, hiçbir şey yiyip içmediğini ve çok fazla konuştuğunu, davranışlarının normal bir insanın davranışlarından farklı olduğunu, bu durumu Osman YILDIRIM'm da fark ederek, bu adama ne oldu, tavırları falan çok değişti, ben bu durumu anlayamadım dediğini,
Zaman zaman Alparslan ARSLAN'a telefon geldiğini veya kendisinin birilerini aradığını, her iki durumda da kendilerinin yanında konuşmamaya özen göstererek yalnız konuşmaya çalıştığını, kendisinin kimlerle ve ne konuştuğu hakkında bilgiye sahip olmadığını,
Yargılama sürecinde mahkeme nezarethanelerinde bulundukları zamanlarda Alparslan ARSLAN'm Süleyman ESEN'e "Senin hakkında yalan söylediğim için pişmanım, o gün neden böyle bir şey söylediğimi bilmiyorum, keşke senin için böyle bir şey söylemeseydim, hakkını helal et" dediğini ve "Yargılamanın önemli olmadığını, zaten kısa zamanda çıkacaklarım" söylediğini, ancak neye dayanarak böyle bir şey söylediğini bilmediğini,
Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların kim^tffSfi'fSiâjjJemin edildiğini bilmediğini, attığı bombayı Alparslan ARSLAN'm verdiğini vetonun talimatma bombayı attığını,
Alparslan ARSLAN'm babası İdris ARSLAN tarafından cezaevinde iken kendi adına 100 ve 200 YTL olmak üzere tahminen toplamda 300 YTL para yatırıldığım, kendisi ile birlikte bu davadan yatan kişilere de aynı şekilde para yatırdığını arkadaşlarının söylediğini,
Kendisinin Alparslan ARSLAN'm para vaadine, eylemler sonucu kendisine hiçbir şey olmayacağına ve iyi yerlere geleceğine dair sözlerine kandığı için bu olayların içerisinde yer aldığını beyan etmiştir.
Tekin IRŞİ 13/03/2008 tarihli ifadesinde özetle ;
Etiler'deki Coco ve Bostancı'daki Hovarda adlı barlarda güvenlik elemanı olarak çalıştığını, Coco Barın sahibinin Amerikalı olduğunu, ancak Nazan isimli bir bayanın işlettiğini, Hovarda barın ise Ergül ÇAKIRCA'ya ait olduğunu,
Osman YILDIRIM ile 2004 yılı sonlarına doğru tanıştığını, Osman YILDIRIM'in Sultanbeyli'de bulunan işletmeciliğini kendisinin yaptığı kahveye kumar oynamak için gittiğini, birlikte kumar oynadıklarını, Erhan TİMUROGLU ile de beş yıldır aynı apartmanda oturduklarını,
Osman YILDIRIM'm kendisine eskiden tahsilat işi yaptığını anlattığını, bu tahsilat işlerinden dolayı Osman YILDIRIM'm cezaevine girip çıktığını bildiğini,
Cumhuriyet gazetesine ilk bombanın atıldığı gün Erhan TİMUROGLU ile birlikte Coco Star isimli barda oturduklarını, buraya daha sonra Osman YILDIRIM'm da geldiğini, Osman YILDIRIM'm beyaz bir beze sanlı el bombasını çıkartıp ortaya koyduğunu ve bu bomba Cumhuriyet Gazetesine atılacak dediğini, nedenini sorduğunda ise Cumhuriyet gazetesi köşe yazarlarının domuzun başına türban çizilen karikatür yaparak inançlı insanları domuza benzettiklerini, bunlara bir mesaj göndermek gerektiğini, mesajı aldıktan sonra bir daha böyle bir şey yapamayacaklarını, eylemin mükafatı olacağını ve karşılığını alacaklarını söylediğini, kendisinin bu eylemi yapabileceğini söyleyerek mükafatının ne olduğunu sorduğunu, Osman YILDIRIM'm da herkesin 30.000 dolar alacağını söylediğini, bunun üzerine kendisinin işi kabul ettiğini, bu görüşmeleri yaparken yanlarında Erhan TİMUROĞLU'nun da olduğunu, ancak herhangi bir şey söylemediğini, Osman YILDIRIM'm ecza poşetinin içerisindeki beyaz beze sanlı bombayı çıkararak nasıl atılacağını kendisine gösterdiğini, daha sonra bir ticari taksiye bindiklerini ve bombayı atacaklan yerin adresini bulmak için keşfe gittiklerini, adresin Osman YILDIRIM'm elinde not kağıdına yazılı olduğunu, bardan çıkmadan önce bombayı kendi üzerine aldığını, taksiden indikten sonra Osman'ın kendisine sen bombayı at, bara git, orada bulaşalım dediğini, gazetenin önüne bombayı atmak düşüncesiyle tekrar geldiğini, fakat öğle vakti olduğu için gazetenin bulunduğu caddenin çok kalabalık olması nedeniyle bombayı atmaktan vazgeçtiğini ve atamadığını, yakınlarda bir yerde bir kafeye gittiğini ve kulübeden Osman'ın 533 Te başlayan ve 0880 ile biten numarasını aradığını, Osman'a caddenin çok kalabalık olduğunu, aşın insan olduğunu ve atamayacağını, insanlara çok zarar vereceğini söylediğini, Osman'ın da kendisine atarsın, o kadar önemli değil şeklinde tekrar atmasını istediğini, atmayacağını ısrarla belirtmesi üzerine kendisine Coco Star Bara gitmesini söylediğini, bara gittiğinde Erhan'ın barda olduğunu, bara gittikten yaklaşık 45 dakika sonra Osman'ın bara geldiğini, bu arada saatin 13 sıralan olduğunu, Osman'a barda da aynı şeyleri etrafın çok kalabalık olduğunu, insanlann zarar görebileceğini ama akşam sakin bir zamanda atabileceğini söylediğini, Osman'ın da bu teklifini kabul ettiğini, 19-20 saatlerine kadar barda üçünün birlikte beklediklerini,
Saat 20.00 gibi Erhan ve Osman'la birlikte Cevahir alışveriş merkezinin önünde indiklerini, Erhan ve Osman'ın caddenin başında kalarak kendisini gözetlemeye başladığını, Cumhuriyet gazetesinin yanma gittiğini, ancak etrafın yine kalabalık olduğunu, bunun üzerine Erhan ve Osman'ın yanma döndüğünü, etrafın kalabalık ^olduğunu ve biraz dolaştıktan sonra atacağını söylediğini, oradan Mecidiyeköy'e kadar yüjföyâ-ek ğîtBlderini ve geri döndüklerini,
* ^-'
%$\
Tahminen saat 22.30 civarları tekrar gittiğini, etrafın sakin olduğunu, insanların olmadığını gördüğünü, cebinden çıkardığı el bombasını Cumhuriyet Gazetesinin bahçesine pimini çekmeden attığını, ancak pimi heyecandan veya başka bir nedenle değil, sadece kendi istemediği için çekmediğini, bombanın bahçeye düştüğünü, oradan Şişli Adliyesine doğru koştuğunu, caddeye çıkınca ticari taksiye bindiğini ve bara gittiğini, sonra bara Erhan'ın geldiğini, o gece Osman'la hiç görüşmediklerini, Osman'ın bara da gelmediğini, o gün Erhan'la birlikte barda kaldıklarını, sabah evine döndüğünü, saat 9 sıralarında Osman'ın aradığını ve Sultanbeyli'ye çağırdığım, Sultanbeyli'de bir cafede buluştuklarını, yarım saat sonra Erhan'ın da yanlarına geldiğini, Osman'ın kendisine bombanın patlamadığını söylediğini, kendisinin de bombayı pimini çekmeden attığını söylediğini, bunun üzerine Osman'ın serzenişte bulunduğunu ve keşke patlatsaydm dediğini, sonradan da iyi ki patlatmadın, mesajı almışlardır dediğini, Osman'ın bu konuşmalarını Erhan'ın da duyduğunu, Sonra kafeden çıktıklarını ve Sultanbeyli'de dolaştıklarını, paranın birkaç gün sonra geleceğini söylediğini, bir süre sonra kendilerini evlerine bıraktığını ve gittiğini, Bu tarihten üç gün sonra Bostancı'da Hovarda bardayken Erhan'ın telefon açtığını, Osman'ın yanma geleceğini beraber Şamandıra Ferhat Paşa Mahallesine geçeceklerini, oradan İsmail isminde bir arkadaşı da alarak Etiler'deki Coco Bar'a kendisinin yanma geleceklerini söylediğini, akşam saat 20 sıralarında Erhan'ın yanında olduklarını, Erhan'ın Osman'la İsmail'i tanıştırdığını, Osman'ın attıkları bombanın mutlaka patlaması gerektiğini, bu nedenle yeniden bomba atılacağını söylediğini, Osman'ın İsmail ile ayrı bir masada baş başa görüşme yaptığını, bu görüşmeden sonra Osman'ın İsmail'in bombayı atacağını söylediğini, sonra Osman'ın Sultanbeyli'deki evinin önüne gittiklerini, Osman'ın eve gidip geldiğini ve bombayı getirdiğini, arabayla yakında bulunan bir petrole gittiklerini, orada arabayı park ettiklerini, araçtan inip etrafta dolaşırken Osman'la İsmail'in aracın içersinde 30-40 dakika kadar konuştuklarını, sonra hep beraber saat 22.30 sıralarında Coco Star Bara döndüklerini,
Osman'ın barda beyaz bir bez üzerine Arapça bir şeyler yazdığını, bu bezi İsmail'e verdiğini, bombayla birlikte bu bezi Cumhuriyet Gazetesinin bahçesine atmasını söylediğini, Osman'ın arabasıyla Cevahir'in önüne kadar gittiklerini ve orada indiklerini, Cumhuriyet gazetesinin yerini İsmail'e gösterdiklerini, İsmail'in bombayı atmaya gideceğini, kendisinin Osman'la oradan ayrılacağını, planlarının bu şekilde olduğunu, ancak İsmail'in İstanbul'u bilmediği için bombayı atmaya gitmekte çekindiğini fark ettiğini, kendisinin yanında gitmek istediğini ancak Osman'ın ısrarla gitmemesini istediğini, fakat İsmail'i yalnız bırakmak istemediğini ve gazetenin oraya doğru ilerlemeye başladıklarını, bu esnada İsmail'in barda üzerine Arapça bazı şeyler yazmış olduğu bezi yol üzerinde bir varilin içerisine attığını, oraya vardıklarında saatin 23 sıralan olduğunu, etrafın sakin ve hiç kimsenin olmadığını, yan yana yürürken İsmail'in bombanın pimini çektiğini ve bahçeden içeriye attığını, hatta kulaklarım kapatarak kaçmaya başladıklarını, fakat patlama sesi duymadıklarını, kaçarken bombanın piminin İsmail'in elinde olduğunu, ticari bir taksiyle Coco Bar'a geldiklerini, bara geldiklerinde Osman, Erhan ve Alparslan ARSLAN'm orada oturuyor olduklarını, Alparslan ARSLAN'ı ilk olarak burada gördüğünü, Osman'ın kendilerine hitaben patlamadı mı diye sorduğunu, pimi çektiklerini ancak bombanın patlamadığını söylediğini, hatta İsmail'in elindeki pimi Osman'a gösterdiğini, bunun üzerine orada Alparslan ve Osman'ın biraz çıkışarak bombanın neden patlamadığını sorduğunu, Osman'ın da bombada arıza olabileceğini söylediğini,
Alparslan'ı ilk defa orada gördüğünü, içeri girdiğinde olayla ilgili bir şey konuşmak istemediğini ancak Osman'ın ne olduğunu sorduğunu, kendisinin de Osman soruyorsa Alparslan'ın yabancı birisi olmadığını düşündüğünü ve olayı anlattığını, kendi beyanları üzerine Alparslan'ın Osman'a yukarıda anlattığı beyanlarda bulunduğunu, yaşanan bu olaylardan Alparslan'ın da bu konulan bildiğini düşün^afun"»,^
Saat 02.00 sıralarında Alparslan ile Osman'ın birlikte bardan ayrılarak gittiklerini, herhangi bir şey söylemediklerini, Erhan ve İsmail ile birlikte barda kaldıklarını, o gün sabah evlerine gittiklerini, ikinci bombanın atılmasının ertesi günü saat öğlen 12 gibi Hovarda bara gittiğini, Erhan'la barda sohbet ettikleri esnada Osman'ın Erhan'a telefon açtığını ve Berkay'm çay bahçesinde buluşmalarını, avukatın da oraya geleceğini söylediğini, Osman ve Alparslan'ın kendi arabalan ile ayn ayn geldiklerini, önce Osman'ın geldiğini, Osman'la birlikte iki kişinin daha geldiğini, bu şahıslan tanımadığını, o gece atılan bombayla ilgili herhangi bir şey konuşmadıklannı, orada muhabbet ederken Alparslan'ın Osman'a yakında bir işimiz olacak dediğini, yanm saat kadar sohbet ettikten sonra aynldıklannı,
İkinci bombanın atılmasından 3 (üç) gün sonra Coco Bar'da Erhan ve İsmail ile birlikte otururlarken Osman'ın Erhan'ı aradığını, Erhan ve İsmail'in Mecidiyeköy'e gelmesini istediğini, Erhan'la İsmail'in saat 18.00 sıralannda gittiklerini,
Saat 19.30 sıralannda Erhan'ın bara geldiğini, bann yakmlannda bir yerde telefonla aradığını, telefonda barda polis olup olmadığını sorduğunu, sesinden endişeli olduğunun anlaşıldığını, kendisinin de polis olmadığını söylediğini, bunun üzerine bara geldiğini, yüzünden bir şeylerin olduğunun anlaşıldığını, kendisine ne olduğunu sorduğunda onun da Alparslan'ın Cumhuriyet Gazetesine bomba attığını ve bombanın patladığını söylediğini, kendisinin de İsmail'in nerede olduğunu sorduğunu, Erhan'ın ise İsmail'in olaydan sonra kaçtığını ve nerede olduğunu bilmediğini söylediğini, Erhan'ı sakinleştirmeye çalışırken İsmail'in de bara geldiğini, İsmail'in de Erhan gibi heyecanlı ve rengi atmış bir şekilde olduğunu,
Mecidiyeköy'de Osman'la buluştuklanm, orada Alparslan'ın başı kapalı bir bayanla 2-3 dakika görüştüğünü, Osman'ın orada kendilerini beklediğini, kendilerinin (yani İsmail, Erhan ve Alparslan'ın) gazetenin önüne gittiklerini, Alparslan'ın birden cebinden el bombasını çıkanp pimini çektiğini, daha sonra "Allahu Ekber" diyerek tekbir getirdiğini ve "Allah sizi cezalandıracak, Allah'ın kanunu üzerine başka kanun yok." şeklinde bağırdıktan sonra bombayı attığını, bombanın patlaması üzerine güvenlikçilerin kendilerine doğru ateş ettiklerini, Alparslan'ında kendi silahım çektiğini ancak Erhan tarafından Alparslan'ın ateş etmesini engellediğini kendisine anlattıklannı, Erhan'ın Alparslan'la birlikte bir camiye gidip namaz kıldıklanm daha sonra kendisinin bara geldiğini söylediğini, yaklaşık iki saat sonra Alparslan'ın elinde meyve kaseleriyle bara geldiğini ve kendilerine bunlann böyle cezalandmlmasını Allah istedi, böyle olması gerekiyordu dediğini, sonra Kanal l'in sahibi Gökhan'ı alacaklannı söylediğini, Gökhan'ın borcunun olduğunu, eğer ödemezse Kanal 1 'e roket atacaklannı söylediğini, daha sonra dağıldıklannı,
Aradan birkaç gün geçtikten sonra evinde otururken Erhan'ın kendisini telefonla aradığını ve bildiği bir kulübe çağırdığını, kulübün ismini şuan hatırlayamadığını, kulübe gittiğini, kulüpte Erhan ve İsmail'in olduğunu, Erhan'ın biraz sonra Alparslan'la Osman'ın geleceğini söylediğini, yaklaşık bir saat sonra Alparslan ve Osman'ın ayrı ayn özel otolarla geldiklerini, Alparslan'ın çok yorgun ve bitik bir halde olduğunu, Alparslan'ın Ankara'da bir işimiz var, Ankara'ya gitmemiz lazım dediğini, sonra kendisine dönerek Tekin yalnız sen Ankara'ya gelme biz iki gün sonra geri geleceğiz dediğini, sonra Osman'a dönerek o kaleşnikovu getirdin mi, nasıl sağlam mı diye sorduğunu, Osman'ın da doğrudur getirdim, arabanın bagajında, olmazsa boş bir arazide deneriz dediğini, sonrada sendeki tenekeler nasıl, sağlam mı diye Alparslan'a sorduğunu, Alparslan'ın da Osman'a bendekiler sağlam, benimkiler arabanın gözünde dediğini, bir süre sonra Alparslan, Erhan ve İsmail birlikte Alparslan'm arabasına bindiğini, Alparslan çok yorgun ve bitkin olduğundan otoyu Erhan'ın kullanmasını istediğini, Osman'ın da kendi arabasına bindiğini ve bu şekilde yola çıktılanm, kendisinin de evine döndüğünü,
Şu an tam olarak hatırlamadığını ama arkada§Mft'~gırıl^m bir ya da iki gün sonra sabah saatlerinde TV'den Alparslan ARSLAN'm^lDanîstay'a salmn yaptığını öğrendiğini,
-v --» *
\?& *$M-7,
i ı
Alparslan'ın yakalandığını TV'den öğrendiğini, hayatına normal bir şekilde devam ettiğini, 4-5 gün kadar sonra polislerin Bostancı'daki bara geldiklerini ve kendisini yakaladıklarım, daha sonra Ankara'ya getirdiklerini, Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması ve diğer olaylarla ilgili ifadesinin alındığını, sonra mahkemeye çıktığını ve tutuklandığını, tutuklandıktan sonra şuanda bulunduğu cezaevine teslim edildiğini, yaklaşık iki yıldan beri burada tutuklu bulunduğunu, on yıl ceza aldığını, tutuklandıktan yaklaşık altı ay kadar sonra hesabına 300 YTL para yatmış olduğunu, parayı kimin yatırdığını dair fişe baktığında parayı yatıranın Alparslan ARSLAN'm babası İdris ARSLAN olduğunu anladığını, daha sonraki süreçte bugüne kadar İdris ARSLAN'm 4 ya da 5 defa para yatırdığını, her defasında 250-300 YTL arasında para yatırdığını, mahkemeye gidip gelirken aynı suçtan tutuklu bulunduğu diğer arkadaşlarıyla konuştuğunda İdris ARSLAN'm bütün arkadaşlara aynı şekilde paralar yatırdığını öğrendiğim, İdris ARSLAN'm neden para yatırdığını bilmediğini, bunu kimseye sorma imkanı da olmadığını, kendisine yatırılan bu paralan harcadığım, bunların dışında ailesinden başka para yatıran kimsenin olmadığını,
Cumhuriyet Gazetesine üçüncü bombayı Alparslan ARSLAN'm attığını, Alparslan bombayı attıktan sonra hep birlikte Coco Star barda buluştuklarım, burada otururken Alparslan'ın değişik bir uyuşturucu kullandığını, bu uyuşturucunun bilinen tüm uyuşturuculardan çok farklı ve çok etkili olduğunu, burundan alındığını, kokainden ya da diğer uyuşturuculardan çok fazla etkili olduğunu söylediğini, diğer uyuşturucuların kendisinin kullandığı uyuşturucunun yanında hiçbir şey olmadığını söylediğini, fakat bu uyuşturucunun isminin ne olduğunu ve nereden bulduğunu söylemediğini beyan etmiştir.
Süleyman ESEN 13/03/2008 tarihli ifadesinde özetle
1998 yılında Hukuk Fakültesini bitirdiğini, O tarihten 2006 yılma kadar Avukatlık yaptığını, Örgüt üyesi olmaktan ve örgüte bomba temin etmekten 10 yıl hapis cezası aldığını,
Osman YILDIRIM, Erhan TİMUROĞLU, Tekin İRSİ ve İsmail SAĞIR'ı burada cezaevi ring araçları ile mahkemelere gidip geldiği esnada tanıdığını, daha önceden hiç birisini tanımadığını, Veli KÜÇÜK'ü basından duyduğu kadarıyla tanıdığını, Alparslan ARSLAN'ı 1994 yılından Marmara Hukuk'ta aynı sınıfta okuması sebebiyle tanıdığını, aynı zamanda şuan kendisiyle meslektaş olduklarını, Kadıköy'deki Adliyenin karşısında bulunan bürosuna bir kaç defa gittiğini, Üsküdar'daki evine de gitmişliği olduğunu, evine gittiğinde kağıt oynadıklarını veya film seyrettiklerini, yanlarında Alparslan ARSLAN'm ev arkadaşları Orhan KADI, Teoman EKŞİOGLU, Fethullah, Fikri, Recep, Burhan, Serkan isimli avukat arkadaşlarının zaman zaman olduklarını, bu isimlerini saydığı arkadaşları ile hepsinin aynı okul mezunu olduklarını,
Alparslan ARSLAN'm dik başlı, dediği dedik, alıngan, kendi doğrulan olan ve karşı taraf ne derse desin kafasına, fikirlerine uymazsa kesinlikle kabul etmeyen bir insan olduğunu, iyi para kazanan yani zengin müvekkilleri olduğunu tahmin ettiğini, kendi bürosu olduğunu, Burhan isimli arkadaşın yanında çalıştığını, arabası olduğunu, kendisinin de iyi para kazandığım söylediğini, siyasi konuşmalan sevdiğini, sürekli bu vatan bizim diyerek vatan, bayrak, millet gibi kavramlara kesinlikle söz söyletmediğini, her defasında bizler Müslüman Türk milletiyiz, namaz kılmak lazım, Cumaya gitmek lazım, kitap okumak lazım dediğini ancak namaz kılmadığını, uykudan kalkabilirse cumaya gittiğini, Osman YILDIRIM'm davalanna baktığını nezarethanede öğrendiğini, Osman YILDIRIM'ı dışandan tanımadığını, Alparslan ARSLAN'm Hakkı KURTULUŞ isimli bir avukatın yanında staj yaptığını, bu şahsın da Sedat PEKER'den ötürü gözaltına alındığını ve ceza aldığını bildiğini, Hakkı KURTULUŞ'u Üsküdar'daki Şemsi Paşa Kütüphanesinin yanında Katibim Restoran'm yanındaki çay bahçesinde zaman zaman gördüğünü, ceza davalanna baktığını bildiğini, Danıştay olayından 2-3 yıl öncesine kadar o kahveye sjttiğİB%~^
./% ;î S,
Alparslan'la okul arkadaşlığı dışında daha sonraki yıllarda uzaktan arkadaşlıklarının devam ettiğini, Salih KURTER'in yanma birkaç sefer kendisini götürdüğünü, Salih KURTER'in yaşlı bir adam olduğunu, hiçbir tarikatla ve cemaatle alakasının olmadığını, kendilerine herhangi bir eylem telkininde de bulunmadığını, bu tür bir konunun bahsinin dahi geçmediğini, 80-90 yaşında bir adam ve beş tane hastalığının olduğunu, bu hastalıklar sebebiyle siyasi işlere girebilecek bir adam olmadığını, Danıştay olayı olunca kendisinin de çok şaşırdığını, ayrıca üzüldüğünü, böyle bir olayın tasvip edilmesinin mümkün olmadığı gibi, böyle bir olayda Türkiye'ye büyük bir zarar verildiğini ve ihanet edildiğini düşündüğünü, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar için da aynı düşünceleri paylaştığını çevresindeki arkadaşlarına söylediğini, aradan 40 gün geçince birden Alparslan ARSLAN'm kendi ismimi verdiğini, o günlerde kız istemeye gidecek ve nişan yapacak olduğunu, tam bu arada kendisinin gözaltına alındığını, oradaki ifadeleri neyse, şimdiki ifadelerinin de aynı olduğunu, gizleyecek ve saklayacak bir şeyinin olmadığını, niçin kendisi hakkında böyle bir iftira attığını bilmediğini, avukatının son celse mahkemeye yazılı olarak sunduğu ve kendisine de söylediği Saygı ÖZTÜRK'ün bir röportajına dayanarak Veli KÜÇÜK'ün "Ben Muzaffer TEKİN'i Süleyman olarak tanıyordum." şeklindeki beyanından bahsettiğini, bu beyanı herhangi bir yerde görmediğini ve avukatı söyleyince haberinin olduğunu, avukatının duruşmada bunu mahkemeye söylediğini, ancak tutanağa geçip geçmediğini bilmediğini,
Ayrıca Ocak ayındaki duruşma sırasında mahkeme nezarethanesinde Osman YILDIRIM'm kendisine avukatına söyle benimle görüşsün, senin için iyi olur dediğini, kendisinin de avukatı Mehmet ENER'e söylediğini, kendisine herhangi bir şey söylemediğini, ancak daha sonraki duruşmada Osman YILDIRIM'a sorduğunda ben avukatınla görüştüm dediğini, avukatıyla bu konulan görüşmediğini, kendi aralarında ne görüştüklerini bilmediğini,
Kendisi tutuklandığında Alparslan ARSLAN'm kendisine hakkını helal et dediğini, ayrıca kendisinde özür dileyip üç tane mektup gönderdiğini, mektupları avukatı Mehmet ENER'e verdiğini, onun da bir tanesini mahkeme dosyasına koyduğunu, diğerlerini koyup koymadığını bilmediğini, aynı dosyadan tutuklu diğer şahısların da Alparslan ARSLAN'm kendisi için üzgün olduğunu ve özür dilediğini ilettiğini,
Alparslan ARSLAN'm ayrıca sürekli olarak kendisini akıl hastası olarak gösterme gayreti içinde olduğunu, duruşmalara gidip gelirken de sürekli görevli askerlerle sürtüştüğünü, Alparslan ARSLAN'm bu cinayeti baş örtüsü ve türban için yaptığına inanmadığını, hiçbir şekilde kendisine bomba vermediğini, Ergenekon soruşturmasında ismi geçen şahıslan tanımadığı gibi kendisinin abdestinde namazında bir insan olduğunu, kendi dinini yaşamaya gayret eden bir insan olduğunu, Devletine, milletine ve yasalara bağlı olduğunu, hiçbir şekilde illegal bir işinin olmadığını, Alparslan ARSLAN'm dışında diğer samklann hiçbirini tanımadığını, bu şekilde mahkum edilmesinin de adaletle bağdaşmadığını, son duruşmaya kadar beraat edeceği ümidiyle duruşmalara çıktığını ve mahkemelere de saygı gösterdiğini,
Hatta Alparslan ARSLAN'm babası İdris ARSLAN'm cezaevinde bulunduğu sırada kendi adına talepte bulunmadığı halde 200 YTL para yatırdığını, idareye bu parayı kabul etmek istemediğini söylediğini, husumetli olduğu birisinin parasını kabul etmem diyerek şahsın parasının iade edilmesini istediğini, İdris ARSLAN'm yine hepsine birer adet Kur'an-ı Kerim göndermek istediğini ancak yine bunu kabul etmediklerini, aynca diğer şahıslann hesaplanna da para yatırmış olduğunu, ancak Aykut Metin ŞÜKRE'nin bu parayı kabul etmediğini söylediğim, Kur'anı Kerimi de Aykut'un iade ettiğini,
Kendisinin ERGENEKON'la bir alakasının olmadığını, kimseyi tanımadığını, elbombalanyla da hiçbir alakasının olmadığını, Aykut Metin ŞÜKRE'nin kahvesine zamanzaman gittiğini, burasının bir vakfın yeri olduğunu ve Aykut- Metin ŞÜKRE'nin burayıişlettiğini, ^ ' ^
Olayla alakalı olarak ilk defa gözaltına alındığında Alparslan'ın ifadesinde "benim liderim Süleyman ESEN'dir. Bombalan ondan aldım. Gerekli açıklamayı yapacaktır" şeklindeki beyanı üzerine tutuklandığını, daha sonra Alparslan ARSLAN'm duruşmada mahkeme başkanının sorduğu sorulara "Olaylardan Süleyman ESEN'in haberi yoktur. Benim liderim değildir. Talimat almadım ve yalan söyledim." şekilde beyanda bulunduğunu ve bunun da tutanağa geçtiğini, ne ERGENEKON'la ne de bombalarla hiçbir alakasının olmadığını beyan etmiştir.
İLETİŞİM TESPİT TUTANAĞI
Danıştay Saldırısı olayının soruşturması kapsamında ifadesine başvurulduktan sonra serbest bırakılan Zeki Yurdakul ÇAĞMAN'm kullanımındaki 0532 220 10 77 numaralı telefon hattının iletişimi Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinden alman 20.05.2006 tarih ve 2006/536 sayılı karar ile dinlenilmiştir.
Bu kişinin yine aynı soruşturma kapsamında ifadesi alınarak serbest bırakılan Mahmut ÖZTÜRK ile 17.05.2006 tarihindeki Danıştay Saldırısından 7 gün sonra 24.05.2006 günü yapmış olduğu telefon görüşmesi aynısı ile aşağıya alınmıştır.
Mahmut: Alo, Zeki Yurdakul : Mahmut abi ne haber, Mahmut: Sağol abi senden ne haber, nasılsın, Zeki Yurdakul : İyi Allah'a şükür ya, geçmiş olsun, Mahmut : Sağol gardaş, nerelerdesin, İstanbul, Zeki Yurdakul : İstanbul'dayım evdeyim ya, Mahmut : Öylemi, Zeki Yurdakul : Dün akşam çıktım bende, Mahmut : He oradan ben kimliğini gördüydüm senin, ondan sonra biz oradan apar topar Ankara yolcusu olduk, dedim lan bu nerede görebilir miyim falan derken göstermediler, bizde çıktık işte şu anda akşam saat yedide falan bıraktılar, televizyon falan göstermiştir belki de , Zeki Yurdakul: He haberim oldu, Mahmut : He bıraktılar yedibuçukta, öbürü kaldı, öbür beyefendi kaldı, ondan sonra beni bıraktılar, ben de şimdi bizim başkan falan partiye gidiyorum, bir babamla anama bakayım ağlıyorlar, onları görüyüm dedim yarın da bir dualarını da alıyım İstanbul'a döneyim, abi gayet iyiyiz biz, normal bir şey yok, Zeki Yurdakul :Aydmlandı mı bazı şeyler aydınlığa kavuştu mu, Mahmut: Abi, bize kadar aydınlandı, bizden yukarısı daha belli değil, bize kadar aydınlandı yani, öyle söyleyeyim, Zeki Yurdakul :Biz aydınlanalım da, öbürlerinin anasını avradını, yani orospu çocukları, Mahmut : Bize kadar aydınlandı, yine de konuşuruz, anladın mı, yine boş ver, yarın geldin mi konuşuruz, Zeki Yurdakul : Tamam Mahmut : Boş ver, daha konuşma anladın mı,Zeki Yurdakul : Hadi Allah'a emanet ol, Mahmut : Ben iyiyim, sağlığım yerinde, sende iyisin değil mi, Zeki Yurdakul: İyiyim abi, iyiyim, Mahmut:Tamam, başkana selamımı söyle, kafanı yorma, gerisini konuşuruz. Allah'ın izniyle kafanı yorma, Zeki Yurdakul: Tamam, Allah'a emanet ol
Bu görüşmeyi yapan Zeki Yurdakul ÇAĞMAN ve Mahmut ÖZTÜRK, Danıştay Saldırısı olayından sonra başlayan Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında olup, haklarında işbu iddianame ile ilgili bölümde ayrıntısı ile açıklanan eylemlerinden dolayı Ergenekon Terör Örgütü Üyesi olmak suçundan cezalandırılmaları istemi ile dava açılmıştır.
Zeki Yurdakul ÇAĞMAN, Kolluk ve C.savcılığı ifadelerinde kendisine sorulan görüşmeyi yaptığını kabul etmiş, Mahmut ÖZTÜRK'ün savcılık ifadesinden sonra serbest bırakıldığını öğrenip kendisini aradığını, Mahmut ÖZTÜRK'ün kendisinin eniştesi olan Korgan Belediye Başkanının yanında olduğunu söylediğini, konuşmada geçen "aydınlandı mı", "bize kadar aydınlandı" , sözlerinin olayın stresi içerisinde kendilerinin olayla ilgileri olmadığı , "bizden yukarısı" sözünün de Danıştay eylemini gerçekleştiren ve kendileri ile hiçbir ilgisi olmayan kişiler anlamında söylendiğini beyan etmiştir.
Mahmut ÖZTÜRK bu telefon görüşmesini C.savcılığı ifadesinden sonra yaptığından kendisine sorulamamıştır. Bu şüpheli de soruşturma ,k€pfâıy1rîd^ki diğer birçok şüpheli gibi
suçu inkar yoluna gittiğinden, telefon görüşmelerine de şüphelilerce sonu gelmeyen tevilli açıklamalar getirildiğinden bu konuda tekrar ifadesinin alınması zorunlu görülmemiştir.
Bu telefon görüşmesi tabii seyri içerisinde okunduğunda , Zeki Yurdakul ÇAĞMAN'in Danıştay Saldırısı olayının ne aşamaya kadar aydmlatılabildiğini henüz C.savcılığı ifadesinden çıkan Mahmut ÖZTÜRK'e sorduğu, Savcılıktan serbest bırakılmanın rahatlığı ve olaydan bu kadar kısa bir süre içerisinde telefonunun dinlenebileceğine ihtimal vermediği düşünülen Mahmut ÖZTÜRK'ün yine de terör örgütlerinin olmazsa olmaz gizlilik prensibine elinden geldiğince uyarak ve muhatabını da bu konuda fazla konuşmaması için uyararak, adını vermediği Muzaffer TEKİN'in halen gözaltında olduğunu, kendi düşüncesine göre olayın kendilerinin bağlantılarına kadar aydınlatıldığını, hiyerarşide kendilerinden üst konumda bulunan kişilere ise henüz ulaşılamadığını söylediği anlaşılmaktadır.
Bu şüphelilerin bile kendilerine kadar olan kısmının aydınlatıldığını öngördükleri soruşturma, bu şüpheliler ve bağlantılı kişiler yönünden yeterli delil elde edilemediğinden daha ileriye götürülemeyerek, aşağıda anlatılacak olan gerekçeler ile , Ergenekon Terör Örgütü Üyesi olduğu kabul edilen Alparslan ARSLAN'm özetle , "türban örtüsünü korumak için silahlı örgüt kurmak" , Osman YILDIRIM'm "türban örtüsünü korumak için kurulan bu örgüt adına faaliyette bulunmak" , yine aşağıda anlatılacak olan gerekçeler ile Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldırılarında tetikçi olarak istihdam edilen kişiler hakkında da "türban örtüsünü korumak için kurulan bu örgüt adına faaliyette bulunmak" ve bağlı suçlarından dava açılması, diğer şüpheliler yönünden ise delil yokluğu gerekçesi gösterilip Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar verilmesi ile hukuki muktezaya bağlanılmıştır.
ÜMRANİYE'DE ELE GEÇEN 27 ADET EL BOMBASI İLE CUMHURİYET GAZETESİNE ATILAN EL BOMBASI ARASINDAKİ BAĞLANTININ AÇIKLANMASI
EL BOMBALARI, INCELEMELER,TESPITLER VE RAPORLAR
Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldırıları olaylarından sonra ve bu olaylara ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 11.07.2006 tarihli iddianamesinden yaklaşık 1 yıl sonra kollukça alman bir ihbar üzerine, Ümraniye 2.Sulh Ceza Mahkemesinden alman karar uyarınca 12.06.2007 günü yapılan aramada, evin çatısında ve ihbarda belirtildiği gibi elektrik direğinin yanında, üzeri siyah renkli naylonla örtülmüş, yeşil renkli, her iki tarafında taşımak için halat bulunan ahşap sandıkta ;
1- (1) adet kasa üzerine yapışık, mühimmat istif kartı tabir edilen 15.06.1997 tarihli kağıt
2- (18) adet MKE yapımı el bombası
3- (18) adet el bombasına ait fünye
4- (7) adet DM41 Nato standardı tabir edilen el bombası
5- (2) adet Alman yapımı el bombası,ele geçirilmiştir.
Ele geçen sandık ve içerisindeki tüm malzemeler üzerinde parmak izi araştırılması yaptırılmış ; İstanbul Emniyet Müdürlüğü Parmak İzi Laboratuar Büro Amirliğinden alman ekspertiz raporunda mukayeseye elverişli olan 8 adet parmak izi ve 2 adet avuç izinin bulunduğu bildirilmiştir.
Mehmet DEMİRTAŞ,Ali esesi yaptınlmışjstanbul
Elde edilen parmak izlerinin olay ile ilgili olarak^ YİĞİT ve Oktay YILDIRIM'dan alman parmak u "*"
/
Emniyet Müdürlüğü Otomatik Parmak İzi İnceleme Büro Amirliğinden alman ekspertiz raporunda 3 adet parmak izinin Oktay YILDIRIM'm sağ el işaret ve sol el işaret (2) parmak izlerinin aynısı olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğünden alman ekspertiz raporunda özetle ; el bombalarının askeri amaçlarla üretilen mühimmatlardan olup, piyasadan temininin mümkün olmadığı, bu tür mühimmatları çeşitli yollarla ele geçiren kişilerin terör amaçlı veya şahsi menfaatler doğrultusunda kuUandıklan, bu tür bombalann piminin çekilerek ilgili hedeflere atılmasından sonra meydana gelen patlamadan dolayı canlılar üzerinde öldürücü-yaralayıcı, cansızlar üzerinde ise yakıcı-yıkıcı-tahrip edici özelliğe sahip olacağı, fakat söz konusu bombalan ihbar üzerine kullanılmadan operasyon sonucu elde edildiğinden dolayı TCK nun 174 ve 6136 S.K.'nun 2478 sayılı kanunla eklenen Ek-5 maddesinde mütalaa edileceği, bildirilmiştir.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Mühimmat Fabrikası Müdürlüğünün 06.07.2007 gün ve 355 sayılı yazısında ;
-MKE MOD 45 Cinsi, KF-MKE-1-58 12-94 Kf. Numaralı, 8270 Adet El Bomba Tapası Mühimmatının 21.12.1994 tarihinde 1992/71 Protokol numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verildiği,
-MKE MOD 45 Cinsi, KF-MKE-1-8 5-88 Kf. Numaralı, 18980 Adet El Bomba Tapası Mühimmatının 09.06.1988 tarihinde 1988/1 Protokol numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verildiği,
-MKE MOD 45 Cinsi, KF-MKE-1-25 10-92 Kf. Numaralı, 1740 Adet El Bomba Tapası Mühimmatının 27.10.1992 tarihinde 1992/23 Protokol numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verildiği, ( 10.000 adet olarak üretimi yapılan bu kafile el bombası tapasının aşağıda yazılı KF-MKE 1-17 nolu MKE MOD 44 savunma el bombasında kullanıldığı)
-MKE MOD 44 Cinsi KF-MKE 1-17 Kf.Numaralı 10.000 Adet Savunma El bombasının 02.11.1992 tarihinde 1992/21 Protokol numarası ile Jandarma Genel Komutanlığı'na verildiği,
- M204 A2 Cinsi KF-MKE 1-152 6-83 Kf.Numaralı 19550 adet Tapanın 04.07.1983 tarihinde 1981/16 Protokol Numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verildiği,
- M204 A2 Cinsi KF-MKE 1-169 5-85 Kf.Numaralı 15260 adet Tapanın 04.06.1985 tarihinde 1985/1 Protokol Numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verildiği, bildirilmiştir.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı l.Ordu Komutanlığından alman yazı ve ekindeki inceleme tutanağında ;Oktay YILDIRIM'm Astsb.Lv.Kd.Bşçvş. rütbesiyle görev yaptığı 6'mcı Mot.P.A.K.lığı (Hasdal/İstanbul)'dan 01 Nisan 2005 tarihinde malulen emekliye aynldığı, halen Türk Silahlı Kuvvetleri Bünyesinde görevli olmadığı, bu nedenle kendisine herhangi bir görev verilmesinin söz konusu olmadığı,
Mühimmat istif kartının, Türk Silahlı Kuvvetlerinde kullanılan (Stok No:918) standart mühimmat istif kartı olduğu, 15.06.1997 tarihinde sayım maksatlı olarak işlem gördüğü,Mühimmat istif kartı üzerinde en son işlem yapan şahsın kimliğine ilişkin bir ibare bulunmadığı,Mühimmat istif kartının üzerine takılı olduğu ve ele geçirilen mühimmatın taşınmasında kullanıldığı anlaşılan sandığın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde el bombalannm taşınmasında ve depolanmasında kullanılan orijinal mühimmat sandıklan ile benzer özelliklere sahip olduğu, ele geçirilen mühimmatın TSK'dan çalınıp çalmmadığı ile ilgili olarak herhangi bir belge ve soruşturma evrakına rastlanılmadığı, bu kapsamda (E) .Lv.Kd.Bşçvş.Oktay YILDIRIM'm görev yaptığı Hasdal Kışlasında mühimmat sayımlan yapıldığı ve envanterde bulunan mühimmatın tam olduğunun anlaşıldığı,
El bombalannm iki adedinin, Türk Silahlı Kj^fvett^î?%wanterinde de bulunan MKE (Askeri fabrika) yapımı savunma el bombası oytjğun4 adedMft Türk Silahlı Kuvvetleri
envanterinde de bulunan DM 41 el bombası, 3 adedinin ise ABD menşeli içten dilimli savunma el bombası olduğu, iki adedinin Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde de bulunan ABD menşeli dıştan dilimli savunma el bombası olduğu,
Bu malzemelerin ordu malı olup olmadığı konusunun ayrıca ve ayrıntılı olarak incelenmesinin gerektiği, bildirilmiştir.Kara Kuvvetleri Komutanlığı 1 .Ordu Komutanlığından bu incelemenin yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise sonucunun bildirilmesi istenilmiş olup,cevabı beklenilmektedir.
Bomba Bilgi Merkezince ; 12.06.2007 tarihinde İstanbul İli Ümraniye ilçesi Çakmak Mahallesi Samanyolu caddesi Güngör sokak no:2 adresinde ele geçen el bombalanndan fünye grubunda M 204 A2 MKE 169-5-85 yazan el bombası ile 10.05.2006 tarihinde Cumhuriyet Gazetesine atılan patlamamış el bombasının fünye grubunda M 204 A2 MKE 173-9-85 ibarelerinin yazılı olduğu belirtilerek, benzer olan bu el bombalarına ilişkin irtibat raporu gönderilmiştir.
Bu açıklamalar ile, parmak izi tespitine göre İstanbul Ümraniye ilçesinde sandık içerisinde ele geçirilen 27 adet el bombası ve bunlar ile iritbatlı Cumhuriyet Gazetesine 10.05.2006 tarihinde atılan el bombasının Oktay YILDIRIM ile bağlantısının maddi delili bulunduğu anlaşılmaktadır.
BİR KISIM ŞÜPHELİLERİN KONU İLE İLGİLİ İFADELERİ
Şevki YİĞİT ifadesinin konu ile ilgili kısmında özetle ;
Oğlu Ali YİĞİT başka bir işte çalıştığından dolayı ona ait manav dükkanı ile kendisinin ilgilendiğini, 3-4 ay önce manav tezgahı için gerekli olan tahtayı aramak için evin çatısına çıktığında sandığı gördüğünü, açıp baktığında içerisindeki bombalan görerek korktuğunu, oğlu Ali YİĞİT e bu konuyu sorduğunu, onun da kendisine "Bombalar dayımın komutanmmdır, fazla karıştırma" dediğini, Ali YİĞİT'in sözünü ettiği komutanın ismini bilmediğini, ancak basında çıkınca Oktay YILDIRIM olduğunu öğrendiğini, büyük oğlunun Mehmet DEMİRTAŞ'a ait gaz istasyonunda çalıştığını, boş zamanlarında Mehmet DEMIRTAŞ'a ait gaz istasyonunda durduğunu, Oktay YILDIRIM'm daha önceden Mehmet DEMİRTAŞ'a ait gaz istasyonuna sık sık geldiğini bildiğini, kendisinin 3 sefer Oktay YILDIRIM'm gaz istasyonuna gelerek. Mehmet DEMİRTAŞ ile odada baş başa görüştüklerini gördüğünü, istasyon çalışanlarının Oktay YILDIRIM'ı komutan olarak tamdıklarmı,bu gaz istasyonunun 2 yıl önce ruhsatsız olduğu için yıkıldığını, gaz istasyonunun faal olduğu dönemde Mehmet DEMİRTAŞ'm bombaların ele geçtiği evde ikamet ettiğini, manav dükkanı kapanınca kendisinin Trabzon'a gittiğini, bombaları gördükten sonra vicdan azabı duymaya başladığını ancak oğlunun başına bir iş gelir düşüncesi ile ilk etapta şikayetçi olamadığını, oğlu Ali YİĞİT'in maddi durumunun iyi olmadığını,zorla geçindiğini, parasız olduğu için kendisinin kandırılıp bir olayda kullanılarak başına daha büyük bir iş açılabileceği düşüncesi ile şikayetçi olmaya karar verdiğini,Trabzon'da ikamet ettiği yerin Jandarma mıntıkasında olmasından dolayı kendi ev telefonundan 156'yı arayarak olayı ihbar ettiğini ve adresi ayrıntılı olarak verdiğini, daha sonra ise oğlunun ve bombaların yakalandığını duyduğunu, ihbarı kendisinin yaptığını, ilk başta ihbar etmemesinin oğlunun bombaların ele geçtiği evde oturmasından dolayı başına bir iş gelir korkusundan kaynaklandığını beyan etmiştir.
Mehmet DEMİRTAŞ ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özetle ;
Askerlik yaptığı dönemde Oktay YILDIRJM*m"%@ndisinin komutanı olduğunu, Manav dükkanı yanında bulunan bombalarjff -idle 'geçirildiği evin kayınpederinin
^-——«\ fi '"» a, \ * ,,,,\
4 *"W( îj !*%#-
kayınpederine ait olduğunu, yaklaşık 2-3 yıl önce bu evde kendisinin oturduğunu, daha sonra buraya yeğeni Ali YİĞİT'in taşındığını, evin altındaki manav dükkanını Ali YİĞİT'in işlettiğini, bu evde ele geçirilen bombalar ile ilgili hiçbir bilgisi olmadığını, kendisinin Ali Yiğit'e bombaların Oktay YILDIRIM'a ait olduğunu söylemediğini, Ali YİĞİT'in ailesi ile kendi ailesi arasında bir husumet bulunduğundan bu yönde bir beyanda bulunmuş olabileceğini, ele geçirilen bombalarda Oktay YILDIRIM'm parmak izinin bulunması nedenini bilmediğini beyan etmiştir.
Ali YİĞİT önemi nedeni ile aşağıya alman ifadelerinden,
Kolluk ifadesinde özetle ;
Mehmet DEMİRTAŞ'm kendisinin dayısı olduğunu, Oktay YILDIRIM' ı ilk defa dayısına ait olan ve şu an yıkılmış olan Ümraniye ilçesinde LPG istasyonunda 4 sene kadar önce, tahminen 2003 Mayıs Haziran aylarında gördüğünü, kendisi LPG istasyonunda otururken Oktay YILDIRIM'm istasyona geldiğini, direk olarak müdüriyet odasına girdiğini, bu durumu diğer dayısı olan Osman DEMİRTAŞ' a söylediğini, Osman dayısının kendisine "o şahıs Mehmet dayının komutanı" dediğini, 2003 Mayıs ayından itibaren askere gidene kadar, yani 2004 yılı Mayıs ayma kadar bahsettiği Ümraniye ilçesindeki şu an yıkılmış olan LPG istasyonunun yıkama bölümünde çalıştığını, bu dönem içerisinde Oktay YILDIRIM'm, gördüğü kadarı ile 10-15 güne bir olmak üzere dayısı Mehmet DEMİRTAŞ' m yanma gelip gittiğini, kendisinin müdüriyete girme gibi bir yetkisinin olmadığından bu gelip gitmelerin ne amaçla olduğunu ve içeride ne konuşulduğunu bilmediğini, ayrıca Oktay YILDIRIM' m yanında başka şahıslar olduğunu hiç görmediğini, bu dönem içerisinde ise diğer dayısı Osman DEMİRTAŞ ile Oktay YILDIRIM'm arasının açık olduğunu, birbirlerini sevmediklerini, çünkü Oktay YILDIRIM istasyona geldiği zamanlarda yetkisi olmadığı halde istasyon çalışanlarına emir verir tarzda konuştuğu, çalışanlara karıştığını, Osman dayısının ise bu durumdan rahatsız olduğunu, bir keresinde "Benim elemanlarıma karışma, onlardan ben sorumluyum, ne yapılması gerektiğini ben buradan görüyorum" dediğini, bu dönem içerisinde Oktay YILDIRIM' ı sadece dayısının komutanı olarak tanıdığını, hangi rütbede olduğunu veya emekli olup olmadığı konusunda bir bilgisinin olmadığını,
2005 yılı muhtemelen aralık aylarında dayısı Mehmet DEMİRTAŞ'm yanma geldiğini, kendisine "Sana bir manav açalım" dediğini, kendisinin de kabul ettiğini, manav işinde bütün para ihtiyacını dayısının karşıladığını, kendisinin sadece işletip maaş alacağını, babasının bu durumu kabul etmediğini, ancak kendisinin dayısıyla beraber Ümraniye Mithat Paşa Caddesi Güngör Sokak NO 2/1 sayılı adresteki manavda çalışmaya başladığını, 17-21 Ocak 2006 tarihi itibari ile manavın tam olarak açıldığını, kendisinin de çalıştırmaya başladığını,
Bu dönemde manavın arkasında bulunan evde dayısı Mehmet DEMİRTAŞ'm oturduğunu, manav açıldıktan sonra dayısı Mehmet DEMİRTAŞ'm bu evden şuanda ikamet ettiği eve taşındığını, manav açıldıktan sonra Oktay YILDIRIM'm dayısı Mehmet'in yanma hayırlı olsun ziyareti yaptığını, askere gidip geldikten sonra Oktay YILDIRIM' ı ilk defa burada gördüğünü, ilerleyen zamanlarda sık sık çalıştığı manava Oktay YILDIRIM'm, dayısı Mehmet'in yanma ziyarete geldiğini, bu ziyaretlerden önce Oktay YILDIRIM'm telefonla dayısı Mehmet DEMİRTAŞ' ı aradığını, dayısınmda kendisini arayarak "Oktay Komutanın geliyor çayı demle" dediğini, genelde ilk olarak Oktay YILDIRIM'm manava geldiğini, akabinde dayısı Mehmet DEMİRTAŞ'm manava geldiğini, sık sık telefonla görüştüklerini, ayrıca manav açıldıktan 1-2 ay kadar sonra adını burada öğrendiği Mahmut ÖZTÜRK'ün sarı renkli Opel Corsa marka araba ile dayısını ziyarete geldiğini, manavdan alışveriş yaptığını, bu şahsı ilk defa manavda gördüğünü, ancak dayısın^'^n^eûlrr^ajııdığmı birbirlerine samimi davrandıklarından anladığını,
Manavın arkasında bulunan ve dayısı Mehmet DEMİRTAŞ' m taşındığı evin 4 ay kadar boş olarak kaldığını, Temmuz 2006 da bu eve kendisinin taşındıktan sonra Oktay YILDIRIM'm dayısı Mehmet DEMİRTAŞ' m yanma daha sık gelmeye başladığını, zaman zaman da Mahmut ÖZTÜRK ve ismini bilmediği x şahısın Mehmet DEMİRTAŞ' m yanma gelip gittiklerini, bu gelmelerde her zaman Oktay YILDIRIM'm olduğunu, Mahmut ÖZTÜRK ve ismini bilmediği X şahsın astsubay olduklarını Mehmet Dayısından duyduğunu, bu gelmelerde ve ziyaretlerde Oktay YILDIRIM'm hep olduğunu, diğer iki şahsın yalnız olarak ziyarete geldiklerin hiç görmediğini,
Bu dönem içerisinde bu şahıslardan şüphelenmeye başladığını, kendisinin bu şahısların yanma gittiği zamanlar aniden kendi aralarındaki konuşmalarını kesip başka konulardan konuşmaya başladıklarını, kendi aralarında görüştükleri esnada çay servisi yaptığını, fakat şahısların yanma gittiğinde ya sustuklarını ya da konuyu değiştirdiklerini, kendisinin de bu durumdan rahatsız olduğundan Mehmet DEMİRTAŞ'a Oktay YILDIRIM'm ne iş yaptığını sorduğunu, O'nun da kendisine şu an hatırlamadığı bir internet adresi vererek "İncele kim olduğunu öğren" dediğini, kendisinin bu siteye girip incelediğinde, sitenin içeriğinde genelde "Devlet idaresi-PKK" konularının işlendiğini ve Oktay YILDIRIM' a ait yazıların olduğunu gördüğünü,
Bir gün yine Oktay YILDIRIM'm yalnız olarak manava dayısını ziyarete geldiğini, dayısının dükkan da olmadığım, Oktay YILDIRIM'm dayısını telefonla aradığını, dayısı Mehmet DEMİRTAŞ'm manava gelmeden Oktay YILDIRIM' a "Kuvai Milliye ne demek" diye sorduğunu, çünkü üzerinde Kuvai Milliye yazan üç-dört tane takvim benzeri bir broşürü kendisine bırakarak "bunları dükkana asarsın" dediğini, tahminine göre hala Manav'm girişe göre sol tarafındaki tahta üzerinde asılı olabileceğini, Oktay YILDIRIM'm da cevap olarak kendisine "Kuvva-i Milliye'nin devletin çıkarlarını koruyan bir dernek olduğunu, devleti yönetenlerin gerçek yönetici olmadığını ve devlet içerisinde başka şeylerin döndüğünü" söylediğini,
Ayrıca Oktay YILDIRIM' m manavda olduğu bir gün yazılı ve görsel basında ismini ZAFER (kod isimli) Muzaffer TEKİN olarak öğrendiği şahsın siyah bir Mercedes araba ile Mehmet Dayısının manavına gelip önünde durduğunu, ancak bu araçtan kimse aşağıya inmeden arabanın devam ettiğini, ZAFER (kod isimli) Muzaffer TEKİN'in manava dikkatlice baktığını, sonra bu siyah Mercedes'in gözden uzaklaştıktan sonra Oktay YILDIRM'm manavdan ayrıldığını, 15-20 dakika kadar sonra Oktay YILDIRIM ve Mahmut ÖZTÜRK'ün san Opel Corsa ile manava geldiklerini, ancak bu konu hakkında detaylı bir bilgisinin olmadığını,
Bu tarihten yaklaşık 3-4 ay kadar önce babasının oturmuş oldukları evin çatısına tahta almak amacı ile çıktığını, tahtaları boşalttıktan sonra tahtaların altında bir askeri sandık olduğunu ve içerisinde bombalar olduğunu söylediğini, sonrasında babasıyla beraber evin çatısına çıktıklarını, sandığı açıp baktıklarında, içerisinde birçok el bombası olduğunu, içeriğini bilmediği bantlı siyah bir kutu olduğunu, bu kutuyu kaldırıp salladığını, içerisinden demir sesi gibi bir ses geldiğini, ancak içini açıp bakmadığını, sonrasında sandığı tekrar kapattığını, sandıkta dikkatini çeken tarafının anahtar kısmı açılıp açılmadığı fark edilsin diye değişik bir şekilde telle bağlandığını, ayrıca sandığın sağ ve sol tarafına kırmızı tuğla ile dip noktalarına çizgi çekilmiş olduğunu, muhtemelen sandığın açılıp açılmadığını ve hareket edip etmediğini anlamak amacı ile böyle bir şey yapılmış olabileceğini,
Sonrasında babası ile beraber aşağıya indiklerini, babasının kendisine bu malzemeleri sorduğunu, kendisinin bilmediğini söylediğini, sonrasında birkaç gün dayısının ağzım aradığında kendisine herhangi bir şey söylemediğini, hatta kendisine "çatıyı düzelttim" dediğinde, kendisine "çatıda bir şey gördün mü" dediğini, kendisinin de "yok" dediğini, birkaç gün sonra dayısı Mehmet DEMİRTAŞ'm " Çatıda a^»tt$ysandık var ve içerisinde el bombalan var" dediğini, kendisinin de "Bunlan ki^VbAralftı" cfi^ sorduğunda, "Bu el
bombalarını Oktay YILDIRIM bıraktı, bu malzemelere bir şey olursa başımız belaya girer, kurtaramayız, kimseye bu konudan bahsetme, seni de alırlar, bu evde sen oturuyorsun" dediğini, Oktay YILDIRIM' m ne amaçla bu el bombalarını bıraktığı konusunda herhangi bir şey söylemediğini, ancak bu malzemeleri kendisi taşınmadan 1,5 yıl önce Oktay YILDIRIM tarafından getirildiğini söylediğini,
Kendisinin bu malzemelerin yerini öğrendikten sonra Oktay YILDIRIM' m manava geldiğine hiç şahit olmadığını,
Bu el bombalan konusunda babasının ısrarla "polise ihbar et" dediğini, ancak ailesine zarar gelir endişesi ile herhangi bir ihbarda bulunmadığını,
Bu tarihten yaklaşık 1 ay kadar öncede babası ile görüştüğünde babasının "Ben gereken kişileri arayacağım ve ihbar edeceğim, çünkü son zamanlarda her yerde bomba patlıyor, terör olayları artıyor, masum kişiler ölüyor ve belki de evde bulunan malzemeler ile bu artan terör olaylarının bir alakası vardır" dediğini, kendisinin "biraz bekleyelim" dediğini, sonrasında babasıyla tekrar görüştüğünde "bu konuyu ihbar edelim" dediğini, çünkü zaten bu adamların gizli saklı bir işler çevirdiğinin belli olduğunu, babasının dediklerinin doğru olabileceğini,
Bu tarihten 20 gün önce oturmuş olduğu ve el bombalarının bulunduğu evden abisi Murat YİĞİT' in yanma taşındığını, sonrasında da muhtemelen bu el bombalarının yerini babasının ihbar ettiğini, sonra polisçe yakalandığını,
Bu tarihten yaklaşık 1 (bir) yıl önce gerçekleşen Danıştay saldırısı olduğu günlerde, ZAFER (kod isimli) Muzaffer TEKİN ' e ait villa basıldıktan sonra televizyonda Mahmut ÖZTÜRK ve Oktay YILDIRIM' ı gördüğünü, bu durumu dayısı Mehmet DEMİRTAŞ' a sorduğunda "Onlar devlet için çalışan astsubaylar, Zafer (kod isimli) Muzaffer TEKİN ' in Çavuşbaşı' nda ki evinde arama olmuş, evde gizli zulalarda silahlar varmış ancak aramada bulamamışlar" dediğini, Nedenini ise; baskından önce haberleri olduğunu devletin her yerinde ve kademesinde nüfuzları olduğunu ve her şeyi önceden haber aldıklarını söylediğim, "bunu nerden biliyorsun" diye sorduğunda herhangi bir cevap alamadığını, zaten dayısına karşı pek görüş bildirme durumunun olmadığını,
Bu dönem içerisinde;
Oktay YILDIRIM' ı: Mehmet DEMİRTAŞ' m askerden komutanı, gazi Astsubay olarak,
Mahmut ÖZTÜRK' ü : Emekli astsubay olarak,
X Şahsı : Astsubay olarak tanıdığını, bu şahıs 40 yaşlarında zayıf, 1.75 boylarında, esmer, siyah saçlı açık alınlı görse tanıyabileceği bir şahıs olduğunu,
Mahmut ÖZTÜRK'ü plakalarını hatırlamadığı siyah Mercedes ve San Renkli Opel Corsa ile Oktay YILDIRIM ise, Beyaz 5.20 BMW ile gördüğünü,
Dayısı Mehmet DEMİRTAŞ'm bu malzemelerin daha önceden kullanılıp kullanılmadığı hususunda kendisine herhangi bir şey söylemediğini,
Kendisiyle birlikte gözaltında bulunan şahıslarla ilişkisinin ise; Mehmet DEMİRTAŞ'm; öz dayısı olduğunu, bu nedenle kendisini tanıdığını, son bir yıl içerisinde sekiz ay kadar Ümraniye ilçesindeki evinde kiracı olarak kaldığını, aynca evden çıkan bomba malzemeleri ile çok alakasının olduğunu zannetmediğini, zira dayısının çok saf ve iyi birisi olduğunu, bu tür işlerle ilgilenmeyeceğini bildiğini, yalnız komutanlannı kıramadığı için ve hayır diyemediği için diğer şahıslar tarafından kullanıldığını düşündüğünü, Oktay YILDIRIM'ı; dayısı Mehmet DEMİRTAŞ vasıtası ile tanıdığını, Oktay YILDIRIM' ı ilk defa dayısının Ümraniye ilçesindeki şu an yıkılmış olan LPG istasyonunda 3 sene kadar önce gördüğünü, kendisinin LPG istasyonunda otururken Oktay YILDIRIM'm istasyona gelip direk olarak müdüriyet odasına girdiğini, bujdurumu diğer dayısı olan Osman
olduğunu söylediğini, ileriki dönemlerde de Oktay YILDIRIM'ı hep Mehmet DEMİRTAŞ' m yanında gördüğünü, samimiyetinin olmadığını, sadece selamlaştıklanm beyan etmiştir.
Cumhuriyet savcılığı ifadesinde özetle ;
Mehmet Demirtaş isimli şahsın dayısı olduğu, Oktay Yıldmm isimli şahsı da yaklaşık 4 sene önce dayısı vasıtası ile tanıdığını,Osman dayısının kendisine Oktay Yıldırım'm Mehmet dayısının komutanı olduğunu söylediğini, 2003 yılı Mayıs ayından 2004 yılı Mayıs ayma kadar Ümraniye ilçesinde şuan yıkılmış olan LPG istasyonunun yıkama bölümünde çalıştığını,. Oktay Yıldırımın da sürekli olarak istasyona dayısı Mehmet Demirtaş'ı görmeye geldiğini,. 2004 yılı Mayıs ayında askere gittiğini, 2005 yılı Ağustos ayında askerden döndüğünü ve 2005 yılı Ekim ayı başlarında İstanbul'a gelerek ağabeyi Murat Yiğit'in yanma yerleştiğini,. Bu dönem içerisinde Ümraniye oto sanayinde yıkama yağlama işine girdiğini ve 4-5 ay burada çalıştığını, 2005 yılı sonlarında dayısı Mehmet Demirtaş'm yanma gelerek kendisine bir manav açalım dediği şüpheli Ali YİĞİT'in de bunu kabul ettiğini ve Ümraniye Mithatpaşa Cad. Güngör Sok. No .2/1 sayılı adresteki manavda çalışmaya başladığını, manavın hemen arkasında bulunan evde dayısı Mehmet Demirtaş'm oturduğunu, Daha sonra bu evden taşındığını, Oktay Yıldmm isimli şahsın manavda çalıştığı dönemlerde Mehmet dayısını ziyarete geldiğini ve sık sık telefonla görüştüklerini, Ayrıca adını daha sonradan öğrendiği Mahmut Öztürk isimli şahsında manava dayısını ziyarete geldiğini,
Manavın arkasında bulunan ve daha önce dayısının oturmuş olduğu ev 4 ay boş kalınca ailesi ile birlikte bu eve taşındığını, 2007 yılı Nisan ayında evi boşalttığını, evin dayısının kayınpederi olan Rıfkı Çoruh'a ait olduğunu ve bu şahsın da evi boşaltmasını istediğini, evde oturduğu dönemde Oktay Yıldırım, Mahmut Öztürk ve ismini bilmediği bir şahsında sürekli dayısı Mehmet Demirtaş'm yanma gelip gittiklerini, şahısların manava geldikleri süre içinde gizli gizli konuştuklarını ve kendisi yanlarına geldiğinde konuşmalarını yarım kestiklerini, bu olaydan rahatsız olduğunu, dayısı olan Mehmet Demirtaş'a Oktay Yıldmm'm ne iş yaptığını sorduğunda bir internet adresi vererek oraya baktığında kim olduğunu anlayacağını söylemesi üzerine, bu siteye girdiğini, genelde sitenin içeriğinde devlet ve PKK konulan işlendiğini gördüğünü,
Oktay Yıldırım'a Kuvai Milliye ne diye sorduğunu, bu soruyu sormasının nedeninin internet sitesinde Kuvai Milliye hareketi diye bir nitelendirme gördüğünü, cevaben Kuvai Milliye'nin devletin çıkarlarını koruyan bir dernek olduğunu, devleti yönetenlerin gerçek yönetici olmadığını söylediğini,
Oktay Yıldmm'm manavda olduğu bir gün daha önce ismini gazete ve televizyonlardan öğrendiği Muzaffer Tekin isimli şahsm dayısının manavının önüne geldiğini, manavın içine baktığını ve yavaş yavaş Samanyolu Caddesinden ileri doğru devam ettiğini. Oktay'ın aracı manavın önüne geldiğini gördüğünü ve 5 dakika sonra manavdan ayrılarak aracın bulunduğu istikamete doğru başka bir araçla gittiğini,
Yaklaşık 3-4 ay kadar önce babasının oturmuş olduğu evin çatısına tahta almak amacıyla çıktığını, tahtaları boşalttıktan sonra tahtaların altında bir asker sandığı gördüğünü ve içinde bombalar olduğunu söylediğini, bunun üzerine babasıyla beraber evin çatısına çıktığını ve bu sandığı babasıyla birlikte açtıklarını, içerisinde birçok el bombası gördüklerini, ayrıca içeriğini bilmediği bantlı bir siyah kutu olduğunu, bu kutuyu salladığında içinden demir sesin geldiğini, ancak içini açıp bakmadığını ve sandığı tekrar kapattığını, Sandıkta dikkatini çeken şeyin anahtar kısmı açılıp açılmadığı farkedilsin diye değişik bir telle bağlanmış olduğunu, daha sonra bu konuyla ilgili dayısının ağzını aramaya başladığını, çatıyı düzelttiğini söylediğini, dayısının çatıda bir şey gördün mü diye sorduğunu, kendisinin de yok dediğini, birkaç gün sonra dayısı Mehmet Demirtaş'm çatıda askeri bir sandık olduğunu, içerisinde el bombalan olduğunu, bu bombalan Oktay Yüdöfltf^bıraktığmı, bu malzemelere bir şey olduğu takdirde başının belaya gireceğini^^ftulamayaS&klannı ve bu nedenle
!t«"
.426 f *
kimseye birşey bahsetmemesi gerektiğini söylediğini, hatta bu olayı konuştuktan sonra Oktay Yıldmm'm bir daha manava geldiğini görmediğini,
Yaklaşık 1 ay önce babası ile telefonla görüştüğünde babasının gereken kişileri arayacağını ve bu konuda ihbarda bulunacağını, çünkü terör olaylarının arttığını, masum kişilerin öldüğünü, belki de bu bombalarla birçok masum insanın öldürülebileceğini söylediğini, muhtemelen bu ihbarı da babasının yaptığını,
Bu tarihten yaklaşık 1 yıl önce Danıştay saldırısı olduğu günlerde, televizyonda Mahmut Özrürk ve Oktay Yıldırım'ı gördüğünü, bu durumu dayısına sorduğunu, dayısının ise cevaben onların devlet için çalışan subaylar olduğunu hatta Muzaffer Tekin'in Çavuşbaşı'ndaki evinde arama yapıldığında evde bulunan silahların aramada bulunamadığını söylediğini,, çünkü bu kişilerin devletin heryerinde adamları olduğunu ve daha önceden bilgi aldıklarını belirttiğini,
Evde yapılan aramada ele geçirilen 7.65 mm çaplı Walter marka silahın ağabeyi Murat Yiğit'e ait olduğunu, bu silahın ne zaman ve nereden alındığını bilmediğini, ağabeyinin evine yaklaşık 15 gün önce geçici olarak taşındığını,
Bu bombalan taşınmadan yaklaşık 1,5 sene önce bu eve konulduğunu duyduğunu, o dönemde de evde Mehmet Demirtaş'm oturduğunu, hiç kimsenin kendisine evde bomba olduğunu söylemediğini, kendisine zarar vereceklerini söyledikleri için korkup ihbarda bulunmadığım,Oktay Yıldmm'm manava geldiği zamanlarda çay ikram ettiği zaman konuşmayı kesip başka bir konuya geçtiğini, bir şey sakladıklarını hissettiğini, suçsuz olduğunu beyan etmiştir.
Cezaevinde kendisini tehdit edip suçu üstlenmesini söylediğini iddia ettiği diğer şüphelilerle ilgili olarak alınan ek Cumhuriyet Savcılığı ifadesinde özetle ;
Tutuklandığı gün, diğer şüpheliler Mehmet DEMİRTAŞ ve Oktay YILDIRIM ile birlikte Bayrampaşa Cezaevine götürüldüğünü, cezaevinde diğer şahıslarla ayrı ayrı karantinalara alındıklanm, ancak lavaboya gittiği sırada Oktay YILDIRIM'm da yanma gelerek kendisine "ben burada kaldığım süre içerisinde, sen veya oğlunun, ailenin rahat yaşayabileceğinizi zannediyor musun? Onlan öldürmek bana kalmaz, dışandakiler zaten o işi halledecekler" dediğini, kendisinin korktuğu için sesini çıkartamadığmı,
Daha sonra karantinanın kapısı açıldığını, Oktay YILDIRIM ve Mehmet DEMİRTAŞ'm cezaevi müdürüne söyleyip kendisini yanlanna almak istediklerini, bunun üzerine cezaevi müdürünün izniyle üçünün bir arada karantinada kalmaya başladıklannı, Oktay YILDIRIM'm bir kağıda birtakım ifadeler yazıp kendisine kağıdı vererek "burada yazan ifadeleri 40 sefer yazıp ezberleyeceksin ve mahkemede bu şekilde ifade vereceksin" diyerek baskı yapmaya başladığını, korktuğu için bu durumu kabul ettiğini, kendisine kağıttaki yazılanlan güzel bir yazı ile yazarak altına da hiçbir baskı altında kalmadan o sözleri yazdığını beyan etmesini söylediğini, bunun üzerine kendisinin bu şekilde yazdığını, kağıda parmak izini bastırdığını, bunun için baş parmağını pilot kalemle karalayıp mürekkep haline getirdiklerini,
Onlann dediğini yaptığı için kendisine çok iyi davranmaya başladıklannı, onlann dediği şekilde verilen kâğıtta yazılanlan ezberlediğini, kendisine verilen kâğıtta özetle:
"Babasının daha önce silah kaçakçılığı ile uğraştığını ve bu bombalan da alıp satmak amacıyla orada bulundurduğunu, emniyette verdiği ifadenin polisin vaatleri sonucu olduğunu, polisin bu konuda kendisine baskı yaparak ifadesinin alındığını, ifadesinin doğru olmadığı" şeklinde yazılar bulunduğunu,
Daha sonra avukatının ilk ziyarete geldiği g^;~%U--dujumu kendisine anlattığını, Avukatının kendisine korkmaması gerektiğini, baslcüâta Jboyui$^s eğmemesi gerektiğini, kendisinin bu durumu Cumhuriyet Savcısına akt#apağıiıı--'SQyle^ffi%ıi, kendisinin cezaevi
müdürüyle görüştüğünde, bu şahısların kendisine okutturduğu belgenin aslım müdür beye verdiğini, müdürün de evrakın fotokopisini çekerek aslını geri kendisine iade ettiğini, ancak cezaevi müdürü kendisini ikinci kez yanma çağırdığında, Oktay YILDIRIM'm bu durumdan şüphelenip bu yazılı evrakın aslını kendisine zorla yırttırdığını, korktuğu için yırtmak zorunda kaldığını, ancak, suretinin cezaevi müdürlüğünde mevcut olduğunu, bu yazının da Oktay YILDIRIM'a ait olduğunu, kendisine cezaevinde yapılan bu baskı ve tehditlerden dolayı Oktay YILDIRIM'dan şikâyetçi olduğunu, Mehmet DEMİRTAŞ tarafından kendisine yönelik herhangi bir tehdit ve baskı yapılmadığını,
Cezaevinde birlikte bulundukları dönem içerisinde Oktay YILDIRIM'm evde yakalanan bombalann kendisi tarafından oraya konulduğunu, 1997-1999 yıllan arasında Şemdinli'de görev yaptığı sırada bombalan oradaki askeri birliğe ait mühimmat deposundan aldığını, Mehmet DEMİRTAŞ ile aralannda yapılan konuşmada söylediklerini beyan etmiştir.
Gizli Tanık- A 21.06.2007 tarihli ifadesinde ;
Kendisinin Ali YİĞİT' in yakım olduğunu, Ali'yi cezaevinde ziyarete gittiğinde "olayı sen ve baban yüklen" şeklinde ifade vermesi için zorladıklannı, "bizim verdiğimiz bu metni ezberle, bu şekilde ifade ver yoksa sen ve ailen için iyi olmaz" şeklinde tehdit edildiğini, yine "avukatını reddet, biz sana başka avukat bulacağız ve bizim dediğimiz şekilde ifade ver" dediklerini anlattığını beyan etmiştir.
Gizli Tanık- B 21.06.2007 tarihli ifadesinde ;
Kendisinin Ali YİĞİT' in yakını olduğunu, cezaevi ziyaretinde Ali YİĞİT'in kendisine tehdit edildiğini ve avukatını çağırmasını istediğini, zorla diğer şüpheliler tarafından mektup yazdınlmak istendiğini, suçun kendisi ve babasının üstüne atılması ve yanacak biri varsa Ali'nin ve babasının yanmasının gerektiğini söylendiğini anlattığını, hatta kalem ve kağıt verdiklerini, kendisinin baştan biraz yazdığını, daha sonra yazmadığım anlattığını beyan etmiştir.
Sadece bu ifade içeriklerinden de, yukanda anlatılan Danıştay saldmsı olayından 7 gün sonra Zeki Yurdakul ÇAĞMAN ile yaptığı telefon görüşmesinde kendisine Danıştay Saldmsı olayının ne aşamaya kadar aydmlatılabildiğini sorulması üzerine Muzaffer TEKİN'in halen gözaltında olduğunu, kendi düşüncesine göre olayın kendilerinin bağlantılanna kadar aydınlatıldığını, hiyerarşide kendilerinden üst konumda bulunan kişilere ise henüz ulaşılamadığını söyleyen Mahmut ÖZTÜRK'ün ve dolayısı ile Muzaffer TEKİN'in, Cumhuriyet Gazetesine 10.05.2006 tarihinde atılan el bombası ile irtibatlı olduğu belirtilen 27 adet el bombası ve bunlar ile ilgisinin maddi delili ele geçen Oktay YILDIRIM ile örgütsel bağlantılan ortaya çıkmaktadır.
Oktay YILDIRIM, Mahmut ÖZTÜRK ve Muzaffer TEKİN'in Ergenekon Terör Örgütü içerisindeki konumlan ise kendilerine ait bölümde aynntısı ile anlatıldığından burada tekrar edilmeyecektir.
ESKİŞEHİR İLİNDE ELE GEÇEN EL BOMBALARI İLE CUMHURİYET GAZETESİNE ATILAN EL BOMBALARI ARASINDAKİ BAĞLANTININ AÇIKLANMASI
&*.
h '' »a '-e*"—""»
Ümraniye ilçesinde ele geçirilen 27 adet el bombası ile ilgili soruşturmada ulaşılanve kendisinde gizli askeri belgeler ele geçen Muzaffer ŞENOCAK'm; söz konusu gizli askeribelgeleri, daha önceki yıllarda Ankara ilinde birlikte Özel Güvenlik şirketi çalıştırdıklan"Şamil" binbaşı olarak bildiği Emekli Binbaşı Fikret EMEK'in bilgisayanndankopyaladığını, bu bilgilerin Aydın YÜKSEK'e kendisinsdesK1p^iğjni beyan etmesi üzerineşüpheli Fikret EMEK yakalanmıştır. //'[■* J*%
Şüpheli Fikret EMEK'in annesine ait Eskişehir ilindeki evde 26.06.2006 tarihinde yapılan aramada;
(1) adet kalashnikov marka otomatik silah,
(1) adet kanas marka silah ve dürbünü,
(1) adet 7,65 mm çapında Lama marka tabanca ve susturucusu,
(I) adet el yapımı kesik eski tüfek, çeşitli çap ve markalardaki fişekler,(12) adet savunma ve taarruz tipi el bombası,
(II) kg orjinal kutusunda C-3 (27,5 libre) kutu üzerinde DEMOLİTİON BLOOK M3COMPOSİTİON yazılı C-3 Plastik Patlayıcı
(210) gram ağırlığında (12) adet TNT kağıdına sanlı vaziyette (KK-MU-FB 1950) dairesel çizgi içerisinde harf ve rakam grubu bulunan malzeme,
(6) adet yabancı menşeili 1 'er librelik TNT (üzerinde HİGH EXPLOSİVE TNT 1 POUND NET DANGEROUS yazılı )
(3) adet 1 'er librelik TNT (üzerinde NET tehlikeli yazılı)
(1) adet teneke kutu içerisinde 1360 gram ağırlığında üzerinde 3 adet ateşleme yuvası bulunan tahrip kalıbı,
(1) adet 17 cm. metalden mamul imha kiti içerisi patlayıcılı, 1 adet 13 cm imha kiti (içerisi patlayıcılı) ile bir çok CD. Ele geçirilmiştir.
Yine şüpheli Fikret EMEK'in Ankara ilindeki evinde yapılan aramada bilgisayar, silah ve muhtelif örgüt dokümanı ele geçirilmiştir.
Fikret EMEK ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özetle ;
Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olduğunu, Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yaptığını, bir çatışma sonucu yaralandığını, 2004 yılında kendi isteği ile emekli olduğunu, diğer şüphelilerden Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ün Türk Silahlı Kuvvetlerinden devre arkadaşı olduğunu, kendisinin emekli olmayı düşündüğü dönemde komutanlarından birisinin vasıtası ile Muzaffer ŞENOCAK ile tanıştığını, bu kişinin çevresi ve ilişkilerinden yararlanıp emeklilik döneminde inşaat ve güvenlik şirketi kurmayı düşündüğünü ,
Kendisinden ele geçen askeri nitelikteki gizli belge ve CD'lerin görev yaptığı dönemden kaldığını, Muzaffer ŞENOCAK' m bunları ne şekilde aldığını bilmediğini,
Eskişehir' de annesinin evinde ele geçen silah ve patlayıcıların kendisine ait olduğunu, bunları Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaparken katıldığı operasyonlarda terörist kamplannda ve boş arazilerde sahipsiz olarak bulduğunu, silahlann bir kısmını hatıra olarak sakladığını, bomba türü olanlan da merakından dolayı ve tekrar operasyonlarda kullanabileceği düşüncesi ile muhafaza ettiğini, ancak yaralandıktan sonra bir daha bunlarla ilgilenemediğini, Güneydoğu görevi çıkarsa yeniden bu malzemeyi alıp orada kullanmayı düşündüğünü, 2001-2004 yılında da zaman zaman operasyonel faaliyetlerinin olduğunu ancak Eskişehir' den bu malzemeleri alıp götürme imkanı olmadığını beyan etmiştir.
Fikret EMEK'in evinde yapılan aramada diğer eşya ve dokümanlann yanında ; devletin güvenliği iç ve dış siyasal yararlan bakımından gizli kalması gereken bilgilerle, kanun ve nizamlar gereği gizli kalması gereken ve açıklanması yasaklanan çok sayıda dijital veri, 1 adet Devlet Yöneticileri İçin Devlet Yönetimini Kısa Dönemde Çökertme Kılavuzu ve 1 adet Hükümet Darbesi Tekniği isimli kitap, Ankara Kızılay'da bulunan tüp geçit ile ilgili olduğu anlaşılan hedef kartı yazılı çalışma, Alman Vakıflanna ait plan ve krokiler ele geçtiği anlaşılmıştır.
M204 A2 El Bomba Tapası KF-MKE-91 12-77 Kafile Numaralı mühimmat cinsinin 1975/8 Protokol Numarası ile 8.800 Adet olarak 10.03.1978 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edildiği belirtilmiştir.
Şüpheli Fikret EMEK'ten ele geçirilen el bombaları ve patlayıcılara aldırılan ekspertiz raporunda özetle ;
Bombaların çalışır vaziyette olduğu belirtilerek, organize suç örgütleri ve terör örgütlerince illegal yollarla bu tip malzemelerin ele geçirilerek,çıkar grupları üzerinde yıldırma, şantaj ve baskı kurma amacı ile kullanıldığı ,eldeki mevcut patlayıcı malzemelerle kişinin niyetine bağlı olarak istenilen güçte fabrikasyon ve el yapımı bombanın yapılabileceği, bu tür patlayıcı maddelerin adli emanet ve uygun olmayan depolama şartlannda bulundurulması ve saklanması sakıncalı olduğundan imha edilmesinin gerektiği, eldeki mevcut patlayıcılann kullanılması halinde canlılar üzerinde öldürücü ve yaralayıcı,cansızlar üzerinde de maddi hasarlara sebep verebileceğinden 6136 S.K.'nun 2478 S.K.la eklenen Ek-5 maddesi kapsalmda mütalaa edileceği belirtilmiştir.
Kara Kuvvetleri 1. Ordu Komutanlığından alman 17.09.2007 tarihli yazıda da , şüpheliden ele geçirilen 5 adet taarruz tipi, 5 adet savuma tipi, 2 adet tapası üzerinde takılı bomba ve 10 adet çinko kutu içerisinde bulunan MKE yapımı ateşleme tapası ile 12 adet TNT kalıbı, 1 adet uçaksavar makineli tüfek mermisi, 1 adet G-3 piyade tüfeği mermisi ile , 21 adet boş kovanın askeri mühimmat ve malzeme olduğu ve 1. Ordu Komutanlığına teslim edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Buna göre malzemelerin askeri mühimmat olması sebebi ile 26.09.2007 tarihinde askeri görevlilere teslim edilmiştir.
Bomba Bilgi Merkezi İrtibat Raporu ;
Eskişehir ilinde ele geçirilen el bombalanndan ;
Tapa M 204 A2 KF-MKE -91 12-77 seri numaralı el bombasının ,
-05.05.2006 tarihinde Cumhuriyet Gazetesine atılan Tapa M 204 A2 KF-MKE-91 12-77 seri numaralı el bombası,
-11.05.2006 tarihinde atılan Tapa M 204 A2 KF-MKE-91 12-77 seri numaralı el bombası ile aynı kafile numarasını taşıdığı belirtilmiştir.
Fikret EMEK,Muzaffer ŞENOCAK,Aydm YÜKSEK ve Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ün Ergenekon Terör Örgütü içerisindeki konumlan kendilerinin hukuki durumlannın anlatıldığı bölümde aynntısı ile anlatıldığından burada tekrar edilmeyecektir.
Buna göre, Cumhuriyet Gazetesi saldmlannda kullanılan her üç el bombasının da Ergenekon Terör Örgütüne ait olduğu anlaşılmaktadır.
ALPARSLAN ARSLAN'IN ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ, BU ÖRGÜTÜN YÖNETİCİ VE BİR KISIM ÜYELERİ İLE BAĞLANTILARININ AÇIKLANMASI
TELEFON GÖRÜŞMELERİ BAĞLANTISI
Alparslan ARSLAN'm yakalandığı sırada elinde bulunan YOUNG BAGS yazılı siyah renkli evrak çantası içerisinde yapılan aramada ; 1 adet Motorola V300 marka cep telefonu elde edilmiştir.
Alparslan ASLAN'ın kullanmakta olduğu 0 532 671 34 39 nolu GSM hattının İstanbul 12.Ağır Ceza Mahkemesinin 29.04.2008 tarih ve Teknik Takip No:2008/799 sayılı kararı doğrultusunda, TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) ile kurulan koordine neticesinde, ilgili GSM Operatörlerince gönderilen 01.01.2000 den 29.05.2008 tarihine kadar yapmış olduğu arama-aranma, mesaj gönderme-mesaj alma kayıtlarının kolluk tarafından yapılan analizinde aynı soruşturma kapsamındaki ve ilgili kişilerden ;
Muzaffer Tekin' in kullandığı 0532 2919293 nolu GSM hattı ile 35 (Ekim 2004-Mayıs 2006 tarihleri arasında toplam 27 )
Recep Gökhan Sipahioğlu adına kayıtlı 0505 3043924 nolu GSM hattı ile 1 Raif Görüm' ün kullandığı 0535 8258383 nolu GSM hattı ile 2 kez Osman Yıldırım' in kullandığı 0533 7438843 nolu GSM hattı ile 691 Osman Yıldırım' m kullandığı 0538 4567268 nolu GSM hattı ile 55 Ayhan Parlak' m kullandığı 0544 5259696 nolu GSM hattı ile 108 Yusuf Görüm' ün kullandığı 0536 2716692 nolu GSM hattı ile 11 İbrahim Cingi' nin kullandığı 0535 7184841 nolu GSM hattı ile 94 Erhan Timuroğlu' nun kullandığı, 0535 9856813 nolu GSM hattı ile 10 kez, görüştüğünün tespit edildiği belirtilmiştir.
Alparslan ARSLAN telefon numarasının kendisine ait olduğunu teyit etmiştir. Alparslan ARSAN ile telefon irtibatı olan bu kişilerden Muzaffer TEKİN, Ali KUTLU,Recep Gökhan SİPAHİOĞLU, Raif GÖRÜM, Yusuf GÖRÜM ve onların yakını Hüseyin GÖRÜM hakkında işbu iddianame ile ilgili bölümde ayrıntısı ile açıklanan eylemlerinden dolayı Ergenekon Terör Örgütü Üyesi olmak suçundan cezalandırılmaları istemi ile dava açılmıştır. Bu nedenle kişilerin Ergenekon Terör Örgütü irtibatı burada tekrar irdelenmeyecek, sadece bağlantılarını göstermesi açısından özellikli görülen hususlara kısaca değinilmekle yetinilecektir.
Muzaffer TEKİN, kendisini işyeri komşusu Adnan GÜLEÇ veya o hukuk bürosunda çalışan Teoman EKŞİOĞLU'nun Alparslan ARSLAN ile tanıştırdığını, üç dört sefer bürosuna geldiğini, 10-15 sefer de hal hatır sormak için telefon ettiğini hatırladığını, son bir yıl içerisinde ise görüşmediklerini, Hüseyin GÖRÜM ve İbrahim ÖZCAN'm daveti üzerine Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketinin İstanbul Vali Erol Çakır Öğretmenevindeki Taner ÜNAL'm konuşmacı olduğu toplantıya gittiğini, emin olmamakla birlikte Alparslan ARSLAN'ı da bu toplantıda gördüğünü, Alparslan ARSLAN'm Doğuş Factoring şirketinin avukatlığını yaptığını Danıştay saldırısından sonra öğrendiğini, bu şirketle şekli olarak hissedarlığı dışında bir ilişkisi olmadığı için Alparslan ARSLAN'm şirketin avukatı olduğunu bilmediğini beyan etmiştir.
Teoman EKŞİOĞLU bu beyanın aksine Alparslan ARSLAN ile Muzaffer TEKİN'i kendisinin tanıştırmadığını, Alparslan ARSLAN'm Doğuş Factoring'in avukatlığını yaptığını duyduğunu beyan etmiştir.
Alparslan ARSLAN'm Muzaffer TEKİN ve Ertuğrul YILMAZ ile irtibatlı Ayhan PARLAK ile 108 kez,
Sedat PEKER'in liderliğini yaptığı suç örgütü üyesi olduğu iddia edilen KELEBEK İbrahim lakaplı İbrahim CİNGİ ile 94 kez görüştüğü tespit edilmiştir.
Hüseyin GÖRÜM, kendisini Muzaffer TEKİN ile İbrahim CİNGİ'nin tanıştırdığını, İbrahim CİNGİ'nin vatan sever bir şahıs olduğunu^fssngrMhçe Kulübü Başkanı Aziz YILDIRIM ile tanışıklığı olduğunu bildiğini, şahş*f$e' iş ya^^mı bilmediğini, İbrahim
ÇINGI'yi 1988 yılından bu yana tanıdığını, çok seyrek olarak görüştüklerini, en son görüştüklerinde Muzaffer TEKİN'i ve yanında bulunan Mehmet Fikri KARADAG'ı tanıştırdığını, Muzaffer TEKİN'in kendisini sevdiğini söylediğini, kendisinin de Muzaffer TEKİN'e çok saygı gösterdiğini, Muzaffer TEKİN ile bürosunda 5-6 kez görüştüğünü, bir akşam kendisini ramazan ayında iftara davet ettiğini ve toplantıda kendisini İbrahim ŞAHIN ile tanıştırdığını beyan etmiştir.
Muzaffer TEKİN, 2004 yılı sonu veya 2005 yılı başlarında bir gün eski ülkücü olarak bildiği arkadaşı İbrahim CİNGİ'nin kendisini Fenerbahçe Semtinde bulunan Tesadüf Kafe'ye sohbet etmek için davet ettiğini, o an yanında bulunan arkadaşı emekli Kurmay Albay Fikri KARADAĞ ile birlikte bu kafeye gittiğini, kafede İbrahim CİNGİ'nin yanında Hüseyin GÖRÜM isimli şahsında bulunduğunu, İbrahim CİNGİ'nin Hüseyin GÖRÜM'ü kendisine Kuvayı Milliye Hareketi Marmara Bölge Sorumlusu olarak tanıştırdığını, fakat o gün içerik olarak bir sohbet buluşması dışında herhangi bir siyasi içerikli konuşma olmadığını, fakat Hüseyin GÖRÜM'ün kendisini ilk defa görmesine rağmen gıyabında kendisini tanıdığını söyleyerek iltifatta bulunduğunu, Hüseyin GÖRÜM'ün kendisini Kuvva-i Milliyeti Şeyh Hüseyin'in torunu olduğunu söylediğini ve Düzce Hendek'te de kendilerine ait bir köyün olduğunu söylediğini beyan etmiştir.
Alparslan ARSLAN, Muzaffer TEKİN'i tanıdığını, yoğun bir samimiyeti olmadığını, siyasal ve toplumsal görüşlerinin kendisine yakın olmadığını, Kemalist-Solcu olarak bilindiğini, nasıl ve kimin aracılığı ile tanıştığını hatırlamadığını, avukat olduğu için bu ilişkileri çerçevesinde tanışmış olabileceğini, kendisini 6-7 aydır görmediğini, eylemden sonra neden kendisini yaraladığını anlamadığını beyan etmiştir.
Telefon görüşmesi kayıtlan maddi delili ve yukarıdaki beyan içeriklerinden bağlantıları ortaya çıktığı için bu hususu inkar edemeyen Muzaffer TEKİN ve Alparslan ARSLAN bağlantılarının tanışıklıktan öteye geçmediğini savunmuşlardır. Bu savunmanın aksini gösterir şekildeki aşağıda anlatılacak olan ifade içerikleri bir kenara bırakılsa bile, en sonuncusu 16.11.2005 tarihinde yapılan 35 adet telefon görüşmesinin aralarındaki bağlantının tanışıklıktan öteye geçtiğini gösterdiği gibi, bu tarihten sonra telefon görüşmelerinin aniden kesilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, kişilerin bu ani kesintiyi gerektirecek bir olay gerçekleştiğini de beyan etmedikleri, bu hususun aralarındaki bağlantının koptuğunu değil, aksine Ergenekon Terör Örgütü içerisindeki yönetici konumu ilgili bölümde ayrıntısı ile açıklanan Muzaffer TEKİN'in artık provakatif terör eylemlerinde görev vermeyi düşündüğü Alparslan ARSLAN ile irtibatının kurulamaması için bilinen telefon hattı ile görüşmeyi kestiğini, aynı semtte bulunduklarından yüz yüze görüşme veya herkesçe bilinmeyen telefon hatları ile konuşma yoluna gittiğim göstermektedir.
Recep Gökhan SİPAHİOĞLU'nun, genel merkezi İstanbul Kadıköy'de bulunan Emekli Kurmay Albay Mehmet Fikri KARADAĞ'm genel başkanlığını yaptığı Kuvayı Milliye Derneğinin AR-GE sorumlusu olduğu, Ergenekon Terör Örgütünün sivil toplum kuruluşları arasındaki bu derneğin illegal yapılanması içerisinde de görev aldığı, hakkında bu iddianame ile Ergenekon Terör Örgütü üyesi olmak suçundan cezalandırılması istemi ile dava açıldığı, kendisine ait bölümde ayrıntısı ile anlatıldığı gibi Kuvayı Milliye Derneğinden yanma görevlendirilen tetikçi kanadında görevli Ali KUTLU, S eda YİVLİ ve Murat ZELYURT isimli şahısların profillerinden de yararlanıp mafya tarzı faaliyetlerde bulunarak kendisine ve örgüte gelir temin ettiği, kendi adına birçok telefon hattı alıp yanında bulundurduğu Ali KUTLU ve diğer kişilere illegal işlerde kullanmaları için tahsis ettiği anlaşılmıştır.
Bu kişilerden Ali KUTLU'nun Taner ÜNAL'm başkanlığını yaptığı Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Derneğine (VKGB) üye olduğu ve Taner ÜNAL tarafından derneğin denetleme kuruluna asil üye olarak atandığı, bjuMsteîşkte çalıştığı sırada tanıdığı Mehmet Fikri KARADAĞ'm teklifi üzerine İstanbul'daKurulan ÎO&ayı Milliye Derneğine
Mersin Kurucusu olarak girdiği , bir süre sonra 2007 yılının Temmuz ayında İstanbul'a gelerek dernek genel merkezinde Denetleme Kurulu Başkanı olarak çalışmaya başladığı, bu iş karşılığında herhangi bir para almadığı, yaklaşık 3-4 ay kadar burada görev yaptıktan sonra kendi isteğiyle dernekten ayrıldığı ve Recep Gökhan SİPAHİOĞLU'nun yanında (Denge Mühendislik) inşaat teknikeri olarak işe başladığı kendi beyanı içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gizli Tamk-17'nin Ali KUTLU hakkındaki beyanında, Mersin ilinden Kuvayı Milliye Derneğine geldiğini, kendisinin VKGB oluşumunun başlangıcında yer aldığmı,Mersinde VKGB tarafından organize edilen bayrak mitingine katıldığını, bu miting öncesi 2 adet Türk bayrağının VKGB tarafından halkın galeyana getirilmesi için özellikle yaktmldığını bundan dolayı da 10.000 kişinin tepki amaçlı Türk bayrağı açtığını anlattığını beyan etmiştir.
Yusuf GÖRÜM'ün, kardeşi Hüseyin GÖRÜM'ün Kuvayı Milliye Derneği Teşkilat Başkanı olduğu, VKGB oluşumu kuruluş çalışmalarının kardeşi Hüseyin GÖRÜM'ün Maltepe semtinde bulunan yazıhanesinde yapıldığından burada Muzaffer TEKİN ve Hüseyin BEYAZIT'ı tanıdığı, kendisinin işletmekte olduğu Maltepe'deki deterjan imalathanesinin üst katındaki boş büroyu kullanmak istediklerini kardeşi aracılığı ile rica ettiklerinden bu imalathanede bulunan yazıhaneyi yaklaşık 1 ay dernek işlerinde kullandığı kendi beyanı içeriğinden anlaşılmaktadır.
Raif GÖRÜM'ün, üzerinde görev yeri genel merkez ve görevi istihbarat araştırma yazılı fotoğraflı bir Kuvayı Milliye kimlik kartı taşıdığı,bu kişinin Hüseyin GÖRÜM'ün yeğeni olduğu anlaşılmıştır.
Gizli Tanık-17 Raif GÖRÜM hakkında ;Bu kişiyi Hüseyin GÖRÜM' ün yakım olarak bildiğini, Raif GÖRÜM' ün esrar içmek için derneğe geldiğini Hüseyin GÖRÜM ile birlikte esrar içtiklerini gördüğünü beyan etmiştir.
Nitekim Raif GÖRÜM'ün ilgili bölümde ayrıntısı ile , diğer suçlan yanında ayrıca esrar kullandığı, temin ettiği, ticaretini yaptığı, evinde yapılan aramada resmi nikahsız eşi Nilgün KARASULU'nun üzerinden çıkan uyuşturucu esrar maddesinin kendisine ait olduğunu beyan ettiği açıklanmıştır.
ARAMALARDA ELDE EDİLEN DELİLLER İLE KURULAN BAĞLANTILAR
Alparslan ARSLAN'm üzerinde yapılan aramada;
(1) adet Ulusal Haber Basın Pres kartı ve (1) adet Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği (Nihat GÜRKAN adına) ibareli kartvizit elde edilmiştir.
Alparslan ARSLAN bunları arkadaşı olan Hüseyin GÖRÜM'den almış olabileceğini beyan etmiştir.
Hüseyin GÖRÜM, Alparslan ARSLAN'ı 2000 yılından beri tanıdığını, 2004 yılı içerisinde Tarhan Tarım Hayvancılık Şirketi ile ilgili olarak kendisi ile görüşme yaptığını , iddia ettiği gibi kendisine kart vermediğini beyan etmiştir.
Nihat GÜRKAN, geçmiş dönemde, Kadıköy'de bir siyasi partinin üyesi olduğunu, Kadıköy camiasının kendisini iyi tanıdığım, Alparslan ARSLAN'm da bu camia içinde olduğunu bildiğini, dört veya beş yıl önce yanma gelerek yeni büro açtığını söyleyip tanıdıklarını avukatlık konusunda kendisine yönlendirmesini istediğini, kendisinin daha sonra Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketinin oluşumunda yer aldığını, derneğin genel merkezinin adına kart bastırarak kendisine verdiğini, bu aşamada tekrar karşılaştığı Alparslan ARSLAN'a yeni bir dernek faaliyeti içerisinde bulunduğunu söyleyerek kart verdiğini, bu şekilde birçok kart dağıttığını, bunun dışında Alparslan ARSLAN ile samimiyeti ve birlikteliğinin olmadığını beyan etmiştir. İletişim tespitlerjndgn anlaşılacağı gibi kendisinin Alparslan ARSLAN ile aynı zamanda 15.05.2006^fâîhi»de Malkara'da bulunma sebebi sorulduğunda ise; kendisini Muzaffer TEKİN iljf^fe 4anıstırdiopustafa ALPAY isimli
Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Derneği müfettişi olan arkadaşı ile Nusret DEMİRAL'm kurduğu, kendisinin de üyesi olduğu C ( Cumhuriyet) Kulübünün etkinliğine katılmak için Ankara'da bulunduklarını beyan etmiştir.
Alparslan ARSLAN yakalandığında üzerinden çıkan Vatansever Kuvvetler Güç Birliği kartvizitini arkadaşı Hüseyin GÖRÜM'den almış olabileceğini beyan etmiştir. Hüseyin GÖRÜM ise bu beyanını yalanlamıştır. Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi içerisindeki Nihat GÜRKAN ise kartı bizzat kendisinin Alparslan ARSLAN'a verdiğini söylemiştir. Bu beyanlardan Alparslan ARSLAN'in üzerinden VKGB kartviziti ele geçmiş olsa bile, resmi olarak bu oluşum içerisinde yer alan Nihat GÜRKAN ve dolayısı ile VKGB , bundan sonra da VKGB aracılığı ile tanıştığı kişiler ile bağlantısının kurulamaması amacı ile soruşturmayı yönlendirmek için bir süre bu oluşum içerisinde yer aldıktan sonra ayrılan Hüseyin GÖRÜM'ün ismini verdiği anlaşılmaktadır.
Hüseyin GÖRÜM'ün bu olaylar ile kendisine komplo kurulduğunu iddia etmiştir. Aşağıda özetlenen görüşme çözümünden Hüseyin GÖRÜM ile Nihat GÜRKAN arasında bir husumet bulunduğu, Hüseyin GÖRÜM'ün Nihat GÜRKAN'in VKGB nin teşkilat başkanı olmasına karşı çıktığı anlaşılmaktadır.
Soruşturma kapsamında olup daha sonraki bir tarihte yakalanan şüpheli İhsan GÖKTAŞ'tan elde edilerek 2 , 3 rakamları ile numaralandırılan CD'ler içerisinde Kuvayı Milliye Derneği binasında 12 kişinin katılımı ile yapılan bir toplantıda Hüseyin GÖRÜM ve Mehmet Fikri KARADAĞ'm görüntülü konuşmalarının kayıtlı bulunduğu tespit edilmiş, İhsan GÖKTAŞ CD'leri Kuvayı Milliye Derneğini savcılığa şikayet etmek için dernekten aldığını, içeriğindeki görüntüleri kendisinin çekmediğini beyan etmiştir. Gizli Tanık 17 ise görüntünün Kahraman ŞAHİN tarafından çekildiğini söylemiştir. Söz konusu CD lerdeki görüntülü konuşmalarda Hüseyin GÖRÜM ve Mehmet Fikri KARADAĞ'm tanışmalarından itibaren Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ve Kuvayı Milliye Derneğinin kuruluş aşaması, süreç içerisinde gelişen olayların tabii bir şekilde konuşulduğu değerlendirildiğinden çözümü yaptırılarak soruşturma evrakına eklenilmiştir. Doğal bir ortamda geçen bu konuşmaların tamamının bütünlük içerisinde okunması gelişen olayların kavranması için gerekli görülmüş ise de, çok uzun olan bu konuşmaların bu konu ile ilgili kısımları yer darlığı nedeni ile özetlenerek aşağıya alınmıştır.
3 Nolu CD İçerisinde 43 Dakika 33 Saniyelik Görüntünün bazı bölümlerinde özetle ;
Hüseyin'in:Savcılığa gidip teslim olacam, savcılığa da kendim teslim olacam, Ben suçluyum, anlatacam hepsini, bütün suçlarımı da anlatacam, benim bilmediğim suçlan da , belki sen beni yann, Mehmet Fikri'nin : Dinlemek istemiyorum öyle şeyleri, öf saçmalama yav, Hüseyin'in:...Biz beraber bu yola çıkmadan önce,Fenerbahçe Berlüde Muzzafer TEKİN'le ikinizi tanıdım, Berlü tesadüf Berlü 'de tanıdım sizi, onun akabinde aradan bayağı bir zaman geçtikten sonra Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kuruluyor diye Muzzafer TEKİN'in odasına gittiğimde sen de ordaydm, sende dedin ki, Mehmet Fikri'nin : Her gün gidiyordum evet, Hüseyin'in: Velhasıl,Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kurulduğunda orada Nihat GÜRKAN teşkilat başkanı olmak istedi, ama ben Nihat GÜRKAN'm ne kadar yanlış, bu memleket için ne kadar zararlı olduğunu bildiğim için orda da söyledim, ben de dedim Vatanseverlerin Teşkilat Başkanı Mehmet Fikri olacak, Mehmet Fikri KARADAĞ olmazsa ben bu harekette yokum dedim, Mehmet Fikri'nin : Her ne ise, seni ne ilgilendirir, Vatansever Kuvvetler olayı bitti çoktan, Hüseyin'in:Tamam bitti, ama o Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketinin içerisinde, bir ay sonra beni Türkiye Cumhuriyetinin en büyük eroincisi yaptınız, Mehmet Fikri'nin : Kim, Hüseyin'in: S en yaptın,sen yaptın, Onlar yaptılar oyun kurdular, Oyun kuruldu,yapıldı, Hüseyin'in:Tesadüf beni aradın, buraya geldin, Maltepe'deki konteynıra geldin,meşhur konteynır var ya, herkesin geldiği yer var ya, sen^d^g^ri4JA natta 3-4 defa geldiniz, Hüseyin'in:Ben söylüyorum, bir asker, çok değerli ^Sir^asker olarak tanıdım ve benim için de
bu Türkiye'de tanıdığım en değerli askerlerden bir tanesisiniz, bunu da her zaman her yer de söylüyorum, ama bu güne kadar sizle kimi tanıştırdrysam hep o insanla iki gün sonra arkasında onu gidin, gurup kurun, vuralım, kıralım, keselim ve bana dediniz ki artık toprağın dibine girelim, ben toprağın dibinde değilim, sizle tanıştığımda ben dava adamıydım, davam için insan arıyordum, ne arıyordum, bu memleketin , Hüseyin'ür.Sende sattın beni, eğer ki bu Kuvayı Milliye bir iki tane, onu bunu yaptırsaydın, yine suçlu ben olacaktım, Danıştay davasına gittiğimde hepiniz beni sattmız,hepiniz buradan gittiniz, ne dediniz Hüseyin gitti müebbet ceza alacak, Hırant Dink davası oldu buraya gelmedin, Düzce Hendek Adapazarı'nda bilmem ne olmuş sa Hüseyin yaptı, yapan da kim biliyor musun , Allah'ta şahidimdir, bütün millet şahidimdir, hep de yapan asker çıktı, kime sığmdıysam, şimdi gelelim Kuvayı Milliye'ye, iki tane Kuvayı Milliye' ye gelelim. Bir tanesi Kuvvayi Milliye Ankara'da kuruldu. Bunu kurduran, bunu kurduran, siz geldiniz bana dediniz ki, Ankara'da Kuvvai Milliye kuruldu. Bu kuruldu. Yine bu kuranların hepsi sizin tanıdıklarınız değil miydi. Hüseyin'imDemek oradaki Kuvvai MiUiyeler sevgili paşam, orada ki Kuvvai MiUiyeler Kemal TEKİN'i tanımıyor musunuz. Arkasından kim çıktı Muzaffer TEKİN çıktı. Oradaki Kuvvayi Miliyleler, Mehmet Fikri'nin :Hiç bir haberimiz de yok, var mı yok mu bilmiyoruz ki, sadece tahminin, Hüseyin'imBulunan bombalar, bu bulunan bombalar yarın birgün bir yerde patladığı zaman yine İmam Hüseyin yaptı diyeceklerdi, Mehmet Fikri'nin : Ne münasebet, Hüseyin'in: Nasıl o zaman bu kadar asker, Mehmet Fikri'nin : Senin elinde var mı oğlum bomba, Hüseyin'in: Burası Kuvayı Milliye, burası Atatürk'ün binası, Kuvayı Milliye var. Karşılığında Kuvvayi Milliye kuruyorlar. Ve bunlann yüzde 90'nı da hepsi asker. Doğrumudur sevgili paşam, Mehmet Fikri'nin : Ne bileyim, Bekir ÖZTÜRK asker mi, Hüseyin'in: Bekir ÖZTÜRK'de bir tane sağlıkçı benim gibi, Benim gibi, safsabamn teki, sallamanın teki, koyanlar kukla diye aynısını bu ülkede Allah şahidimdir arkadaşlar. Allah şahidimdir arkadaşlar o kadar çok oyun oynadılar ki ama bir tek Allah'ımız müsaade etmedi.
2 Nolu CD İçerisindeki 31 Dakika 59 Saniyelik Görüntüde ;
Hüseyin'in: Alemlerin rabbi olan Yüce Allah'ım, bırak suçu sen milleti diyorsun ya, gurup kur, yer altma inin, şunu vur, bunu vur, herkese diyorsun , Mehmet Fikri'nin: Yavrum ne vuru..., Hüseyin'in: Demediğin adam kalmadı be, Mehmet Fikri'nin: Böyle bir şeyle alakamız yok, Hüseyin'in: Kime diyorsun, çağırıyorsun karşma,tabi bir tanesi adam vursa Hüseyin'in'e kitîeyeceksin değil mi, Hüseyin'in: Ben hiç hayatımda yalan söylemedim, söylemem, senin için bir kere yalan söyledim bir de Allah'ımı şahit tuttum, Aynı gün Allah'ım bana tokat attı, ertesi gün, senin için söyledim, ama sen benim hiçbir konuda ne yanımda ne arkamda durdun, Danıştay davasına gittim telefonunu bile iptal ettin, Hırant Dink davası olmuş burası polisler dolmuş iki gün buraya gelmedin, ne oluyorsa, Mehmet Fikri'nin: Ne geleyim, polisleri çağırdım, Mehmet Fikri'nin: Polisleri gönderen ben değil miyim, Hüseyin'in: Hiç unutmuyorum onu, dedin ki, ben gidiyorum, danışacağım yerler var, beni iyi eğitiyor,demek ki senin bağını ve bağlantını ama, Hüseyin'in : Hep beni ön plana koydun, arkadan 30 Ağustos Ankara'ya gittik, Kızılay meydanına yürüdük, yürüdüğümüzde baktım, Mehmet Fikri'nin : gelmedi bir de telefonlarla devletin başına eşkıya etti bizi, Hüseyin'in :Çok tehlikeli adamsın, Hüseyin'in : Hendek'te senle anlaşma yaptık, Mehmet Fikri'nin: Krize giriyorsun oğlum, vaktin mi geldi, niye böyle yapıyorsun, Hüseyin'in : İşte sen böyle bir
adamla hiçbir iş olmaz, kırmadığın, kırmadığın insan bırakmadın, bu bir sivil hareket, bura
askerin hareketi değil, askerlik yapacaksan git askeriyede yap, Kuvayı Milliye bir barış
hareketidir. Bizim ordumuz var, askerimiz var, biz burada adam vurmak için burada
değiliz, adam öldürmek için burada değiliz, ^Meîöfîö^Fikri'nin: Deli misin lan,
Hüseyin'in : Çünkü Türkiye Cumhuriyetini wrfek için^ j^rada değiliz, Türkiye
fi«, ,,\ ^.
Cumhuriyetini ilelebet payidar kalması için buradayız, Türkiye Cumhuriyetinin delinmiş kurumlarını tamir etmek için buradayız, Bütün üyelerime söylüyorum Allah için konuşuyorum, eğer suçîuysam anlaşmamda, Hendek anlaşmamızda eğer suçlu ben olursam benim kanım sana helal, senin kanın bana heîai dedin. Mehmet Fikri'nin: Sen suçlusun, ... şeklindeki konuşmalardan da anlaşılmaktadır.
Bu konuşmanın ; şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ'm kendi beyanı içeriğine göre 22 Temmuz 2007 tarihindeki genel seçimler sonrasında Kuvayı Milliye Derneği ile bağlantısını zayıflattığı, 07 Eylül 2007 tarihinde de resmi olarak ayrıhdığı tarihten sonra yapıldığı , Kuvayı Milliye Derneğinin Kadıköy ilçesindeki genel merkez binasında geçtiği, huzurda Mehmet Fikri KARADAĞ ve Hüseyin GÖRÜM'den başka 12 kişinin daha olduğu anlaşılmaktadır.Tartışmalanmn ise ; Mehmet Fikri KARADAĞ'm Ergenekon Terör Örgütünün amaçlan doğrultusunda görünürdeki Kuvayı Milliye Derneğinin legal yapılanmasının tüm imkanlarını kullanmasına karşın söz konusu genel seçimlerde beklediği neticeyi sağlayamaması, bunun dışında Mersin ilindeki ölme, öldürülme ve öldürme ikazı ile yaptırdığı yemin töreni, Derneğin Teşkilat Başkanı Hüseyin GÖRÜM'ün başında bordo bere ile kıydığı Kuvva Nikahı ve sağına ve soluna alıp temsili olarak İsa ile Musa Peygamber olarak tanıttığı kişiler ile birlikte yaptığı basın açıklaması görüntülerinin basında yer alıp vatandaşlardan tepki alması, yukarıda silah ve örgütsel dokümanlar ile yakalandığı anlatılan Murat ÇAĞLAR'dan sonra Dernek yapılanması hakkında soruşturma başlatılması olaylarından sonra işlevsiz kaldığını düşündüğü derneğin legal yapılanmasını tasfiye etme düşüncesinden ve Hüseyin GÖRÜM'ün buna karşı çıkmasından kaynaklandığı görüntülü konuşmanın tümünün incelenmesinden anlaşılmaktadır. Yukarıda özetlenen telefon görüşmelerinden de anlaşılacağı gibi neredeyse askeri bir itaatle bağlı örgüt üyelerinin kendisine bu tartışmada olduğu gibi karşı çıktıkları görülmemiştir. Bu nedenle de olayların gelişiminin kavranması açısından önem verilen bu konuşmada Hüseyin GÖRÜM'ün Mehmet Fikri KARADAG'a ; Muzaffer TEKİN tarafından tanıştınldıklanm, VKGB'nin kuruluşu aşamasında kendisinin Maltepe semtindeki meşhur barakasına gelip gittiğini, Hendek ilçesinde anlaşmayı bozanın kanının diğerine helal olduğuna dair bir anlaşma yaptıklannı, buna karşılık kendisinin eroin kaçakçısı olarak gösterilip VKGB oluşumundan uzaklaştınldığını, kutsal bir dava olarak gördüğü Kuvayı Milliye Derneğinin kuruluşunda kendisinin büyük emeği olduğunu, ancak Mehmet Fikri KARADAĞ'm derneğe gelen kişilere grup kurun, yer altına inin, şunu vur, bunu vur, kıralım, keselim,para bulalım dediğini, bütün eylemlerde arka planda durup kendisini öne sürdüğünü, Ankara'da kurulan Kuvva-i Milliye Derneğinin arkasında da Muzaffer TEKİN'in olduğunu, başkanı olan Bekir ÖZTÜRK'ün kendisi gibi kukla olduğunu, telkinlerine uyan birisinin suç işlemesi halinde kendisine yükleneceğini, nitekim Danıştay saldınsı ve Hrant DİNK'in öldürülmesi olaylanndan sonra ortadan kaybolduğunu, bütün bu olaylardan sonra işin iç yüzünü anladığını söylediği anlaşılmaktadır.
Nitekim , Danıştay Saldınsı davasının Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 26.07.2007 tarihli 14. celsesinde Tutuklu sanık Süleyman ESEN'in avukatı Mehmet ENER'in Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi'ne yönelik Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturmanın (Girdap Operasyonu) belgelerinin istenmesi talebi üzerine , sanık Alparslan ARSLAN bu saldırının Girdap Operasyonu ile bir ilgisinin olmadığını, Fetullah GÜLEN'den özür dilediğini ve saygı ve sevgilerini sunduğunu, eğer yakalanmasaydı Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER, Aydın DOĞAN ve Şener ERUYGUR paşayı da öldüreceğini beyan etmesinin , kendisinin VKGB ve dolayısı ile bu dernek aracılığı ile bağlantı kurduğu kişiler ile ilgisinin kurulması ihtimaline karşı yargılamayı yönlendirecek beyanlarda bulunduğu anlaşılmaktadır.
Kuvayı Milliye Derneğinde yapılan aramada ;
/
Alparslan ARSLAN'a ait (2) adet kartvizit elde edilmiştir.
Hüseyin GÖRÜM, Alparslan ARSLAN ile tanıştığını, kartının kendisinde bulunduğunu beyan etmiştir.
Muzaffer TEKİN'in İstanbul Kadıköy ilçesindeki bürosundaki aramada ;
(1) adet Yeditepe Hukuk Bürosu Av. Alparslan ARSLAN 'a ait kartvizit,
(1) adet Yeditepe Hukuk Bürosu Av. Alparslan ARSLAN, Av. Burhan GÜR ve Stj.
Av. Baran AKÇAN'a ait kartvizit, elde edilmiştir.
Muzaffer TEKİN, Avukat Alparslan ARSLAN'a ve Avukat arkadaşları Burhan
GÜR ve Baran AKÇAN'a ait kartvizitlerin kendisini ziyarete gelen Alparslan ARSLAN
tarafından verildiğini hatırladığını beyan etmiştir.
Alparslan ARSLAN'ın İstanbul Kadıköy İlçesindeki Yeditepe Hukuk Bürosunda yapılan aramada;
(1) adet ERGENEKON ibareli internetten alman (16) sayfa bilgisayar çıktısı doküman geçirilmiştir. Dokümanın Ergenekon Terör Örgütüne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında ele geçen,örgütün yapısı ve işleyişini gösterir LOBİ ve ERGENEKON isimli belgelerle aynı içerikli olduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar bir internet çıktısı olsa da, olay tarihi itibariyle ancak konu ile ilgilenen kişilerce ve tam mahiyetinden uzak şekilde bilinen ERGENEKON ANALİZ, YENİ YAPILANMA YÖNETİM VE GELİŞTİRME PROJESİ" ve "LOBİ" isimli örgüt dokümanlarından alıntılar yapılan bu internet çıktısının Alparslan ARSLAN'ın bilgisayarında bulunmasının , kendisinin ilgi alanını gösterir dikkat çekici bir bulgu olduğu değerlendirilmiştir.
Mehmet Zekeriya OZTÜRK'ün yapılan evinde yapılan aramada ;
Ele geçen ve 72 rakamı ile numaralandırılan el yazması dokümanda ;
" Doğuş Faktoring başlığı altında, Ertuğrul YILMAZ: 2003 yılında Almanya'da öldürüldü, Birden fazla uyuşturucu kaçakçılığı nedeniyle hakkında dosya bulunuyor. Sauna çetesi diye adlandırılan grubun içinde yer aldığı iddia edilen eski Başkomiser T.T.(Emniyet Müdürü), T.T.Ayhan PARLAK'a yürüttüğü soruşturma dosyasını verdiği için meslekten ihraç ediliyor " yazdığı tespit edilmiştir.
Aşağıda Muzaffer TEKİN'in de hissedarı olduğu Doğuş Faktoring şirketi ile Alparslan ARSLAN'ın bağlantısı anlatılacaktır.
İFADE İÇERİKLERİNE GÖRE KURULAN BAĞLANTILAR
İdris ARLAN olayla ilgili vermiş olduğu 20.05.2006 tarihli ilk ifadesinde özetle ;
Kendisinin, olay sonrası, oğlu Alparslan ARSLAN'ın yakın arkadaşı olan Teoman EKŞİOĞLU ile telefonla görüştüğünü, daha önceden kendisinin de Alparslan ARSLAN'ın cüzdanında resmini gördüğünü, Alparslan ARSLAN'ın yakalandığında üzerinden çıktığı söylenen Ulusal Haber Kimlik Kartı ve Vata^lvej Koketler Güç Birliği Hareketi kartvizitini sorduğujju^Teoman EKŞİOĞLU'nu#feen^isine cp^dparslan ARSLAN'ın dört

beş aydır Ulusal Haber ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ile irtibatı olduğunu, demeğin genel başkanı Taner Ünal ile ve VKGB vasıtası ile Veli KÜÇÜK ve Muzaffer TEKİN ile tanıştıklannı, hatta demeğin Adana,Mersin,İstanbul illerindeki toplantılanna birlikte gittiklerini söylediğini, bunun da kendi kafasında bir takım şüphelere neden olduğunu, oğlunun adı geçen demek ve şahıslann baskı ve tehdidi ile böyle bir cinayet işleyebileceğine kanaat getirdiğini beyan etmiştir.
Salih KURTER ifadesinde ;
Alparslan ARSLAN'm Danıştay saldmsı ile ilgili cezaevine girmesinden ve kendisinin gözaltına alınmasından bir hafta veya 10 gün kadar önce Teoman EKŞIOGLU'nun tek başına evine gelip " Alparslan'ın selamım getirdiğini, Alparslan'ın kendilerine Hocamı üzmeyin dediğini ve hiç sohbet konusu değilken birden bire , merak etme sana ceza verilmez, verilse bile yaşlı olduğun için evden dışan çıkamazsın, zaten seninde evden çıktığın yok" dediğini beyan etmiştir.
Teoman EKŞİOĞLU ifadesinde ;
İdris ARSLAN ile görüştüğünün doğru olduğunu, Alparslan ARSLAN'm bu gruplan tanıyor olabileceğini, bir kaç kez İstanbul ilindeki toplantılanna birlikte değil de ayrı ayn katıldıklannı kendisine söylediğini beyan etmiştir.
Salih KURTER'in kendisine, Alparslan ARSLAN ile Süleyman ESEN'in kendisini ziyarete gelmelerinden dolayı Süleyman ESEN ve kendisinin de alınabileceğini söylediğini, bunun üzerine de kendisinin yukanda yazılı sözleri söylediğini beyan etmiştir.
Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK ifadesinde;
VKGBH Demeğinin, karşılaştığı ilk günden beri bir demek olmaktan çok organize suç örgütü gibi göründüğünü, Danıştay eylemine katılıp Yargıtay üyelerine ateş eden Avukat Alpaslan ARSLAN'ı çok emin olmamakla beraber VKGBH'nin bir toplantısında gördüğünü, şahsı isim olarak hatırlayamadığını ancak buluşmalarda bir avukattan bahsedildiğini, hatta bahsedilen bu avukatın bahçenin önündeki yolun kenannda duran bir köpeğe tekme attığını, kendisinin bu kişinin kim olduğunu sorduğunu, "bizim avukat" şeklinde cevap aldığını,
Alparslan ARSLAN'ı bir defa da VKGBH'nin İstanbul Maltepe'de ki yerinde gördüğünü hatırladığını,
Alparslan ARSLAN'm siyasi görünüşünün medyada ve kendi beyanlannda yansıttığı gibi olmadığını,
Hüseyin GÖRÜM'ün bu toplantılarda kendisinden çevresinde topladığı gençlere askeri eğitim vermesini istemiş olmasından ve "silahımız, her şeyimiz var" demesinden Danıştay saldınsıyla ilgili olarak bu insanlann silah temin etme ve yönlendirme anlamında Alparslan ARSLAN'ı etkilemiş olabileceklerini düşündüğünü beyan etmiştir.
Hüseyin GÖRÜM ifadesinde;
Alparslan ARSLAN'm Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi (VKGBH) kurucusu Nihat GÜRKAN ile iyi tanıştığını ve onun aracılığı ile VKGBH demeğine gitmiş olabileceğini, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ün ifadesinin aksine Alparslan ARSLAN'm hiçbir zaman kendisinin Maltepe'de bulunan konteynırma gelmediğini beyan etmiştir.
Muzaffer TEKİN ifadesinde;
Tam emin olmamakla birlikte Alparslan ARSLA-NVVKGB'nin toplantısında görmüşolabileceğini beyan etmiştir. / * l v
Esra Feride GOKÇIMEN ifadesinde ;
02.04.2007 tarihinde Organize Suç Örgütü Lideri olduğu iddiası ile Semih Tufan GÜLALTAY ve grubuna yönelik soruşturma kapsamında Esra Feride GÖKÇİMEN'in şikayetçi sıfatı ile verdiği 11.07.2006 tarihli ifadesinde özetle ;
Semih Tufan GÜLLALTAY'a ait olan Küçükyalı semtindeki binaya sık sık gelen şahıslardan birinin Danıştay binasında yapılan silahlı saldırıda adı geçen Muzaffer TEKİN olduğunu, bu şahsı Muzaffer olarak bildiğini, soyadını Danıştay saldırısından sonra gazetelerden öğrendiğini, bu şahsın geldiğinde sadece birinci katta bulunan parti kısmına çıktığım,orada Semih Tufan GÜLALTAY ile baş başa görüştüklerini, bu şahısın son olarak Danıştay'da yapılan silahlı saldırıdan iki gün önce 4-5 kişilik kalabalık bir grup ile geldiğini ve Semih Tufan GÜLALTAY ile saatlerce toplantı yaptığını, Danıştay saldırısının yapıldığı gün gece geç saatlerde Veli KILIÇ'm kendisinin kullanmış olduğu, 0533 681 74 05 ya da 0533 300 74 40 numaralı telefondan arayarak "şimdi beni dikkatlice dinle, sana söyleyeceğim isimleri not al ve bunlan www.ulusalbirlikkomitesi.com isimli siteden sil, bu acil bir durum, bunlan bu gece mutlaka sildir" dediği, kendisinin de bunu yapamayacağını bu işlerle uğraşmadığını söylediğini bunun üzerine veli'nin "Bu Semih Tufan GULALTAY'm talimatıdır,o zaman bu işle kim uğraşıyorsa onu bul ve bu işi hallettir,sabah olmadan bu işin hallolması lazım" dediğini, sonra tekrar kendisini arayarak Sami Alper EREN isimli şahsı 0216 489 13 70 numaralı telefondan acil araması gerektiğini söylediğini, kendisinin de bu numarayı aradığında Sami Alper EREN'in Veli KILIÇ 'in kendisine verdiği ve silmesini istediği isimleri tekrar yazdırarak bunlann parti kurucu üye listesinden silinmesi gerektiğini söylediğini, silmesi istenen isimlerin ise ; Muzaffer TEKİN, Savaşan TOSUNOGLU, (Kuvayı Milliye Kurucusu),Mahmut AYDIN ve soyadını hatırlamadığı ama kurucu üye listesinde olan Mahmut isimli başka bir şahıs olduğunu,aynca Danıştay da yapılan silahlı saldın eylemi gerçekleştiren Avukat Alparslan ARSLAN 'in bu binaya kalabalık bir grup ile geldiğini gördüğünü,o dönemde adını bilmediğini, fotoğraflannı gazetelerde görünce Semih Tufan GULALTAY'm yanma gelen şahıslardan biri olduğunu kesinlikle hatırladığını beyan etmiştir.
Muzaffer GOKÇİMEN aynı soruşturma kapsamında şikayetçi sıfatı ile verdiği 11.07.2006 tarihli ifadesinde özetle :
Ulusal Birlik isimli internet sitesinde isimleri olan şahıslardan bazılannm Danıştay cinayeti olunca cinayete adı kansan Muzaffer TEKİN, Alparslan ASLAN, 2 tane Mahmut, isimli kurucu üyenin siteden isminin silindiğini, Semih GULALTAY'm yanma Muzaffer TEKİN, Alparslan ARSLAN gibi cinayetle bağlantılı olduğu iddia edilen şahıslar gelip gittiğini beyan etmiştir.
Semih Tufan GÜLALTAY 20.03.2008 tarihinde alman ifadesinde ;
Esra Feride GÖKÇİMEN'in ifadesinin yalan ve iftiralarla dolu olduğunu, ifadenin alındığı 11.07.2006 tarihinde kendisinin ulusal birlik partisinin genel başkanlığı görevinden alındığını, ifadede geçtiği gibi parti binasının Küçükyalı'da değil Şişli'de bulunduğunu, Küçükyalı' da kendisine ait binanın birinci katında özel ofisinin bulunduğunu, www.ulusalbirlikkomitesi.com isimli internet sitesinin kendi adına olan bir site olmadığını, bu dönemde ulusal birlik platformunun bir internet sitesi kurmak istediğini, binada kiracı olarak bulunan KEMAL BUBLİŞ 'in ortağı olan ESRA FERİDE GÖKÇİMEN'in web tasarımcısı olduğunu ve yardımcı olabileceğini söylediğini, kendisinin. bizzaiJEsra Feride GOKÇİMEN'e internet sitesi hazırlaması için yetki vermediğini, a$efk KEMA&ÖUBLİŞ' e söylemesini
a ^
439
ilettiğini, daha sonradan öğrendiğine göre Esra Feride GOKÇIMEN'in binaya gelip giden kişilerin fotoğraflarını kuruluş yapıyoruz diyerek topladığını, kendisinin ve başkanı olduğu platform ile hiç bir siyasi birlikteliği olmayan Esra Feride GOKÇIMEN'in kocası, ortağı KEMAL BULBİŞ ve yanlarında çalışan ilgisiz kişilerin isimlerini Ulusal Birlik Komitesi kurucular kurulu şeklinde internet sitesine yazdığını, yaklaşık 15-20 gün sonra kendisinin bundan haberi olduğunu ve siteyi tamamen kapatmasını istediğini, bunun üzerine sitenin kapandığını, bütün bu olayların Danıştay saldırısı olarak bilinen olaydan yaklaşık 3-4 ay önce olduğunu, Muzaffer TEKİN'in kendi bürosuna ara sıra 5-6 ay gibi uzun aralıklarla çay içmeye geldiğini, SAVAŞAN TOSUNOĞLU ve onun arkadaşı olan MAHMUT AYDIN'm da ara sıra yanma geldiklerini, bunun dışında Esra Feride GOKÇIMEN'in ifadesinde ismi geçen başka bir MAHMUT' un yanma gelip gittiğini bilmediğini, böyle birisinin gelmediğini, ALPARSLAN ARSLAN'ı tanımadığını ve yanma gelip gittiğinin kesinlikle yalan olduğunu,
MUZAFFER GOKÇIMEN'in ifadesinin de tamamen yalan ve iftiralarla dolu olduğunu, belirttiği gibi Ulusal Birlik Komitesinin internet sitesinde komite kurucu üyeleri olarak kendisi ve eşi ESRA FERİDE GÖKÇİMEN' in isimlerini kendisi veya diğer bir arkadaşının koydurmadığını, aksine olayın yukarda anlattığı şekilde ESRA FERİDE GÖKÇİMEN 'in kendisinden habersiz olarak bu listeyi internet sitesine koyması şeklinde olduğunu, ayrıca MUZAFFER GOKÇIMEN'in ESRA GÖKÇİMEN'den biraz daha ileri giderek ofisine gelip giden kişiler arasında ALPARSLAN ARSLAN'm da olduğunu söylediğini, eğer ALPARSLAN ARSLAN'm internet sitesinde kurucu üye olarak görünüp ofisine gelip gidiyorsa bunu ESRA FERİDE GÖKÇİMEN' in de söylemesinin gerektiğini, internet sitesinde yer alan Ulusal Birlik Komitesi kurucu listesinin kendisine okunması üzerine, bu kişilerin hepsinin kendi bürosuna gelip giden şahıslar olduğunu, hepsi ile siyasi bir birlik içerisinde olamadığını, yine yukarıda anlattığı şekilde bu listeyi siteye kendisinin veya bizzat talimat verdiği birisinin koymadığını, sitede liste ile ilgili kişilerin fotoğraflarının da konularak yayınlandığını, listedeki kişilerden ESRA GOKÇIMEN'in fotoğraf istediğini kendisinin sonradan öğrendiğini, listede Muzaffer TEKİN' in fotoğrafının bulunmadığını, diğer tüm üyelerin fotoğrafı olduğu halde onun fotoğrafının bulunmamasının Muzaffer TEKİN ve kendisinin haberinin olmadığını gösterdiğini, yine bu listede ALPARSLAN ARSLAN'm fotoğraflı veya fotoğrafsız hiç bir kaydının bulunmadığını, bu kişilerin kendisi hakkında yapmış oldukları bu iftiraların komplo olduğunu düşündüğünü, zaten bu iki kişinin de dolandırıcılıktan sabıkalı ve halen de aynı dolandırıcılık suçundan arandıklarını, Esra Feride GÖKÇİMEN'in akıl hastalığı tedavisi gördüğü yolunda raporların bulunduğunu bildiğini, bunu da müdafisi aracılığı ile temin edip sunacağını, Esra Feride GÖKÇİMEN'in hakkındaki bu iftirasının nedenini kendi özel çabası ile araştırdığını, şahsın aynı zamanda Mehmet Fikri KARADAĞ'm genel başkanlığını yaptığı Kuvayı Milliye Derneği ile ilgili internet sitesinde ERKUT ERSOY' un yanında çalıştığını tespit ettiğini, zaten Esra'nın kendisini Kuvayı Milliye'nin bir toplantısına çağırdığını, kendisinin de kabul etmediğini, Mehmet Fikri KARADAĞ'I Türk Dünyası Araştırmaları Vakfının bir toplantısında VELİ KÜÇÜK ile yanyana ve samimi bir şekilde gördüğünü, şu anda anlatamayacağı şekilde o dönemde lideri bulunduğu partiyi ele geçirme veya kontrol atlına alma çabalarının olduğunu, kendisinin bunlara fırsat vermediğini, aynı dönemde VELİ KÜÇÜK'ün kendisinin de tanıdığı bir kısım siyasetçilere kendisinin bir suç örgütü lideri olduğunu, siyasi kimliğinin olmadığı şeklinde beyanlarda bulunduğunu duyduğunu, bütün bunlardan lideri olduğu siyasi hareketin ele geçirilemeyince yanma gönderilen Esra Feride GÖKÇİMEN ve kocası Muzaffer GÖKÇİMEN'in iftiraları ile tutuklattınldığını düşündüğünü beyan etmiştir.
Şüpheli Semih Tufan GÜLALTAY'm Ergenekon Terör Örgütü üyesi olduğuna dair açıklamalara ilgili bölümde ayrıntısı ile yer verilmiştir. Şüpheli Semih Tufan GÜLALTAY'm düzenlenmesine önayak olduğu Azerbaycan ile ilgih/JtŞk""h%v^L gösterisinde Semih Tufan
GÜLALTAY, Sevgi ERENEROL, Muzaffer TEKİN, Kemal KERİNÇSİZ ve Veli KÜÇÜK'ün birlikte katıldıkları soruşturma evrakına ekli fotoğraflardan anlaşılmaktadır.
Mehmet Fikri KARADAĞ ifadesinin bu konu ile iîgili bölümünde özetle;
Semih Tufan GÜLALTAY'm ismini kendisi Elazığ'da görevli iken İHD başkanı Akın BİRDAL'm tetikçilerini azmettiren kişi olarak duyduğunu, hapisten çıkana kadar herhangi bir görüşmesinin olmadığını,Semih Tufan GÜLALTAY hapisteyken Semih Tufan'm kardeşi Emre GÜLALTAY'ı Muzaffer TEKİN'in bürosunda tanıdığını, Emre'yi Muzaffer'in yanında 3-4 defa görmüş olabileceğini, Emre'nin kendisine abisinin hapishanede yazdığı kitaplardan 5-6 tane verdiğini,vermiş olduğu kitapları okuduğunu ve çok hoşuna gittiğini,Emre'yle görüşmelerinde ağabeyinin durumunu da sorduğunu,çünkü Semih Tufan'm yazmış olduğu kitapların çok hoşuna gitttiğini,Semih Tufan cezaevinden çıktıktan sonra Muzaffer'le veya ayrı ayrı en az 10 defa görüştüğünü, Ulusal Birlik Partisinin kurulması aşamasında görüş alışverişlerinin olduğunu,hatta partinin ismini birlikte koyduklarmı,partinin genel başkanı olarak kendisini lanse ettiğini,çok defa şahısla devlet sorunları hakkında görüştüklerini, resmi olarak da birkaç defa yanma gittiğini, şahısla Muzaffer TEKİN'in bürosunda da görüştüğünü, çünkü o zamanlar herhangi bir olumsuz durumunun olmadığını, Ulusal Birlik Partisinin Kurulması aşamasında birlikte Ankara'ya giderek bazı şahıslarla görüştüklerini, görüştükleri şahıslann hiçbirisini hatırlamadığmı,ancak şahıslann kendisine eski ülkücüler olarak lanse edildiğini hatırladığını, ilerleyen dönemde Semih Tufan'm ticari ve gayri menkul faaliyetlerinin devlet tarafından engellendiği söylediğini,bu söylemlerde bulunurken bu olaylann kendisinden kaynaklandığını ima etmeye çalıştığmı,bunun üzerine kendisine kızdığını ve "bu güne kadar senle görüştüğüme yazık" diyerek yanından aynldığmı ve bir daha görüşmediğini,
Ertuğral YILMAZ'ı Avrupa'da PKK'yla mücadele eden, çatışan, kahraman bir vatan evladı olarak Muzaffer TEKİN'in tanıttığını, tahminen 2000 yılında Muzaffer TEKİN'in kendisine Ertuğrul'un Türkiye'ye geldiğini söylediğini ve şahıslann kendisini Kolordu bahçesinde ziyaret ettiğini, şahıslarla oturup sohbet ettiklerini, burada Ertuğral YILMAZ'm kendisine Avrupa'da PKK'ya yönelik çalışmalardan bahsettiğini, hatta Avrupa'da PKKTılann uyuşturucu ticaretini engelleyen kişi olarak tanıttığını, başka bir zamanda eşli olarak Muzaffer TEKINTe birlikte Ertuğral YILMAZ'm oğlunun sünnet yemeğine bile gittiğini, daha sonra Ertuğral YILMAZ'm yurtdışına çıktığını, Harp Akademileri Almanya gezisine gitmeden önce Ertuğral YILMAZ'ı cep telefonundan aradığını ve Berlin'de görüşmek istediğini söylediğini ancak şahıs kendisine Almanya dışında olduğunu söylediğini, başkaca herhangi bir görüşmelerinin olmadığını, Ertuğral YILMAZ öldürüldükten sonra Muzaffer TEKİN'in telefonla kendisine Ertuğral YILMAZ'm Almanya'da öldürüldüğünü söylediğini, vatansever bir Türk evladının şehit edildiğini düşündüğünden üzüldüğünü, Ertuğral YILMAZ'ı PKK'yla savaşan bir vatan evladı olarak bildiği için şehit olduğunu düşündüğü için resmi elbiseyle Kadıköy Söğütlüçeşme'de cenaze törenine katıldığını, cenaze törenine gittiğinde Muzaffer TEKİN'in de orada olduğunu, hatta Düzce tarafındaki bir yerde Ertuğral YILMAZ'm köyüne Muzaffer TEKİN ve Ertuğral YILMAZ'm akrabalanyla birlikte mevlüt merasimine gittiklerini, oradayken mevlüt merasimine Sedat PEKER'in kardeşi Atilla PEKER'in de katıldığını gördüğünü, burada Atilla PEKERTe tanıştığını beyan etmiştir.
Süleyman ESEN tanık olarak alman ifadesinde ;
Alparslan ARSLAN'm Hakkı KURTULUŞ isimli bir avukatın yanında staj yaptığını, bu şahsın da Sedat PEKER'den ötürü gözaltına alındığını ve ce/a aldığını bildiğini, Hakkı KURTULUŞ'u Üsküdar'daki Şemsi Paşa Kütüphanesinin yanında Katibim Restoran'm
yanındaki çay bahçesinde zaman zaman gördüğünü, ceza davalarına baktığını bildiğini beyan etmiştir.
Gizli Tanık, kayda da alman ifadesinde özetle ;
Alparslan ARSLAN'ı tanıdığını, Veli KÜÇÜK ile bizzat görüştüklerini gördüğünü, samimi ilişkiler içerisinde bulunduklarını bildiğini, Kuddusi OKKIR'm Alpaslan ARSLAN'm dostu olduğunu, Alpaslan ARSLAN'm 2003 yılından itibaren Veli KÜÇÜK ve Muzaffer TEKİN'e danışmadan hareket etmediğini ,Muzaffer TEKİN'in azmettirmesi, para vaadi ve bombalan getirmesi ile Cumhuriyet Gazetesine bombalı saldmlann yapıldığını,Alparslan ARSLAN'm Danıştay Saldırısı öncesinde Veli KÜÇÜK ve Muzaffer TEKİN'den talimat aldığını bildiğini beyan etmiştir.
Şüpheli İbrahim ÖZCAN 04.07.2008 tarihli ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özet olarak;
"...Soruşturma kapsamındaki kişilerden Hüseyin Görüm ile geçmişte cezaevinde birlikte kaldık. Daha sonra tesadüfen bir cenazede karşılaştık. Bundan sonra görüşmelerimiz devam etti. O sıralar Hüseyin Görüm serbest ticaret işleri ve taksicilik yapıyordu. Beni Muzaffer Tekin'in Kadıköydeki bürosuna götürdü. Burada Muzaffer TEKİN ve orada bulunan Mehmet Fikri KARADAĞ, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK ve Nedim isimli soyismini bilmediğim başka bir asker emeklisiyle tanıştırdı. Bu kişilerin de geleceğini söyleyerek beni Şile'de yapılacak olan Karacabey'i anma törenine çağırdı. Bu görüşmeden birkaç gün sonra İstanbul'dan birlikte bir araçla Şile'ye gittik. Bahsettiğim kişilerde oraya gelmişlerdi. Bu etkinliği hangi derneğin organize ettiğini bilmiyorum, ancak Hüseyin Görüm bana Vanatsever Küvetler Güçbirliği Hareketine ilişkin broşürler göstermişti. Hatta bunlanda Şile'ye götürdük. Şile'deki etkinlikte bahsettiğim kişilerden başka Oktay YILDIRIM, Kuddusi OKKIR ve şu anda ismi aklıma gelmeyen birçok kişi vardı. Oktay YILDIRIM ve Kuddusi OKKIR'la da tanıştım. Bu etkinlikte daha önceden Hüseyin GÖRÜM'ün akrabası olduğundan dolayı tanıdığım Yasin GÖRÜM'de vardı. Asıl isminin Rasim olduğunu bilmiyorum. Rasim GÖRÜM Adapazannda kalıyor, İstanbula amcası olan Hüseyin GÖRÜM'ün yanma gelip gidiyordu. İstanbulda bir iş yaptığını bilmiyorum. Hüseyin GÖRÜM'ün kiraladığını söylediği İstanbul Maltepe'deki prefabrik fabrikası vardı. İlk başlarda aktifti, üretimde yapılıyordu. Hüseyin GÖRÜM burada zaman zaman toplantılar düzenliyordu. Bunlardan 8-10 tanesine bende katıldım. Toplantılarda günlük konular, ekonomik mevzularla birlikte o zaman gündemde olan Vatansever Kuvvetler Güçbirliği hareketi hakkında da konuşuluyordu. Bu hareketin iyi olduğundan, destek olunması gerektiğinden bahsediliyordu. Bu hareketin dergisi olan Türkeli isimli dergi de orada bulunuyordu. Toplantıya katılanlar inceliyorlardı. Bu toplantılara hatırladığım kadanyla Muzaffer TEKİN, Mehmet Fikri KARADAĞ, Kuddusi OKKIR, İsmail PAKER, Yasin (Rasim) GÖRÜM, Raif GÖRÜM, Yusuf GÖRÜM ve şu anda ismini hatırlamadığım birçok kişi katılıyordu. O dönemde Rasim GÖRÜM Hüseyin GÖRÜM'ün yanma sık gelip gittiğinden bu toplantılarda da kendisini görüyordum. Bu toplantılarda diğer konulann yanında Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hakeretinin İstanbul temsilciliğinin açılması konuşuluyordu. Bu işi de Hüseyin GÖRÜM veya Mehmet Fikri KARADAĞ'm üstleneceğinden bahsediliyordu.
Alparslan ASLAN'ı Hüseyin GÖRÜM aracılığıyla tanıdım. Hüseyin GÖRÜM beni Alparslan ASLAN'm Kadıköy'deki bürosuna götürdü. Kendisinin Alparslan ARSLAN ile eskiden beri tanıştığını öğrendim. Alparslan ASLAN'm Hüseyin GÖRÜM'ün avukatlığını yaptığını, sürekli görüştüğüne daha sonra da şahit oldum. .Hüseyin GÖRÜM Alparslan ASLAN'ı bana milliyetçi, vatanperver, iyi bir avukat^otarakatanıft^O zamanlar sözkonusu olan geçmişteki infazla ilgili hukuki sorunlanma yafaamcı olabilicf jini söyledi. Alparslan
ASLAN'a vekaletname vermedim ancak birlikte Kadıköy Savcılığına gittik. Burada ismini hatırlamadığım ancak daha sonra bildirebileceğim bir savcı ile görüştük. Kayıp olan dosyalarımın bulunması hususunda yardım istedik. Hatta ben bu savcının yardımı ile mübaşir ile birlikte 4 gün arşivde infaz dosyalarımı aradım. Ancak bir kısmını bulup bir kısmını bulamadım. Bu nedenle savcı bu duruma dair bir yazı verdi. Bu yazı sayesinde ben askere gidebildim. Alparslan ARSLAN ile görüşmelerimiz bundan sonra birkaç kez daha oldu. Genelde tanıdıklarımın hukuki sorunlarına yardım etmesi için kendilerini Alparslan ARSLAN'm bürosuna götürdüm.
Alparslan ARSLAN'm Hüseyin GÖRÜM ile görüşmesine karşın Şile'de yapılan etkinliğe veya Hüseyin GÖRÜM'ün Maltepe'deki toplantılarına katıldığını hatırlamıyorum. Ancak 3-4 kez Alparslan ARSLAN'ı Muzeffer TEKİN'in Kadıköy'deki bürosunda gördüm. Muzaffer ile Alparslan'ın Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi konusunda konuştuklarını duydum. Konuşmalann içeriği de bu harekete yardımcı olunması gerektiği, bu hareketin bir yayını olan Türkeli dergisinin İstanbul'da dağıtılmasına yardımcı olunması gibi konulardı. Muzaffer TEKİN'in bürosunda ayn bir bölümde bazen gizli toplantılarda yapılıyordu. Bu toplantılara beni almazlardı. Genelde Muzeffer TEKİN, Hüseyin GÖRÜM, Mehmet Fikri KARADAĞ ve Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK ayrı bir yerde konuşurlardı. Ne konuştuklanm bilmiyorum.
Alparslan ARSLAN'm aynı zamanda Muzaffer TEKİN'in hissedan olduğu Doğuş Factoring şirketinin de avukatlığını yaptığını sonradan basından öğrendim.
Sorulması üzerine; Muzaffer TEKİN ile benim Yasin olarak tanıdığım Rasim GÖRÜM tanışıyor ve görüşüyorlardı. Zaten 8-10 defa Maltepedeki toplantılarda bir araya gelmişlerdi. Karşılıklı konuştuklanna da şahit oldum .
İstanbulda Mehmet Fikri KARADAĞ'm teklifi ile Kuvayı Milliye Derneğini kurduk. Ben fiilen derneğin kuruluş aşamasında bulundum ancak resmi olarak kurucu üye değilim. Yasin olarak bildiğim Rasim GÖRÜM de Kuvayi Milliyenin Kadıköy'deki binasına gelip gidiyordu.
Sorulması üzerine ; Rasim GÖRÜM ile Muzaffer TEKİN'in birbirlerini tammadıklan şeklindeki beyanlar doğru değildir. Kendilerini defalarca bir arada gördüm. Konuştuklanna şahit oldum. Birlikte fotoğraflan da vardır...." Şeklinde beyanda bulunmuştur.
Şüpheliler Durmuş Ali ÖZOĞLU ve Hatice BAHTİYAR benzer ifadelerinde ;
Bir dönem Kuvayı Milliye Derneğinde faaliyette bulunduklannı, dernekte bulunduklan süre içerisinde Yasin ( Rasim) GÖRÜM isimli Hüseyin GÖRÜM'ün yeğeni olan bir kişiden, İstanbul dışında bir yerde yaşadığından, derneğe gelip gideceğinden bahsedildiğim duyduklarım beyan etmişlerdir.
Osman YILDIRIM tanık olarak alman ifadesinde
Kendisinin katılmadığı Danıştay saldınsı olayı ile ilgili olarak haksız yere cezaaldığını, adaletin yerini bulması için gerçekleri anlattığını, son duruşmada Avukat MehmetENER'in kendisi ile ilgili tevsi tahkikat talebinde bulunduğunu zannettiğini, tevsi tahkikattalebinin reddine mahkemece karar verilmesi üzerine kendisine de soru sorulmayınca buolaylan tanık sıfatıyla anlattığını, bahsi geçen Ataşehir'deki toplantıda el bombalannıkendisine Muzaffer TEKİN'in verdiğini, Veli KÜÇÜK'ün o toplantıda olmadığını, ancakkendisinin Veli KÜÇÜK'le Alparslan ARSLAN'm Üsküdar'da Katibim Restoran'myanındaki çay bahçesinde buluştuklanm bildiğini, zapan-zaman kendisinin de yanlanndabulunduğunu beyan etmiştir. ,/^ % '! %\j.
■* \*
Birbirlerinden habersiz olarak ifadeleri alman,gerek ifadelerinin tarihi gerekse soruşturma evrakmdaki kısıtlama kararma göre birbirlerinin ifadelerini öğrenmeleri mümkün görülmeyen her iki tanığın , Alparslan ARSLAN ve Veli KÜÇÜK'ün Katibim Restoran'm yanındaki çay bahçesinde buluştukları, Avukat Hakkı KURTULUŞ'un da söz konusu çay bahçesine gittiği şeklindeki beyanlannm Alparslan ARSLAN ile Veli KÜÇÜK'ün geçmişe dayanan bağlantısı bulunduğunu gösterdiği anlaşılmaktadır.
Osman YILDIRIM'm ifadesinin irdelenen konu hakkındaki geniş özeti bütün bu açıklamalardan sonra bütünlük içerisinde değerlendirilmesi amacı ile aşağıda tekrar yazılmıştır.
29.04.2006 tarihinden sonra Ümraniye semtinde Alparslan ARSLAN ile buluştuğunu, Alparslan ARSLAN'm kendisine "Harekete geçeceğiz. Yarın buluşalım. Ataşehir'de Migros'un tam önüne gel. Bir arkadaş gelip seni alacak" dediğini, bunun üzerine bir gün sonra akşam vakti Ataşehir semtindeki Migros'un önüne gittiğini, kendisini buradan Alparslan ARSLAN'm arabasıyla ismini bilmediği bir şahsın aldığını, Ataşehir semtindeki Migros'a yaklaşık 500 metre mesafede dubleks villalardan oluşan bir site içersindeki villaya gittiklerini, Alparslan ARSLAN'm bekar arkadaşlarının kaldığı bu evde Muzaffer TEKİN, Alparslan ASLAN, Oktay YILDIRIM ile birlikte kendisinin tanımadığı 10-15 şahsın daha olduğunu, Muzaffer TEKİN'in burada 3 adet el bombası getirterek kendisine "Bunlar Cumhuriyet Gazetesine atılacak. Rahat ol kimse ölmeyecek. O şekilde olsun. İş bitince sana beşyüz bin dolar para vereceğiz. Senin, attırdığın kişilere vereceğin paraya karışmayız." dediğini, kendisinin 2 iki adet el bombasını alıp cebine koyduğunu, bir 1 tanesini de Alparslan ARSLAN'm alıp çantasına koyduğunu,
Daha sonraki tarihlerde, ilk bombanın olaydan bir gün önce bir arkadaşının arabasıyla götürüp yerini gösterdiği Tekin İRSİ tarafından pimi çekilmeksizin atıldığını, Tekin İRSİ ye harçlık olarak kendisinin 50 YTL verdiğini, Tekin İRŞİ'ye el bombasını gece atmasını ve Alparslan ARSLAN istediği için de demir parmaklıklara türban asmasını söylediğini, ikinci bombayı Tekin İRŞİ'nin yer göstermesi ile İsmail SAGIR'm attığını, İsmail SAĞIR'm el bombasını pimini çekerek attığını, ancak bombanın patlamadığını, bu olaydan sonra COCO Bar'da buluştuklarını, üçüncü bombanın atılmasından önce Alparslan ARSLAN ile Üsküdar'da görüştüğünü, yapmaması için ısrar ettiğini, ancak kendisini dinlemediğini, Alparslan ARSLAN'm İsmail SAĞIR, Erhan TİMUROĞLU ve Tekin İRSİ ile birlikte gündüz vakti giderek kendisindeki bir adet el bombasını Cumhuriyet Gazetesinin bahçesine attığını,
İstanbul'da Cumhuriyet Gazetesine yapılan iki saldın eylemini kendisinin yaptırdığını ve azmettirdiğini, fakat katılmadığı Danıştay saldmsmdan Mahkemenin kendisine ceza verdiğini, aynca Cumhuriyet Gazetesine yapılan üçüncü saldınya da katılmadığı halde Mahkemenin ceza verdiğini,
Kendisinin mafya, çete işleri ile uğraştığını, devletin rejimi ile bir sorunu olmadığını, Veli KÜÇÜK'ten aldığı iş gereği çıkar amaçlı olarak Cumhuriyet Gazetesine iki defa saldın eylemini yaptırdığını, Veli KÜÇÜKTe eylemler öncesi yapmış olduğu görüşmede kendisinden iki adet el bombası aldığını, Alparslan ARSLAN'm da orada olduğunu, ona da bir tane el bombası verdiğini, daha sonra ne konuştuklannı kendisinin bilmediğini, bombalann kendisine teslim edildiği ve bir öncesinde yapılan Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması teklifinde bulunulduğu toplantıya Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Mehmet Fikri KARADAĞ, Kuddusi OKKIR ve Oktay YILDIRIM'm katıldığını, Veli KÜÇÜK'ün bombalann teslim edildiği toplantıda olmadığını, ancak kendisine 500.000 dolar karşılığı Cumhuriyet Gazetesine bomba atılmagff eyİemîrîfcsieklif ettiğini, kendisinin
zaten Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN ve Oktay YILDIRIM ile zaten geçmişe dayanan tanışıklığının olduğunu,
Cumhuriyet Gazetesi saldırılarında, anlaştıkları şekilde kimse zarar görmediğinden az bir ceza alacağını bildiği, Muzaffer TEKİN tarafından kendisine Cumhuriyet Gazetesine el bombalan atılması karşılığında 500.000 Dolar verileceği vaat edildiği için duruşmalarda el bombalannm Muzaffer TEKİN'in, Oktay YILDIRIM'm da bulunduğu ortamda Ataşehir semtinde kendilerine verdiğini söylemediğini beyan etmiştir.
Cumhuriyet Gazetesine atılan bombanın kafile numarasının Ümraniye ilçesinde ele geçenler ile aynı olması, Ümraniye ilçesinde ele geçen bombalar ile Oktay YILDIRIM'm ilgisinin yukanda açıklanan beyanlar ile de desteklenen parmak izi maddi delili ile sabit olması, Muzaffer TEKİN'in de Oktay YILDIRIM ile örgütsel bağlantısının hem yukanda yazılı beyanlar, hem de ilgili bölümlerindeki açıklamalar ile anlaşılması karşısında Osman YILDIRIM'm "Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalann Muzaffer TEKİN tarafından Ataşehir semtindeki toplantıda verildiği,bu toplantıda Oktay YILDIRIM'm da hazır bulunduğu " şeklindeki beyanı mücerret bir suç isnadı olarak görülmemiş,soruşturma kapsamı ve maddi deliller ile örtüştüğünden itibar edilmesinin gerektiği değerlendirilmiştir.
OSMAN YILDIRIM'IN BEYANINDA, MUZAFFER TEKİN'İN KORUMALIĞINI YAPTIĞINI,KENDİSİNE ATAŞEHİR SEMTİNDE CUMHURİYET GAZETESİNE ATILACAK BOMBALARIN VERİLDİĞİ TOPLANTIDA DA BULUNDUĞUNU SÖYLEDİĞİ KİŞİ HAKKINDAKİ SORUŞTURMA;
Danıştay saldırısı olayının sanığı Osman YILDIRIM'm tanık olarak alman ifadelerinin konu ile ilgili bölümü aşağıda özetlenmiştir.
Arkadaşı Alparslan ARSLAN'm ismini bilmediği bir kişi ile gelerek kendisini Ataşehir'de Migros'a yaklaşık 500 metre mesafede bulunan dubleks villalardan oluşan bir site içersindeki villaya götürdüğünü, orada Muzaffer TEKİN, Alparslan ASLAN, Oktay YILDIRIM, kendisini arabayla alan şahıs ve tanımadığı 10-15 şahsın olduğunu,bu evde Alparslan ARSLAN'm bekar olan arkadaşlarının kaldığını, burada Muzaffer TEKİN'in yanında koruması olarak gezen kişiye diğer odadan 3 adet el bombası getirmesini söylediğini, bu kişinin de talimat üzerine diğer odadan 3 adet el bombası getirip masaya koyduğunu, Muzaffer TEKİN'in kendisine "Bunlar Cumhuriyet Gazetesine atılacak. Rahat ol kimse ölmeyecek. O şekilde olsun. İş bitince sana 500.000 (beşyüz bin) dolar para vereceğiz. Senin attırdığın kişilere ne kadar verirsen ona karışmayız." Dediğini, kendisinin de (2) iki adet el bombasını alıp cebine koyduğunu, bir (1) tanesini de Alparslan'ın alarak çantasına koyduğunu beyan etmiştir.
Bu beyan üzerine soruşturma kapsamındaki şüphelilerin fotoğrafları ile yapılan aramalarda elde edilen diğer fotoğraflar temin edilip Osman YILDIRIM'dan kendi beyanındaki gibi Muzaffer TEKİN'in talimatı ile el bombalarını getiren kişinin, fotoğraflardan teşhisi istenilmiştir.
Osman YILDIRIM'a yaptırılan ifadeli teşhis işleminde aynısı ile ;
"Bana gösterilen fotoğrafların tamamını incelediğimde Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalann bana İstanbul Ataşehirde bir evde Muzaffer TEKİN tarafından teslimi sırasında Muzaffer TEKİN'in "Oğlum diğer odadan git bombalan getir" demesi üzerine 3 adet bomba bu kişi tarafından getirildi, bu şahsın adını bilmiyorum ancak ikisini benim aldığım birisini ise Alparslan ARSLAN'm aldığı bombalan getiren genç^^yişîaft^ birisi olup, fotoğraflann tamamında görülmektedir. Bu şahıs üzerinde açık/fenl: ceket huJıfcıan siyah sıfır yaka bir
^^-"~~^\ v °> „„ / <î^î'« «joi. *4 __—-—— ■}
«s£^—-—:—' / //■%//v % t-» <* ">^»^\ S^ıir s ^""^ /
kıyafet bulunan kişi olup 21 sıra numaralı fotoğrafta tek başına gözüken kişidir. Diğer fotoğrafların tamamında da bu şahıs bulunmaktadır. Örnek olarak 7 sıra numaralı fotoğrafta iş adamı Kuddisi OKUR'un ayakta durduğu sırada sağ tarafında oturan kişi, 14 sıra numarası verilen fotoğrafta sol köşede gözüken açık renk takım elbiseli ve sıfır yaka siyah tişört giymiş kişidir." şeklinde beyanda bulunarak şüpheli Rasim GÖRÜM'ü fotoğrafından teşhis etmiştir.
Şüpheli Rasim (Yasin) GÖRÜM ifadesinde özetle ;
soruşturma kapsamındaki kişilerden Yusuf GÖRÜM ve Hüseyin GÖRÜM'ün amcası olduğunu, Raif GÖRÜM'ün ise amcasının oğlu olduğunu, Mehmet Fikri KARADAG'm babası Enver GÖRÜM ameliyat olduğunda amcası Hüseyin GÖRÜM ile birlikte Hendek'teki evlerine ziyarete geldiğini, orada tanıdığını, Kahraman ŞAHİN'i yüz yüze hiç görmediğini, ancak Kahraman ŞAHİN'in kendisin bir kaç kez telefonla arayarak "Neden amcası olan Hüseyin GÖRÜMÜN'ün yanma gelmediğini, neden arayıp sormadığını" söylediğini, kendisinin "Ben de amcasını arayıp aramayacağını kendisinden öğrenmeyeceğini" söylediğini, kendisinin telefonunu Hüseyin GÖRÜM'den almış olabileceğini, halası Türkan GÖRÜM'ün kendisini kimin olduğunu söylemediği bir sünnet düğününe çağırdığını, şu anda askerde olan diğer bir amcasının oğlu Özgür GÖRÜM'ün de geleceğini söylediğini, Özgür ve Türkan olmak üzere Şile'ye gittiklerini, Burada Hüseyin GÖRÜM ve İbrahim ÖZCAN'm da bulunduğunu gördüğünü, diğer kişileri ise tanımadığını, bu kişilerden Mehmet Fikri KARADAĞ'I daha sonra Hüseyin GÖRÜM'le babasını ziyarete gelince tanıdığını, ancak o toplantıda olduğunu, burada da yemek yenilip bir mezarın başında dua edildiğini, sünnet elbisesi giymiş bir çocuğun da bulunduğunu , sonra da geri dönüldüğünü, bu etkinlikten bir kaç ay sonra Maltepe'deki şirket bürosuna gittiğinde Hüseyin GÖRÜM'ün kalabalık bir grup ile kurufasülye pilav yediğini gördüğünü, Daha doğrusu toplantının bittiğini, sonuna gittiğini ve fotoğraf çekilmekte olduğunu, fotoğrafa dahil olduğunu, kişilerin ne amaçla oraya geldiğini Hüseyin GÖRÜM'e sorduğunda "kurufasülyesi meşhur olan bir yer olduğunu oradan getirterek arkadaşlarıyla birlikte yediklerini" söylediğini, Bu toplantıda tanıdığı kişilerin İbrahim ÖZCAN ve Hüseyin GÖRÜM olduğunu,
Muzaffer TEKİN'i tanımadığını, bahsettiği Şile gezisinde aynı ortamda bulunduğu fotoğraflardan da görülmekte olduğunu, o tarihte kendisini tanımadığını, bu gezide de tanıştınlmadıklarmı, daha sonra bu kişinin soruşturma kapsamında geçince gazetede fotoğrafları çıktığını ve o zaman bu kişi ile birlikte fotoğraf çekildiğini hatırladığını, ancak kendisi ile hiç bir zaman telefon ile veya yüzyüze görüşmediklerini, hakkında bu şekilde beyan ve teşhiste bulunan Osman YILDIRIM'ı da tanımadığını, yaklaşık 3 yıldır İstanbul'a hiç gelmediğini, Ataşehir semtinin nerede olduğunu dahi bilmediğini, hakkındaki bu beyanın tamamen bir iftira olduğunu, Ergenekon terör örgütünü bilmediğini, üyesi olmadığını, Osman YILDIRIM'm iddia ettiği gibi Cumhuriyet gazetesine atılan bombalan Muzzafer TEKİN'in talimatıyla vermediğini savunmuştur.
Cumhuriyet Gazetesinin İstanbul'daki binasına atılan el bombasının, şüpheli Oktay YILDIRIM'm kasasında parmak izlerinin bulunduğu Ümraniye ilçesinde ele geçen kasa içerisindeki el bombalan ile aynı kafile numarasından olması, tanık Osman YILDIRIM'm buna uygun şekilde söz konusu eylemin planlandığı toplantıda Oktay YILDIRIM'm da bulunduğunu beyan etmesi, Cumhuriyet Gazetisi binasının bombalanması eyleminin tanık Osman YILDIRIM'm beyanındaki Muzaffer TEKİN'in kendisine el bombalan verilirken "Bunlar Cumhuriyet Gazetesine atılacak. Rahat ol kimse ölmeyecek. O şekilde olsun" sözlerine uygun şekilde gerçekleştiğinin anlaşılması, şüpheli Muzaffer TEKİN'i tanımadığını beyan etmesine karşılık örgütsel bir etkinlik olan Şile ve Maltete toplantılannda Muzaffer TEKİN ile aynı fotoğraf karesinde yer alması dikkate alındığında, tanık Osman YILDIRIM'm beyanlannm gerçekleşen maddi olaylar ile uyumlu buJoaadöğa^S^^^irilmiştir.
Danıştay saldırısı sanığı Alparslan ASLAN'ın kullanmakta olduğu 0532 6713439 nolu GSM hattının 01.01.2000 den günümüze kadar yapmış olduğu arama-aranma, mesaj gönderme-mesaj alma kayıtlannm kolluk tarafından yapılan analizinde;
Muzaffer Tekin' in kullandığı 0532 2919293 nolu GSM hattı ile 35
Raif Görüm' ün kullandığı 0535 8258383 nolu GSM hattı ile 2
Yusuf Görüm' ün kullandığı 0536 2716692 nolu GSM hattı ile 11
İbrahim Cingi' nin kullandığı 0535 7184841 nolu GSM hattı ile 94 kez, görüştüğünün tespit edildiği belirtilmiştir.
Yasin GÖRÜM'ün kullanmakta olduğu 0 538 560 58 98 nolu GSM hattının 01.01.2000 tarihinden itibaren yapmış olduğu arama-aranma, mesaj gönderme-mesaj alma kayıtlannm yapılan analizinde, aynı soruşturma kapsamında hakkında işlem yapılan:
Kahraman ŞAHİN' in kullandığı 0 546 647 82 83 nolu GSM hattı ile 3
Kahraman ŞAHİN' in kullandığı 0 537 375 53 10 nolu GSM hattı ile 2
Yusuf GÖRÜM' ün kullandığı 0 536 271 66 92 nolu GSM hattı ile 73 kez görüştüğünün tespit edildiği belirtilmiştir.
Kahraman Şahin'in kullanmakta olduğu 0537 3755310 nolu GSM hattının 01.01.2000 tarihinden itibaren yapmış olduğu arama-aranma, mesaj gönderme-mesaj alma kayıtlannm kolluk tarafından yapılan analizinde;
Rasim (Yasin) Görüm' ün kullandığı 0538 5605898 nolu GSM hattı ile 8
Kahraman Şahin'in kullanmakta olduğu 0546 6478283 nolu GSM hattının 01.01.2000 tarihinden itibaren yapmış olduğu arama-aranma, mesaj gönderme-mesaj alma kayıtlannm kolluk tarafından yapılan analizinde de ;
Rasim (Yasin) Görüm' ün kullandığı 0538 5605898 nolu GSM hattı ile 12 kez görüşme yaptığının tespit edildiği belirtilmiştir.
Sadece bu tespitlerin de şüphelinin Kahraman ŞAHİN ve Kuvayı Milliye Dereneği ile ilgisinin bulunmadığı, Kahraman ŞAHİN'in kendisini birkaç kez aradığı şeklindeki savunmasının aksini gösterdiği anlaşılmıştır.
Bu kişilerden Yusuf GÖRÜM'ün şüphelinin amcası, Raif GÖRÜM'ün şüphelinin amcasının oğlu, İbrahim CİNGİ'nin şüphelinin Danıştay saldınsı olayında Alparslan ASLAN ile bağlantısı nedeni ile gözaltına alınarak serbest bırakılan amcası Hüseyin GÖRÜM'ü beyanı içeriğine göre kendisini Muzaffer TEKİN ile tanıştıran kişi ve Muzaffer TEKİN'in ise şüpheli ile Şile ve Maltepe toplantılanndaki fotoğraflarda aynı karede yer alan, Cumhuriyet Gazetesi binasına el bombalan atılması eylemlerini planlayan ve kendisine el bombalanm getirmesi talimatını verdiği iddia edilen kişi, Alparslan ARSLAN'm da söz konusu toplantıya katıldığı, hatta şüpheli tarafından getirilen 3 adet el bombasını aldığı iddia edilen kişi olduğu, bunlann yanında Osman YILDIRIM'm yukanda yazılı beyanı dikkate alındığında, şüphelinin Alparslan ASLAN ve Osman YILDIRIM ve Muzaffer TEKİN'in de hazır bulunduğu Ataşehir toplantısına katılmış olduğu değerlendirilmiştir.
Şüphelinin Muzaffer TEKİN ile tanışmadığı şeklindeki savunması, gerek Muzaffer TEKİN,gerekse kendisinden sonraki tarihlerde yakalanıp ve Ergenekon Terör Örgütü üyesi olmak suçundan tutuklanan İbrahim ÖZCAN'm beyanı ile çürütülmüştür. Yine aynı kapsamdaki Durmuş Ali ÖZOĞLU ve Hatice BAHTİYAR'm beyanlan da şüphelinin savunmasını çürütür niteliktedir.Bu beyanlar aşağıda özetlenecektir.
ALPARSLAN ARSLAN'IN TANIK OLARAK ALINAN İFADESİNDEKİ; ARKARA'DA TARKAN TOPER İSİMLİ BİR ARKADAŞININ BULUNDUĞU BEYANI ÜZERİNE YAPILAN TESPİTLER
Alparslan ARSLAN kollukta alman ifadesM^ konu Üe'^gili bölümünde ;
ff *• v 'T5 •% V
:î C) "• ^.-~-...% --^Jı %
'"• t //'""'*% \ #*"*- f.
"....Danıştay 2. Daire başkanının arabasını tespit amacıyla bir süre bekledim. Ancak Başkan çıkmadı bu nedenle arabayı tespit edemedim. Arabanın yanma gittim ve şahıslan alarak otele götürdüm. Benim okuldan arkadaşım olan Serkan TOKER'in abisi Tarkan TOKER'i telefonla aradım. Ankara'ya geldiğimi söyledim. Kendiside bana gel seni misafir edeyim dedi. Bende Tarık TOKER'in işyerine gittim. Bir süre burada kaldım. Daha sonra Çankaya Celal Bayar bulvan üzerinde bulunan OPET petrol un karşında iken Osman YILDIRIM beni telefonla aradı. Buluşmak istediğini söyledi bende bulunduğum yeri tarif ettim. Yaklaşık iki saat sonra geldi. Ben biraz kızdım küstü bana, neden benim hiçbir şeyden haberim yok dedi. Bende kendisine senden bir şey olmaz dedim. Daha sonra kendisi İstanbul'a dönmek istedi. Daha sonra çocuklar Osman YILDIRIM 'ı ikna ettiler arabaya bindi birlikte otele döndük. Tarkan TOKER beni telefonla aradı ne yaptın bende gezdim. havadan sudan konuştuk daha sonra otele döndüm. Sabaha kadar otelde kaldım..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Kendisine 16 MAYIS 2006 tarihinde 02:00-09:37-10:40-10:43-10:46-10:48-11:1912:12-12:53-12:57-16:05-16:06 ve 178:50 saatleri arasında Elif isimli şahsa göndirdiği " TARKAN İŞİNİZE YARAR MI", " BEKLİYORUM", "BİR EKSİĞİN VAR MI", "İÇERDE Mİ DIŞARDA MI", " EKSİĞİN VAR MI", "BİLMİYORUM YOLCUYU GÖRMELİMİYDİM", "YANLIŞ MI DOĞRU MU", "AKŞAM YOLCUNUN", "UYGUN YER Mİ", "UYGUN GALİBA", "NEYİ EKSİK YAPIYORUM", "İÇERDEMİ", "YOLDA O ZAMAN", "TEKRAR DÖNMEK İÇİN GELEYİM Mİ" şeklindeki mesajlann sorulması üzerine;
Mesaj çektiği Elifin kız kardeşi olduğunu, şaka mahiyetinde bu tür mesajlaşmalannm olduğunu beyan etmiştir.
Tanık Zihni ÇAKIR;
C.başsavcılığımızda alman ifadesinin konu ile ilgili bölümünde ; Bir Numara olarak bildiği şahsı VKGBH genel başkanı Taner ÜNAL'm yanında sık sık gördüğünü, bu şahsın Ülkü Ocaklan yönetiminde olduğunu, avukat olan İbrahim GÜL' ün de Bir Numara ile irtibatının olduğunu, bir gün Taner ÜNAL ile birlikte Ankara İli Kızılay Semtinde bir otele Bir Numara'yı ziyarete gittiklerinde Bir Numara olarak bildiği şahsı avukat İbrahim GÜL ve avukat Tarkan TOPER ile birlikte toplantı halinde gördüğünü, aynca 28 Şubat sürecinde Ahmet CİNALİ ile Bir Numara olarak bildiği şahsın etkinliklerini ve nerelere nüfuz edebildiklerini daha iyi gördüğünü beyan etmiştir.
Tarkan TOPER ifadesinde ;
Kendisinin Ankara'da Avukatlık yaptığını, kardeşi Serkan TOPER ise İstanbul'da Avukatlık yaptığını, Alparslan ARSLAN'm kardeşi Serkan TOPER'in okul arkadaşı olduğunu, kardeşi Serkan TOPER'in şu anda bekar olup. okuldan arkadaşı olan Avukat Burhan GÜR ile birlikte Kadıköy'de ikamet ettiğini, Burhan GÜR'ün Alparslan ARSLAN'm ile aynı hukuk bürosunda avukatlık yaptığını, kendisinin Alparslan ARSLAN'ı bir iki defa kardeşi Serkan TOPER'in ev arkadaşı olan Avukat Burhan GÜRÜ ziyaretinde bürosunda gördüğünü, bunun dışında samimi olmadıklannı,
Alparslan ARSLAN'm 16.05.2006 günü saat 13.00-14-00 sıralannda kendisini gizli numaradan aradığını, Ankara'da olduğunu ve ziyaretine gelmek istediğini söyleyerek, bürosunun adresini sorduğunu, kendisinin de adresi tarif ettiğini, yalnız olarak büroya geldiğini, kendisine duruşma için mi geldiğini sorduğunu, onun ise "sayılır" şeklinde bir cevap vererek gelme sebebini açıklamak istemediğini, "bazı ^rilşmelerim var" diyerek konuyu kapattığını, kendisini durgun ve yorgun gördüğ^nü^-^nuşmaİa^rjiin bile isteksiz olduğunu, kendisine yorgunluğunun ve durgun göriinümünü^stebebini sotdjjunu, yoldan geldiğini ve
^—\ AaJZ'^^İ ^ Ol ^— T
yorgun olduğu şeklinde cevap verdiğini, bir veya bir buçuk saat kadar büroda kaldıktan sonra, "Benim yapacak işlerim var: işim biterse İstanbul'a giderim, bitmezse Ankara'da kalırım" diyerek ayrıldığını, mesai bitimi kendisiyle yeteri kadar ilgilenemediği için merak ettiğini, kardeşi Serkan TOPER'i telefonla arayarak Alparslan ARSLAN'm yanma geldiğini, ancak telefon numarasının olmadığını, kendisine yemek falan da söyleyemediğini, ağırlayamadığmı söyleyerek telefonunu aldığını, daha sonra cep telefonundan Alparslan ARSIAN'ı arayarak Ankara'dan ayrılıp ayrılmadığını sorduğunu, kendisininde, işininbitmediğini, Ankara'da kalacağını söylediğini, kendisine birlikte yemek yemeyi teklif ederek yer tarif ettiğini, buluşarak yemek yiyecekleri yere hareket ettiklerini, Yıldız semtine vardıklarında yemek yiyecek durumda olmadığını, yorgun olduğunu, midesinin ağrıdığını ve gidip dinlenmek istediğini söylediğini, kendisine kalacak yerinin olup olmadığını sorduğunu, onun da arkadaşlarında kalacağını söyleyerek kendisini arabasının olduğu yere bırakmasını istediğini, bunun üzerine kendisini arabasına park ettiğini söylediği Kocatepe Otoparkına götürüp bıraktığını ve burada saat 21:00 sıralarında ayrıldıklarını, bundan sonra Alparslan ARSLAN ile herhangi bir görüşme yapmadığını, Danıştay saldırısını 17.05.2006 günüs aat 11 30 sıralarında bürosuna geldiğinde televizyondan öğrendiğini beyan etmiştir.
Tanık Zihni ÇAKIR yukarıda da yazılı olduğu gibi, Ergenekon Terör Örgütünün sivil toplum kuruluşlan alanındaki bir yapılanması olan VKGBH'nin genel başkanı olan Taner ÜNAL ile Tarkan TOPER'in, bu hareketi yönlendirdiği iddia edilen kimliği belirsiz kişi ile görüştüklerini beyan etmektedir.
Alparslan ARSLAN'm, tam da Danıştay Saldırısı eyleminden önce Tarkan TOPER ile görüşmüş olması soruşturmada açıklığa kavuşturulamamış ise de, dikkati çeken şüpheli bir durum olarak Mehkemenin dikkatine sunulmuştur.
DOĞUŞ FAKTORİNG BAĞLANTISI
Soruşturma kapsamında yapılan araştırmalarda ; Danıştay Saldırısı eylemine katıldığından bahisle hakkında dava açılan , yargılama sonucunda ise hakkında beraat kararı verilen Ayhan PARLAK'm, Muzaffer TEKİN ile birlikte Doğuş Faktoring şirketinin hissedarları olduğu, Ayhan PARLAK'm ayrıca Almanya'da öldürülen Ertuğrul YILMAZ'm' akrabası olduğu tespit edilmiştir.
Alparslan ARSLAN'm bu şirketin avukatlığını yaptığı tespit edilmiş, ifadesinde Ayhan PARLAK'm avukatlığını yaptığı şirketin hissedarı olduğunu söyleyerek bu hususu teyit etmiştir.
Ayhan PARLAK ise, kendisinin Doğuş Faktoring'le ortaklık mahiyetinde bir ilişkisi olmadığını, Doğuş Faktoring Yönetim kurulu başkanı Ahmet ÇEKELKIRAN'm arkadaşı olduğunu,kendisini zaman zaman ziyarete gittiğini,kendisinin Doğuş Faktoringle herhangi bir ilişkisi olmadığını, Alparslan ARSLAN'm beyanının iş konularda davalarına bakması ile ilgili olduğunu beyan etmiştir.
\ffidpğfı^^
Yapılan soruşturmada ise, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 29.03.2004 tarih ve 2004/668 Hz. Sayılı iddianamesi ile Ayhan PARLAK ve 8 arkadaşı hakkında dava açıldığı, Ayhan PARLAK için özetle ; daha önce Ertuğrul YILMAZ tarafından oluşturularak yönetilen çıkar amaçlı suç örgütünün yöneticiliğini üstlendiğinden, örgüt elemanlarını etrafına toplayıp örgütü toparladığından, Doğuş Factoring kapsamında birtakım para hareketlerini yönlendirdiğinden, gasp ve kasten adam yaralama suçlarına azmettirdiğinden ,6136 sayılı yasaya muhalefet ettiğinden bahisle eylemlerine uyan kanun maddeleri uyarınca cezalandırılması istendiği, davaıpa-'-fetan^ İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250.Maddesi ile Görevli) 2004^9 Esas N^Wılı dosyasında derdest aşamada bulunduğu anlaşılmıştır.

Hiç yorum yok: