11.8.09

2. ERGENEKON İDDİANAMESİ 251 - 300 SAYFALAR

2. ERGENEKON İDDİANAMESİ 251 - 300 SAYFALAR

J.Gn.Komutanlığınca; J.Bölge Komutanları bizzat kriptolu telefonla aranarak aşağıdaki talimatların verildiği,
Dini grup ve cemaatlerin sahip olduğu; özel okul, dershane, öğrenci yurdu, kuran kursları, vakıf, dernek, ticari kuruluş, radyo/Tv ile gazete isimleri sayıları ve bunların faaliyetleri,
Başta YİBO’lar olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarındaki yönetici seviyesindeki şahısların biyoğrafik bilgileri (görev, memleket tandası, eğitimleri ile yeni atanma durumu)
Bu kapsamda; il valisi, vali yardımcıları, kaymakamlar, il/ilçe müdürleri (milli eğitim, sağlık vb.), il/ilçe emniyet müdürleri ve varsa bölge Md.leri ile ilgili biyografik bilgilerde güncelleştirileceği, yapılan bu çalışmaların 18-19 Şubat 2004 tarihine kadar kişiye özel olarak kurye ile J. Genel Komutanlığına gönderileceği,
Yapılan bu çalışmayla ilgili olarak; Birlik Komutanları ile yüz yüze görüşülerek, “Bu çalışmanın önemli olduğu, eldeki önemli olsun veya olmasın tüm bilgilerin gönderilmesi, kapsamının geniş tutulması, çok kısa bir süre içerisinde bu bilgilerin kullanılacağı, herkesin hakettiği şeyi göreceği” şeklinde ifadeler kullanılarak çalışmayı yapan kişilerin objektif değerlendirme yapmalarının engellendiği ve etki altına alınmaya çalışıldığı,
Son olarak KKK.nı Aytaç YALMAN tarafından teşkil edilen ve iki General beş Subaydan oluşan yedi kişilik bir heyetle sözde personel ve lojistik konularında KKK.nca yapılan çalışmalardan kıt’aları bilgilendirme adı altında, kıt’adaki subay ve astsubaylarla görüşülerek bir rapor hazırlanmaya çalışıldığı, bu kapsamda 13 Şubat 2004 tarihine kadar 1 nci Ordu Komutanlığı(2 nci Kor.K.lığı hariç), Ege Or. K. lığı ve 2 nci ve 3ncü Or. K. lığının bir kısım unsurlarına yönelik ziyaretler tamamlandığı, 25 Şubat 2004 tarihinden itibaren Van J.Asayiş Kor. K. lığından başlayarak kalan diğer birliklerde ziyaret edildiği,
Bu ziyaretlerde birliklerdeki subaylar ve astsubaylarla toplantılar yapıldığı ve bu toplantılarda herkesin Genelkurmay başkanı ve hükümetle ilgili görüşlerine açıkça ifade etmelerinin istendiği, sonuç olarak katılımcılarının büyük çoğunluğunun;
-Her kurumun kendi görevini yapması gerektiği,
-Ekonomik açıdan mevcut hükümetin başarılı olduğu,
-Ülkemizde iç ve dış istikrarın sağlandığı,
-Genelkurmay Başkanlığının demokratik ülkelerde olması gerektiği gibi her konuda görüşlerini hükümete aktarıldığına inanıldığı,
-Kuvvet Komutanları seviyesindeki farklı düşüncelerin basın aracılığıyla gündeme getirilmesinin silahlı kuvvetlere zarar verdiği,
-Özellikle doğu ve güneydoğuda 28 Mart 2004 seçimlerinde DEHAP’a karşı AKP’nin desteklenmesi gerektiği şeklinde görüşler öne sürdüğü belirtilmiştir.
Bilgi notunun “Sonuç ve Değerlendirme” bölümünde ise, J.Gn. K.lığının ülke genelinde yürüttüğü fişleme faaliyeti ile KKK.lığınca kıt’alara yönelik yapılan çalışmaların her ikisinin de Şubat 2004 sonuna kadar tamamlanmasının öngörüldüğü, ayrıca Kıtalarda yapılan toplantılarla ilgili olarak subay ve astsubayların gerçek görüşlerinin değil de, düzmece değerlendirmeler yazılarak Genelkurmay Başkanlığına gönderileceği bildirilmiştir.


Şüpheli Şener ERUYYGUR’un Genel başkanlığını yaptığı ADD de ele geçirilen dijital verilerde “ilave not” isimli (2) sayfalık word dosyasında “NOT” başlığı altında, bir önceki bilgi notuna ek olarak yeni bilgilerin verildiği,
Söz konusu not içersinde, 28 Şubat Pazar akşamı saat:18:00 de Kuvvet Komutanlarının sivil ve korumasız olarak Jandarma Genel Komutanlığının Beytepedeki binasında toplandıkları, toplantının saat:21.30’a kadar devam ettiği, saat:21.30 dan 22.30’a kadar da bizzat Kara Kuvvetleri Komutanı ile Jandarma Genel Komutanının ikili görüşme yaptığı,
Ayrıca 3 Mart 2004 günü ATO Sponsorluğunda ADD tarafından gerçekleştirilen bir sempozyum düzenlendiği, sempozyumdaki konuşma metinlerinin Jandarma Genel Komutanlığı Gn. PP Başkanlığınca hazırlandığı ve konuşmacılara dağıtıldığı, katılımcıların tek tek tespit edildiği ve toplantı esnasındaki davranış biçimlerinin dahi önceden belirlendiği, bu toplantı ile Cumhuriyet Çalışma Grubu çerçevesinde planlanan faaliyet takvimine uygun olarak güçlü bir çıkış yapmayı hedefledikleri,
Bu toplantıya paralel olarak planlanan seri faaliyetlerden en önemlisinin, kamuoyu ve medya desteğini arkalarına almayı sağlayacak olan Kıbrıs davası ve Denktaş’ın kredisinin kullanılmasının uygulamaya konulduğu, bu kapsamda Denktaş’ın yapacağı “Görüşmelerden çekilme açıklamasının” hedeflendiği, bu açıklamanın etkisini artırmak maksadıyla 5000 araçlık bir karşılama konvoyu planlandığı, fakat bu konvoyun 500 aracı geçemediği, ayrıca tüm TV kanallarına canlı yayın yapmaları yönünde baskılar yapıldığı belirtilmiştir.
Bundan sonraki bölümde DARBE PLANLARININ uygulanması ile ilgili elde edilen deliller sırası ile anlatılacaktır. Öncelikle darbe planları ve nasıl uygulamaya konulduğu Özden ÖRNEK ve Mustafa BALBAY’ın günlüklerinden yola çıkılarak, devamında da yapılan her planının nasıl ve ne şekilde uygulamaya konulduğu delilleri ile anlatılacaktır.

ÖZDEN ÖRNEK VE MUSTAFA BALBAY’IN GÜNLÜKLERİNDEN DARBE PLANLARI ve GİRİŞİMLERİ İLE İLGİLİ NOTLAR

ÖZDEN ÖRNEK’İN GÜNLÜKLERİDEN DARBE PLANLARI İLE İLGİLİ NOTLAR: Mehmet Şener ERUYGUR’un Genel Başkanlığını yaptığı ADD Genel Merkezi Başkan odasında ele geçirilen 7) nolu CD içersinde “ÖZDENİN BİLGİSAYARI” isimli klasör içerisinde de “ÇAĞDAŞ TÜRKİYE”, “Ek(Kadro)”, “JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞININ BİRİFİNGİ”, “Strateji”, “Yasalar” isimli word belgeleri, “ankara” isimli PDF belgesi ile “özden günlük” isimli alt klasör olduğu, bu alt klasör içerisinde de 27 adet alt klasör, 6 adet Excel belgesi ve 2 adet word belgesi dosyaların bulunduğu görülmüştür. Dosyaların yapılan incelemesinden ,günlüğün Özden Örnek tarafından askeri okul yıllarından beri tutulduğu,içeriğinde farklı yaşam kesitlerinde çekilmiş fotoğrafların ın yer aldığı,özellikle 2003-2005 isimli klasör içerisinde, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı dönemini anlattığı anlaşılmaktadır.
2003-2005 yıllarına ait günlükler incelendiğinde, her gün olmasa da 3-5 gün aralıklarla notlar tuttuğu, bu notlar içerisinde o yıllarda yapmayı tasarladıkları darbenin planları ve darbe sürecini anlatır notlar olduğu görülmüştür.
2003-2005 yıllarına ait notlar 1004 sayfadan oluşmaktadır. Söz konusu notlar ayrıntılı bir şekilde incelenmiş ve sadece Darbe planı ve hükumetin devrilmesi ile ilgili bölümlerin burada anlatılması cihetine gidilmiştir.Hatta darbe planları ve hükumetin devrilmesi ile ilgili yapılan çalışmaların anlatıldığı notlar içerisinde aynı gün gelişen diğer olaylarında anlatıldığı görülmüştür. Anlatımların uzun olmaması amacıyla notlara sadece soruşturma konusu ile ilgili kısım konulacaktır. Ayrıca alınan notların açık ve net olarak anlaşılabilmesi için de herhangi bir değerlendirme yapılmayacaktır.
“19- 25 Mayıs 2003” başlıklı notta, “23 Mayıs günü PBS denetleme sonuçlarını tartıştık Çok önemli sonuçlar çıkarılmış, bazı engeller var….. Akşam Sevil ile beraber Sarıyer’de I. Ordu K ve eşi tarafından genelkurmay başkanı ve komutanlar onuruna verilen akşam yemeğine gittik. Bizimki ve havacı yoktu. Kara kuvvetleri ve Jandarma genel komutanı ile yaptığımız görüşmelerden anladığım, Genelkurmay başkanına karşı tam bir tavır oluşmuş vaziyete., kendisini yumuşak ve korkak buluyorlar. Ayrıca AKP ile ilişki içinde olduğundan şüpheleniyorlar. Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Mustafa Balbay Jandarma Genel Komutanına gelerek “Bildiklerimi bir yazarsam kaçacak delik bulamaz” demiş. Bugün ayrıca Cumhuriyet gazetesinde “Genç subaylar AKP'den tedirgin” başlıklı bir haber yayınlandı.” ,

“26 Mayıs- 1 Haziran 2003” başlıklı notta, “Öğleden sonra 14:00da genelkurmay başkanı gündemde olan “Genç subaylar” konusu ile ilgili açıklamalar yaptı.”,
“Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök bugün saat 14:00'de Genelkurmay Karargahında gazetecilerle bir araya gelip "Genç Subaylar Endişeli" haberlerine açıklık getirdi.”
“Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, son günlerde tartışma konusu olan haberlerle ilgili olarak genç subaylar tedirgin şeklinde bir durum olmadığını, bir tedirginlik söz konusu ise Genelkurmayın bütün olarak rahatsızlık duyduğu konular olduğunu, ancak bunun çözümünün demokratik zeminler olduğunu söyledi.”,
“Yabancı basın organlarında yer alan Türkiye'de darbe olabilir mi şeklindeki yayınlar hakkında ne düşündüğü sorulunca Org. Özkök. "darbe sözcüğünün bu odada konuşulmasını bile reddediyorum. Onlar Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tanımıyorlar" dedi.”
“Genelkurmay Başkanı bir başka konuya da özenle vurgu yaparak, Komutanlar arasında görüş ayrılığı varmış gibi gösterilmesinin yanlış olduğunu söyledi.”,
“Org. Özkök, "Hassasiyetlerinizi iletiyorsunuz. Bir şey yapılmazsa ne olacak sorusuna" "bu soruya cevap vermek istemiyorum" diye yanıt verdi. “,
"28 Şubat devam ediyor mu" sorusunu ise şöyle yanıtladı: "28 Şubat sebep sonuç ilişkisidir. Sebep ortadan kalmadıktan sonra sonuç da devam eder",

“28 Temmuz” başlıklı notta, “….Bu arada Albay B… V… emir subayımı arayarak benimle özel bir konu görüşmek istediğini söyledi. Öğleden sonra kendisini kabul ettim. Belgütay daha önce benim yanımda çalışmış bir deniz piyade subayı. 1998 yılında kendisini MSB teftiş dairesine müfettiş olarak atamıştık. Son iki yılın birinci senesinde Başmüfettiş olmuş ve ikinci yılında da Özel kuvvetlere atanmış. Yanıma geldikten sonra doğrudan konuya girdi. : “Efendim sizi ilgilendiren bir konuyu size anlatmak için geldim. 24 Haziran günü genelkurmay başkanı ile bir görüşme yaptım ve bana sizin hakkınızda bazı sorular sordu. Bu soruları ve verdiğim cevapları bilmenizi istedim. Daha öncesinden başlarsam takriben 8-9 ay önce Bülent ALPKAYA beni Deniz Kuvvetlerinin arka kapısından gelmemi isteyerek benimle görüşme talebinde bulundu. Bende giderek kendisini gördüm. Bana “Özden’in bir mahkemesi var ben üçüncü seneye uzamak istiyorum. Bu nedenle Özden hakkında ne yapabilirsin” diye sordu. Bende “ Özden amirali tanırım bana göre dünyanın en dürüst insanlarından biridir. Ben onun hakkında hiçbir şey yapamam” dedim. ….Genelkurmay başkanı bana sizin hakkınızda “ Özden paşayı nasıl tanırsın” diye sordu. Bende “ Zeki çalışkan ve dürüst bir komutan olarak tanırım “ dedim. Sonrada “peki kendisi kuvvete gelirse yolsuzluklar ile mücadele eder mi “ diye sordu. Bende “bir ay içerisinde üstüne gitmezse bende rütbelerimi sökerim” dedim. Ayrıca Bülent Paşa ile olan konuşmamızı kendisine anlattım ve bu konuşmayı da cebimdeki bir alete kaydettim. İsterseniz size bir kopya veririm. “Bunun üzerine bende kendisinden kayıttan bir kopya istedim ve bana bu Çarşamba günü Ankara!ya gittiğimde ordu evine getireceğine söz verdi. ….Ayrıca Erdal Şener’in de kasasında olan 535 bin dolar devlet özel ödeneği ile Zirvekentte kendisine iki daire aldığını belirtti. Genelkurmay başkanı bütün bunları biliyormuş. Ama işlem yapmıyormuş. Geçen yıl durumu Kıvrıkoğlu na rapor edince kendisine “TSK’da bazen görev dürüstlükten önemlidir” cevabı almış ve ertesi günü Deniz Kuvvetleri tarafından Özel Kuvvetlere atanmış….” ,

“02 Eylül 2003” başlıklı not içerisinde, “Sabahleyin Kara Kuvvetleri Komutanını ziyarete gittim. Bu ziyarete Hava K.K. ve Jandarma Genel K. ‘da katıldı. Genelde bundan sonra ne gibi hareket etmemiz hakkında konuştuk. Ben kendilerine özel bir çalışma yaparak bir durum analizi ve öneriler hazırlamamızı önerdim. Kabul ettiler. Anlaşılan bundan sonra bahriye işlerine daha az zaman ayırıp siyasi gelişmeleri takip etmek zorundayız.” ,
“6 Eylül 2003” başlıklı notta, “Yapmakta olduğum özel çalışmayı tamamladım ve ilgililere gönderdim.” ,
“22 Eylül 2003” başlıklı notta, “Bu gün çok yoğun bir gün oldu Sabahleyin brifingin ardından inceleme gezisinde gördüklerimi karargaha anlattım. Sonra MGK genel sekreterini ziyarete gittim ve döndükten sonra karargah ile çalıştım ve 14:00 da Genelkurmay karargahına gittim. Bizlere TSK güçlendirme vakfı ve SSM’in hissedarı oladukları şirketlerinde meydana gelen yolsuzluklar anlatıldı. İnanılmayacak yasal yolsuzluklar var. Yapanların arasında sadece biri denizci diğerleri çoğunluk havacılarda olmak üzere karacılarda var. Paralarımızın nasıl sokağa atıldığını ve bazı insanların nasıl lüks hayat yaşadıklarını gördük. Bu takdim bitiminden sonra 1 ekim meclis açılışına eğer TBMM başkanı kapıda bizleri turbanlı ve eşli olarak karşılarsa gitmeme kararı aldık. Sonra bizler (komutanlar) Jandarma Genel Komutanlığına geçip çok özel olarak konuştuk. Şu kararları aldık:
AKP hükümetini vazgeçirmek için neler yapılması konusunda yapılan hazırlıklar bu hafta Genelkurmay Başkanına takdim edilecek.
İncelemesi için kendisine fırsat verilecek ve sonra onun niyetleri ve görüşü sorulacak.
Eğer bizle aynı fikirde veya yakın ise yolumuza devam edeceğiz.
Eğer bir işlem yapılmasını kabul etmezse kendisine “Ya sen çekil yahutta biz çekiliyoruz “diyeceğiz..
Kısaca planımız bu. Bu konuyu ve planı tartıştık. Kara Kuvvetleri Komutanı ikide bir ne kadar rahatsız olduğunu belirtip, bir şeyler yapılmalı diyor. Kendisinin YÖK konusunda attığı adımları bayağı benimsemiş. Belkide hükumetin attığı bazı adımların reaksiyon göreceğini belirtmek bakımından iyi oldu ama, imam yine de bildiğini okuyacağı için yetki olmadığı sürece veya hükumet korkutulmadıkça yapılacak hiç bir eylem hükumeti kararından vazgeçiremeyecektir. Neyse bu arada Fırtına ayağa kalktı ve haydi hep beraber el sıkışalım dedi ve dördümüz ellerimizi üst üste koyup el sıkıştık! Bana çok komik geldi. Ortalık da sezdiğim kadarı ile JANGENK kışkırtıcı rol oynuyor. İllaki bir şeyler yapılmalıdır. Diyor.” ,
“25 eylül 2003” başlıklı notta “…Öğle yemeğini takiben misafirler ayrıldı. Diğer ziyaretçilerimiz geldi. Mehmet ve Nihat Özbağ ile Rüştü Kazım Yücelen geldiler. Hepsi ile TSK’nın dışardan nasıl göründüğü ve başımızdaki dertten nasıl kurtulacağımız konusundaki görüşlerini aldım. Cevaplar ilginç:
TSK kan kaybediyor
Halk hala TSK’ne olan ümidine bağlanmış
Bu adamlar 15 yıllık program yapıyorlar
Sivil sektörü kredi ve tehditle sindirmişler
Yeni bir lidere gerek var ama bulamıyoruz” ,

“26 eylül 2003” başlıklı notta, “Sabahtan öğleye kadar özel çalışmayı yaptım. Güzel hazırlanmış. Bazı eksik noktalar vardı onları not ettim ve öğle yemeği için Kara Kuvvetleri Komutanlığına gittim. Özel çalışma üzerinde konuştuk. Hepimiz aynı fikirdeyiz. Bu çalışma Tüm ordu komutanları ve bizlerin fikirlerini yansıtıyor. Bu çalışma Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından Genelkurmay Başkanına verilecek ve onun reaksiyonu beklenecek.. Çalışma biraz muhtırayı andırıyor ama Kara Kuvvetleri Komutanı’na onu yumuşatarak vermesini söyledik. Eğer Genelkurmay Başkanı onaylamazsa problem o zaman başlayacak. Ya o gider yada biz gideriz. Ama ülkenin gidişi çok kötü ve birilerinin buna dur demesi lazım. Aksi halde kısa sürede İran’a döneceğiz. Sonra karargaha gelerek Azerbaycan Kara ateşesini kabul ettim.” ,

“30 Eylül 2003” başlıklı notta, “Çok yoğun bir gün oldu. Sabahleyin önce gazetelere baktım. Tüm gazeteler DEHAP kararını açıklanmasına rağmen bizlere geniş yer vermişlerdi. Kara, Deniz ve Hava Harp okullarında konuşmalar yapan biz kuvvet komutanlarının konuşmalarına geniş yer verilmişti. Bir değerlendirme henüz yapılmamıştı. Sonra Kara Kuvvetleri Komutanı aradım özel çalışmayı sahibine vermişti. Dört noktada itiraz olmuştu. Adamların şeriat devletini kurmak istediğine inanmıyormuş.......Diğer gerekçesi de önemli ama en önemlisi budur. Yani esasdan aramızda fark var. Tedbirler ile genelde hemfikir olmuş. Bende Kara Kuvvetleri Komutanına “bu çalışmayı kendisine vermek dahi önemliydi. Bence iyi yaptınız. Hemfikir olmak veya olmamak onun bileceği şey..Eğer böyle devam ederse istifam çantadadır ve hemen verir ve giderim. Dünya umurumda değil” dedim. Sonra bende kendisine İstanbul’dan aldığım bilgileri anlattım.” ,.
“8 Ekim 2003” başlıklı notta, “Sabah Ufuk beni erkenden kaldırdı. Kara Kuvvetleri Komutanı bizlerle 07:35 de görüşmek istiyormuş. Toplandık. Konu İHL yasa tasarısı. Dün akşam komutan ile yaptığı görüşmeden çok rahatsız olmuş. Komutan ona aldırmaz bir tavır ile cevap vermiş. Bende kendisine bana söylediklerini anlattım. Şaşırdı kaldı. Karargahlarımıza bu konuda ayrı ayrı çalışma yaptırmaya karar verdik. Sonunda Cuma günü bu çalışmaları birleştirip seçenekli bir öneri ile Genelkurmay’a göndermeye karar verdik. Mühim olan bunda sonrası ne olacak. Genelkurmay Başkanı yazdıklarımızı kabul ederse sorun yok. Etmezse ne yapacağız. Kahvaltıya oturduk. Komutan yorgun gözüküyordu. Sebebini sorduk. “Dün gece uyuyamadığını ve İHL yasasından tedirgin olduğunu” söyledi. Bu sözler dün gece onun huzurunu kaçırdığımızı gösteriyordu. Bilhassa kahvaltı sırasında Hurşit paşa “Gazetelerde İHL ile ilgili haberleri gördünüz mü” diyerek bilerek ve planlı bir şekilde konuyu açtı ve Genelkurmay Başkanını konuşturmaya başladı. Her taraftan sıkıştırmaya başladık Kahvaltıdan sonra hemen karargahı aradım ve talimat verdim. Diğer taraftan da Kocaeli Üniv. Rektörünü aradım ve ona da rektörler olarak bu işi hemen ve sert bir şekilde protesto etmelerini arkalarında olduğumuzu söyledim. Sonra önce Hava Eğitim K. Korg. Nuri Solakoğlunu, sonra Landsoutheast Org. Orhan Yöney ve Güney Deniz Saha K. Korageneral Lütfü Sancar’ı ziyaret ettik. Tüm gittiğimiz komutanlar bölgelerindeki irtica durumu ile ilgili bilgi verdiler.. Aramızdaki durum şöyle: Hiç birimiz Genelkurmay Başkanının cesur bir kişi olduğunu zannetmiyoruz. AKP hükümetine karşı zaman kazanmak için bizi oyaladığını zannediyoruz. Geçen yıl biz yoktuk ama olanların anlattığına göre Hükumetin attığı her anayasa karşıtı harekete yumuşatıcı bir bahane bulmuş. Geldiğimden beri benim gözlemimde aynı. Hükumet ile adeta gizli bir anlaşması varmış gibi davranıyor. Halk nazarında zemin kaybettiğimiz ve gözden düştüğümüz, halkın güvenini kaybettiğimiz kesin olmakla beraber gerekli davranışı sergilemiyor ve hala hükumet ile iyi geçinmeye gayret ediyor. Belki de hafif anlamda yaptığı çıkışlarda danışıklı dövüş. Sanki bizi askıda tutmak ve yumuşatmak gibi bir misyonu var. Kara kuvvetleri Komutanı sonunda işin başına kalacağını biliyor. Bu nedenle çok dikkatli ve her olayı takip ediyor. Yaptığı her hareketin duyulmasını ve anayasal kurumları yalnız olmadığı intibaını vermek istiyor. Çok dürüst ve güvenilir insan. JANGKK tam bir şahin Genelkurmay hakkında bir kanaate sahip olmuş ve o kanaat kendisinde bir saplantı haline gelmiş..Genelkurmay ne yaparsa yapsın şüphe ile karşılıyor. Ona göre Genelkurmay bizi oyalıyor. Kendine göre hesapları da olabilir. Havacı bence hala ortalığı tartıyor. Ama güvenilir biri. Hepimiz aynı şekilde birbirimize güvenerek hareket ediyoruz.” ,
“10 Ekim 2003”başlıklı notta, “Bu gün yoğun bir gündü. ...Öğleden sonra Aydın Doğan geldi. Kendisine gazeteci olarak mevcut düzene destek vermemesini bu işin sonuna gelmekte olduğumuzu anlattım. Kendisi de günah çıkarmaya gelmiş. Üzerine atılan pislikler ile ilgisi olmadığını ve Cumhurbaşkanı’nın meclisin açılışında yanlış hedef gösterdiğini kendisinin medya tekeli yaratmadığını ve daima dürüst temiz bir gazete patronu olduğunu söyledi. O gittikten sonra Rıfat Hisarcıklıoğlu (TOBB) geldi. ABD. Brüksel ve Kıbrıs da yaptığı temaslar ile ilgili bize bilgi verdi. En ilginç bilgisi ise VİVENDİ firmasının sahibinin söylediği “Eşim Avrupa konseyinde parlementer. Bana söylediğine göre dini yüzünden Türkiye’nin AB’e üye olması mümkün değil.” Demiş.”,
“25 Ekim 2004” başlıklı notta, “Akşam Bilkent müzik salonunda verilen bando konserine gittik. Kara Kuvvetleri Komutanı hakikaten takdire değer bir çalışma yapmış ve bizlere bir müzik ziyafeti çekti. Konserde Ankara’da bulunan tüm rektörler ve Cumhurbaşkanı’da katıldı. JANGENKK ile Cumhurbaşkanı’na giderek turban konusunda yaptığı vurgulama nedeni ile kendisini destekledik ve herkesinde kendisine destek verdiklerini söyledik. 20 ekim resepsiyonu için verilen davetiyelerde AKP’liler eşsiz çağrıldığı için kıyamet kopmuş ve Cumhurbaşkanı’nı bütün gazeteciler tenkid etmişti. Rektörlerde YÖK tasarısının hazırlanması konusunda kendi aralarında çelişkiye düşmüşler ve Kocaeli Üniversitesi Rektörü bana ne yapmaları gerektiğini sordu. Bende “Hükümet ile yaptığınız veya yapar gibi göründüğünüz uzlaşma toplantılarına devam edin “dedim. Çok hoşlarına gitti. Hepsini bir gün yemeğe davet ettim.”,
“7 Kasım 2003” başlıklı notta, “İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu YÖK başkanı Kemal Gürüz ile birlikte bu tutucu ve dinci iktidara karşı tam bir kurtuluş savaşı veriyorlar. Adamların bütün derdi iki Kemal’i halletmek. Kendisi ile bu mevzuları konuştuk. Bana “Artık sizin de biraz sesinizin çıkması lazım. Çok yalnız kalıyoruz “dedi. Kendisine “ Öyle değil.. Bizler sesimizi açamaz hale getirildik. Açsak bir türlü açmasak bir türlü. Ama sizlere el altından her türlü desteği veriyoruz. Sıkılmadan ve çekinmeden devam edin gerektiğinde arkanızda bizlerin olduğunu daima hatırlayın. Biz lazım olduğumuzda sizlerin yanınızda olacağız.” dedim. İkimizinde hemfikir olduğu konu bu iktidarın yavaş yavaş ülkeyi dini yönetime teslim etmek de olduğu idi. Her gün bir yeni dinselleştirme teşebbüsü ile karşılaşıyoruz.. Turban bir türlü gündemden inmiyor. Şimdi de Kamu yönetiminde reform tasarısı meclise getirildi. Basın adeta iktidarın borazanı olmuş. Demokrat olabilmek ve öyle gözükebilmek için ülkesini adeta satışa çıkarmış bir sürü satılmış, adi hırsız köşe yazarı bu tasarı lehinde yazılar yazıyor.”,
Aynı başlıklı not içerisinde “16:30 da önce Hava Kuvvetleri K ve sonrada Kara Kuvvetleri Komutanına gittim. İbrahim bana çok dertliydi. …Kendisini teselli ettim ve her türlü desteğimin ondan yana olduğunu söyledim. Beraberce Kara Kuvvetleri Komutanlığına gittik. JANGENK’da geldi. Daha biz yeni içeri girmiştik ki Genelkurmay Başkanı Kara Kuvvetleri Komutanını aradı ve ABD’nin isteği üzerine hükümetin Irak’a asker göndermek den vazgeçtiğini ve bu mevzuda biraz sonra General Jones’un kendisini arayacağını ve kendisine ne söylemek gerektiğini sormuş. Az sonra da beni aradığına dair haber geldi. Bende kendisini aradım . Bizim hep beraber olduğumuzun haberini almış. Sesi çok bozuktu. Herhalde bizim ondan habersiz toplanmamız onu çok rahatsız etmişti. Bana da aynı soruyu sordu. Hepimizin hemen bir kaç konu tesbit ettik ve Aytaç paşa’ya verdik. O da bunları hemen kendisine bildirdi. Sonra kendi aramızda konuşmaya başladık. Bu toplantıyı ben talep etmiştim. Önemli bazı konular konuştuk. İbrahim istifa olayını açıklayınca kızılca kıyamet koptu. Kara Kuvvetleri Komutanı Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman çok bozuldu ve kendisine ait benzeri bir olayı anlattı. Ekim ayı başında Harp Okulları açılışı için yapılacak konuşmada hepimiz mesajlar vermeye karar vermiştik. Genelkurmay Başkanı açılışdan bir gün önce Kara Kuvvetleri Komutanı konuşma metnini istemiş oda ben size bu metni veremem demiş. Peki ben kuvvet komutanlarının metinlerini kontrol edemiyecekmiyim demiş. Oda hayır edemezsiniz. Diye cevap vermiş. Bunun üzerine hepimiz artık bu Genelkurmay Başkanı ile işlerin yürüyemiyeceğine kendisinin başka menfaatler peşinde olduğunu korkak ve hükumet yanlısı olduğuna, dışarıdan cumhuriyetçi gözükmekle beraber içeriden dinci bir görüşü desteklediğine kara vedik. Bunun üzerine bende şunları söyledim.
AB’nin ilerleme raporu bizim için büyük bir şans oldu. Bana kalırsa AB intihar etti. Artık bundan böyle bizi almak istediklerini zor ikna edeceklerdi. Bizim bundan sonra yapmamız gereken AB’nin bizi istemediğine dair olan konunun üzerine giderek her tarafta bunu yaygınlaştırmamız. Böylelikle hükumetin eline geçmiş olan AB kozunu elinden alarak onları iç siyasete döndürerek bizden korkacak hale getirmemiz lazım. Bunu yaparken de daima sert açılamalardan kaçınmamalı ve onlara gerekirse her şeyi yapabileceğimiz intibaını vermeliyiz dedi. Tabi bu arada en önemli konu Kıbrıs ve mahalli seçimler. Kıbrıs’ı istediğimiz şekilde çözümsüz olarak bırakmalıyız ve bu arada Kıbrıs muhalefetinin seçimi kazanmasını da önlemeliyiz. Böylece AB’ne ikinci bir darbe vurabileceğiz. Mahalli seçimler için muhakkak bir alternatif cephe yaratılmasına çalışmalı ve bu adamların Ankara ve İstanbul’da kazanmalarını önlemeliyiz dedim.” ,

“15 Kasım 2003” başlıklı notta, “Tatbikatın bitiminden sonra Kara Kuvvetleri Komutanı ile Harbiye orduevine gittik. Kara Kuvvetleri Komutanı anlatmaya başladı:
- Pazartesi günü alışılmış şekilde kendisine haftalık bilgi vermek üzere aradım. Sesi biraz tuhaftı ve buruktu. Ben anlamamazlıktan gelerek kendisine anlatmaya başladım. Bitirince o bu sefer konuşmaya başladı.
- Cuma akşamı sizleri aradığımda hepinizi benden habersiz olarak senin orada toplanmış bir durumda buldum. Benden habersiz toplanmanıza da üzüldüm.
-Bizler muhtelif zamanlarda çay içmek sohbet etmek için toplanıyoruz. Bu ilk değil. Bugüne kadar kaç kere toplandık. Bu seferde istek Özden den geldi ve son gelişmeleri, Kıbrıs, AB gelişme raporunu hep beraber değerlendirelim istedi. Bizde bunun üstüne toplandık. Bunda be bir yanlış taraf görmüyorum. Eğer size karşı bir hareket içinde olduğumuzu zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Zira böyle bir iş herhalde resmi dairelerde olmaz. Onun içinde endişenizi anlamadım.
Böylece Genelkurmayın planı ilk defa belli oluyordu. Bu plan üzerinde Kara Kuvvetleri Komutanı ile tartıştık. Zira bazı konuların açığa çıkması gerekiyordu. Onlar bize çalışma sonuçlarını verince bizim bu konu üzerinde çalışmamız ve konun hafifletilmesini önlememiz gerekiyordu. Diğer bir konu Şurada bu öneriler tartışırken Başbakan olmamalıydı. Zira bu şekle gidilirse olay normal bir şura tartışmasına dönecek, kendisi hiç konuşmayacak buna mukabil bizleri konuşturarak aynen Çetin Doğan’ın durumuna düşecektik. Buna engel olunmalıydı. Her kafadan bir ses çıkmasını önlemek içinde şura öncesi bir toplantı yapılarak herkes aynı hizaya getirilmeliydi. Önceden nabız yoklandığı için hiçbir çatlak ses çıkacağını zannetmiyorduk. Hatta Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar ile de görüşmüş. Bende bu konuyu çok merak ediyordum. Zira Yaşar ileride G olabilecekti. Ama oda kendinden beklendiği şekilde “ Önümüzde iki seçenek var. Ya bu iktidara hiç sesimizi çıkarmayacağız. Yada sopa zoru ile istediğimizi yaptıracağız.” demiş. Kendisinden bende bunu beklerdim. Ama gene de onun durumunu takdir edip mümkün olduğu kadar kendisini korumamız lazım.
Şener’in bazı sivri fikirleri var. O bizden biraz farklı bu konulara yaklaşıyor. Ama onun fikirlerini benimsemek şimdilik mümkün değil. Çok dikkatli olmalıyız gereksiz yere tırmandıracak hareketlerden kaçınmalı ama az derecede de reaksiyon göstermemeliyiz”
Katılıyorum. Ben Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’nın fikirlerinin ne olduğunu başından beri farkındayım. Amacımız mümkün olduğu kadar beraberce hareket etmek.” ,

“19 Kasım 2003” başlıklı notta, “Öğleden sonra 14:00 de Genelkurmay Başkanı başkanlığında toplanarak MGK’da konuşulacak konuları gözden geçirdik. Genelkurmay Başkanı kendine bazı konuşmalar hazırlamış. Bizi dinlemedi bile söylediklerimizi de kaale bile almadı. Bilhassa KK ne derse hep ters yanıt verdi. Anlaşılmaz bir tutum içerisinde Konuşmalarında hep hükumeti savunuyor ve sizin doğru dediğiniz her konun tersini ileri sürüyor. Eğer bir sivri konu olursa ve savunamayacak durumda ise “Bunu sen söyle “ diyor. Buradan çıktıktan sonra JANGENKK bizi davet etti ve onun odasına gittik. İbrahim yurt dışında olduğu için toplantıda yoktu. Durumu değerlendirdik. Aynı mevzuları tekrar konuştuk ve MGK’da hiç konuşmama kararı aldık. Bu arada JANGENKK bize yine bir sürü irtica ile ilgili resim ve takip neticesi yapılan tesbitler ihtiva eden yazılar dağıttı. Eylül başından beri biriken miktar inanılmaz hacimde. Hala irtica yaygın değildir diyebilmek için insanın aklında başka fikirler olması lazım.” ,
“22 Kasım 2003” başlıklı notta, “KK’lığında toplandık. Ne yapacağımızın programını yaptık. 1 Aralık günü bizlere yani kuvvet komutanlarına bir takdim yapılacak. Bu takdimi müteakip 3 kasım günü Şura üyelerine bir takdim yapılacak ve sonra konu Başbakana ve Cumhurbaşkanı’ na iletilecek. Şura toplantısında amacımız Ağustos 2004 ayına kadar olacak sürede bu hükumet bildiğini okumaya devam ederse komuta heyetinin, halkında duyacağı bir muhtıra vermek şeklinde bir yetki almak. Akşam Kara Kuvvetleri Komutanı verdiği akşam yemeğine katıldık. Öğlen yaptığımız toplantıda artık hepimiz bu işin bu Genelkurmay Başkanı ile gitmeyeceğini bu adamın kendi menfaatlerini ülke yararı önünde tuttuğunu, korkak ve hükumete yanma peşinde olduğuna dair fikir birliğine vardık. Bizi takip ettirdiğini de zannediyoruz” ,
“03 Aralık 2003” başlıklı notta, “Sabah Kara Kuvvetleri Komutanlığında başarılı birlikler ödül törenine katıldık.” “…Sonra beraberce Genelkurmaya geçerek 15:00dan itibaren çok önemli toplantıyı icra etmeye başladık. Önce Genelkurmay bize Pazartesi günü yaptıkları takdimin aynısını yaptılar ve Genelkurmay Başkanı sonra en kıdemsizden başlamak üzere tüm katılanlara söz verdi. Söz alanların ifade ettikleri konular sırası ile ve özet olarak aşağıdadır.
Faruk Cömert:
AKP yerel seçimleri kazanırsa TSK’ne karşı daha da küstahlaşabilir. Bu hükumet amacına ulaşabilmek için batıya daha fazla taviz verebilir, dolayısıyla haklarımızı da kaybedebiliriz.
Yener Karahanoğlu
Pozitif eylem için neredeyiz. Acaba geçmi kalıyoruz? İcraatlarının izlenerek sonuçlarına göre karar vereceksek, geç kalabiliriz. Onlar nasıl tam demokrasiyi kullanıyorlarsa bizde onlara tam demokrasi ile mukabele etmeliyiz. Yani azınlık olarak çoğunluğa hükmedemiyeceklerini anlatmalıyız.. Bir yol olarak AKP dışındaki tüm partiler bir cephede birleştirilmelidirler. Kadrolaşma benim olduğum bölgede %90 oranında gerçekleşmiştir. Daha başka kadrolaşma beklemeye gerek yoktur.
Orhan Yöney:
AKP’nin iktidar olmasına rağmen muktedir olamadığı halka gösterilmelidir. Bu yönde eylemler yapılmalıdır. Zaman geçtikçe karşımızdaki kitle büyümektedir. Bunlar kadrolaştıkça genişliyorlar. Dolayısıyla zaman lehimize çalışmıyor. Bu nedenle ileride bir eylem yapmaya gidersek, alacağımız tedbirler çok sancılı olabilir. Eylemlerimiz aralık 2004 dönemine kalmamalıdır. O tarihlerde AB, AKP’nin isteklerini yapacak bu ise bizim aleyhimize olacaktır. Bu nedenle eskalasyonu hızlandırmalıyız.Halka bazı şeyleri açıkça anlatmalıyız. Yazarlar ve önemli kişiler ile temasa geçerek ”eğer demokrasiyi korumak istiyorsanız biz sizinleyiz “ diye mesaj vermemiz lazım. Yargı bitmiştir. Yargıdan medet ummamalıyız. Ama yargıyı eski rayına oturtmak için destek vermeliyiz. Doğal mütefiklerimiz, üniversiteler ve sendikalardır. Bu kurumlar bizlerden işaret beklemektedirler. Halkdan uzaklaşmışız, Halka daha çok yaklaşmalı ve şeffaf olmalıyız. AKP’nin hassas taraflarından birde milletvekili dokunulmazlığıdır. Bu konuyu işlememiz gereklidir. Siyasete bulaşmayacak şekilde derneklere üye olalım. Böylelikle kendimizi daha iyi tanıtır ve fikirlerimizi etrafa daha iyi yayabiliriz.Muhalafet partisinin üzerine daha çok gitmeliyiz. Birgün müdahale etmek zorunda kalırsak sizde hesap vereceksiniz mesajını onlara verelim. Emniyete çok güveniyorlar ve bizim karşımızda onları seçenek olarak görüyorlar. Memurları iki kategoriye ayırmışlar. Alnı secdeye değenler ve alnı secdeye değmeyenler. Eskalasyonun Başbakana bu takdimi yapmakla etkili olacağını zannetmiyorum. Biz AKP’ye gücümüzü göstermek zorundayız. Bizi hafife alıyorlar.
Şükrü Sarıışık.
Bizim çok fazla zamanımız kalmadı. Onların icraatlarının demokrasi ile önlenmesi mümkün değil. Alternatif lazım. Kamuoyunun bizden beklentisi var. Çoğunluğun hakkını gasp ediyorlar. Erbakan kararı onları rahatlatmıştır. (Bugün Yargıtay Erbakanın sahtecilik verilmiş olan iki buçuk yıla yakın hapis cezasını onadı).
Fethi Tuncel
Takdimde belirtilen hassas taraflarından hiçbirini istismar edemeyiz. Alaternatif olarak karşılarına bir siyasi alternatif çıkaramayız. Basının desteğini alamayız. Eylem planını biran önce tesbit ederek icraata geçmeliyiz.
Fevzi Türkeri
Devletin bütünlüğü tehlikededir. Bu takdimi seçimden sonra Başbakana anlatmanın bir yararı yok. Doğu ve güneydoğu Anadolu’da bölücülük hız kazanmıştır. Ülkemiz süratle bölünmeye gitmektedir. Şimdiden tedbir alınmalıdır. Basın, TÜSİAD, sermaye sahiplerini toplayıp bu iktidarın yaptıklarını anlatalım. Onları tarafımıza çekmeye çalışalım. Eylem planında çok zorluklar ile karşılaşacağız. Toplum iktidarın yaptıklarına pembe gözlükler ile bakmaktadır. Yerel seçimlerden önce başbakana bu işlerin böyle gitmeyeceğini anlatalım.
Oktar Ataman
Kötü bir tablo bedbin olmamak lazım. Doğu ve güneydoğu Anadolu’da bölücülük ve irtica iç içe beraberce hareket ediyorlar. Hızla bölünme noktasına gidiyoruz. Bu iktidar güvenliğimize ve anayasamıza bir tehdittir. Bertaraf etmek için her şey yapılmaktadır. Kamuoyunun kazanılması gerekir. Medya patronları önemli. Bu kişiler , birebir konuşularak tarafımıza kazanılmalıdırlar. Eylem planını süratle geliştirerek icraata koymalıyız.
Hurşit Tolon
Bu iktidar ne olduğunu ortaya koydu. Ancak takiyyeye başvuruyor. Arkasında ABD, AB var. Bunlar Ortadoğuyu 1915’de yaptıkları gibi şekillendirme istiyorlar. Bu hükumetten öncelikli tehdit bölücülük, sonra irticadır.İ rtica bunların devlet yapısı içerisindeki kinin ifadesidir. Seçimden önce ikaz etmezsem önümüze aşamıyacağımız bir engel çıkacaktır .Halk bize sırtını çevirmez. Bu hükumet ulusal onurumuz ile oynamaktadır. Onur kırıcı bir durumdayız. Üniter yapımıza zarar verilmektedir. Bu iktidarın alternatifi var mı? Şu anda yok gibi görünüyor. Muhalefete bu konu anlatılmalıdır .Dünya kamuoyuna açıklanan konular onurumuzu kırmaktadır.(Pek çok örnek verebiliriz. Bir örnek dil konusunda yaşananlardır.)Uyum paketi altında hazırlananlar sadece bölünmemizi kolaylaştıracaktır. Ruhban okulu ve ekumenik sıfatı ile yapılanlar bu ülkeyi parçalayacak adımlardır.
Şener Eruygur.
Söylenecekler söylendi. Sadece bir iki konu ilave etmek istiyorum. Her sey elden gidiyor. Örneğin Emniyet teşkilatı Jandarma ile yarışıyor ve onu kötüleyerek yükselmeye çalışıyor. Ayrıca WEB sayfası açmışlar ve Başbakanı destekliyorlar. Suriyeli aracılar son olayda emniyetten daha sıcak ve yakın davrandılar. Bizden bilgi saklıyorlar.
Yaşar Büyükanıt
Ortaya konan stratejinin bazı gerekli parametrelerin ilavesi ile gözde geçirilmesi uygundur. Vahim bir tablo. Jeopolitik açıdan ABD ve AB ülkemize Ortadoğuda yeni bir rol biçmeye çalışmaktadır. Yeni model bir Türkiye yaratmaya çalışmaktadırlar. BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN, ABD’ne gittiğinde Fethullah Gülen ile buluştular .Ak ismi bilinerek ve kasıtlı olarak Bedüüzamanın yazıflarından alınmıştır. ABD, AB ve Türkiye’yi manipule etmektedir.Direnmenin başladığı yerde ekonomi bir silah olarak kullanılmaktadır. Pozitif davranmalıyız. Acaba zamanımı geçti. Bence geçti. Dead line seçimlerdir. Eylem planında tedbirleri sıralamak kolay ama uygulanabilir olmalıdırlar. Kamuoyu desteği için en önemli kaldıraç basın yayındır. Bunu kullanmalıyız.

İbrahim Fırtına
Eylem planın amacı Anayasayı korumaktır. Takdimde TSK’nın eylem planını tek başına yapamayacağını belirtmek bir zafiyetir.Bu cümleler kayıtlardan çıkarılmalıdır. Cumhurbaşkanı ile müşterek hareket şart. Parlemento Cumhurbaşkanı tarafından fesh edilmelidir. Yeniden anayasa yapılmalı ve bu Anayasaya kendini koruyacak her türlü imkan konulmalıdır. AİJM 10. md. Hiçbir anayasa kendini koruma hakkından mahrum olamaz der. Ayrıca ABD, Fransız Anayasalarında da benzer maddeler var. Bu hükumetle olmaz. Hukuki şartlar müsaittir. Gereken yapılmalıdır. Cumhurbaşkanı’nın yetkileri vardır.

Özden Örnek
Takdimde yapılan durum tesbiti dışında bende bir durum tespiti yaptım. Burada bulunan herkes aynı fikirde . Bu bence en önemli konuydu. TSK zaman ile zemin kaybetmektedir. Bu ifadeyi halk desteği anlamında söylüyorum. İkinci teskereden sonra ve bilhassa Ağustos 2004 ayındaki MGK yasasını çıkmasından sonra halkın TSK’ne karşı olan inancı zayıflamıştır. Ilımlı islam diye bir şey Türkiye için mevzu bahis değildir. Biz halkının çoğunluğu müslüman olan bir toplumuz ve idare tarzımızda cumhuriyettir. Sakınmamız gereken en önemli konu bundan sonra aleyhimizde “dinsizler “propagandasının yapılmasıdır. Böyle bir tutum ile karşılaşırsak süratle ve kararlı bir şekilde cevap vermeliyiz. Eğer elimizde NATO tatbikatlarında olduğu gibi ikaz indikatörlerini gösteren bir ışık levhamız olsaydı şimdi hepsi kırmızı olacaktı. Askerin söylediği yapılır ama bunun nedeni vardır. Zira askerin elinde silahı vardır ve bu silah askere bazı manevra yetenekleri verir. Silahımız bizim caydırıcılığımızdır. Bu nedenle “ben silahımı kullanmıyacağım” diye açıklamalar yapmamalıyız. AKP nin attığı her adıma aynı şiddete ama çok kararlı olarak cevap vermeliyiz. Ben bunların bölüneceğine inanmıyorum ve bundan sonraki seçimi de kazanacaklardır. O zaman geç olacaktır. Bölücülük ve bugünkü vehameti, bu durum tespitinde bütün şiddeti ile vurgulanmalıdır.

Aytaç Yalman
Söylenecekler söylendi. Kendimi suçlu hissediyorum (Genelkurmay Başkanı bu söz üzerine neden kendini yanlız sorumlu hissediyordun diye sordu) Yalnız kendim değil sizde benim kadar sorumlusunuz .Buradaki diğer arkadaşların sorumluluğu bizden sonra gelir. Zamanı boşuna geçirdik. Benim önerim hemen ve gecikmesiz eylem planına başlamak. Seçimden önce muhtıra vermeliyiz.
Genelkurmay Başkanı
Teşekkür ederim herkesin aynı fikirde olması güzel . Ben yüzde sekseni ile aynı fikirdeyim. ama katılmadığım noktalar var. Açık konuştuğunuz için hepinize teşekkür ederim. Muhtıra vermeye niyetim yok. Bu hükumet gitmelidir. Demokratik yollardan bu işi halledeceğiz. Yapabileceğimiz bir çok şeyin olduğuna da inanıyorum.
Bu toplantı bence tarihi bir toplantıydı. Bir yıldır ilk defa yapılıyordu. Genelkurmay Başkanı’na onunla aynı fikirde olmadığımız mesajı verildi. Oda kendinin yalnız kaldığını anladı. Görüntüye rağmen direnmekte devam ediyor. Ama artık çok geç .Zira yasal olarak böyle bir toplantı yapmakla kendisi de geri dönemeyecek bir yola girdi.” ,

“6 Aralık 2003” başlıklı notta, “Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’un isteği üzerine Jandarma sosyal tesislerine gittik. Kara Kuvvetleri Komutanı ve JANGENKK. Çarşamba günkü toplantıdan sonra çok rahatsız olmuşlar ve bu arada Kuran kursları ile ilgili yönetmelik düzeltmesi yayınlanınca hepimizde rahatsız olduk. Bilhassa bu hafta bütçe komisyonunda bir AKP milletvekili tekkelerin açılmasını isteyince hepimiz çok rahatsız olduk. Toplandık.
AY
Ben bu işten çok rahatsız oldum ve kendime göre şöyle bir plan yaptım. Aralık ayında bunların Cumhurbaşkanı BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN ile görüşmelerini bekleyip eğer ocak ayı içinde bir hareket olmazsa istifa edeceğim.
Hepimiz buna itiraz ettik.
ŞE
Buna gerek yok. Kabul etmiyoruz. Daha yapacağımız çok şey var.
AA’ın bazı rahatsızlıkları vardı. Kendini rahatlatmadan takıntıdan kurtulamayacaktı. Bu nedenle de Pazar günü tüm Or’ları kahvaltıya davet etmişti. Buna neden Or’lar dan birinin vermiş olduğu bir cevaptı. Hepimiz AY’ın istifa etmesini kabul etmedik. Ve kendimize göre bir eylem planı yapmaya karar verdik.
Önce basını ele geçirmeye çalışacaktık. Bu nedenle ben MÖ’ı davet edecektim.
Sonra rektörler ile temas edip öğrencileri sokağa dökecektik.
Sendikalar ile aynı şekilde hareket edecektik.
Sokaklar afiş astıracaktık
Dernekler ile temas edip oları da hükumet aleyhine teşvik edecektik.
Bütün bu olayları yurt çapında yapacaktık
Yukarıdakiler SARIKIZ olarak anılacaktı. Ayrıca bana ALABANDA isimli bir proje verdiler. Bende onun hazırlığını yapacaktım.
Bir şişe whiskey içtikten sonra akşam Genelkurmay Başkanı’nın oğlunun düğününe gittik.” ,
“9 Aralık 2003” başlıklı notta, “Sergide MÖ ile görüştüm. Ve kendisine artık basının desteğine ihtiyacımız olduğunu söyledim. Kendisi her türlü yardımı yapacağına söz verdi. Bu arada Kuran kursları hakkındaki yönetmelik değişikliklerini konuştuk ”Zapsu’ya intihar ettiniz neden böyle aptal işler yapıyorsunuz” demiş. Zapsu hemen yönetmeliği iptal ettireceğini söylemiş. Bu arada Orhan Paşa ile de görüştüm ve kendisine Aydın Doğan’ın çok dikkatli olmasını, onun kuyusunu kazmak da olduklarını, bizimle beraber olmasını ve halkı aydınlatacak yayınlar yapmalarını söyledim. Bu arada Aydın beyi eve yemeğe davet edeceğimi de anlattım.” ,
“12 Aralık 2003” başlıklı not içersinde, “Akşam grubumuz ile bir araya geldik ve son bir haftadır olan gelişmeleri gözden geçirdik. AY bugün Genelkurmay Başkanı ile görüşmüş ve mesleki konularda sonra ulusal konuları konuşmuşlar, AY’nın söyledikleri özetle:
Rahat olun. Bizler geyet iyi anlaşıyoruz ve bir bütünüz. Sizinde bize katılmanız lazım. Geçen seneyi hatırlarsanız ne kadar iyi bir konumda olduğumuzu anlarsınız. Bu akşam yemek yiyeceğiz isterseniz gelin sizde bizimle beraber olun. Bizler arada bir toplanıp ulusal meseleelri tartşmakda yarar görüyoruz
Bu adamların yaptıkları artık tartışılmaz bir şekilde meydanda
Ordu komutanlarının tepkisini gördünüz. Herkesin daha fazla etkin olmasını istiyor.
Gerekirse bunlara seçimlerden önce bir muhtıra verelim.
BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN ile görüştüğünüzde yalnız olun ve kimse olmasın (Genelkurmay Başkanı BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN ile MSB yanında konuşmak istemiş)
Sonra hepimiz SARIKIZ kapsamında yaptıklarımızı anlattık. Bende İstanbul’da MÖ ile yaptığım konuşmayı ve gazetecilerin bu konuya ne kadar önem vermeleri gerektiği konusunda kendisine verdiğim mesajı, Rahmi Koç, ile olan görüşmemizin özetini, Orhan Karabulut’a AD(Aydın Doğan ) ile olan görüşmemizi anlattım ve 18 Aralık günü MÖ ile görüşme yapmaya karar verdik. AY ise ekonomik yönden bir değerlendirme yapmak üzere AKÇAKOCA(Eski BDDK başkanı) ile temasa geçmiş. Onun kanalından bir değerlendirme raporu hazırlattırıyor.”,
“18 Aralık 2003” başlıklı not içersinde, “Akşam yemeğe Mustafa Özkan ve eşi ile Kara Kuvvetleri Komutanı ve HVKK geldiler. MÖ bize gelmeden önce Süleyman Demirel’e uğramış ve bize ondan bazı mesajlar getirmişti. MÖ ile konuştuğumuz konuların özeti şöyleydi.
Durum dışardan nasıl görünüyordu. SD ülkenin süratle bir felakate doğru gittiğini ve askerin yalnız kaldığını hemen tedbir alınması gerektiğini söylemiş.Askerle teskere de hata yaptılar ve 50 yıllık dostumuz ABD yi reddettiler. Dolayısı ile bugüne kadar arkalarında olan Pentagon desteğini kaybettiler. Tersine bu adamlar ABD ve AB’yi arkalarına alarak istediklerini yapmaya başladılar. Üniversiteler, basın ve halk desteği olmadan asker bir şey yapamaz. Bu nedenle zor da olsa bu ilişkiyi kurmaları lazım ve ABD ile soğumuş olan ilişkilerin en kısa zamanda düzeltilmesi gerekir demiş.
Basın ile aramızı nasıl düzeltebiliriz diye konuştuk. Kendisi bu işin zor olduğunu hepsinin kendi ticari ilişkileri nedeni ile hükumete göbekten bağlı olduklarını ve kolay kolay hükumet aleyhine bir yazı yazamayacaklarını, hepsinin devlete borcunun bulunduğunu anlattı. Bilhassa Aydın Doğan üzerinde durarak en büyük medya patronu olması nedeni ile aramızı nasıl düzeltebileceğimiz konusunu araştırdık. Kolay olamayacaktı ama MÖ bize tüm medya patronlarına işin kötüye gittiğine ve tedbir alınmazsa çok geç olacağı konusunu anlatarak onları iknaya çalışacağını söyledi.
Yeni bir oluşumu herkesin aradığını ama kimsenin bir lider bulamadığını anlattı. Bu arada İstanbul TV’nin seçimlerden sonra ele geçirilmesini mümkün olup olmadığı konusu Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından gündeme getirildi. MÖ bunun kolay ama idamesinin çok zor olacağını belirtti. Kendisinin olduğunu zannettiğim Haber Türk kanalını bu maksatla bize sonsuz olarak kullanabileceğini ifade etti.
Sivilin görüşünün Genelkurmay Başkanının çok pasif olduğu şeklinde ifade etti. SD ayırca Kıbrıs konusunun ve kürt devleti kurulmasının ülkemiz için çok önemli olduğunu ve eğer Kıbrıs konusunda hükumet taviz verirse kendisinin yollara düşeceğini ifade etmiş. Kıbrıs’ta en iyi yolun çözümsüzlük olduğunu belirtmiş. Uzun konuşmalarda sonra bizim aldığımız mesaj veya yaptığımız değerlendirme şöyleydi:
Basının desteğini almak oldukça zordu ama denenmek mecburiyetindeydik.
Durumun kötüye gittiği bizim dışımızda SD ve diğer bazı önemli kişiler tarafından da değerlendiriliyordu.
Üniversitelerde talebeleri sokağa dökecek temaslara başlamamız gerekiyordu.
Kıbrıs konusunda milli dayanışma hükumetinin kurulmasının ve Annan planının üzerinden müzakerelere başlanması gerektiği” ,
“19 Aralık 2003” başlıklı notta, “14:00 - 14:45 - Tuğg. Levent Ersöz'ün Bilgi Arzı” “Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat başkanı general yaptıkları faaliyetler ile ilgili olarak sadece bana özel bir birifing verdiler. AKP hükumetine karşı, bu hükumeti demokratik kurallar içerisinde zayıflatmak için neler yapılması gerekiyorsa hepsi düşünülmüş ve uygulamaya geçmişler. Hayranlıkla dinledim. Kendilerine bir kaç konuda görüşlerimi söyledim. Alınacak tedbirler içerisinde afiş asmakdan gazetelerde ilanlar vermeğe kadar değişen bir çok hal tarzları vardı. Bu çalışmaya “Cumhuriyet Platformu” isimini vermişler.” ,

“25 Aralık 2003” başlıklı notta, “14:30 - 15:30 - (E) Org. Kemal Yavuz ve Tuncay Özkan'ın Ziyareti” “Tuncay Özkan daha önce Show TV’de görev yapıyordu. Ancak bu hükümet kendi aleyhinde yayın yapan tüm kişileri ya oldukları gazetelerden çıkarttı yada televizyonlardan uzaklaştırdı. Kemal Yavuz generalde aynı durumda . Bende kendilerine yardım edebilmek için MÖ ile konuştum. Tuncay Özkan Müfit Gürtuna’nın İstanbul TV’sini satın almak istiyor ve AKP’nin yerel seçimlerde İstanbul’dan çıkaracağı adaya karşılık Ali Müfit Gürtuna’yı birleşik cephenin adayı olarak gösterilmesini koordine ediyor. Şimdilik ANAP ve DYP ile anlaşma sağlamış.” ,

“7 Ocak 2004” başlıklı notta “Tuncay Özkan Show TV’den ayrıldıktan sonra Org. Kemal Yavuz İle beni ziyarete gelmişti. O zaman kendisi ile İstanbul Belediye başkanlığına adaylık meselesi ve ulusalcı bir TV istasyonu ve diğer medya vasıtalarının kurulması konusunda görüşme yapmıştık. Bu konuşma üzerine bende MÖ ile görüşmüştüm. Kendisine MÖ’nün bana söylediklerini iletim. Ali Müfit Gürtuna adaylığa tam razı olmamakla beraber CHP desteklemeye karar vermiş. Şimdi DSYP’yi ikna etmeye çalışıyor. Daha MHP ile görüşecek. TV kanalını satın almak için gücü yetmemiş. Gürtuna İstanbul TV için çok para istemiş. Esasında kendisi bu istasyonu mütahitlere bedava kurdurmuş. Adam be para etme ama çaresizlikten başka yapacak bir şey yok dedi. Kendi istasyonu ve gazetesini kurmak inin yabancılar ile temasta . Dış finansman sağlayıp öyle faaliyete geçmeyi düşünüyor. Benden UYAK’ın kurulacak şirkete hissedar olmasını ve böylece BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN’a karşı bir çeşit koruma sağlamayı istedi. Bende kendisine elimden geleni yapacağım dedim. Bana kendi hazırladığı “Türk Medyası” ,le ilgili bir kitap verdi. İçinde her türlü ilişki ve rezaleti bulabilirsiniz dedi. Medya desteği olmadan ulusalcıların BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN ve partisi ile başa çıkması mümkün değil. Bu nedenle TÖ’nün desteklenmesi gerekir. Bende uyandırdığı intiba dürüst ve yılmayacak bir kişi. Bilgili bir görüntüsü var. Hiç değilse mesleğini iyi bildiği intibaı uyandı. “,
Bir taraftan da BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN ile 14 ocak günü yapacağımız toplantıya hazırlık yapıyorum. Bugün ayrıca ilginç bir gelişme oldu. Pazartesi günü Cumhuriyet gazetesi Kıbrıs konusunda DİB ile Genelkurmay Başkanlığının uyum içinde olmadığına dair bir haber yayınlamıştı. Salı günü DİB ve Genelkurmay Başkanı bu haberi yalanladılar. “Herkes uyum içerisinde çalışıyor” dediler. Dün ise Cumhuriyet gazetesi bu kez belgeler ile kendi haberinin doğru olduğunu ispat ediverdi. Belgeler Genelkurmay Başkanından çalınmış veya sızdırılmıştı. Bugün kanaatimce herkes onunla uğraşıyor. Haberi yayınlayan Cumhuriyet gazetesi muhabiri Mustafa Balbay salı günü DİB ve Genelkurmay Başkanı bildirileri yayınlanmadan önce beni aradı. Bu haberini teyit ettirmek istiyordu. Bende kendisine haberine katılmadığımı, bazı yanlışlıklar olduğunu, başlangıçta çalışmaların uyumsuz başladığını ama şimdi herkesin uyum içerisinde olduğunu söyledim. Bana inanmadı. Nitekim elindeki belge, 19 ekim günü kaleme alınmış DİB belgesi hakkında Genelkurmay Başkanının yaptığı ilk çalışma idi ve bu çalışma Genelkurmay Başkanına onu tahmin ettiği şekilde arz edilmedi. Karargah içerisinde diğer başkanlıkların görüşlerini almak üzere yazılmış olan bir yazının ek’i idi. Ortalık karıştı ve bence dış politikamız zarar gördü. Gereksiz bir çekişmeydi” ,
“9 Ocak 2004”! başlıklı notta , “14:30 da Jandarma Genel Komutanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı ile beraber toplandık ve durum değerlendirmesi yaptık. Dün benden sonra Genelkurmay Başkanı Hava Kuvvetleri Komutanı ile de görüşmüş ve ona da aynı konuları açmış. Hava Kuvvetleri Komutanı durumu alttan almamış ve gereken cevabı vermiş. Bu günde Jandarma Genel Komutanı ‘nı davet etmiş. Değerlendirmemiz korkuyordu ve panik içindeydi. İki yönden panik içindeydi. 14 ocak günü BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN ile yapacağımız toplantı onun için iki yönden zordu. Kendisi BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN’a karşı bazı olumsuz konuları söyleyecekti ve ayrıca bizlerin ne söyleyeceğini ve nasıl davranacağımızı bilmiyordu. İkinci olarak panik yaptığı konu bizlerin ne yaptığını anlamıyor ve ona karşı bir komplo içersinde olduğumuzu zannediyordu. Sonra hep beraber BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN’a karşı ne gibi bir strateji uygulayalım diye konuştuk. Onlara konuşma için hazırladığım dosyalardan birer tane veridim. Sonra öncelikle Genelkurmay Başkanını konuşturmaya karar verdik. Jandarma Genel Komutanı bugünkü görüşmesinde Genelkurmay Başkanını itimat telkin edecek ve havasını alacaktı.”
“10 Ocak 2004” başlıklı notta, “Akşam Jandarma’nın Anıttepe’deki tesislerine gittim. Jandarma Genel Komutanı il beraber Aydın Doğan ile yemek yiyecektik. Aydın Doğan’ın(AD) yanında Mehmet Ali Yılmaz ve Fikret Bila vardı. Beraber olmamızın amacı AD’a bazı mesajlar vermekti. Öncelikle basının satılmış bir hale geldiğini değerlendirdiğimizi kendisinin bu konudaki görüşünün ne olduğu, ikinci olarak bu hükumete karşı hepimizin aynı gemide olduğunu ve gemi batarsa hep beraber batacağımızı. Aleyhimize yazı yazanlara kendi gurubunda destek vermemesini söyleyecek ve onlarında son günlerdeki olaylar hakkındaki görüşlerini alacaktı. Nitekim konuşmalarımız bu merkezde devam etti. Kendisi bize medyanın ekonomik durumunu izah etti. Ona göre medyanın kendisi hariç bütün patronları mali yönden hükumete muhtaç hale getirilmişti. Bu nedenle hükumete karşı çıkmaları mümkün değildi. Karşı çıkanların hayatı söndürülecekti. Nitekim. Bazı yazarlar hükumet aleyhine yazdıkça RECEP TAYYIP ERDOĞAN’ın müdahaleleri ile kendilerini işten çıkarılmışlardı. Tuncay Özkan, Sedef Karbaş, Televizyonlardaki bazı programalar gibi. Bu arada Tuncay Özkan’ı çok sevdiğini ama kendisine şu sıralarda hiç bir şey yapamıyacağını söyledi. Yemek bittiğinde ben sizin mesajınızı aldım dedi. Bizde kendisine “iş adamı olarak bazı sıkıntılarınızın olabileceğini anlıyoruz. Ama bazen hükumet lehinde de yazmamak karşı tarafa destek vermektir.” dedik. Yemekden çıkarken Jandarma Genel Komutanı bana bir dokuman verdi. Eve gittiğimde dokumana baktım AKP’nin hemen hemen bir yıllık faaliyetinin bir özeti ve değerlendirmesiydi. Güzel hazırlanmış bir dokumandı.” ,

13 Ocak 2004

10:45 Am - 11:15 Am - (E) Alb. Sefai Ergül Ve (E) Alb. Safter Gürtuna'nın Ziyareti
Sınıf arkadaşlarım Sefai Ergül ve Saffet Gürtuna ziyaretim egeldiler. Kendileri ile sohbet ettik. Öğle yemeğini beraber yedik ve onlar ayrıldıktan sonra yarınki tolantı için hazırlık yapmaya başladım . Önce II: Bşk’ı telefon ile aradım ve takdim şeklini öğrendim. Takdim metnide hazırmış onu okumak için randevu ladım. Sonra Hava Kuvvetleri Komutanı ile Diğerlerini arayarak 16:00 da Kara Kuvvetleri Komutanı’da randevu yaptık ve ben 15:00da genkur.’a gittim Metni okudum tesadüfen benim yaptığım hazırlığa çok benzeyen bir metindi. Sonra II:Bşk ile Mustafa Balbay hikayesini konuştuk. Ben sonra Kara Kuvvetleri Komutanı’na geçtim. Geç kaldığım için herkes beni bekliyordu. Önce ebn omlara okuduğum metin hakkında bilgi verdim. Bana göre metin yetrli olarak hazırlanmıştı.Aramızda tartışmaya başladık ve Genelkurmay Başkanı’nini bizi konuşturarak tuzak kurabileceğini ve sonrada BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN’ye “bakın işte ben bunlar ile çalışmak zorundayım bu toplantıyıda o nednele tertip etmek zorunda kaldım “ diyebileceğini düşünerek İlker’in yapacağı takdimden sonra bizlerin hiç konuşmamasına karar verdik. Sadece bir iki destekleyici söz söyleyerek yetinecektik. Bu arada İbrahim bizim yapmamaız gereken hazırlıklar parelelinde TRT ‘den okunacak olan bildiriyi hazırlamış Okudum ve çok güldüm. Toplantı sırasında Kara Kuvvetleri Komutanı bir açılama yaptı ve hayrete düştüm.”,

“19 Ocak 2004” başlıklı notta, “Sabah kalkınca evi terk etmeden önce gazetelere baktım EGE ordu K Org. Hurşit Tolon dün yaptığı bir köy ziyareti sırasında “Kıbrıs’ta ver kurtulcu olanlar vatan hainidir “ anlamında bir söz söylemiş ve bugünkü bütün gazeteler bu haber ile doluydu. Tabii gerçek vatan haini olan kendilerini AB’e satmış ve onlardan maddi menfaat sağlayan köşe yazarları Hurşit hakkında ver yansın ediyorlardı. Aralarında evvelce kan kırmızı kominist olup şimdi beş vakit namaz kıldığını ima edenler, dedesi binlerce Türk evladını cephelerde kırdıran vatan hainlerinin torunu olanlar, her çeşit hayvanat bahcesi yaşayanı vardı. Sonra Kara Kuvvetleri Komutanı havacılık K.’ğı Güvercinliğe gittim...” ,

“20 Ocak 2004” başlıklı notta, “… Denetlemem öğleyin bitti ve helikopter ile Ankara’ya dönerek karargaha gittim. Bir müddet kaldıktan sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığında yapılacak kuvvet komutanları toplantısına katıldım. MGK ön toplantısı perşembe günü yerine yarına alındığı için bir koordinasyon ihtiyacı doğmuştu. İki ana konumuz vardı. İrtica ve Kıbrıs. Kara Kuvvetleri Komutanı pazartesi günü başından geçenleri anlattı. Hurşit Tolon’u desteklediği için Genelkurmay Başkanı ile oldukça sert bir şekilde kavga etmişlerdi. Aramız çok bozuk bunu bilin dedi. Genelkurmay Başkanı ve II. Başkan,Hurşit’e destek vermemişlerdi. Esasen gazetelerde çok yüklendiği için”,
Genelkurmay Başkanı oldukça bozuktu ve HT’nun yanlış yaptığına inanıyordu. Kıbrıs konusunda ise GK(genelkurmay) DİB ile beraber bir hazırlık yapıyorlardı ama bizim hiç bir şeyden haberimiz yoktu. Konuşmalar sırasında Jandarma Genel Komutanı daima bir ihtilal özlemi içerisinde biran önce bu işi yapalım şeklinde konuşuyordu. Bugün de defalarca tekrar etti en nihayet dayanamadım ve bakın biz sizinle böyle konuşmadık. Planlamayı 23 ocaktan sonra yapabileceğimizi bir kaç kez tekrar ettim. Onun için hiç bir hazırlığımız yok ama başlayacağız dedim ve ağzı kapandı.Tabi Hurşit konusunda Genelkurmay Başkanının tutumu canımızı sıkmıştı. Kıbrıs konusunda bir sorunumuz yoktu. Her şeye karar vermiştik ve kararlarımızda ısrarlıydık. Kıbrıs’ın ver–kurtul şekilde çözülmesini kabul edemezdik ve etmiyorduk da” ,

21 Ocak 2004
14:00 - 14:30 - E.Dışişleri Bakanı Coşkun Kırca'nın Ziyareti
14:45 - 15:15 - M.Ali Kışlalı'nın Ziyareti
Her iki ziyaretide cümhuriyetçi ve TSK’ni destekleyen yazarlar. Kırca 76 yaşında. O kadar duygulu hale gelmişki benim yanımda olayları ve son durumu anlatırken iki kez ağladı. Yeni bir Anayasa hazırlamış ondan bir kopya getirmiş, aldım. Kışlalıda efendi bir insan her iikiside bana “zaman geçiyor ve her gün daha kötüye gidiyoruz. Ne yapacaksanız yapın yoksa geç olacak” mesajını verdiler.


“1 Şubat 2004” başlıklı notta, “Bugün bayram. Kurban bayramı. …Aytaç paşalar a ziyarete gittik ve hemen konu ülke meselelerine döndü. Bana “ seninle özel konuşmamız lazım. Ben Şener ile İbrahim’in davranışlarını tasvip etmiyorum. Çok ifrata kaçıyorlar. Geçen gün gelen MİT’den habere göre Şenkal iki haber verdi. Birincisi, JGKK’nın bütün hareketleri biliniyor ve yasa dışına çıktığı değerlendiriliyor. İkincisi ise Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları arası açık ve bu sorun herkes tarafından ve kesinlikle biliniyor. Bu nedenle artık kendimize bir çeki düzen verip ülkeyi bir maceraya götürmek yerine devamlı ve kararlı bir tutum sergilemeyi ama açık konuşmayı tercih ederim, zannederim sende benim gibi düşünüyorsun.” ,
“3 Şubat 2004” başlıklı notta, “Kara Kuvvetleri Komutanı ile beraber önce Doğu Aktulga’nın ailesine hem bayramlık hemde baş sağlığı için gittik. Sonra geri döndüğümüzde onların evinde çok özel bir konuşma yaptık. Ben denetlemeye gitiğim zaman hepsi Jandarma Genel Komutanlığında toplanmışlar ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur onlara bana Salı günü takdim edilen hazırlıkları göstermiş ve yapılan üst düzeydeki bazı yöneticilerin konuşmalarına ait ses kayıtlarını dinletmiş. Bunların çoğu AKP’ya danışmanlık yapan kişilermiş ve Kıbrıs sorununu nasıl halletmeyi düşündüklerine ve bu konuda neler yaptıklarını anlattıkları kayıt etmiş. Takdimin sonunda Hava Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı hemen 10 mart’ ta ihtilal yapalım diye bastırmaya başlamışlar. Kara Kuvvetleri Komutanı onları şimdilik frenlemiş ve bunun için daha zamanın uygun olmadığını beklememizi salık vermiş. Jandarma Genel Komutanı benimle görüşeceğini söylemiş ve dağılmışlar. Kara Kuvvetleri Komutanı bu konudan çok rahatsız olmuş. Bana sen ne düşünüyorsun dedi. Bende düşüncelerimi anlatım. “Bir ihtilal için zeminin hazır olması gerekir yani halk ihtilali istemelidir. 12 eylülde olduğu gibi ordu niye duruyor ne zaman müdahale edecek gibi başlıklar basında yer almalıdır.. İkincisi önceki ihtilallerde olmayan bazı özellikleri bugün yaşıyoruz. Ekonomimiz çok bozuk ve tamamen dışa bağımlı eğer dışarıdan kredi alamazsak ekonomimiz çökebilir ve halk büyük sıkıntı yaşar. Bunun nasıl sorumluluğunu almaya hazır değiliz. Bir diğer konuda ABD bundan önceki darbelere destek vermesine rağmen bugün AKP’ye destek veriyor. Onların istemediği bir darbe veye hükumeti idame etmek çok zordur. Yanı ABD’ye rağmen bu işlem olmaz. Diğer bir konu TSK içerisinde ki birlik sağlanmış mıdır. Eğer bir ayırım varsa sonumuz tam bir felaket olacaktır. Bu nedenler ile darbeye henüz hazır olmadığımızı söyledim. Ama bu bizim eylemimize engel olmamalıdır.” “…Kara Kuvvetleri Komutanı bu görüşüme katıldı esasen o da böyle düşündüğünü bana söyledi. Onun endişesi Şener ve Hava Kuvvetleri Komutanı, biz onlar ile aynı fikirde olmazsak bizleri suçlayacakları ve bizim onlara engel olduğumuzu her tarafa yayacak olmalarıdır. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygurun amacı Kara Kuvvetleri Komutanı olmak. Bu nedenle de Yaşarın kuyusunu kazmak da olduğunu anlattı. Jandarma Genel Komutanı bana kalırsa biraz haksız ve haris davranıyordu. Kara Kuvvetleri Komutanı bana Jandarma Genel Komutanının bir senaryo dahilinde ve hükmet düzeyinde şimdiden teşebbüse geçtiğini ve amacının, Yaşar’ın ekarte edilmesini ve bu konuda bir baskının hükumet tarafından Genelkurmay Başkanına yapılmasını sağlamak olduğunu düşünüyor. Kendisine Şener’in bu konuda faaliyette bulunduğuna dair bazı bilgilerin geldiğini söyledi. “Yaşar ile ilgili bir değil birkaç senaryo etrafda dolaşıyor. Benim hepsinden haberim var” dedi. Bende eğer Yaşar için yapabileceğim bir şey olursa benimde haberim olsun dedim. Sık sık bunları benim bilmemi istediğini bana tekrarladı. Bu bilgiler çok özel bilgiler olmalarından dolayı benimle paylaşmasına çok müteşekkir olduğumu kendisine defalarce söyledim. Zannediyorum oda buna biraz mecbur kalmıştı. Zira ben yokken yaptıkları görüşmede diğer ikisi onu biraz fazlaca sıkıştırmışlardı. Konuşmamıza darbe konusu ile devam ettik. Ben eğer bir darbe yapılacaksa bunun 2004 aralıkdan önce yapılmamasını ve AB’nin vereceği cevaba göre AKP‘nin zaten köşeye sıkışacağını ve o zaman halkın desteğini de alabileceğimizi söyledim. Benden bu konuda Hava Kuvvetleri Komutanı ve JGKK’nın bu amaçlarından onları vazgeçirmemi ve çocukça olan bu isteklerini bir mantık esasına oturtarak hayal yerine gerçeklere dayalı bir hareket tarzını seçmemizi söyledi.” ,

“6 Şubat 2004” başlıklı nottainde, “Sabah doğruca Jandarma Genel Komutanlığına gittim ve orada üçümüz buluştuk. Durumu tekrar gözden geçirdik. Jandarma Genel Komutanı hala darbe yapalım diye inat ediyordu. Ne düşündüğümü bana sordu. Dün akşam Hava Kuvvetleri Komutanına anlattıklarımı aynı şekilde ona da anlattım. İkna değil ama durdurulması zaman aldı ve sabah toplanmamızın esas gayesi Kıbrıs konusunda neler yapılabileceği konusunda seçenekleri gözden geçirmek. Ancak bizi bu konuyu bırakıp darbe yapacakmıyız yoksa yapmıyacakmıyız konusuna girdik. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’u ikna etmek oldukça güç. Bir netice alamayacağımı bildiğim halde yinede onu ikna etmeyi denedim. Pek ikna olduğunu söyliyemem.” ,
“13 Şubat 2004” başlıklı notta, “Öğle yemeğine Hava Kuvvetleri Komutanlığına davetli olarak gittik. Gitmeden önce Kara Kuvvetleri Komutanı beni telefon ile aradı ve Genelkurmay Başkanı ile pazartesi günü Kıbrıs hakkında yaptıkları toplantı ile ilgili bilgi verdi. Anlaşıldığına göre Genelkurmay Başkanı onlar ile hiçbir şey konuşmamıştı. Doğrusu açıklayıcı bir bilgi vermemişti. Jandarma Genel Komutanı gene her zamanki saplantısı ile ne yapacaksak biran önce yapalım ve oyalanmayalım diye söze başlamış. Benden öncede Kara Kuvvetleri Komutanına “aramızda galiba çatlak var, Denizci kıvırıyor” demiş. Kara Kuvvetleri Komutanı bana bunu söyleyince biraz sinirlendim ama aramızda bir bozukluk olsun istemiyorum. Kara Kuvvetleri Komutanı “Kıbrıs işi bizim kırılma noktamızdır. Bunun için ortamı oluşturalım ve ben bu konuda bir plan hazırladım. Ulusal cephecileri harekete geçirelim ve her yerde onlara destek olduğumuzu gösterelim “dedi. Jandarma Genel Komutanı bunun üzerine baktı ki Kara Kuvvetleri Komutanı da benim gibi düşünüyor ağzını kapadı ve bir bilinen tarihte ulusalcı sivil kuruluşların kendi aralarında bir araya getirilerek onlar ile beraber olduğumuzu göstetererek bu işe başlıyalım diye karar aldık ve 3 mart günü hilafetin ilgası yıldönümünü bugün için seçtik. Jandarma Genel Komutanı çok tehlikeli bir adam illaki kendi menfaati için darbe yapılmasını istiyor ve ne söylerseniz söyleyin ikna olmuyor. Çağrılacak ulusalcılar için birer liste hazırlayıp Jandarma Genel Komutanına vereceğiz. 12 Şubat günü Genelkurmay Başkanlığında Kıbrıs olaylarının nasıl cereyan ettiği bizzat Genelkurmay Başkanı tarafından izlenmiş ve sonra aldığım bilgiye göre daha önce vardığımız kararları kapsayan yedi sayfalık bir yazı TSK görüşü ve olmazsa olmazları olarak Başbakanlığa gönderilmiş. Bunun Denktaşctarfından nasıl uygulamaya sokulacağını bilmiyoruz.” ,

“28 Şubat 2004” başlıklı notta, “Hükumete karşı bir tepki olarak da hem Kıbrıs’da hemde anavatanda gösterilere ve ulusal platformda toplantılara 3 marttan itibaren başlanacaktı. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’da Zeki Bulunç’un getirdiği çok özel belgeler vardı. Bu belgeler arasında en önemlisi Denktaş’ın nasıl aldatıldığını ispat eden DİB’nın çektiği ve 17:40 saatli 13 şubat’a dair bir fax. Bu belgelerin hepsini Kara Kuvvetleri Komutanlığına gönderdik ve orada tek bir Kıbrıs klasörü geliştiriyoruz. İçerisinde her türlü özel bilgilerde var. Kıbrıs konusu yaptığımız plan çerçevesinde devam edecekti. İkinci konu olarak yine aynı mesele biz bu adamları darbe ile alaşağı edelim konusuydu. Şener ve havacı bu konuda çok bastırıyorlar. Şener’in adeta aklından çıkmıyor, iki kelimede bir bunu söylüyor. Havacıda keza öyle.” ,
“29 Şubat 2004” başlıklı notta, “İlginç bir toplantı yaptık. Jandarmanın Beytepe’deki tesislerinde kuvvet komutanları ve eski meclis başkanı Ömer İzgi bir araya geldik. Oraya gitmeden önce Kara Kuvvetleri Komutanı beni telefonla arayarak toplantıya gitmeden önce bir süre benimle görüşmek istediğini söyledi. Gittim. Dün yapılan toplantıdan çok rahatsız olduğunu Şener’in başka işler peşinde olduğunu, İbrahim’in ise saf ne istediğini bilmez halde olduğunu anlattı. Bilhasa Şener’in , Yaşarın önünü kesmek için hükumet dahil her türlü angajmana girdiğini ve utanılacak senaryolar peşinde olduğunu, sadece hükumet ile değil diğer bazı yollardan da aynı teşebbüsünü devam ettirdiğini anlattı. Ben de kendisine hafta içerisinde Can Teller’in bana geldiğinde Yaşar ile ilgili bazı menfi bilgiler verdiğini ve hatta Yaşar Paşa’ya güvenmeyin efendim dediğini hatırlattım. Bunun üzerine Can Teller ile temasa geçmeyeceğimi, onun muhtemelen Şener’in adamı olduğunu söyledim. Kendisine onların dediği gibi darbenin olamayacağını bu işin komuta zinciri icerisinde bile bir aydan fazla aldığını anlattım. Burada da en kritik konunun Genelkurmay Başkanı olduğunu ondan habersiz nasıl birlik kaydırılacağını nasıl tertip alınacağını bilmiyorum dedim. Kendi kanaatim olarak böyle bir hareket ile ilgili insiyatif daima elimizde olması gerektiğini ve gerekirse ben katılmıyorum diyeceğimi anlattım. Hemfikir olduk. Bundan sonra üç konuya dikkat etmemiz lazım dedim. Biri Genelkurmay Başkanı, diğeri harekat planlaması ve üçüncüsüde bizim iki kişiyi nasıl oyalayacağımız konusu.

Konuşmalardan sonra Beytepe’ye gittik. Herkes toplandı. Amacımız 3 mart günü yapılacak olan “Ulusal hareket” toplantısına MHP!den bol destek sağlamaktı. Ama konu darbeyi seçimden öncemi sonramı yapalıma döndü. Ömer İzgi gayet tabi bir şey yapacaksanız hemen yapın. Seçimden sonraya kalırsanız bu iş olmaz karşınızda diğer partileri de bulabilirsiniz. Bu adamlar seçimden kuvvetlenmiş olarak çıkacaklar. Ama ileriki senelerde kendilerini yıpratacaklar bu nedenle o zaman hiç bir parti sizi desteklemez ama başa kim gelirse gelsin ülkeyi de parçalanmaktan kurtaramaz dedi. Kendisi aynı lafları 4 Kasım 2002 günüde Kara Kuvvetleri Komutanı ‘a söylemiş. İşin zaman geçtikçe ne kadar karmaşık hale geldiğini anlattı. Ben bu fikrin bu kadar açık bir sivil ile konuşulmasından çok rahatsız oldum. Olayı da buraya getiren hep Şener ve İbrahim. Halbuki bizim evde v dün bir karar aldık. Üstelik de kimseye söylemeyecektik. Anladığım kadarı ile onlarda ikisi beraber bir araya gelip konuşuyorlar. Zira çıkarken İbrahim’in Şener’e bundan sonra ne zaman toplantıyı ayarlıyalım dediğini duydum.”,
“1 Mart 2004” başlıklı notta, “Sabah brifingini takiben Hava Kuvvetleri Komutanı beni aradı. Maksadı açıktı. Ağzımı arayacaktı.. Kendisine ne düşünüyorsam aynen söyledim.” Dün geceden çok rahatsız oldum. Verdiğimiz kararı niye tartşıyoruz, ikinci olarak da bu kadar gizli tutalım dediğimiz konuyu neden bir siville paylaşıyoruz. Ağzı sıkı olabilir ama bilmesi gerekmez. Bu adamın hayatı siyaset”. Bana o zaman akşama tekrara buluşalım ben ne yapacağımızı anlamadım dedi. Bende diğerlerine haber ver ben gelirim dedim. Akşam 19:30 da Hava Kuvvetleri Komutanlığının Gölbaşı tesislerinde buluştuk. Kara Kuvvetleri Komutanı ile ben biraz gergindik. Zira aynı mevzuları yeniden konuşmak istemiyorduk. Bu seferki konuşmalarda biraz sert davrandım. Çünkü Jandarma Genel Komutanı sözü ikide bir oraya getirip bu işi ne zaman yapacağız diyordu. Bazen süreyi uzatmanın en iyi çözüm yolu olduğunu söyleyince suratı asılıyordu. Bana kalsa adamın niyeti ülke yararı değil kendi yararı. Bu iş biran önce olsun da nasıl olursa olsun oda mevkiini korusun.” ,
“3 Mart 2004” başlıklı notta, “ATO’da yapılan panele tüm kuvvet komutanları eşli olarak katıldık. Genelkurmay Başkanı İsveçte olduğu için Hava Kuvvetleri Komutanı ise dün şehit olan pilotların cenaze törenine Konya’ya gittiği için bu panele katılamadılar. Bu paneli el altından biz teşvik ettik. Coşkulu ve tatmin edici bir toplantı oldu. Salona girdiğimiz zaman katılanlar bizleri alkışladılar ve “Cumhuriyetin Koruyucular” diye slogan atmaya başladılar. Panelistler çok güzel konuşmalar yaptılar. Hilafetin ilgası, Tevhid-i Tedrisat ve Şeriye ve Vakıflar bakanlığının kaldırılmasına dair yasalar 80 yıl önce bugün çıktığı için malzeme çoktu ve günün önemini daha da arttırdı. Konuşmacılar da kelimelerini ve düşüncelerini esirgemeden konuştular. Zannediyorum tahminimizden çok fazla kalabalık vardı. Birçok kişi dışarda kaldı. Bu arada Denktaş’a destek vermek için yurdun dört bir yanından gelenler ile beraber kalabalık daha da fazla görünüyordu.
Gündüz Aktan ile yaptığımız konuşmanın transkriptleri EK-AA’da olduğu gibidir. Konuşmalarda çok ilginç konular vardı. EK-AA’nın başlangıç kısmında Amerikalıların yaklaşımları konusundaki haber çok ilginçtir. Benim kanaatime göre Amerikalıların iki niyeti olabilirdi. Bizim hakkımızda bir değerlendirme yapamıyorlar hükumete karşı tutumumuzun ne olduğunu anlayamıyorlardı. Bize yaklaşarak bilgi eksikliklerini tamamlamak istiyorlardı. İkinci ihtimal ise gerçekten bize yaklaşmak istiyorlardı. Hükumetin bir işe yaramadığını ve hala TSK’nın onayı olmadan büyük orta doğu projesi gibi projeleri yürürlüğe konamayacağını görmüşlerdi. Bu nedenle Kıbrıs ile ilgili tutumuzla bizi test edip buna göre bize yaklaşacaklardı. Belkide yanlış yaptıklarını anlamışlardı. Büyükelçinin bize bir mesaj vermek istediği açıktı. Ama Genelkurmay Başkanını ekarte edip bu işi nasıl yapacaktık. Bu talebin kabul edilerek bir yerde yemek bahanesi ile kendisi ile buluşabilirdik. En iyisini Jandarma Genel Komutanı yapabilirdi, bu görev ona verildi. Bu arada aynı olay Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun anlattığı Albay Mayfield hikayesi ile birleştirildi. Gündüz Aktan’da konuyu biliyordu ve onunda yorumu Amerikalıların bir şekilde askerle samimiyet kurmak istedikleri şeklindeydi. Bence Amerikalılar BAŞBAKAN RECEP TAYYIP ERDOĞAN’nin bir işe yaramıyacağını anlamışlardı, tekrar eskiden olduğu gibi askere yakın kalmak istiyorlardı. Tabi bu arada Büyük Ortadoğu projesinin ne olduğunu da çok iyi analiz etmemiz gerekiyordu...” ,
“15 Mart 2004” başlıklı notta, “Sabah bir ara beni Jandarma Genel Komutanı aradı. “Genelkurmay Başkanı her şeyi biliyor. Biraz önce beni aradı. Hemen öğleyin bir araya gelmemez lazım “ dedi . Kendisine neleri bildiğini sordum. Jandarma tesislerinde Ömer İzgi ile yemek yediğimizi biliyor. Hemen hemen herşeyi biliyor dedi.” ,
“16 Mart 2004” başlıklı notta, “Genelkurmay Başkanını görmeye gittim. Gittiğim sırada bir çok konuda karar vermiştim. Benden önce Hava Kuvvetleri Komutanı ile görüşmüştü. Genelkurmay Başkanı perişan durumdaydı. Bana kendisinde benimle ilgili bir belge olduğunu ve sadece doğru olup olmadığını söylememi istedi. Bende gidip baktım Abuk subuk bir yazı. Aytaç Yalman’ın emri ile İlhami Erdil’i dinletmişim ve Tülin Şahinoğlu denen birisi ile bu konuda devamlı temasım varmış. “Durun” dedim. Ben ne Tülin Şahinoğlu diye birisini tanırım nede böyle bir olay oldu. Sadece İlhami paşa abuk subuk emirler vermeye başlayınca bende arkadaşlarıma konuşmalarınızı teybe alın yoksa başınız derde girer dedim. Oda tabii yapacaksın dedi. Sonra oturduk ve bana TSK’da bölünmüş bir görüntü olduğunu ve bazı davranışların çok kötü değerlendirmelere neden olduğunu anlattı. Bizim yaptığımız bazı girişimler ve bilhassa Jandarma Genel Komutanının girişimlerinin hemen hepsinden haberi vardı. Jandarma Genel Komutanını nedense hedef olarak almıştı ve bütün belgeler elimde bunları devletin arşivlerine geçireceğim bu tarihi bir görevdir. Şener’in yaptıkları yetkisini aşmaktır. Kendi tesislerine eski meclis başkanı ve rektörler ile de görüşme yapmış Bunları nasıl yapar. Bu arada fişleme olayına değindi ve bu işin kendisini çok zayıflattığını ve TSK’ni küçük düşürmekten başka bir işe yaramadığını anlattı. Şimdide başımıza jandarmanın emri çıktı. Bir derginin okunması için emir vermişler.” ,
Aynı notun devamında “Karargaha dönünce Kara Kuvvetleri Komutanı aradım ve doğru ona gittim. Mantı yapmıştı. Konuşmalarımızı anlattım. Anlattıklarım onu çok rahatlattı. Önce fişleme olayı yönünden rahatladı, sonra diğer olayların gelişmesi ve Genelkurmay Başkanınin sonunda istediklerimizi yapmaya razı olmasından çok mutlu olduğunu belirtti. Bu arada Şener’in kendisini aradığını ve Genelkurmay Başkanının onu hırpaladığını ve biz bu iş hep beraber yaptık o halde herkes benim yaptıklarımı üstlenmeli dediğini anlattı. Bende kendisine saçmalık onun istediği hep darbe yapmak başka bildiği bir şey yok dedim. Hava Kuvvetleri Komutanı ile ikisini durdurmaya karar verdik. Kara Kuvvetleri Komutanı bir ara Şener’i görmüş ve Şener ona ne haber diye sorunca menfi demiş ve bir anda Şener’in yüzü asılmış başka bir şey konuşamamışlar.”,
“17 Mart 2004” başlıklı notta, “Biz komutanlar erkenden tümen komutanın odasında buluştuk. Herkesin yüzü bir karıştı. Amaç bundan ne yapacağımıza karar vermekdi. Erken gitmemizi Kara Kuvvetleri Komutanı istedi. Önce Kara Kuvvetleri Komutanı ordulara yaptığı ziyaretle ilgili kısaca bilgi verdi. Maalesef herkes durum kötü ama darbe ile düzeltilmesi için iç ve dış ortam müsait değil dediler. Buna göre bir değerlendirme yapmamız gerekiyor dedi. Hepimiz fikrimizi söyledik. İnanılmaz ama Şener hala bu iş olsun diye çırpınıyordu. Bence Genelkurmay Başkanından nefret ettiği ve Kara Kuvvetleri Komutanı olmak istediği için saplantı haline gelmişti. Şener söz aldığı sırada Genelkurmay Başkanının her şeyden haberi olduğunu ve kendisine özel olarak cevaplandırılmak üzere bir yazı yazdığını bunu kendisinin kabul edemeyeceğini söyledi yazılan yazı yayınlanan bir derginin personel tarafından okunması hakkındaydı.” ,
“24 Nisan 2004” başlıklı notta, “Bugün Kıbrıs’ta referandum yapılıyor. Sonuçlar akşam 18:00’dan itibaren alınmaya başladı. Gece yarısı sonuçlar Türktarafı %65 evet Rum tarafı %75 hayır. Böylece Kıbrıs’da hiçbir değişiklik olmadı ama Rumlar AB’ne girecek. Akşam Jandarma Genel Komutanının evinde yemeğe gittik. Genelkurmay Başkanı gittikten sonra aramızda konuştuk. Anladığım kadarı ile Jandarma Genel Komutanı ile Hava Kuvvetleri Komutanı hala bozuklar. Amaçları illaki darbe yapalım ve AKP’yi uzaklaştıralım. Yapalımda Kara Kuvvetleri Komutanı olmazsa nasıl olur bunu düşünen yok. Hava Kuvvetleri Komutanını fena bozdum zira vatanını sadece o seviyor ve ona destek verilmiyormuş pozlarında. Üstelik ne söylediğini kendisi de anlamıyor. Şener hala darbeye ümidini bağlamış durumda bana “çok erken çözüldük daha direnmeliydik “ demez mi. Bütün gün Kıbrıs çalıştım. Bundan sonra ne olacağı çok önemli.”,
“30 Haziran” başlıklı notta içersinde, “2:00 Pm - 2:30 Pm - Sinan Aygün'ün Ziyareti” “Sinan Aygün ATO başkanı senede iki kez gelerek bizlere bilgi veriyor. Verdiği bilgiler daha ziyade ekonomideki gelişmeler ve bazı sosyal olaylara karşısında ne düşündüğü, genellikle hükumeti tenkit ediyor. Bu seferde Ekonomideki kötü gidişi anlattı. İşsizliğin giderek artmakta olduğunu ve bunun sonunun felakete doğru gittiğini, hükumetin izlediği teslimiyetçi politikalar nedeni ile yatırım yapılamadığının bununda işşizliğin artmasına neden olduğunu belirtti. Diğer bir ilginç açıklaması da DEP milletvekilleri ile ilgiliydi. Onların yaptığına mukabele olarak kendisinin örgütlediği bir gurup ile emekli yarbay Korkut EKEN’in hapishaneden çıkış gününde büyük bir tören yapacaklarmış. Bunun içinde yüzlerce insanı topluyorlarmış. Fikir almak ve diğer kişilerin neler düşündüğünü anlamak bakımından yararlı görüşmeydi” ,

“18 Ağustos” başlıklı notta, “Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur veda etmek için geldi. Hüzün vardı. Ayrılacağına üzülmüş görünüyordu. Oğlu 7 Ağustos 2004 cumartesi günü ağır bir ameliyat geçirmişti. Bu ameliyatın meslekten ayrılmadan önce olduğu içinde şükür ediyordu. Lafı hemen yarım kalan işine getirdi. Hala içinde sanki satılmış gibi bir his vardı. Teşebbüs ettiği işin sonucun sanki yarım kalmış veya başarısızlığa uğramış olarak kabul ediyordu. Kendisine bunun böyle olmadığını, kendisini defalarca ikaz etmeme rağmen beni dinlenmediğini, başının bu yüzden belaya girdiğini açıkça anlattım. Ama hiç değilse Genelkurmay Başkanının değişmesinde rolümüz oldu dedi. Kendisini tatmin olmamış hissediyordu. Yüzünde amacına ulaşamamış insanların ifadesi vardı ama benim yapabileceğim bir şey yoktu. Biliyordum havacı ile beraber aynı fikirleri paylaşıyorlardı..Belkide Kara Kuvvetleri Komutanı Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman ile beni suçluyorlardı. Belkide onların düşünceleri doğruydu. Ama göremedikleri şu vardı. Düsündükleri hareket TSK’ni parçalayacağı gibi başarı şansıda yoktu. Bunun muhasebesini evinde yapmak zorundaydı. Hele kendi kişisel yararları için bizleri alet etmeye hiç hakkı yoktu. Tuğg. Ali Esener ve istihbarat başkanlarının gelecek yıl terfi etmesi için elimden gelen her şeyi yapabileceğimi söyledim. Sonunda sarıldık ve vedalaştık.” ,
Aynı notun devamında “04:45 PM - 05:15 Pm - Kara Kuvvetleri Komutanı'nın Veda Ziyareti” “Kara Kuvvetleri Komutanı Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman veda ziyaretine geldi. Değerli bir dosttan ayrılmanın sıkıntısı içime çökmüştü. Çok sıkıntılı bir yıl geçirdik ve bu uzun yıl içesinde bir çok konuyu beraber paylaştık. Çoğu günümüz uzun ve uykusuz geceler halinde hükumeti takip etmek, yapılanları anlayabilmek ve bu arada kuvvetimizin işlerinin devamını sağlamak şeklinde geçmişti. Yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı hatırladık. Her ikimizinde üzerinde fikir birliği olduğu bir konu bu ülkeyi bir felaketten kurtarmıştık. Bunu ancak ikimiz birbirimize dayanarak yapmıştık. Sonucunun bizim aleyhimize kullanılacağını bilerek ve her şeyi göze alarak yapmıştık. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’un bizim bildiğimizin dışına çıkarak bazı işler yaptığını ondan öğrendim. Hatta iş o kadar ileri gitmişti ki biz bile tasfiyeye tabiymişiz. Bunlar dehşet verici bilgilerdi. Ama verdiğimiz kararda ne kadar isabetli olduğumuzun delili oluyorlardı. Benimle henüz paylaşmak istemediği ama ileride emekliliğimizde paylaşacağımızı söylediği bazı diğer konularda vardı.” ,
“16 Ekim 2004” başlıklı not içerisinde, “..Sonra Fenerbahçeye Aytaç Paşa’lara gittim. Geçen hafta ona bugün geleceğime dair söz vermiştim. ..Geçen hafta Sedat Peker ile ilgili olarak yayınlanan haber konusunda görüştük. Bana her şeyi öğrendin mi dedi, bende bazı şeyler öğrendim ama her şey mi bilmiyorum dedim. Sedat Peker adamlarının aradığı kişi jandarma astsubayı ve Aytaç Paşanın korumasıymış. Adam aynı zamanda Rasim Paşa’nın yeğeni. Sedat Peker’in adamları 2-3 yıldır bu kişi ile irtibattaymışlar. Aytaç paşayı çok üzgün gördüm. Anlamadığı ve izah edemediği konular vardı:Hiçbir ilişkisi olmadığı halde neden bu işin içine çekilmişti. Sedat PEKER ve adamları neden Rasim Paşa’nın yeğeni ile temestaydılar.. Bu ilişkinin derecesi neydi ve nerelere kadar gidiyordu.
Kendisine Yaşarın her şeyi bildiğini ve araştırdığını söyledim. Üzüldüğü noktalardan biride gazeteye yansıdığı şekil ile emir subayı ile özel sekreterinde adı karıştırılmıştı. Genelkurmay başkanlığı idari soruşturma sonucu her ikisinin de temiz olduğunu öğrenmesine rağmen bir açıklama yapmamış veya konuyu mahkemeye verebilecekken hiçbir teşebbüste bulunmamıştı.. Genelkurmay başkanı benden acaba rövanş mı almak istiyor diye düşünüyordu. Sonra benim ona telefonda imalı bir yolla söylediğimi konuyu sordu. “Kara Kuvvetlerinde sizin yapılacak olan bir darbeyi önlediğinize ve son anada oyun bozanlık yaparak vazgeçtiğinize ve ikili oynadığınıza dair söylentiler var dedim. Biraz rahatladı. Bunu bekliyordum dedi. Ve Cetin Doğan ile aralarında bir hafta önce geçen bir olayı anlattı. Toplu bir yerde bulunuyorlarmış ve sınıf arkadaşları ile berabermiş. Tavla oynayan Çetin Doğan’da bunların konuşmalarını dinliyormuş. Bir ara dönüp”Genelkurmay Başkanını kızdırmamak ve gücendirmemek için hareket ettiğini,ona muti olduğunu söylemiş. Ağır bir suçlama. Biraz tartışmadan sonra fazla uzatmadan son vermişler ama sonunda çok ağırına gitmiş. Çetin paşanın söylediği bu sözleri bazen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman beraber olduğumuz zaman söylerdi. O halde birisi ona bu sözleri taşımış olması lazımdı. Kim olduğunu araştırmaya gerek yoktu. Bu işi Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur yapıyordu. Zaten Kara Kuvvetleri Komutanı Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman benim söylediklerimi duyunca bu Şener’in işi dedi. Senin anlattıkların benim yaşadıklarımı tamamlıyor dedi. Esas konu böyle açılınca knuşmaya başladık. Daha çok o konuştu. “Şener’e bizden habersiz darbe planı hazırlatmış. Adıda “Ay Işığı” Darbede kimin başkan olacağı belli değil. Hepimize davranışlarımıza göre bir kod adı vermiş. Havacı ona destek verdiği için o anlamda bizler ise sana karşıt anlamda, bana da belli değil anlamda kodlar vermiş. Bu plan Gb’nin elinde olduğu gibi içlerinden biri tarafından sızdırıldığı için MIT ve hükümetinde elinde varmış. Ikinci bir planda ise senle ben gösterilmiyoruz, sadece havacı var.”,
“Ne yapayım ben bu adamla görüşmeye devam edeyim mi? Burada altımda oturuyor bu herif dedi. Bende o zaman koruma lojmanında oturmanın yararları yanında böyle birçok zararı da var dedim. Ve kendi kendime ne kadar doğru karar verdiğimi anladım. Kendisine hiçbir şey yapmayın zira olay esasında başka türlü. Iki neden var birinci neden Şener, Yaşar hakkında çevirdiği dolapların Yaşar ve bir çok kişi tarafından öğrenildiğini biliyor. Ikinci nedende darbe ile ilgili yaptığı teşebbüsün ise herkes tarafından öğrenildiğini bildiği için korkuyor. Kedine destekçi ve Yaşar’a karşı olan ayıplarını örtmek için bu dedikoduları yayıyor. Yapabileceğimiz yegeane şey bu adam hakkında dosya tanzim etmek ve ağzını açtığı anda da eldeki dosyayı kullanmak ve böyle onu tehdit etmek. Zaten yaşar onu her türlü yakın takibe almış durumda en ufak kımıldadığı anda beynine vuracak. Benden Fevzi ile ve Yaşar ile konuşup şu iki konuyu takip etmemi istedi. Birincisi Sedat Peker’in Jandarma ile ne ilişkisi vardı. Ikincisi Kara Kuvvetlerinde onun aleyhinde ne dolaplar ceviriyordu. Zira daha bir buçuk ay içinde gördüğü ve anladığına göre Şener terfi edemeyenleri veya başka nedenle mağdur olanları Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman yaptı diyerek milleti onun üstüne kışkırtmış. Biraz daha oturdum ve vedalaşarak ayrıldık.Ankara’ya araba ile döndüm.”,
“06 Ocak 2005” başlıklı notta, “14:00 Am - 14:30 Am - ATO Başkanı Sinan Aygün'ün Ziyareti” “Sinan Aygün, ilginç kişiliği olan bir insan . Bizlere böyle devre devre gelir ve kendi görüşlerini anlatır. Bazen kendisinden iyi bilgiler alırız. Bu kezde biraz ileri giderek konuştu. Ülkenin her yönüyle elden gittiğini, TSK ne zaman bir şeyler yapacağını ve sesini çıkaracağını sordu. “Bütün halk ümidini size bağlamış ama sizden bir kıpırdama gelmeyince herkesi morali bozuluyor”dedi. Kendisine “bizden önce kıpırdayacak olan sivil kuruluşlardır. Herkes bileti TSK’ne kesmiş, kimse bir eylem yapmak teşebbüsünde bulunmuyor. Eğer kanaat ülkenin elden gittiği şeklinde ise önce sivil kuruluşlar kıpırdasınlar. Biz hiçbir şey yapamayız “ dedim. Bana “ Bunlar iktidar olurken askerden çok korkuyorlardı ama artık askerden korkuları kalmadı, istediklerini yapıyorlar ve çekinmeden yapıyorlar hatta bir numara tamam ondan gerisini düşünmemek lazım diye de konuşuyorlar” dedi. Anlaşılan bu kez gelişi kışkırtmak için. Benden önce Hava Kuvvetleri Komutanına gittiğini söyledi, muhtemelen ona da aynı şekilde konuştu. “Göreceksiniz Ali Osman Özmen davası içine Yaşar Paşa’yı da çekecekler. TSK’ni küçük düşürerek yok etmek hedefleri dedi. Sonra “ben tanımam ve eğer bir yolsuzluk yaptıysa cezasını çeksin ama bir eski deniz kuvvetleri komutanını böyle yargılamak hiç de TSK’ne yakışan bir hareket değil “dedi…” ,
MUSTAFA BALBAY’ IN BİLGİSAYARINDAN ÇIKAN DARBE ÇALIŞMALARINA İLİŞKİN NOTLAR

Ergenekon terör örgütü şüphelisi Mustafa Ali BALBAY ın 01.07.2008 günü düzenlenen operasyonda el konulan casper marka dizüstü bilgisayarının yapılan incelemesi sonucu bazı günlük görüşmelerinin, toplantılarının ve olaylara dair görüşlerini notlar halinde kaydettiği görülmüştür. Bu notlardan bahse konu darbe planlarına ve hazırlıklarına ilişkin olanları tarih sırasıyla aşağıda belirtilmiştir.

*“GUN2.TXT” isimli dosya içerisinde;
“16 Temmuz 2002” başlığı altında, “MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer KILINÇ'la görüşme..14.00-15.05 arası- makamında”
“Yeni oluşum çok önemli. Ben temas halinde olduğum sanayi odalarıyla konuşuyorum, destekleyin diyorum. Neden? Türkiye'ye bir heyecan lazım. Bu AKP'yi sadece YASAL ÖNLEMLERLE durdurmak mümkün değil. Milli Görüşün oyu 17-18. bunun büyük bölümünü Erdoğan alsa 11-12 eder, ötekine de yüzde 5-6 kalır. Ama bunlar anketlerde 20'nin üzerinde çıkıyor. Bunlara giden tepki oylarını bir başkasının alması lazım ……..’’ ,



GUN1002.TXT” isimli dosya içerisinde,
“5 Kasım 2002” başlığı altında, ““5 Kasım Salı günü akşam üzeri Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal ŞENEL'le görüşme..” “Çok bozuk... Seçim sonuçlarını Fethullah'ın iktidarı olarak yorumladı.
İçim acıyor.. Bu kadar olamaz dedi... Çocuklarımı düşünüyorum, Mustafa Kemal Türkiyesi bu olmamalı dedi... TSK'nin dimdik ayakta olduğunu gerekeni yapacağını söyledi.
Aynı gün saat 19.00 sıralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN aramama yanıt verdi.
Bunu öngörmediklerini, hatta tam tersini düşündüklerini yani AKP ile CHP'nin yer değiştirmesi gerektiğini, bunu beklediklerini söyledi. Dikkatle izlediklerini, başlangıçta hemen tepki vermenin uygun olmayacağını söyledi, en azından bir mesaj deyince, o olabilir dedi. 10 Kasım var önümüzde o olabilir dedi.” ,

*“GUN1102.TXT” isimli dosya içerisinde,

“8 Kasım 2002” başlığı altında, “8 Kasım saat 10.15 KKK Aytaç YALMAN'ın makamında görüşme.. Bugün yayınlanacak bildiriyi okudu. 10 Kasım nedeniyle ilk kez, Atatürk'e rahat uyu ve bize güven... diye bitiyor, bildiri bana da bazı ekler yaptırdı.
Sonra yazılmamak üzere söyledikleri,
- Bu seçim sonuçlarına millet iradesi diyemiyorum. Bu ümmet iradesi. Demek ki biz daha ulus olamadık. Bu onun yansıması. Üniter devleti kurup halkı uluslaştırmak o kadar kolay değil. Aydınlanma hareketini tam olarak tamamlayamadık
- Oyum şahsen CHP'ye idi. İstedim ki, AKP'nin yerinde CHP olsun, olmadı. Ama şimdi CHP'nin de AKP'ye bu kadar yanaşmaması gerekli. Ne öyle, yakınlaşmalar, öneriler, ortak hareket edelimler. CHP yerini unutmamalı.
- Bu seçim sonuçlarından sonra hemen ABD'nin sevinmesi, İstanbul sermayesinin sevinci desteği olayın çok geniş boyutlarının olduğunu gösteriyor. Bu orduyu da zayıflatma, etkisini azaltma girişimleri. Güçlü ama içte etkisiz bir ordu isteniyor. Biz bunun farkındayız
- AKP'nin ileride ne yapacağını hesaplamak istemiyoruz. Ne olursa ne olur diye bakmıyorum. Dileriz germezler ama herkes gibi bizim de kafamızda kuşkular var. Bizim bu açıklamalarımız zinde güçlere bir kuvvet verir diye bakıyoruz.
- Cumhuriyet nasıl gidiyor? Tek gazete kaldınız söyleyeyim... ama bu Çapanlardan kurtulun. Onların altında çapanoğlu var bilesin... bu gazeteye Atatürk ad vermiş, size para koyanın da temiz olması lazım.
- Tabii bizim kırmızı çizgilerimiz var. Onları geçmemeleri gerekiyor. Bu biliyorsunuz dış işleri tanımı ama, kırmızı çizgileri geçmelerine izin vermeyiz” .



*“GUN1102.TXT” isimli dosya içerisinde,

“14 Kasım 2002” başlığı altında, “-Mini ehli dil... gazi ordu evinde. Yener, Artuk, Aydın, Erdal, Önal.. Ev sahibi Şenel, ben çok karamsarım dedi devam etti ben Türkiye Cumhuriyeti askıya alınmıştır diyorum. Karamsarım. Çok karamsarım. Bunlar başlangıçta ılıman gelecekler, sonra usul usul girecekler. Kadrolaşacaklar. Fethullah iktidarda... Bunlar ekonomide de başarılı olur. Yastık altındaki paraları çıkarırlar, yeşil sermayeyi getirirler.. Demek ki biz patinaj yapmışız. Bunlarla mücadele ediyoruz dedik ama, boşunaymış. CHP de umut vermiyor... bilmiyorum... karamsarım...
Aynı gün Yarbay Mehmet, Büyükanıt'la görüşmeyi anlattı... Tek Cumhuriyet kaldı demiş bilgi notları sadece bize..” ,

*“GUN1102.TXT” isimli dosya içerisinde,

“18-22 Kasım 2002” başlığı altında, “Bugün Genelkurmay’dan Yarbay Mehmet aradı. 28 Şubatın kazanımlarının kesinlikte yitirilmeyeceğini söyledi. Dikkatle izliyoruz, hükumet kurulmadan bir şey yapsak inandırıcı olmayacak, bunun için kurulmasını bekliyoruz. Bunların ne yapacakları belli. Elimizde bilgi belge var. Şuna kesinlikle inanın, 28 Şubattan ödün vermeyeceğiz. Türban, imam hatiplerden ödün yok. dedi..” ,

*“GUN1102.TXT” isimli dosya içerisinde,

“22 Kasım 2002” başlığı altında, “Şener abi aradı. Bir dost sesi duymak istediğini söyledi. Emin’i de arayacağım dedi. Bu günler de geçer, geçecek dedi. Güç verdiniz deyince, devam edin dedi. Çok iyi gidiyorsunuz dedi.” ,

“GUN1102.TXT” isimli dosya içerisinde,

“25-26 Kasım 2002” başlığı altında, “Tüm Orglar Ankara'ya geliyorlar. Birinciyle görüşmek istiyorlar. O da, hep birlikte olmaz, içlerinden birini temsilci seçsinler' diyor. Onlar da, hayır, biz hep birlikte görüşmek istiyoruz' diyorlar. Bunun üzerine Ordu Komlar, Orglar görüşüyorlar. Kuvvet Komutanları da ayrıca görüşüyorlar.” ,



“GUN1102.TXT” isimli dosya içerisinde,

“27-28 Kasım 2002” başlığı altında, “Sabah Mehmet aradı” “- Güzel haberler var. Cuma günkü ziyarete sadece bir gidecek. Kuvvetler gitmeyecek. Öyle karar alındı.”
Nasıl bu karara vardınız?'
- Daha doğru olacağı düşünüldü. Bugünkü haber çok iyi oldu. Teşekkürler. Burası çok yoğundu. Orgeneraller geldiler, toplu halde birle görüşmek istediler. O da birisi temsilci olarak gelsin yeter dedi. Acaba bir iyileşme..'
- Anlıyorum sizi ama, çok zor. Umudumuz çok zayıf..”
Emini aradım. Kısaca konuştuk. bunlar çok ciddi dedi.. İnanamadı. O da belki yazar” ,

“GUN1201.TXT” isimli dosya içerisinde,

“30 Kasım 2002” başlığı altında, “30 Kasım cumartesi günü Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR'la 75 dakikalık sohbet.. Saat 14.25'te kapıdaydım. O da hemen önce çıktı... Yaveri ile çıktık.
- Ben bu sabah neleri konuşabiliriz diye notlar aldım. (elindeki 8-15'lik kartın önü arkası dolu) önce şunu söyleyeyim, seninle iki yurtsever olarak konuşacağız. Bunların hiçbir şekilde güncel olarak kullanılmayacağını düşünüyorum... (ben elbette dedim) Türkiye'de birinci görev aydınlara düşüyor. Durumun farkında olmalılar. Şunu bilmek gerekiyor ki, bunlar değişmez. (AKP'lilerin kastediyor). Kimileri belki değişmiştir, şudur budur diyor ama, kesinlikle değil.
- Bunlar cumhuriyetten, cumhuriyetin kazanımlarından intikam almak için gelmişler. Bunu MGK'da da gördüm.
- Yapılması gereken nedir? Şimdi darbe olmaz. 28 Şubat benzeri durum da zor. Artık tecrübe de kazandılar. Ama, yapılacak şu, korkutup yerlerinde tutmak, kendi hedefleri bakımından bir şey yapamacakları bir yerde tutmak. Biz bunu yapmaya çalışacağız .
- Bunların 28 Şubat, Refahyol gibi bir deneyimi var. Oradaki hatalara yapmayabilirler
- Burada medyanın görevini yapması önemli. Çok azsınız, bir Emin ÇÖLAŞAN'ı biliyorum. Bekir COŞKUN... Cumhuriyet yazarları genel olarak iyi. Belli bir çizgide devam ediyorlar. Bu arada sorayım; Cumhuriyet'te ne oluyor, satılıyor, Ciner, Karamehmet hisse aldı diyorlar... (ben durumu ayrıntılarıyla anlattım. İlhan SELÇUK'un altın üçgeninden söz ettim... Dikkatle dinledi. Bağımsızlığını koruyacaksa sorun yok, dedi. Sonra medyadaki bozulmadan söz ettim. Medya gücü yok, güçlerin medyası var dedim... O da tüm medya kötü olmaz ya dedi, arada çıkar sizin gibiler.
- Ben yarbaylığımda birinci ordu komutanımızla Çetin DOĞAN'la birlikteydim. 12 Eylül döneminde Yarbaydım. Çetin arada şeyleri olur ama, iyidir. Yurtseverliğinden kuşku yoktur. O zaman bizim İstihbarat Daire Başk. Suat İLHAN'dı. 1979 ya da 80'in başları... Neden bu hale geldik yazın bakalım dedi. Ben de bir şeyler karaladım. Başımıza ne geldiyse Atatürkçülükten saptığımız için geldi dedim. Buna inanıyorum, bu yüzden geldi. İlhan aldı benim yazıyı, her tarafını çiziyor. Susup dinlemem lazım ama, haddimi aştım, komutanım ne yapıyorsunuz dedim. O da, senin sol elin kuvvetli' dedi. Ben de efendim kuşkunuz varsa atın dedim. O da, hayır dedi, biz ileride bizim yerimize gelecek olanlar üzerinde ayrıca eğiliriz dedi. Bana bir kitabını göndermiş. Teşekkür için aradığımda hatırlattım. Güldü. o biraz Türk İslam sentezine yakındı.
- CHP adam olsa... Mecburen oy verdik. Kızım aradı, baba ne yapacağız dedi, ben de mecburen CHP dedim. Baykal... Niye yardımcı oluyorsun be adam. Erdoğan, kamu düzenini bozucu suç işlemiş. Bu hiç yok mu sayılacak. Acaba Baykal, Erdoğan dışarıda kalırsa daha kötü olur, mazlumluk devam eder diye mi düşünüyor. CHP'ye önemli görev düşüyor
- (benim sorum üzerine) seçimlerde bizim subay astsubayların oy kullandığı yerlere baktırdım. Subaylarda sorun yok. Genel olarak iyi. Astsubaylar arasında biraz var. O zaten öteden beri öyle..
- Kurtuluş bunları ya bölmekte ya da çekilmeye zorlamakta. İçlerinde bir dağınıklık var gibi görünüyor. Arınç ayrı havada, Gül yerleşmek istiyor. Erdoğan bir an önce oturmak istiyor... Böyle bir değerlendirmeyi birkaç kişiden dinledim.
- MGK'da yüzlerinde korku ve ihanet vardı. Çok net... Hem korkuyorlar hem de ihanet içinde olduklarını biliyorlar. Orada bize, efendim biz cumhuriyetin temel ilkelerine, değerlerine saygılıyız dediler ama, bunun takiye olduğu belli oluyordu. İnanmak mümkün değil. Bunların değişmesi mümkün değil. Kafa öyle yetişmiş.
- Abdulkadir AKSU'yla amir-memur bağlantımız var. Benim yanıma sürtünerek yılışarak geldi. Cumhurbaşkanı, bu tür namaz gibi, türban gibi gösterisel şeyler yapmayın dediğinde neden bir daha olmayacak demedin dedim. Gülerek, konuşturmadı ki dedi.
- AB'ye giriş... Şimdi bunlar bizi AB'ye almayacaklar. Bunu Erdoğan da biliyor. Ama bazı şeyleri AB üzerinden yaptırabileceklerini bildikleri için böyle davranıyorlar. Temel amaçları, ordunun işlevini zayıflatmak. ama buna biz izin vermeyiz
- Aydınlar belki bizi hala faşist ordu diye bakıyor. Bizim tek başına yapabileceğimiz bir şey yok. Bunu toplumun yapması lazım. Onların harekete geçmesi gerekiyor
- (ben hafiften irtica basınının Özkök'ü övmesine dokundurdum... Aman bu konu çok hassas, bunu içimizde bütünleşerek halletmek gerekiyor. Onlar ikilik çıkarmaya çalışıyor. Zamanla komutanımız da görecek olanı biteni
- (ben ziyaretleri gündeme getirdim. Arınç'a gidip 3 dakika kalma... Ben zaten gitmekten yana değildim, hiç gitmeyelim dedim. Ama bu da etkili oldu. Elini dahi sıkmadım. Uzattı hafif sıktıktan hemen sonra, haydii gibilerden elimi hafif yukarı kaldırarak çektim, dedi…” ,

*“GUN1201.TXT” isimli dosya içerisinde,
“11 Aralık 2002” başlığı altında, “9 Aralıkta Brifing. Katılımcıların bir kısmı uyumuş. Sadece irtica bölümünde gözlerini dört açıp dinlemişler. İki kez 15 dakika ara verilmiş, Memet, iki tokat atıp gönderdik dedi.
CA, bugün çok ters bir yerden girdi. Yeni şafak ve Vakit'te haber nasıl sızdı tartışması var. Bana, sen imzanı falan koyma, hedef olursun, askerin muhabiri derler gibi laflar söyledi. Benim iyiliğim için söylediğini söyledi. Ben de sadece Amerikan planını aldığımda imzamı koydum dedim..
Dün Erdal beyi aradım. Bozuk, işimiz zor dedi. Kös kös dinlediler dedi. Gül'ün birinci başkanı arama cesareti göstermesinin bile olayın yeni durumunu ortaya koyduğunu söyledi”,

*“GUN1202.TXT” isimli dosya içerisinde,
“26 Aralık 2002” başlığı altında, “YAŞ toplandı. 7 irticacı atıldı... 27 Aralık cuma günü haberi aldım. YAŞ'ta 1.5 saat tartışma yaşanıyor. Gül ve Gönül, atılmaya karşı çıkıyor. Bizim tabana mesaj oluyor. Aleyhimize oluyor diyor. YAŞ'ın 21 üyesi var. Başbakan ve Savunma Bakanı sivil. Ötekiler askeri. Tartışmadan sonra oylama yapalım deniyor. Yapılıyor tüm askerler atılsın diyor, ikisi hayır diyor. Bu büyük olasılıkla askerin içinde bir diş sökebilir miyiz, biri hayır der mi arayışı olabilir, bunun üzerine, YAŞ kararları yargıya gitmediği için bunun antidemokratik olduğu yönünde bir şerh düşerek imza koyuyorlar.
Bunu Tuncer KILINÇ'a yaveri aracılığıyla doğrulattık. Mustafa ne biliyorsa yazsın' demiş. Gece de Aytaç YALMAN notum üzerine aradı: sen bildiklerini söyle, doğru ya da yanlış diyeceğim' dedi. Anlattım, doğru dedi, ama dedi haberin büyüğünü henüz alamamışsınız...” ,

*“GUN1202.TXT” isimli dosya içerisinde,
“30 Aralık 2002” başlığı altında, “KKK ile saat 12.04de görüşme. 12.45'te başlayabildi. İlhan SELÇUK'la. Bizden önce Gönül vardı. Yarım saat için diye gelmiş. 12.00'de görüşmesi bitecekmiş ama, uzamış. Gönül'le bu irtica işlerini konuşmuşlar. Gönül, Yalman'a, :sizin için Ahmet Emin YALMAN'ın akrabası diyorlar, demiş. Yalman, dönmeymiş de onunla ilintilendirmeye çalışıyorlarmış. Bir de, doğuda, güneydoğuda orduya dinsiz diyorlar, demiş... Bu tür propagandalara hazırlanıyorlar anlaşılan.
MB'ye: çok güvenilir bir gazeteci. Bakıyoruz, yüzde yüz güvendiğimiz bir tek o var. Ötekilere de güveniyoruz ama yüzde 60,70. Bu kadarı çok az. Çok genç ve dürüst ve dirayetli bir arkadaş…….
AKP: bunlar değişmedi. Bilmiyorum siz ne tavsiye edersiniz. Biz dikkatle izliyoruz. kadrolaşmalarını, devlet kurumlarına zararları çok önemli bizim için. Balbay, bunlar iki adım attılar, 1.5 adım geri geldiler, yarım adım öndeler diyor ama, önümüzdeki günlerde duyacağı haber onu da geri attırdığımızı, hatta bizim bir adım önde olduğumuzu gösterecek. Bunu ben söyleyemem. YAŞ'ta yaptıkları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine de aykırı…..
Medya: bunu ben her toplantıda dile getiriyorum. Gerekirse, biz medya kuralım diyorum. Sadece Cumhuriyet'le olmaz bu. Aydın DOĞAN geldi buraya oturdu. Gazetene para verip almam bunu bil. Hürriyeti bu hale getirdiniz dedim. O da onlar özgür falan diyor. Aydın DOĞAN bana Tuncay'ın transferinin nasıl olduğunu anlattı. Her şey dönmüş. Ciner başka bir insan. Ben onun Suriye’de fabrika kurmasına yardımcı oldum..” ,

*“GUN1202.TXT” isimli dosya içerisinde,
“30 Aralık 2002” başlığı altında, “Saat 16.00 Jandarma Genel Komutanı Şener ERUYGUR'la makamında görüşme... 75 Dakika.
Necip HABLEMİTOĞLU'nun KÖSTEBEK adlı basılmamış kitabının fotokopisini ve Ergun POYRAZ'ın PATLAK AMPUL kitabını verdi. Bir de La Traviata oyunuyla ilgili yazısını verdi. Çok ilginç, militanca bir yazı...
Medya: çok yakınıyor. Nasıl böyle oldu diyor. Anadolu Basınıyla ayrıca ilgilenme kararı aldı... Öteki gazetelerden olumlu olanlarla görüşmek istiyor……
AKP: Bu köpekler yapmak istediklerinden vazgeçmeyecekler. Mümkün değil. İki uç var, hemen erken hareket etmemek gerekiyor. Edersek bir karmaşa olursa hemen bundan yararlanmak isteyebilirler. Ama geç de kalmamak gerekiyor. Çok hassas bir denge... Dikkatle izliyoruz. En büyük kadromuz kadrolaşma girişimleri. Çok hızlı çalışıyorlar. Mesela Haşim KILIÇ gizlice İçişleri Bakanlığına geliyor, Anayasa değişikliklerine katkıda bulunuyor. Neden yapıyor? Onlardan..
YAŞ: Bunlar YAŞ'ta bir şey yaptı. Bu hiç önemli değil. Biz onu hallederiz. tartışma çıktığında.. Hemen çağırdım evladım dedim, bu 7 dosyaya ek yok mu biraz daha ekleyin, şöyle 20'ye yaklaştırın dedim... ama masum kişilerse atmak da olmayacaktı, o yüzden orada bıraktık. Biz bir daha ki sefere bu rakamı 3 katına çıkarırız görürler... Bunu hallederiz asıl olan kadrolaşmalarına engel olmak.” ,

*“GUN0301.TXT” isimli dosya içerisinde,
“8 Ocak 2003” başlığı altında, “Basın kokteyli... Özkök'le uzun uzun konuşma.. Konuşmanın içeriğini biraz az bulmuşlar... 9 Ocakta Erdal ŞENEL'in katıldığı yemek... Anayasanını 125. maddesinin değişemezliğinin konması istenmiş..
3000 bin subay astsubay irticadan sakıncalı... Harp Okullarında yüzde 80 oruç tutanlar... bunu azaltmanın yolu nedir, diye bakılıyor..
12 Eylülde dini bütün, eşi kapalı aile çocukları aranmış subay olmaları için. Sonra onları atmışlar. Onlardan kalmamış. şimdikiler farklı.. YAŞ çok sert geçmiş.” ,

*“GUN0301.TXT” isimli dosya içerisinde,
“6 Ocak 2003” başlığı altında, “Selçuk beyy... Korlar, ikinciyi aramışlar ve BİRE çıkmak istiyoruz demişler. O da, önünüzde rütbeler var, geleceğiniz var, yakmayın, ben sizin yerinize gerekenleri söylüyorum, demiş. ikna olmuşlar..” ,

*“GUN0301.TXT” isimli dosya içerisinde,
“27 Ocak 2003” başlığı altında, “Saat 18.00'de Şener ERUYGUR’la görüşme... 19.10'a dek. Komutanlık kapısından, meclisin karşısından giriş. Jandarma heykelleri... Döner merdivenden çıkış. Görüşme..
AKP: Bunların kafalarının bir bölümü çürümüş. Bu yüzden bunlardan sağlam fikir çıkmaz. Arada bir iyi fikir gibi görünse bile mutlaka sapıtırlar. Mümkün değil. Bunları orta vadede hatta çok vakit kaybetmeden parçalamak lazım. Şimdi bazı emareler var ama, doğrusu onlara kesin gözüyle bakamıyorum. Biraz zaman tanımak lazım görüşü var. İyi güzel de bu zaman içinde ne tür kadrolaşma yapacaklar, devleti nasıl yıpratacaklar, bunu bilmiyoruz. Bu kadrolaşmanın önüne mutlaka geçmek gerekiyor
Davos'a gittiler, kepazelik. Bunların derdi türbanı kabul ettirmek.. Bunlara karşı biraz sabırlı da hareket etmek gerekiyor. Şimdi eskisi gibi müdahale et.. Olmaz... (gülerek) keşke olsa, öyle bir ortam... gerekirse...yani..
CHP: çok şey bekliyoruz. Baykal’ı dikkatli, kararlı, ne yapmak istediğini bilen bir havada buldum. Kararlı görünüyor. Dedim ki, siz yüzde 65'i temsil ediyorsunuz. Öyle davranmanız lazım... onun da kendine göre değerlendirmeleri var .
MEDYA: çok önemli nasıl bizim tarafa çekilir bakmak gerekiyor. Bu sizce nasıl olabilir... Tuncay ÖZKAN geldi buraya. Nasıl biri tam olarak bir not veremedim. cumhuriyette yetiştim dedi.
İrtica Operasyonu: Bu İstanbul Sultanbeyli deki operasyon. Önce alt ediyorlardı, neden dedim, üzerine gidin. Gittiler.
Biz bunlara karşı sağlam duracağız. Ama toplumun da sağlam durmasının yolunu bulmak onları birbiriyle irtibatlandırmak lazım..
Bir dosya ve CD verdi..
İlhan abi Cumhuriyette olanları, ittifakları, Akşam-Sabah Grubu ile kurulan ilişkileri anlattı..”,

*“GUN0301.TXT” isimli dosya içerisinde,
“30 Ocak 2003” başlığı altında, “KKK Aytaç YALMAN'LA görüşme... Medya: modeliniz güzel, oturmuş olmasına sevindim. Ama dikkat edin. Hatta onları kendi yanınıza çekmeye çalışın. Medyanın kesin adam edilmesi lazım. Burada işbirliği yapmamız lazım
AKP: Bunların kesin bölünmesi lazım. Bu kadar bütün bir parça olmaz. İçlerinde değişik sesler var. Bu bize de geliyor. Erdoğan gelince daha da gerginlik olacak. Öyle tahmin ediyorum. Erdoğan devleti tanımadan konuşuyor. GÜL da YAŞ'ta askerlerle tanıştı. Orada ciddi bir hata yaptılar. Anayasaya karşı çıkmış oldular..
Bizimle uğraşıyorlar. Benim aleyhime, ordu aleyhine, dinsizdir demeye çalışıyorlar. Ama halk bunları yemez diye düşünüyorum.
CHP: Deniz beyin kendine göre hesapları var. Ben şunu gördüm, CHP'liler devlete çok yakın durursak oy kaybederiz havasında görünüyor. Sezdim bunu. Mesela son görüşmemizde bir şey dediler sonra verdiği demeçle bunun tersine düştü. Ben ona açık açık her şeyi söyledim. sizden çok şey bekleniyor dedim..” ,

*“GEKU.TXT” isimli dosya içerisinde,
“28 Mart 2003” başlığı altında, “Yaşar BÜYÜKANIT'la 28 Mart Cuma günü saat 17.00'da karargahta görüşme.
Kısa bir giriş sohbeti... Kasımpaşa'dan önce Sultanahmet önemlidir. Benim dayım eski kabadayılardandı. Biz Sultanahmet'te büyüdük………
- Bugün medya desteği olmadan hiçbir şey yapılamaz. Bakın medyaya sizin dışınızda laiklikle ilgili hassasiyeti olan yayın organı yok. Artık bu konuda sizden başka kimseye bilgi notu da göndermiyoruz. (ben, kesildi, azaldı, deyince)... Evet orada bir kaza oldu. Bir hasar meydana geldi. Düzeltiyoruz, yeniden yoğunlaştıracağız .
- Aydın DOĞAN geldi söyledim. Her gün milliyetin birinci sayfasında bir türbanlı fotoğraf koymaya mecbur musunuz, dedim. Farkında değilim, bakayım dedi. Ertesi gün de birinci sayfaya H.A'ın poposunu koydular. Ben ille onu yap demiyorum ki ,
- Bu Abdullah GÜL, Erdoğan'dan daha tehlikeli. Öyle güler yüzlü durduğuna bakmayın. ingilizcesi de gakguk ingilizcesi. Powel'la telefonla konuşuyor. Ne dediği belli değil..
- Benim bunlarla bir temasım yok. Eski hükümet döneminde işleri Hüsamettin ÖZKAN'la hallederdik. Şimdi o yok. Öyle bir ortam yok. Hiç temasım da yok…..” ,

*“IRAK17.TXT” isimli dosya içerisinde,
“2 Nisan 2003” başlığı altında, “Şener ERUYGUR'la görüşme.. Şunu iyi bilin, MGK da şu dendi irtica böyle giderse, demokrasi tehlikeye girer.' bunu ben söyledim komutan YÖK'le ilgili ağır konuştu. O da böyle bir planımız yok dedi.
Çok dikkatli olmak lazım. (sizi Güven ERKAYA'ya benzetiyorlar) bak bu hoşuma gitti. Benden haz etmediklerini biliyorum. Bu karolaşmayı mesele yapmak lazım. Ben Diyanet İşleri Başkanını çağırdım konuştum..” ,
*“IRAK17.TXT” isimli dosya içerisinde,
“6 Nisan 2003” başlığı altında, “6 Nisan 2003 Pazar günü saat 12.30'da Genelkurmay Karargahında Aslan Paşayla görüşme... 45 dakika sonra, Yaşar Paşa geldi, ona günü anlatmam lazım, isterseniz bekleyin, en çok yarım saat sürer' dedi sonra ikisi birlikte geldiler..Yaşar Paşa, sivildi. Kırmızı ağırlıklı bir tişörtü vardı. Konu Hilmi Paşayla ilgili yazıya geldi..
- Söyleyin Sayın Balbay, bu medya yapısıyla bugün darbe yapılır mı? Yapılmaz. Bugün medyayı arkanıza almadıktan sonra bir şey yapamazsınız. Laikliği konu edinen bir tek siz varsınız. Öteki gazeteler her gün bir türbanlı kadın fotoğrafı koyup, neredeyse sempatik hale getirmeye çalışıyorlar
- Sizin yazı bizi çatlatır. Bundan endişe ediyoruz. Komutan ısrar ediyor. Görüşmedim diyor. neredeyse ikisini yüzleştireceğim diyor..
- Uğur MUMCU benim arkadaşımdı. Buraya çok geldi gitti. Bizim arşivde çalıştı. En sevilen yazardı... öldürülmese ertesi gün, pazartesi buraya gelecekti. Arşivde çalışıyordu. Öcalan'ın karısının babasının MİT’e çalıştığını saptamıştı. daha derin araştırmalar içindeydi
- Adamlar kadrolaşıyorlar. Bunu görüyoruz. Bir şeyler yapmak lazım. Kabul ediyorum ama, 28 Şubat hükümet kurulduktan 6-7 ay sonra patladı..” ,

*“23NISU1.TXT” isimli dosya içerisinde
“21 Nisan 2003” başlığı altında, “Emin ÇÖLAŞAN ile birlikte Şener ERUYGUR'la yemek. Beşevler, Anıttepedeki Jandarma Tesislerinde.. Başlangıçta imam hatip okullarına ve irtica yuvalarına operasyonlar. Bazı videolar gösterdi. Bunlarla kararlı mücadele. Çölaşan biri sordu. O da bunlar önemli değil, bir blok olmak önemli dedi. İleri gidene biraz dur, geride kala yürü diyeceğiz ve bir blok olarak ilerleyeceğiz dedi..
Bunların azgınlığından söz etti. 23 Nisanda ne yapmak gerektiğini konuştuk. Mutlaka bir duruş göstermek gerektiğini söyledi. Olamaz dedi. Bunlar böyle dedi..” ,



“23NISU1.TXT” isimli dosya içerisinde,

“22 Nisan 2003” başlığı altında, “Aslan GÜNER Paşayla Tlf. görüşmesi.. 23 Nisan resepsiyonuna katılmama eğilimi... İzleme, takip, değerlendirme safhası bitti. Bundan sonra uyarı ve duruş aşaması başladı dedi. Bunun ısrarla altını çizdi.
23 nisanda Meclisteki resmi törene katılırız ama, akşamki resepsiyon özel sayılır bunu öyle değerlendireceğiz..” ,

“23NISU1.TXT” isimli dosya içerisinde,

“23 Nisan 2003” başlığı altında, “Fatih ve ŞENEL'le Sherton da sohbet,
- Yav biz bu işi 28 Şubatta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık, Bir, Fevzi, Ben. Her şeyi hazırladık. Bakanlar kurulunu dahi. Müsteşarları bulmak zordu onları da tamamladık. Karadayı bizi uyuttu. Az sonra dedi, hemen dedi. Hükumet devrilsin ondan sonra dedi..
Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri hallettmek gerekiyor. Üstelik o ara AB de yoktu. Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zor. Bugün durum çok kötü. Çok. Bir numara teslim olmuş durumda. Bunun lamı cimi yok. Onunla Recep arasında hat var. Hat var. Bunlar AB yasalarını tümüyle kendi çıkarları için uygulayacak. İşte imar yasası. Apartmanların altına mescit yapmanın yolunu açacak değişiklik planlıyorlar. Birin altı sağlam. Blok. Ama orası çok önemli.”

“23NISU1.TXT” isimli dosya içerisinde
“25 Nisan 2003” başlığı altında, “25 Nisan cuma Şener Paşa.. - İyi oldu Katılmamamız iyi oldu ama, neler çektik, sorma... O gün Baykal’ı aradım. Sonra o beni aradı. Sizde bir sarsılma var dedi, ben yok dedim. Derken onlar da öyle davrandı. Olur mu canım, Atatürk’ün partisi sen oraya nasıl gideceksin.,
Şimdi bir dönem başladı denebilir. Bundan sonra uygun platformlarda gereken şeyler söylenir. MGK da da gereken söylenecek, MGK iyi geçecek. Tek neden türban değil. Ama bunlar ona indirgiyor. Yahu bunlar seks manyağı mı? Kadını görünce akıllarına hemen açık-kapalı yerleri geliyor ,
MGK de millet affetmeyecek, ne demek (Erdoğan söylemişti) onu da soracağız işimiz zor ama, bunlarla mücadele edeceğiz.” Yazdığı görülmüştür.

“23NISU1.TXT” isimli dosya içerisinde
“25 Nisan 2003” başlığı altında, “Aslan GÜNER’le görüşme. Artık izleme, takip dönemi bitti. Eğer anladılarsa iyi, anlamadılarsa yeniden söylenir. Biz bunları kapalı ortamlarda hep söylüyoruz. Ama artık kamuoyuyla paylaşmanın gerektiği bir durum doğdu. Tek neden türban değil. Kadrolaşma, Milli Görüş, siz de biliyorsunuz... Bundan sonra da gereken uygun platformlarla söylenecek” ,


“28NIGUN.TXT” isimli dosya içerisinde,
“23 Nisan 2003 ile 19 Mayıs 2003 arasında” başlığı altında, “Mehmet İLHAN’la sohbet. Her şey planlandığı gibi. 30–60 gün içinde ilk hareket. Sizin tahmininizden de öte. Çok öte. BİRİN yanısıra 59 un da gitmesi gerek..
İçe kapandılar. 2 aydır öyle. Aytaç paşa çok ağır konuşacak. MGKda konuşacak. Son tümce şu olsun demiş bunlar yapılmazsa kırılma yaşanır.' çok hazırlıklı gelecekler. Bunu biliyoruz. Ona göre konuşmak lazım. Aslında onlara konuşma diye de değil, doğru neyse o. söylenip tamam denmesi lazım. bunlar cevap veriyor. Öyle görünüyor
Tümüyle bir temizlik. SBF mezunu, yerel yönetimleri bilen, eğitim almış subaylar var bu son şans olabilir. Yoksa daha kötü. Tümüyle bir yenilik. her konuda.. AB sürecini de engellemeyecek bir süreç. böyle olmalı.. Medyanın durumu bizi çok düşündürüyor.
ABD ne yapar bizim harekete o belli değil. Acaba... BİR Numara en çok ona mı güveniyor. Olabilir. Öz ÖR, Çetin, Tamer emekli edilirse bu iş bitmiş demektir. Ya da 27 benzeri bir şey olabilir demektir. O da kanlı olur. Komlar da öyle düşünüyor.
Irakta başarısızlık, Kıbrısta son durum biraz rahatlattı ama, o da başarısızlık. Olay sadece irtica değil, Türkiye kayıyor, bizi örnek müslüman ülke olarak tanıtıyorlar İslam dünyasına olmaz..
CHP’den bir şey beklenmez. Bu hareket onu hesaba katmadan yapılacak. STK’dan orduyu çekince güçsüz kalır. Bu sistemi koruyamaz. Onlar da bunun farkında. Kemalizmi bir ideoloji olarak gösteremediğimizi biliyorlar. Bunu söylüyorlar bize.” ,

*“MIT.TXT” isimli dosya içerisinde,
“30 Mayıs 2003” başlığı altında, “30 Mayıs 2003 Cuma günü MİT Müsteşarlığında yemek. Şenkal ATASAGUN (ŞA), Emre (EM).... İlhan SELÇUK (İS), İbrahim YILDIZ, MB. Daha birkaç dakika geçmeden ŞA konuya girdi efendim bizim sizi çağırma, görüşme nedenimiz hazırlanmakta olan yeni yasa. Buna pişmanlık yasası adını taktılar ama, öyle adlandırmak istemiyoruz. Şu anda güçlü tarafız. Nasıl bir adım atarsak atalım bu ödün olarak değerlendirilemez. Bizim bir lütfumuz olur. Burada endişemiz, şehit anaları ve benzer kesimlerin tepkisi. İşte bu noktada medyaya gereksinmemiz var. Beni hükümetler ilgilendirmiyor. Türkiye'nin durumu ilgilendiriyor. Biz nasıl geçmişte olanlardan ders aldıysak, terör örgütü de aldı. Yeni bir terör dalgası başlarsa bu kırsal kesimde olmayacak. Metropollerde olacak. Aponun yakalandığı dönemde 60'ın üzerinde kendini yakma eylemi oldu. Bunlardan 30'dan fazlası ölümle sonuçlandı. Demek ki, intihar eylemcisi bulmakta zorlanmayacaklar.
- Burada hükümetin durumu bizi doğrudan ilgilendirmiyor. İktidarda o olmuş, AKP olmuş bu olmuş ilgili değiliz, biz ne yapıp edip teröristleri eritmek istiyoruz. ey uygun konjonktür budur diyoruz.
İS- Ben buraya karamsar geldim. Bugün Turhan'la da konuştuk. O da diyor, memleket ayağımızın altından kayıyor. Bana göre asıl tehlike irtica. Bunlar devleti ele geçiriyorlar. Sonra bu yasa yanına başka sağlamlaştırıcı şeyler eklemeden bir işe yaramaz ki...
ŞA- İlhan bey, ben sizin kadar karamsar değilim. Bunları biz tanıyoruz. Türkiye'de çark tersine, önce ben sonra partim en son ülkem. Oysa bunu tersine çevirebilsek... İnanın bunlar da öncekilerden farklı değil, önce kendilerini, ceplerini düşünüyorlar. ….Bana göre laiklik tehlikesine karşı en büyük güvence Türk Silahlı Kuvvetleri. Ama inanın bunlarda öncelik ideoloji değil, kendi Bekaaları….
Cumhuriyet'in manşet
ŞA- Cumhuriyet'in manşeti çok etkili oldu. Bu haber başka yerde çıksa başka değerde olur, bir de sizin imzanız var... Kaynağınız ne bilmiyorum ama, önemli olmalı... Eğer mektuplarsa bize de geliyor. İstanbul'dan birinci ordudan geliyor. Oraya baksan birinci orduda her şey hazır, ihtilale hazırlanıyorlar..
MB- kaynaklar sağlamdı..
ŞA- gazetecilik olarak diyeceğim bir şey yok. Bu haber hangi gazeteciye gelse, önemli haber... Ama inanın bu haberle TSK içindeki çatlak derinleşti. Zarar verdi. Bunun devamında olumsuz bir şey olursa bundan AKP yararlanır. Bunu samimiyetle söylüyor. Özkök Paşayla ilgili değişik şeyler konuşuluyor. Doğrusu ben kendisini biraz tanıyan biri olarak bunların çoğunun doğru olduğunu sanmıyorum. bir görüşmenizde yarar var bence….
Cumhuriyet
ŞA- Cumhuriyetin tirajıyla ters orantılı bir etkinliği var. Satışınız az ama devlet katında etkin. Bu ortaklarınız iyi anılmıyor. Çapanların ardından Ciner, Karamehmet... Daha farklı bir çalışma yapamazmısınız. Siz durumu nasıl anlatırsanız anlatın, dışarıdan Ciner-Karamehmet Cumhuriyet'te etkin diye görünüyor
İS- Bizim altın üçgenimiz var..
ŞA- Bunu daha açık anlatmanız lazım... 70'ler de birbirimizi yanlış anladık. O günlerde sizi, etrafınızdakileri hemen karşımıza almak yerine, ya bunları bir dinleyelim, nedir ne değildir deseydik, ona göre hareket etseydik bu günlere gelmezdik. böyle olmazdı..
Çapan
ŞA- Gürbüz'ün dalgalı bir gençliği geçmiş. Ermenistan'a gitmiş. Sık gittiği söyleniyor. Bunlar ayrı da bizde hala bu adamın kafasının arkasında ne olduğu konusunda kesin bir kanı yok. Yani şüpheler geçmiş değil. Belki sadece popüler olmak için gündemde kaymak içindir. Bilemem..”,

*“MIT.TXT” isimli dosya içerisinde,
“31 Mayıs 2003” başlığı altında, “31 Mayıs öğleyin evinden JGK Eruygur aradı..” “Görevinizi yaptınız. rahatsızız., şunu sorun soranlara siz rahatsız değil misiniz...köpek... bunlar korkak Kasımpaşa kabadayısı.." ,

*“ILSEL.TXT” isimli dosya içerisinde,
“16 Eylül 2003” başlığı altında, ““16 Eylül Salı günü saat 16 sıralarında buluştuk. CB değerlendirmesi. tedirginliği.. 17'de eski binada Şener’le görüşme. Tam zamanında aldı. Şener Paşa bizi her zamanki gibi güler yüzlü, ayakta, kapının hemen yanında karşıladı
Heyecanlı, gergin, kızgın, umutla kötü haberlerin kızgınlığı arasındaydı. Sık sık, ben zaten konuşmaya başladım, adımımı da attım. Geri çekmek devam ederim dedi. Sık sık bu yönde değerlendirme yaptı.
İS, bunlardan kurtulmak için biraz zaman dediğinde, bunların bir saniye kalması zarar dedi. Yineledi, bir saniye durmamaları gerekir, aramızı sıkı tutmalıyız. Arkada kalanları yanımıza çekmeli, ileri gidenleri yavaşlatmalıyız. Karşı tarafa malzeme vermemek için gerekirse aramızdaki ölüyü bile aramıza sıkıştırıp, bizimle ve ayakta göstermemiz lazım bunlar felaket. Bazen kendimi zor tutuyorum o 28 şubatta, 12 eylülde bu rütbemde olmayı isterdim” ,

*“GUNAR.TXT” isimli dosya içerisinde,
“18 Aralık 2003” başlığı altında, “KKK ile makamda 11.05-12.45 arası 100 dakikalık görüşme... Hemen arkamızda Kosova meydan muharebesini gösteren dev bir tablo... Kremit rengi koltuklar...Biz ikilide o teklide.
- Her şeyden önce şunu söyleyeyim, tatsızım, gerginim, huzursuzum. Gidiş iyi değil
- 80 yılda adım adım bir yerlere getirdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin önümüzde mum gibi eridiğini görüyorum. Buna tahammül etmek çok zor.
- Şu anda Türkiye'nin durumu 1920'dir. Hatta şartlar daha zordur. Bu söylediğime dikkat edin, 1920. Atatürk o dönemde ne yaptıysa bizim de onu yapmamız gerekiyor.
- AMA PAŞAM BAKIN BİR ADINIZ OLDU, HERKES SİZİ TANIYOR, SİZDEN BİR ŞEY BEKLİYOR.
- Tamam, bir adımız oldu. İnsanlar bizi tanıyor ama keşke ülke normal koşullarda olsaydı da ben bir Meteoroloji Genel Müdürü gibi görevimi yapıp, sessiz sedasız emekli olsaydım.
- OLUP BİTENLERİ SİZİNLE PAYLAŞMAYA GELDİK... MEDYAYI.
- Sormayın medya bir felaket, felaket, felaket... Bir tek siz kaldınız. Karım soruyor emekli olunca hangi gazeteleri alacağız diye. Ben tabii ki cumhuriyet diyorum. O da yeter mi diyor, ben de bizim o kadar paramız yok, diyorum. Şimdi 6 gazete okuyor. Ben burada tümünü okuyorum. İşim gereği. Ötekilerin gazetelerini okuyorum. Onlardan birkaç yazarı mutlaka okumak gerekiyor. Onların ne düşündüğünü bilmek için. Fehmi KORU, Taha AKYOL, Ali BAYRAMOĞLU, AKDOĞAN...
Medya da yoğun bir ayıklama dönemi var. Tuncay Özkan'ı tasfiye ettiler. Balbay'ın programını bitirdiler. Üstelik yerine de ne geldi. Ben pazar sabahları sırf Balbay'ın TRT'deki programını izlemek için plan yapıyordum. Tek tek hedef seçiyorlar ve bitiriyorlar. Ben her şeyi biliyorum. Karamehmet teslim oldu. Hükumetle masaya oturdu. Onlara parayı bile hükumet buldu. Londra'dan para buldular. Kara para da aklayan bir yerden para buldular. 5 milyar dolar kredi buldular. Teslim oldular. Ciner de öyle.,o da teslim oldu
-PAŞAM CİNER BİZDEN YANA... BİZ KUŞATMAYI YARDIK. KARŞIDA DOĞAN GRUBU VARDI. YANIMIZA CİNER VE KARAMEHMET'İ ÇEKTİK VE BAŞARI KAZANDIK. BUGÜN ÖYLE DAVRANIYORLAR AMA, YARIN DEVRAN ŞÖYLE BİR DÖNSÜN BAKIN FARKLI HAREKET EDECEKLERDİR.
-Ben Jandarma Genel Komutanı oldum oradan buraya geldik. Artık kendim için yapabileceğim bir şey yok. Ülkem için, tümüyle ülkem için çalışıyorum. Bundan sonra böyle, kimileri bizim emekli olunca konuştuğumuzu söylüyor. Ama ben şimdiden söylüyorum. Bunları biz bu durumda söylemeyeceğiz de ne zaman söyleyeceğiz. Ben iyimser olamıyorum.
-PAŞAM, ERDOĞAN'IN İKİ FOTOĞRAFI VAR. BİRİ BUSH'LA BİRİ HİKMETYAR'LA. İKİSİNDEN BİRİNİ TERCİH EDECEK. HANGİSİNİ TERCİH EDERSE KAYBEDECEK... SONRA AMERİKA, SONUÇ OLARAK İSLAMI KARŞISINA ALDI. ADAM İSLAMI KARŞISINA ALMIŞKEN, TÜRKİYE'DE NEDEN ILIMLI İSLAMI DESTEKLESİN... GÖKECEKSİNİZ VAZGEÇECEK.
-Aynı şey AB için de geçerli. Doğru ama, bir de şu var. Adam köpekleşmiş bir iktidara istediğini yaptırıyor. Bunlar ABD'ye köpekleşiyor. Laik adam köpekleşmez, dik durur. ABD dik duran bir iktidar istemez ki.
Medya çok önemli. Bakın çok önemli hareketler geçmişte de hep bir dergi, bir yayın etrafında oldu. Bugün böyle bir şey yok. Sadece cumhuriyet yetmez. Bunun yanına mutlaka bir televizyon olmalı. Daha önceki gelişinizde TV. kanalından söz etmiştiniz. Ne oldu? Eskiden hiç değilse Perinçek'in bir kanalı vardı. Hiç değilse insan deşarj oluyordu. şimdi o da yok.
-ŞİMDİ ASKERİN DE BİR ÖLÇÜDE HÜKÜMETE TESLİM OLDUĞU İDDİALARI VAR AMA, BEN İNANMIYORUM.
-En önemli şey bizim için birliktir. Askerin birliğidir. Bunu bozmuyoruz. Bizim her konuda görüşümüz belli. Laiklikle ilgili belli. Bu değişmez. Ben bunu KKK olarak söylüyorum. Deniz de hava da benim gibi düşünüyor. Aslında TSK, KKK'dır. Burasıdır.
-Sıra Doğan Grubuna da gelecek. Bu onlara çok uygun bir dille söylendi. Bir kez daha çok daha güçlü bir şekilde söylenecek. Onlara söylüyorum. Buraya geldi söyledim. Ben onlara, ekonomik durumlarından söz ediyorum. Tabii sizinle konuştuğum gibi Atatürk ilkelerinden söz etmiyorum. Nerede ne söyleneceğini biliyoruz... Sıra Doğan Grubuna da gelcek, o gün teslim olması yetmeyecek. Hükumet onların yerine Albayrakları hazırlıyor. Ana medya grubu Albayraklar olabilir. Buna hazırlanıyorlar.” ,

*“GUNAR.TXT” isimli dosya içerisinde,
“21 Aralık 2003” başlığı altında, “Mehmet düşünüyor...hayal bu ya. Bir numara söz veriyor bu hükümeti düşüreceğim. söz veriyorum. Bitirecek. Yerel seçimlere kadar yapacağım bunu. Bunu Kuvvet Komutanlarına ve Tolona söylüyor... Biraz süre diyor. Bunun dışındaki arayışta da... Önce deniyor biri indirelim, sonra hükumeti...Bir inmeden bir şey olmaz. Aslında bir yukarıdaki görüşlerini söylerken samimi değil. Oyalıyor. Öyle düşünüyorlar. Yerel seçimler sonra hükümet daha da güçlenecek böylece ben de güçlenirim diyor bir. İçimizdeki karşı taraf da bana bir şey diyemez. 4 yılımı gayet sakin yaparım... Böyle düşündüğünü düşünüyorlar,
Yeniden çalışmalar başladı. BÇG’nin yerine yine sanırım... Yine karargah bünyesinde Recep Paşa sorumluluğunda... Çalışma Grubu kuruldu. O aynı çalışmaları yapmaya başladı. Planlar hazırlanıyor. Yaşar’ı harcayabilirler. Biraz kızgınlar. Tolon, bire inanmıyor. Bize yalan söylüyor. Yerel seçimden sonra bak işte bunlar çok güçlendi şu aşamadan sonra bunlara ne yapılabilir diyecek.” ,

*“GUNOC1.TXT” isimli dosya içerisinde,
“16 Ocak 2004” başlığı altında, “İS'le ŞE'yle görüşme... sabah 9.30
İS: kritik bir dönem... Bunlar devletle tanışıyor. Bakarsınız, iktidarda kalmak için ne yapmamız gerekir diye düşünebilirler.
ŞE: yok efendim, siz kendi akıl ve mantık çizginiz içinde bunu söylüyorsunuz ama, benim bunlardan umudum yok... Bunların beyni uyuşmuş... Benim umudum yok...bunların yetişmesi böyle.
İS: tabii biz sizinleyiz. Siz bir bütün olarak hassassınız... Ama sizi bölünmüş göstermek isteyenler var. Bu çok önemli.
ŞE: ne dediğinizi çok iyi anlıyorum. ona dikkat ediyoruz.
İS: ben çok şey yaşadım. 9-11 yaşadık. Yani öyle bir şey olmasın isterim. Bir kez daha biz yenilen tarafta olursak, hiç istemiyorum. Bundan korkuyorum .
ŞE: korkunuzu anlıyorum, endişeniz olmasın. Ona dikkat ediyoruz.
İS: burada uluslararası dengeler çok önemli. Çok önemli... ABD ne yapar? Bunlara destek veriyor.
ŞE: anlıyorum. Biz de ona dikkat ediyoruz. Bakıyoruz, şu aşamada öyle görünüyorlar ama, onlar düzeni kim sağlayacak ona bakar. Bizim onlara, bunların o kadar güçlü olmadığını anlatmamız lazım.
İS: MB önde şimdi. Onun kendisine çok dikkat etmesi lazım. Özel hayatına özen göstermesi lazım. Her türlü çamuru atabilirler
ŞE: evet, yakşıklı ama, her yaklaşanın salt bu özelliği nedeniyle yaklaşmadığını bilmesi lazım... İşte CHP biraz hareketlendi. Geç oldu ama, iyi oldu. Şimdi KOÇ’u da arayıp tebrik edeceğim.” ,

*“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,
“10 Şubat 2004” başlığı altında, “Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST) sohbet..saat 17.15-20.00 arası..
ŞE- Arkadaşlar şöyle bir araya gelelim, ne oluyor, ne yapabiliriz, enerjimizi nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim... hepimiz farklı yerlerde aynı şeyleri düşünen insanlarız ama, gücümüzü birleştirmediğimiz için bir sonuç alamıyoruz... öte yandan da bu iktidar yapacağı her şeyi yapıyor..
-Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz
ŞE-Benim düşüncem şu... Birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup bitene duyarlı insan var... Bunları bir araya getirmek gerekiyor... Mesela siz öncülük etseniz, burada üç kişi bir araya geldi, bu on olur, sonra 20 olur... Derneklere yön verilir... toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım..
-Valla paşam bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin bir araya getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz... Bir de bu iş gazete anlamında yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Şimdi biz yazdık, şu gazetede şu kadar yazar, ötekinde bu kadar yazar... Köşelerinde yazarlar, ama sonuç alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması lazım. O zaman çoğalır bu iş... Geçmişte de böyle olmuştu... 28 şubat döneminde mesela..
ŞE-Arkadaşlar haklısınız da, ne yapacağız, ülke batıyor, size söyleyeyim...her şey kayıp gidiyor... ne yapacağız, bu batışı hep birlikte izleyecek miyiz? Olamaz böyle bir şey…..
Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla paylaşamayacaksınız ama, şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile sizin kafanızdakileri yapmak çok zor... önce orada bir şey yapmak..
ŞE- öyle mi görüyorsunuz..
-Evet... Bu bir tek bizim görüşümüz değil. inanın buna. Sokakta her yerde insanlar böyle konuşuyor..
ŞE- Nasıl konuşuyor
-Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler... İşte cumhurbaşkanlığı adaylığıyla tavladılar deniyor... Hükumetle anlaştı deniyor..
ŞE- bütün bunlar söyleniyor öyle mi
-Evet, her yerde... Burada bizim gördüğümüz bir şey var. Siz tamam, bütün kuvvet komutanları tamam, bloksunuz, ama üstünüz olmayınca olmuyor..
ŞE- işte dediğiniz gibi, kuvvet komutanı arkadaşlar bakımından bir sorun yok. Aynı düşünüyoruz... Benim sizi çağırdığımdan, şu andaki sohbetimizden öteki arkadaşların haberi var... Türk Silahlı Kuvvetleri sizin kafanızdaki şeyleri düşünüyor. inanın buna... öte yandan şu da var; yüzde 1, yüzde 99'a uymak zorunda. Uyar... Öyledir. O yüzde bir. kalan yüzde 99... uymak zorunda..
-Zorunda da, öyle olmuyor işte... En tepe böyle olunca, altındakiler ne yaparsa yapsın, işte öyle bir çıkış deniyor... Olmuyor, istenen sonucu vermiyor. Biz yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir Genelkurmay başkanının değil yüksek sesle görüşünü anlatması, şöyle kaşını çatması yeter. Biz darbe falan yapın demiyoruz ama, şöyle bir duruş paşam... o yok, o kalmadı... o zaman da her şey havada kalıyor... siz bir araya geldiğinizde kendisine bunları söylemiyor musunuz?
ŞE- söylüyoruz... inanın en açık şekliyle söylüyoruz..
-Olur, olmaz ayrı konu, şöyle bir senaryo düşünüyorum... Şimdi siz de söylediniz kuvvet komutanları blok, 4 kişi... Altında ordu komutanları, orgeneraller, korgeneraller blok, onun altında tümler, tuğlar blok, hepsi bir araya gelse ve dese ki; sizinle olmuyor... İşte Kara Genelkurmay olur, siz Karaya geçersiniz, İzmir'deki Jandarma olur, İstanbul'dakini de artık ne yaparsanız..
ŞE-ya o, siz gidin derse..
-Diyemez... Tümünüzü karşısına nasıl alır.
ŞE- evet, diyemez, ama...uzun süre sustu, düşündü...
-Siz şimdi yüzde 1 diyorsunuz, yüzde 99'a uyar diyorsunuz ama 4 yılı var. Kadrosunu yapar... Mesela biz fazla tanımıyoruz, İlker BAŞBUĞ nasıl biridir
ŞE-o... o karargahta, Genelkurmay'da artık... (gülümseyerek) başka bir söze gerek var mı..
-Siz Ağustos'ta emekli oluyor musunuz
ŞE-Evet, (iç çekerek) benim görev sürem doluyor... Aytaç paşanın da doluyor...bir şeyler yapmamız lazım arkadaşlar... bu medya çok önemli..
-Paşam bu konuda sizi anlıyoruz ama, inanın bu iş yazarlardan çok gazete politikalarının işi... Mesela Genel Yayın Yönetmenleriyle de konuşun, patronlarla konuşun..
ŞE-doğru da mesela bu Ertuğrul ÖZKÖK'le ne konuşulur, konuşulur mu
-haklısınız.
ŞE-(gülerek, özkök soyadını kastederek) soyadlarda bir sakatlık var..
-Patronlarla zaman zaman görüştüğünüzü biliyoruz... onlar etkili oluyor, bilesiniz..
ŞE-evet, görüşüyoruz, bize gelince başka bir halde oluyorlar... Bir de tabii şaşırıyor insan, mesela o Akşam Grubunun sahibi geldi, adam zavallı bir adam gibi oturuyor... ama yine de onlarla da konuşmak lazım..
-Gazete patronlarının tümü teslim... Sabahınki de öyle.
ŞE-Evet, ilhan beyle de konuşup, onunla bir konuşmak lazım... Orada da kardeşim adamlar resmen haberleri çarpıtıyorlar. Son Suriye olayı... Gazete haberlerine göre operasyon tamamen Emniyetin işi... Oysa biz yaptık. O Sabahın temsilcisini çağırdım, kardeşim yalan yazıyorsunuz dedim. Yüzlerine söyledim... Ne aşağılık iştir... Bu kadar teslimiyet... Biz bu gidişe tamamen seyirci kalamayız..
SE-Bir anlamda şöyle bir durum... Bunların Kıbrıs’ın altında kalmasını sağlamak ama, Kıbrıs’ı da kaptırmamak... çok ince bir durum.
SE-Hepimiz elimizi taşın altına sokmamız gerekir... Ne demiş Nazım HİKMET, sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..” ,

*“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,
“18 Şubat 2004” başlığı altında, “... Meclisin karşısında 10.30-12.0
SE-Benim bir önerim var, birbirinden bağımsız, bölük pörçük hareketler var. Bunları bir araya getirip çoğaltmak lazım diyorum..
İS-Aynen biz de öyle düşünüyoruz. ADD'ler var. Üye sayısı 100 bini üzerinde şube sayısı 503 olmuş... Bunlar Anadolu'da çoban ateşleri gibi duruyor... Ben Aydın'a gittiğimde dönerken bu aklıma geldi..
SE-Biz bir çalışma yaptık. Öteki üç arkadaşımla birlikte konuştuk. Bu kararı aldık. Artık yürüyeceğiz. Kararı aldık. Burada arkadaşımız Plan Prens. Ali her şeyi not ediyor. Bilgi de verecek... İlk iş olarak 3 Mart Hilafetin Kaldırılışı ve Tevhidi Tedrisat Kanunun yıldönümü. O gün büyük bir toplantı yapılacak. Biz de çağrılı olarak geleceğiz. Öteki arkadaşlarım da gelecek... Konuştuk onlarla da. hani dedim ya yüzde 1 yüzde 99'a uymak zorunda. Biz artık ona bakmıyoruz. Kendimiz yürüyoruz
İS-Bizim çalışmamız da şöyle, (çizerek) bir üçgen, en tepesinden teğet olarak yana bir çizgi, ucunda bir dikdörtgen. Ortasında bir yuvarlak, çekirdek. Üçgen ADD, dikdörtgen ortak bildiriye imza atacak derneklerin temsilcileri, ortasındaki çekirdek de bildiriyi kaleme alacak olan dar grup... (metin Aliye verildi)
SE-Mutlaka bir şey yapmak lazım... Zaman geçiyor... İlk iş olarak mart ayında 3 martta bunu yaparken, Denktaş’a da omuz vermek gerekli.. Belki onu da çağırırız, bizler dinleyici bölümünde otururuz..
-Kıbrıs'ta ne oluyor sizce
SE- işte orada ne olduğu tam olarak bize de bilgi vermiyorlar
-Bir bildirinin söz konusu olacağını söylemiştiniz..
SE-İşte onu biraz yazılıp çizildikten sonra yapmak istiyoruz. Şimdi, komutana, Köşk'e bilgi verildiği onların kabul ettiği söyleniyor. Bizde böyle bir bilgi yok. Yani böyle olduğuna ilişkin bir bilgi yok. Öymen'in konuşmasındaki o bölüm çok önemli..
İS-Tabii burada dengeler çok önemli. AB karşımızda ABD karşımızda, ona göre hareket etmek gerekiyor..
SE-Evet onlar karşımızda ama bizim de gücümüz var. Dayandığımız bir güç var. Buna inanıyoruz. Bunu harekete geçirmek lazım. Biz kimlerle görüştük, bilgi verelim. Anıl ÇEÇEN, Yıldırım KOÇ, Malatya, İstanbul, Samsun, 9 Eylül Rektörleri. Onlar çok heyecanlı. Malatya falan bir görseniz, bu işi yarına bırakmayalım diyecek kadar heyecanlı. Buna yeni rektörler de katılabilir. Artık bilen bilir, gören görür, biz yola çıktık..
İS-Bu Turgay benin canım ciğerim. Yurtsever, buna inanın... Bakın Gürbüz de öyle. İstanbul gibi bir yerde belediye başkanlığı yapıyorsanız, burası bir de yeni imara açılan bir yerse bazı işleri racon keserek yapmanız gerekir. Ama benim sözümden çıkmaz. Şunu yap derim yapar..
SE-Tamam, zaten bizim yeni stratejimiz şu: bölücü olmasın, mürteci olmasın yeter. En geniş katılımı böyle sağlarız... Ama adamın da iyice kire, çamura bulaşmamış olması gerekir..Bir şey yapmamız lazım. Bazen gece birden uyanıyorum ve ne yapmak lazım diye hayıflanıyorum..” ,

*“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,

“25 Şubat 2004” başlığı altında, “ Levent ve Kürşat abi ile görüşme... Heyecanlılar. Ciddi bir kararı almış olmanın rahatlığı içindeler. Atacağımız adım çok önemli. Bunu bir anlamda Amaysa tamimi gibi düşünün. O kadar kesin bir başlangıç... Ama aynı gün Denktaş’ın da olması ciddi bir durum. Denktaş’ın öne geçmemesi gerekiyor”,
Aynı gün akşam, Mustafa ÖZBEK'le yemek... Özbek’in yanında Hasan ÜNAL, Bülent ERANDAÇ vardı ve Gökhan ÇAPOĞLU bir de basın danışmanı.. Avrasya TV'nin yayına başlamasıyla ilgili hazırlıkları anlattı. Ulusal duruşu olan herkesi çağırıyorlar. Özbek heyecanlı... Bu işi başaracağız diyor. Asıl olan biziz diyor
Biz Avrasya TV'ye Kıbrıs’ta başlattık. Gelen telefonları dinlesen ağlarsın. İnsanlar o kadar duyarlı
O gün panelde söylediklerinizi ekranda söyleyeceksiniz. Mikrofon sizin. Ne istiyorsanız söyleyin. Memleketi bunların elinden kurtarmamız lazım” .

“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,

“27 Şubat 2004” başlığı altında, “Saat 17.30'da Levent ve Kürşatla görüşme... Hazırlıklar tamam. Davetiyeyi basmışlar. Asıl hedef olan dörtlüyü anlattılar. Ama bunu kimsenin bilmemesi gerekiyor. Bir bildiri okunacak. Ertuğrul beye güven var..
Siz kazanan olacaksınız hiç şüpheniz olmasın. Kazanan siz olacaksınız kesinlikle Denktaş’ın öne geçmemesi gerekiyor. Bunun yolunu bulmamız lazım” ,
“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,

“1 Mart 2004” başlığı altında, “Aynı şekilde görüşme... Bizim önerimiz kabul edilmedi. Sonra en başa Şener'e gittik. Ceketi çıkarmış. Kusura bakmayın dedi. Ben de, demek ki bir şeylere soyundunuz... Gülüştük. Levent de oturdu. Dediğiniz gibi yazılırsa, engelleyebilirler. Zaten emirleri dinlemiyoruz, bunu ilan etmenin gereği yok. Birliktelik kurmak gerçekten zor. Biz de zorlandık ama bunu başaracağız..” ,

“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,

“03 Mart 2004” başlığı altında, “Gidiş... İlhan abi ile... İçerisi dışarısı kalabalık ama, heyecan yüksek değil. Komutanların girişinde alkış iyi ama, ayakta olabilirdi değil...suratları asıktı... Son anda İlker BAŞBUĞ ve Genelkurmaydan Korg Metin de vardı. Onlar son anda... Sanırım, Hilmi Paşa Kuvvet Komutanlarının gideceğini haber aldı, ben de içindeyim demek için gitti. İlker paşayla hiç konuşmamaları dikkat çekiciydi. Dışarı çıktım, İP'li gençler... ve orta ve üst yaştan insanlar vardı. ADD'den yoğun katılım..
Bitişte, İlhan abi neşeliydi. İşte bak kaldın iyi ettin dedi, iyi ki çok satışlı medyaya gitmedin dedi. Sonra kentte rektörlerle öğle yemeği. Dokuz Eylül Rektörü Prof. Emin ALICI, Samsun 19 Mayıs Ferit BERNAY, Malatya İnönü Prof. Fatih.., Bursa Uludağ Prof. Mustafa YURTKURAN, Mersin Üniv. Rektörü Prof. Uğur ORAL, Trakya rektörü Prof. Osman İNCİ... Çukurova rektörü,.. Malatya çok heyecanlı...bu işi uzatmamak lazım. en kestirme yoldan halletmek lazım. Başka türlü zor. Böyle örgütlenmeler uzun iş...'
ADD'nin sekreteryasının güçlendirilmesi görüşü benimsendi. İlhan abi söze, kendimi biraz öveyim' diye başladı. Bu benim Aydın'dan dönerken oluşturduğum düşünce. Birden aklıma geldi. 500'ü aşkın şubeleri var, yüzbin üye var. Hantal yapı. Buna bir baş lazım. Şimdi oluyor işte. Modelimiz işliyor. Üçgen ADD, yanında dörtgen onu destekleyen kitle örgütleri, içinde daire çekirdek. Kararları o verecek…..
Arkadaşlar biliyor musunuz, Doğan AVCIOĞLU bana hep, İlhan göreceksin ben haklı çıkacağım, 100 yaşına kadar yaşayacağım ve haklı çıkacağım, derdi... Ömrü vefa etmedi. Bakıyoruz haklı. Türkiye gibi ülkelerde çok partili sistem gericiliği getirir. Bu böyle. Şimdi ABD'nin de işine geliyor bu yönetim... Bu seçimleri, yerel seçimleri ciddiye almamak lazım. Ona göre yürümek lazım. Devlete anlatmak lazım. Şimdi hükumet devlete karşı ve biz solcular hükumete karşı devletin yanındayız. durumun özeti bu...'” ,

“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,

“04 Mart 2004” başlığı altında, “4 Mart akşamı Anıttepe tesislerinde yemek. Ben, Fikret, Selçuk, Şener, Levent, Ali ESENER, Hakkı KILINÇ... sonradan da Mustafa YURTKURAN.. Eylem iyi, organizasyon kötü. geliştirmek lazım.. Selçuk’un Aydın DOĞAN’la görüşmesi yararlı olur... Doğan'a, bu iş tamam deniyor, AKP götürecek deniyor, 10 yıl bu iktidar gider deniyor.. Sener, bu işi bırakmayacaklarını, heyecanla söylüyor.. Selçuk, çocukluğumda Adana’da huysuzluk ettik, çok edince babam falakaya yatırdı. sonra da Ziverbeyde yatırınca, vız geldi alışığız dedim. yani alışığız… Geceleri uyuyamıyoruz.. Durumun vahameti anlatıldı... En tepenin durumu konu edildi.” ,


“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,

“11 Mart 2004” başlığı altında, “İbrahim YETKİN uğradı.. Çok heyecanlı. Bunlar çok kararlı diyor. Kafalarında ne var bilmiyorum... Şener abi çok sinirli diyor, vatan millet yemin diyor.. 10 Martta Hürriyet'in manşeti, İstanbuldaki fişleme, 3 Martın intikamı, rövanşı olarak algılanıyor..” ,

“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,

“14 Mart 2004” başlığı altında, “Mehmet İLHAN’la uzun uzun konuştuk... Genel durumu kendi açısından iyi görüyor. Kesin olacak diyor. Bu karar verildi, şu aşamada bunu engelleyecek bir şey görünmüyor diyor. Bu durum bir karşı devrim hareketi ise, dünyanın hiçbir ülkesinde karşı devrim bu kadar kolay olmaz. Bunun bedelinin olması gerekir” ,

“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,
“17 Mart 2004” başlığı altında, “Levent abiden önce öğrenci Kürşatla görüştük..ahh ah, 28 Şubat yarım bırakıldı. Birini yaralı bırakmak kötüdür... O zaman pek kesim küstürüldü..amma kazanan biz olmalıyız..sizin arkanızda kim var kardeşim... bunu soruyorlar... şu Nurettin’le konuşsan da o iddialarını bir de biz dinlesek..” ,

“SENER.TXT” isimli dosya içerisinde,

“4 Nisan 2004” başlığı altında, “Büyük Anadolu Otelinde Mustafa ÖZBEK'le yemek... Ciddi beklenti içindeler. Askerin bir çıkış yapabileceğini düşünüyorlar. Ne olabilir, bilmiyorlar. Avrasya TV'nin kabloya girmemesine yanıyorlar. Denktaşın daha sert konuşmasını bekliyorlar. iş referanduma kalırsa evet çıkacağını düşünüyorlar.. Memetle de konuştuk... Merak etmeyin biz inanıyoruz, planlıyoruz hayır çıkar diye düşünüyoruz. Zaten arkadaşlar gittiler. Çalışmaya başladılar. İlk gelen bilgiler de zaten bu yönde.” ,

*“MASAL.TXT” isimli dosya içerisinde,
“19 Nisan 2004” başlığı altında, “19 Nisan Pazartesi sabahı ilk iş Yargıtay Başkanı Eraslan ÖZKAYA'ya gitti. Eraslan bey her zamanki gibi bizi sıcak karşıladı.. Hükumeti konuştuk, uygulamalardan yakındı, yargıyı ele geçirme girişimlerini anlattı. Anayasa Mahkemesinin yasasını değiştiriyorlar. Yargıtay'a seçenek olmasını sağlayacaklar, bireysel başvuru hakkı olacak... Böylece kendi elleriyle oluşturdukları bir yapı kurulacak. Bir de üyelerinin 4'ünü meclisin seçmesini istiyorlar... Askerlerin de ne yapacağını bilmekte zorlanır halde olduklarını, içlerinde derin değerlendirmeler içinde bulunduklarını söyledi. Burada İlhan abi araya girip, Balbay genç subayları yazdı başımıza iş açtı' gibilerden bir şeyler söyledi. Sonra onu doğrular, beni öne çıkarır şeyler söyledi..” ,

*“MASAL.TXT” isimli dosya içerisinde,
“20 Nisan 2004” başlığı altında, “Aynı gün akşam üstü Şenere gitti…….. Şener:Biz artık yaralı bir kuşuz. Bir şey denedik, olmadı. Belki hayal gördük. Toplum bizim düşündüğümüz noktada değil. Yine de yapılabilir, ona bakmak gerekir. İnsan çok üzülüyor, bunca çaba harcadık bir şey yapamadık. Yine de ateşi söndürmemek gerek. Acaba cumhurbaşkanı biraz daha aktif olamaz mı. Bunların kafalarının ardındaki niyet hiç değişmedi. Bunu görüyoruz. ADD çok pasif, eylem kuruluşu değil. Her şey iteklemeyle gidiyor. Görev süremiz içinde bir şeyler yapalım dedik, olmadı” ,

“MASAL.TXT” isimli dosya içerisinde,
“29 Nisan 2004” başlığı altında, “Akşam Perşembe Grubu toplandı. Erdal bey, Türkiye’de artık demokratik yollardan yapılabilcek çok az şeyin olduğunu söyledi. Adamların dini alıp kullandığı geriye bir şey kalmadığını söyledi. Hurşit bey için çok övücü şeyler söyledi. Takıldım: hayatta en hakiki mürşit Hurşittir... Bir numara için molla diyoruz dedi..” ,

*“GUN4.TXT” isimli dosya içerisinde,
“8 Eylül 2004” başlığı altında, “Memet Abi geldi... Benim Leventle görüşürken, karşıdan resimlerimi çekmişler. Önlerine koymuşlar... Özensiz davranmalar. İstifa etmeyecekmiş bütün gözler Yaşarda... Konuşma çok iyiydi ama, ekime kadar bakmak gerek. Bakalım ne yapacak ,
Şener Abinin durumu ilginç. Önüne bilgisayar disketlerini döküp koymuşlar. AY IŞIĞI GİRİŞİMİ... İndirmek ve yeni yapı oluşturmak... Sonra Yaşarın gelmeyeceği olasılığına karşı onu öne çıkarmaya başlamışlar. O da hemen yeni duruma göre hazırlık yapmış. Beklemiş. Hemen kurumdaki her türlü çalışmayı kaldırtmış,kırptırmış,
Örnek Abinin durumu da biraz karışık. Kendisinden üç defa mal bildirimi istenmiş. Birincisini beğenmemiş tepedeki, ikincisini göndermiş sonra bir defa daha göndermiş. Durum trilyon. O da bu nedenle bir ölçüde geri çekilmek durumunda olabilir..”,

*“GUNOC05.TXT” isimli dosya içerisinde,
“4 Ocak 2005” başlığı altında, “Aslan GÜNER ve İlker BAŞBUĞ'la görüşme...18.40'ta bitti.. Başlangıçta Cumhuriyete övgü. İS'e övgü.
- Siz duayensiniz. Siz Cumhuriyeti sırtladınız. Herkes bunu söylüyor. İS, gazeteyi ne yapar eder düzlüğe çıkarır diyorlar. Cumhuriyete ilişkin söylediklerim bizim camiamızda genel kabul gören şeylerdir .
- Geçmişte diyalogsuzluktan doğan bazı hatalar oldu. Sizin yaptığınız kimi haberler bizi olumsuz etkiledi. Kötü niyetle yapmadığınıza eminiz. Haber yaparken biliyoruz ki, belgesi de var. (İS yüzüme baktı, öyle mi dedi, ben gülümsedim) bunları yapmamamızı istiyoruz, rica ediyoruz. Bize zarar veriyor. İçimizdeki güveni sarsıyor. tabii asıl olan bizden sızma olmaması.
İS: Biz şöyle düşünüyoruz diyelim bir general konuştu. Başka bir ilde (Hurşit TOLON'u kastederek) konuştu. O sizin görüşünüz anlamına gelmiyor mu? Biz sizin sözcünüz, sizin adınıza o konuştu, diye düşünüyoruz. Öyle değil mi ?
İB: (duraksayarak) tam öyle diyemeyiz... Ama sizin böyle bir demeci haber yapmak en doğal hakkınız. Biz ona bir şey demiyoruz. Biz içimizden sızan belgelerle haber yapmasına... lütfen öyle bir belge geldiğinde yırtıp atın..
(İS, geniş bir ülke tahlili yaptı: şu anda radikal islam tehlike değil. Onlar eski komünistler gibi... İktidara da gelemezler. Ama tehlike ılımlı islam. Onlar usul usul devleti ele geçirmenin hesabını yapıyorlar. Şimdi iktidarlar... Devlet olmak istiyorlar. O gün laikliğin bir anlamı kalır mı...
Biz siyasetin dışındayız... Ancak iki konuda tarafız, ülke bütünlüğü ve laiklik. Bunlarla ilgili sorun olursa biz tarafsız kalamayız... (bunu elleriyle işaret ederek, basa basa söyledi... Sonrasında yeri geldikçe, İS sık sık ılımlı İslam sorununu açtığı için yine ısrarla söyledi.)..”

Mustafa BALBAY’dan ele geçirilen dijital veriler içersinde “GUNOY.TXT” isimli metin belgesi incelendiğinde dosya içerisinde; “Düşsel bir öykü..” başlığı altında,
“Mehmet sakin, başı yarı öne eğik, yakasında Atatürk rozetiyle gelir. Rozetin alt kısmı uniformasal çizgilidir. Beyaza çalan gri saçları Ediz HUN gibi taranmıştır. Kısık sesle fısıldar gibi konuşur kaygılıdır..bizi en büyük başkanımız der, bizim gibi düşünmüyor. Durum ciddidir.
-Sadece o mu
Evet sadece o diyebiliriz. Bir de üçüncü arkadaş var. Sessiz kalır o kadar. Ötekiler sağlam. Deniz gidiyor. Onun için bir şey demeyebilir. Ama bize karada havada olumsuzluk yok
-Nedir durum
Biz öyle sanıyoruz ki, onu etkilediler. Avrupada çok kaldı oradan etkilendi. Bir de buradaki muhafazakarlardan etkilendi. Biz önüne durumu koyduğumuzda hafif gülümsüyor. 97-98'lerde de önüne bir şey koyduğmuzda içimizdeki bu durumlarla değil de etrafımızda öyle alanlarla ilgilenin. İçimizdekiler de bunu anlarlar, azalırlar, diye düşünüyordu.
-Değişmezse ne yapacaksınız
Değişme olasılığı yüzde 50'nin altında. Öyle düşünüyoruz. Ama değişik gayretlerle olabilir diyoruz. Mesela o yazsa diyoruz. Durumu anlatsa diyoruz. Sallanır burası. Bunun devamında siz öteki arkadaşlarınıza da söyleyebilirsiniz. Bizim takvimlememiz marta kadar. Martta bunların gerçek yüzleri de ortaya çıkacak. O zamana kadar değişmezse biz değiştireceğiz. Ya değişecek ya gidecek. Biz başkanla ters düşersek kötü olur. Mesela emekli olur. Bu da hoş olmaz ama, böyle devam edemez.
-Yalnız mı
Evet evet. Örneğin bir haber vardı, o haber. Yalanlanır denen haber. Kim verdi bunu bulun demiş. Telefon etmelerini istemişler, o telefon edilmedi. Yani öyle... Sonra bazı bilgiler geçiyor. Onun bilgisi dışında... Bizi en çok rahatsız eden Kasımın ziyareti. KASIM yanında emekliyle gelmiş. Olacak şey değil. dayatıyor... Bunun olmaması lazımdı. Bizi dinlemeden yaptı. Kutlamayı da bizim yanı kurumsal bilginin dışında yaptı. Durumu bildiği için yaptı. Biz bunun yerine birincinin olması için çaba harcamıştık, o dönem böyleydi. olmadı. AHNEC olmaz dedi, geleneklere uygun değil dedi. Zaten başkan da benim için dua edin, zor durumdayım gibi şeyler söylemiş
-Ayrılanlar ne düşünüyor
Bir tek ÇEBİR var. Onun dışında olumsuzluk yok. O da Amerikaya gitti. Sonra 13-14 Avrupa ülkesine gitti. Hepsine KASIM iyidir dedi. Destekleyin dedi. Ama ötekiler çok iyi hatta başkana mektup yazdılar. Böyle davranma dediler. Özü genli bir başkan da aynı şekilde yazdı. Ötekiler de yazdı. Ama dinlemiyor
-ÇEBİR neden böyle bir davranış içinde olmuş olabilir
Bu konuda siz ne düşürünsünüz. Biz tam çözemedik. Herhalde ona öyle dediler
-Burada Doğanlara ne dersiniz
Onlar olumsuz. Bu açık. Hatta doğrudan 100 milyon dolar aldıkları yönünde sağlam bilgi var. olur ya misyon ya neden bilemem. Görevliler mi diye düşünüyor insan. Örneğin mayısta manşet attılar ki, psikoloji.
-Peki marta kadar başkanın olumsuzluğu devam ederse ne yapacaksınız
O zaman Ege denizinden başlayıp konuşacaklar. Tek tek. Hani organize bir durum yokmuş gibi. Tek tek... Onun sonucunda artık ne olur? Karışır... Öyle olsun istemiyoruz burada ona gittik. Nasıl tercih edildi. Zor oldu. Herkes kendi içinde düşündü. Tüm JİLETLER. Aynı düşündüler. Tek isim oldu. Başka yok. Tek isim.
-Yanki ne yapar
Onlar çok kararlı. Bunu biliyoruz. Kesin Iraklayacak. Ama bir ay, ama iki ay, ama üç ay, ama bir yıl. Mutlaka ve buraya yerleşecek. Zaten bir misyonerlik faaliyeti olan yerlere baktık, hepsi enerji alanları içinde. Haritaya bakınca bu ortaya çıkıyor. Adamlar limanları istiyorlar. İskender, Trabzan... Buraların gücünü, kapasitesini soran yazılar yazıyorlar. Trabzandan Gürcana vaziyet eyleyecekler. Şimdi Armanı Russodan ayırmaya çalışıyorlar. Sonra Şiiyi parçalayacaklar. Bize oradaki Azerler sizin olur ya da Azere bağlarız. Ya da kendileri bağımsız olur, siz tercih edin diyorlar. Bizi 7-8 yıl öncesine kadar bölmek ve Kürdüsü kurmak istiyorlardı. Şimdi bunu gereksiz görüyorlar. Ama Hansın derdi yine bu.
Bizim en büyük kaygımız başkan. Kasım derse ki, başkan bakana bağlansın belki de evet der. O zaman ip kopar. Kopar. bunu kabul edemeyiz. İşte o zaman kopar. Geçen gün Gönülsay geldi. Başkanı ziyarete. 20 kadar GENPA vardı. Hiçbiri yüzüne bakmadı. Kimi sırtını döndü. Kimi sigarasını içmeye devam etti. Kimi içeri girdi. Çok bozuldu. Yanıt da o sırada bilerek toplantıyı uzattı ki, uğurlamayayım, diye... Durum böyle yani
-Kalbaşkanı nasıl buluyorsunuz
Bizim gibi hareket eder diye düşüyoruz. O 50'lerin önüsü olabilir diye düşüyüruz. Olmalı diyoruz, olmalı. Tabi bir hareket olmadan hemen şöyle böyle yapmak olmaz..
-Gidişi nereye kadar görüyorsunuz
Bunlara da alttan baskı var. Bir kişi neden takamıyoruz diye e-mail çekti. Hemen yanıt geldi, sizinle röportaj yapalım, yayınlayalım. Baskı yapalım. Alttan baskı var diyelim, dediler. Onların da altı durmayacaktır. Onların yayınlarında başkanla ilgili çok övücü yayınlar var. Bu ilginç..Biz şundan eminiz; 57. nin başının düşmesi özel bir planlamaydı. Başındaki Irak'a saldırıya hayır dediği için mi değiştirmek, bitirmek istediler diye düşünüyoruz. Ama özel olarak parçalandığını düşünüyoruz bir önemli durum daha var. Başkan, listeye atılan almak istemiyor. Hiç çıkmasın diyor. Israr ettik var çünkü. Ülkede olan ne varsa bir miktar da bizde vardır. Toplumda yüzde 1 ise bizde binde birdir. Ama vardır. Sonunda ısrarla 8 tane aldırmayı başardık. Bu malum Güven Kurul Toplantılarının neden erken bittiğini düşünüyorsunuz? Çünkü başkan altındakilerin konuşmasını istemiyor. Bundan sonra da böyle devam eder mi, bilmiyoruz. Ama biz etmemesi için çaba harcayacağız.” Yazdığı görülmüştür.

“13.7.0 Çarşamba”
Sabah Taner DÖVENCİ Albay aradı, komutan (Başbuğ) İlhan beyle baş başa görüşmek istiyor, dedi. Şaşırdım. Malum konu olabilirdi. İS'e bilgi verdim. 16.00'da gitti 2 saate yakın görüşmüşler.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesini o açmamış İlhan abi açınca siz açmasaydınız ben de açmayacaktım demiş devam etmiş
Balbay anlaşmayı bozdu. Kırıldık. Çok üzüldük. Kimi arkadaşlar biz çekilelim dediler. Tabii kaynağı sormuyoruz. Söylemeyecektir. Bu tür şeyler yapmayacaktı. Yaptı.
İS, bilmiyorum, siz verdiniz sandım demiş. Onlar da bizim böyle bir yöntemimiz yok demiş.
Öteki konular
Çankaya'ya başı türbanlı olmayan ama, beyni türbanlı biri gelirse ne olacak demiş
Ertesi gün İS'le durumu değerlendirdik. Bana şunları söyledi
Ürktüm... Değişik bir şey var. Senin haberleri inceleyeceğim. Bunlar kendi içlerinde farklı düşüncelere sahipler. Böyle olur. Geçmişte Faruk GÜRLER, Muhsin BATUR... Gürler birden öbür tarafa geçti.... Bunlar böyle olur. Aman dikkat.
Kaynaklarını bana da söyleye.. (gülerek) bakarsın bir şey olur, bana sorarlar bilmeyeyim.
Ben kimsenin adını vermemiştim. Yıllar sonra bana bir yemek verdiler. Konuştuk uzun uzun.
Yine benzer durum olabilir. Aman dikkatli ol. Şimdi senin yaptık larından benim haberim yok. Onlar da sevinmiştir. Bunların da arasında ikilik var diye
Acaba Hilmi Paşacı CB yapıp öyle mi dönüştürmek istiyorlar. Bunu yazıp sormalı”

“29 Aralık Pazar
Akşam İlhan SELÇUK geldi. Baş başa her şeyi konuştuk.
Askerler: her şey için erken. Eğer içte bir çatlama olursa hangi tarafın önde olacağı belli olmaz. Ben bu işlere hem 9 Mart 12 Mart açısından bakıyorum. Ne olacağını kestiremezsin, birden dönenler olur. Zayıf kalan taraf da tasfiye edilir. Ortada henüz bir şey yokken çıkış yapmak yanlış olabilir. Orduyu yalnızlaştırabilir.
Gazete: İyiye gidiyor ama atılım yapmamız lazım. İbrahim hala Yazı İşleri Müdürü gibi. Genel Yayın Müdürü gibi değil. Çok açık söylüyorum, eğer başarı kazanamazsak parayı koyan kişiler, hani derler ve yeni yöneticiler getirmek isterler. Gözünüzü seveyim... Bir atılım grubu oluşturun. İçinde İbrahim, Salim, Emre KONGAR, Orhan BURSALI olsun, sen ol... Atılım yapmamız lazım... Satış 43 biraz yükseldi ama, 36'ları görmüştük..
Ben: Şimdi sen Ankara'nın dışına taştın. Buraya sığmıyorsun. İstanbul'a gelsen de olmaz. Burayı ne yapacağız. Burada ilişkilerin de çok iyi olurdu. Ama İbrahim'le iyi konuşun, açık konuşun, her şeyi konuşun..
CA: Bu Demirel kitabını yazmakla iyi etmedi ya. Olmaz. Sen yanına danışman olarak git, herşeyi yaz..
Şükrü Sina belki oturur ha... Henüz oturmadı. Yakup'u ne yapalım? Ben ilişmeyelim deyince, tamam ilişmeyelim.
Senin büroda da baya gençler yetişti. Bir daha geldiğimde hep beraber yemek yiyelim”.
Şeklinde ifadelerin yer aldığı anlaşılmıştır.
(Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 29 Aralık’ın 2002 yılında Pazar gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “29 Aralık 2002” tarihinde yapıldığı,
‘İbrahim’in Cumhuriyet Gazetesi Genel yayın yönetmeni İbrahim YILDIZ, ‘CA’nın ise Cumhuriyet Gazetesi yazarı Cüneyt ARCAYÜREK olduğu değerlendirilmiştir. )
Şüpheli Hasan Atilla UĞUR’dan ele geçirilen dokümanlarda, zarfın üzerindeki bilgilere göre Kürşat Eren tarafından Hasan Atilla UĞUR’a gönderildiği anlaşılan bir mektup olduğu, “SEVGİLİ KARDEŞİM” diye başlayan mektupta “Önceki mektup elinize geçti mi bilmiyorum. Eline geçeceğinden emin olmasam da tekrar yazmak istiyorum. Aslında seninle yüz yüze görüşmek gerekir. Ancak beyaz taşların pirinçten daha çok olması sizlerle açık açık konuşmaktan alıkoyuyor. Dolayısıyla olayların gelişme seyri mektuplaşmaktan başka bir yol bırakmıyor.
KARDEŞİM, Bu vatan için gerekirse yeniden "Kurtuluş Savaşı" vermek, canlarımızı feda etmek, elbette hepimizin görevi. Fakat olayların gelişmesini örgütleyenlerin ne yazık ki şahsi çıkarlarını ön planda tuttuklarını görmek beni derinden üzüyor.
Üstelik bu gizli ve menfaate dayalı ilişkilerde sizler gibi devlet ve milleti için gözünü budaktan esirgemeyen arkadaşlarımın üstün meziyet ve hissiyatının da kullanıldığı duygusuna kapılmaktan kendimi alamıyorum. Bizler elbette senin iş bitiriciliğini ve becerikliliğini biliyoruz. Sana ulaşan şeyleri en doğru ve sonuca ulaştıracak şekilde değerlendireceğinden de şüphemiz yok.
Sevgili Kardeşim, Sana gönderdiğim mektupta "tampon kullanmakta çok usta olan" bazı kesimlerden bahsetmiştim. Bu kesimler karşısında dikkatli olmanız ve tedbir almanız konusunda uyarmaya çalışmıştım. Mutlaka düşünmüş ve bazı şeyler yapmışsınızdır. Şu anda görmekte olduğum şeyler beni hepten dehşetedüşürdü.
Sevgili kardeşim, Mevcut yapılanma fark edilir ve dağıtılırsa, mücadelenin kesintiye uğramadan devam edebilmesi için yapılması gereken "idhar" konusunu kimler biliyor? Bu idharın, aslında Ağustos sonrası göreve gelecek olan Org. BÜYÜKANIT ve Jandarmanın başına geçmesi beklenen Türkerinin ekiplerinden oluşturulmuş olabileceği düşünülüyor mu? “Tampon kullanmakta usta olanlar" bunları becerebilecek deneyime ve güce sahiptir. "Aklı kendisine susup oturmayı emreden” ÖZKÖK ve ABD, AB ve Alon Liel vasıtasıyla İsrail'den aldığı direktiflerle yürüyen bir hükümete karşı yürüttüğünüz faaliyetlerin bu insanlar eliyle deşifre edileceği aklınıza gelmemiş olabilir. Mertliğiniz bu tür hainlikleri düşünmekten alıkoymuş olabilir. Ben bu gün görüyorum ki, ABD'ye uşaklık eden Org. BÜYÜKANIT ve sizin gündüzünüzü gecenize katarak belli bir seviyeye getirdiğiniz ekip ve çalışmalarınızın başına geçerek, riski size yıkıp, kaymağını yemek isteyen Org. TÜRKERİ inceden inceye harekete geçmiş görünüyor. İçinizdeki uzantıları vasıtasıyla her şeyden haberdar oluyorlar. Aralık ayından başlatılacak, Org. ÖZKÖK sonrası için hazırlık planları için Ağustosu beklemekten başka yapacakları bir şey kalmadığını söylüyorlar.
Sevgili Kardeşim, ABD'ye satılmış bu insanların mertliği olmadığı için vicdanları ve insafları da olmaz. Sizlerin 3 Mart programı, Yerel Seçimlere Yönelik çalışmalarınız ve Kıbrıs referandumu konusunda her türlü riski göze alarak yaptığınız çalışmaları "kusura bakmayın ama 'aptalca'" buluyorlar. Stratejik planın kişisel çıkarlar için aceleye getirildiğini ve zaman ayarlamasının bodoslama yapıldığını, bundan dolayı da yere serildiğinizi düşünüyorlar, "öngörüsü olmayanın geleceğe hükmetme hakkı yoktur" diyorlar.
Sevgili Kardeşim Bunlara göre asıl çıkış AB'nin tarih vermemesi üzerine Aralık ayında yapılması gerekiyor. Aralık öncesinde düşük yoğunluklu fırtınalar çıkartıp, sonucunda doğan küçük başarılarla avunmanın beceriksizlikten başka bir şey olmadığını ve bu beceriksizlerin istirahata yollanmasıyla aynı zamanda ABD ve AB nezdinde demokrat ve çağdaş dünya ile entegre olabilecek bir vizyona sahip olduklarını gösterecekler. Sizin hazır hale getirdiğiniz "sağduyu"nun sesinden yararlanarak, sizin emekleriniz üzerinden amaçlarına ulaşacaklardır.
Sevgili Kardeşim, senin orada bir sene daha kalıyor olman bence önemli. Sen ne yapacağını bilirsin. KÜRŞAT EREN” yazdığı görülmüştür.


OPERASYONDA ELDE EDİLEN DOKÜMAN
Şüpheli A. Hurşit TOLON’ un Ankara ili Çankaya ilçesi Yukarı Bahçelievler Mahallesi Kazakistan caddesi no:163/34 sayılı yerde ele geçirilen “ELBA” marka “Alı0043” seri numaralı CD içerisindeki ele geçirilen “Operasyon” isimli word dosyasında, Türk silahlı Kuvvetlerinde Büyük Operasyon başlığı altında; Yüksek Askeri şuranın ağustos ayındaki toplantısından önce, aralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç YALMAN, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden ÖRNEK, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim FIRTINA, Org. Hurşit TOLON, Org. Fevzi TÜRKERİ, Org. Oktar ATAMAN, emekli Org. Çetin DOĞAN ve bazı generallerin Ankara da bir toplantı yaptığı, bu toplantıda önce Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi ÖZKÖK’ü istifa ettirmek, daha sonra da AKP iktidarını düşürmek amacıyla bir strateji belirledikleri ve bu stratejilerini uygulamaya koyduklarının tespit edildiği,
Plan gereği öncelikle Genelkurmay başkanı Org. Hilmi ÖZKÖK’ün istifa ettirilip yerine Org Aytaç YALMAN’ın getirileceği, Hilmi ÖZKÖK istifa ettirilemez ise söz konusu stratejinin uygulanmasının mümkün olmayacağı, bu nedenle Hilmi ÖZKÖK’ün istifa ettirilmesi için tüm çabaların gösterilmesi gerektiği,
Altı aylık bir sürede amacına ulaşması düşünülen planın ana hatları ile,
01-AKP hükümetinin irticai faaliyetlerinin gerekçe gösterilerek halkın sivil toplum örgütleri ile harekete geçirilmesi gerektiği, sivil toplum kuruluşlarının harekete geçirilmesi amacıyla da,
a-Laiklik konusunda hassasiyeti bilinen tüm sivil toplum kuruluşları ile irtibat kurularak harekete geçmelerinin sağlanması gerektiği, bu sivil toplum örgütleri ile irtibatı düşük rütbedeki subayların sağlaması gerektiği,
b-Sivil toplum örgütlerinin AKP iktidarının uygulamalarını protesto etmelerinin sağlanması gerektiği, böylece Başbakanın ve irticai basının sertleşeceği, ortaya çıkacak bu ortamın bilinen amaçlar doğrultusunda kullanılmasının mümkün olabileceği, yapılacak gösterilerin AKP il yada ilçe binaları önünde gerçekleştirilmesi gerektiği,
c-Yapılacak tüm faaliyetlerde AKP iktidarının şeriat esaslarına dayanan bir devlet kurmak istediğinin vurgulanacağı,
d-Kamu kuruluşları içerisinde TSK ile dirsek temasında olan yöneticilerin, AKP iktidarının uygulamaları (Kadrolaşma) aleyhine konuşmalarının sağlanması gerektiği,
e-Kamu kuruluşlarında AKP yanlıları tarafından gerçekleştirilen irtica ve yolsuzluk uygulamalarının takip edilmesi gerektiği,
f-Genelkurmay karargahına askeri personel ve vatandaş imzalarıyla tüm illerden çok sayıda mektup gönderilerek, TSK nın AKP iktidarı karşısında hareket alanı kazanmasının sağlanması gerektiği,
2-İrticai faaliyetler konusunda basının harekete geçirilmesi için, çeşitli kaynaklardan karargaha intikal eden bilgilerin basına aktarılması ve böylece kamuoyu oluşturulmasının zorunluluğu,
3-Bu faaliyetlerin gizlilik içerisinde yürütülmesi gerektiği ve bu nedenle mümkün olduğu kadar kurye kullanılması zarureti belirtilmiştir.
Söz konusu toplantıda özellikle Hilmi ÖZKÖK’ün istifa ettirilmesinin esas amaç olarak belirlendiği, Hilmi ÖZKÖK istifa ettirildikten sonra Aytaç YALMAN’ın Genelkurmay başkanı olacağı, Kara Kuvvetleri Komutanlığına ise Org Yaşar BÜYÜKANIT yerine, Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR’un getirilmesi için yoğun çaba harcanacağı, fakat “MAKAM” eleştirilerine meydan vermemek için de Aytaç YALMAN’ın Ağustos ayında görevi bırakması gerektiğinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.

DEĞERLENDİRME:
Mehmet Şener ERUYGUR ve Ahmet Hurşit TOLON’dan darbe planları ve darbe teşebbüsü ile ilgili delil mahiyetinde dokümanlar ele geçirilmiştir. Tüm belgeler incelendiğinde, şüpheliler Mehmet Şener ERUYGUR ve Hurşit TOLON’un görev yaptıkları dönemde, mevcut hükumeti silah zoru ile devirip devlet idaresini ele geçirmek için planlar yaptıkları ve bu planlarını uygulamaya koydukları, fakat Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK’ün demokratik tutum ve davranışlarından dolayı kendileri için çok ciddi bir engel olduğunu düşündükleri ve öncelikli plan olarak Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK’ü istifa ettirmeyi daha sonra, Aytaç YALMAN’ın geçici olarak Genelkurmay Başkanlığına getirmeyi kısa bir süre sonra Aytaç YALMAN’ın da görevi bırakmasının sağlanarak, ERGNEKON terör örgütü yöneticisi şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’un KKK na , Mehmet Şener ERUYGUR’un ise Genelkurmay Başkanlığına getirmeyi planlandıkları,bu amaçla Hilmi ÖZKÖK’ün istifa ettirilmesi için ciddi çalışmalar başlattıkları tespit edilmiştir.
Özellikle, Şener Eruygur‘un, komutanlığını yaptığı Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde,darbe çalışmaları için ekip oluşturulduğu,teknik dinlemelerin başına Albay Hasan Atilla Uğur ile İstihbarat Daire Başkanlığına Levent Ersöz’ün getirildiği, darbe öncesi bilgi toplama işlemlerini ve özellikle Bakan ,milletvekilleri ve üst düzey bürokrat ve yargı organı mensupları ile bazı kamu görevlileri ile ilgili kişisel bilgilerin bu örgüt üyeleri vasıtasıyla toplandığı belirlenmiştir.
Şüpheliler Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’un ,yöneticisi oldukları Ergenekon terör örgütünün amaç ve stratejisi doğrultusunda gerçekleştirmeyi planladıkları darbeyi, TSK bünyesinde emir ve komuta zinciri altında yapabilmek için, öncelikle dönemin HKK İbrahim Fırtına, KKK Aytaç Yalman ve DKK Özden Örnek ile temasa geçtikleri,bu kişilerin hükumete muhtıra verilmesi ve darbe yapılması yönündeki kendilerine yakın düşüncelerini değerlendirerek ve onları iktidarda bulunan AKP ‘nin ülkeyi geriye götürdüğünü,Cumhuriyetin en önemli unsuru olan laikliği ortadan kaldıracak uygulamalara gittiklerini, bu amaçla kadrolaştıkları yönündeki örgütün belirlediği söylemleri kullanarak,onları ülkede darbe yapılmasından başka çare yok yönündeki düşünceye ikna ettikleri ve kendilerine engel olacağını bildikleri Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ü istifaya zorlamaya çalıştıkları ve bu amaçla bir araya gelerek stratejiler geliştirdikleri,hatta kendilerinin belirledikleri yöntemleri uygulamaya karşı çıkması halinde Kuvvet Komutanları olarak istifa edeceklerini ve ülkeyi kaosa sürükleyeceklerini belirterek Hilmi Özkök’e istifa etmesi yönünde baskı yaptıkları belirlenmiştir.
Şüphelilerden ele geçirilen dijital verilerdeki bilgilerden ,şüpheli Şener Eruygur’un Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde “cumhuriyet çalışma gurubu” ismiyle darbe hazırlıklarını planlayan ve organize eden muvazzaf askerlerden oluşan bir gurup kurduğu,Ergenekon terör örgütünün tespit ettiği hedefler doğrultusunda hareket eden bu gurubun ,darbe öncesi ve darbe sonrası yapılacaklar için “SARIKIZ”, “AYIŞIĞI”, “YAKAMOZ ve “ELDİVEN” kod isimli (4) ayrı darbe planı hazırladıkları anlaşılmıştır.
Söz konusu darbe planları incelendiğinde, “SARIKIZ” kod adlı darbe planının, darbe öncesi ülkede darbe zemini oluşturmak için yapılması gereken faaliyetleri “AYIŞIĞI” ve YAKAMOZ” kod isimli darbe planlarının darbenin bizzat aktif olarak nasıl ve ne şekilde yapılması gerektiği yönünde çalışmaları, “ELDİVEN” kod isimli darbe planının ise darbe sonrası yapılacak faaliyetleri kapsadığı tespit edilmiştir.
Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden ÖRNEK tarafından kaleme alındığı anlaşılan günlük notlarında yer alan Sarıkız kod adlı darbe planı çerçevesinde, basının ele geçirilmesi, Üniversite öğrencilerinin sokağa dökülmesi, Sendikalarla birlikte hareket edilmesi, sokaklara afiş asılması, Dernekler ile temasa geçip Hükumet aleyhine teşvik edilmesi ve tüm bu olayların yurt çapında gerçekleştirilmesinin hedeflendiği görülmüştür.
HKK İbrahim Fırtına’nın, CÇG’nin faaliyetleri ile ilgili değerlendirmeler yaptığı ve çalışmaların yönlendirilmesi ile ilgili telkin ve tavsiyelerde bulunduğu ortaya koyan dijital dokümanlar Şener Eruygur’dan ele geçirilmiştir.
Dönemin Kuvvet Komutanları Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına ‘nın, yukarıda açıkça izah edildiği üzere, görev yaptıkları dönemde “askeri müdahaleye zemin hazırlama”yönünde diğer şüpheliler ile birlikte hazırlanan plan ve eylemlere iştirak ettikleri,ancak,2004 yılı Ağustos ayında Mehmet Şener Eruygur’un emekli olmasına müteakip,bu yönde herhangi bir çalışma ve eylemleri tespit edilemediğinden,adı geçenlerin bu döneme ilişkin eylemleri ile ilgili soruşturma evrakı tefrik edilmiştir.
Şener ERUYGUR’un Genel Başkanlığını yaptığı ADD genel merkezinde ele geçirilen dijital verilerde “AYIŞIĞI ÇÖZÜM” isimli word dosyasında, , “Ayışığı ve Yakamoz olarak adlandırılan darbe palanını uygulayanlar deşifre olur da dağıtılırsa, planın aynen devam ettirilmesi, sekteye uğramaması için oluşturulacak ve gizli tutulacak ikinci bir yapılanma”dan söz edildiği,ayrıca C.Ç.G yapılanması içerisinde yer alan Şüpheli Hasan Atilla UĞUR’dan ele geçirilen dokümanlarda, askeri müdahalenin gerçekleştirilmesi yönündeki çalışmaların,C.Ç.G’nin deşifre olması halinde TSK bünyesinde ikinci bir ekip oluşturulması gerektiği belirtilerek,bu yöndeki çalışmaların kararlılıkla sürdürüldüğü anlatılmaktadır.
Ancak,şüpheliler Mehmet Şener Eruygur ve Ahmet Hurşit Tolon,’un görev yaptıkları dönemdeki eylemlerine, TSK’deki görevleri sona erdikten sonrada Ergenekon terör örgütünün amaç ve stratejisi doğrultusunda devam ettikleri ,
Bu cümleden olarak;

Şüpheli Mehmet Şener Eruygur’un;
1-Örgütün “sivil toplum kuruluşlarını yönetme ve yönlendirme”stratejisine uygun olarak ADD(Atatürkçü Düşünce Derneği) ‘nin başına geçtiği ve başkanlığını yaptığı dönemde katıldıkları mitinglerde,dernek mensuplarına ‘ordu göreve’ pankartları taşıtarak,askeri müdahaleye zemin oluşturmaya çalıştığı,
2-Askerlik mesleğinden emekli olduktan sonraki dönemde de örgüt yöneticisi sanık İlhan Selçuk ‘un koordinasyonundaki gizli toplantılara iştirak ettiği,
3-Yukarıda tafsilatlı olarak izah edildiği üzere,örgütün stratejisine uygun bir çok dernek ve platformların yönetimine girerek,bu oluşumları örgütün amaçları doğrultusunda yönlendirmeye çalıştığı,bu çalışmaları sırasında örgüt yöneticileri ve bir çok örgüt üyesi ile irtibat içerisinde bulunduğu,
Şüpheli Ahmet Hurşit Tolon’un;
1-Şüpheli Ahmet Hurşit TOLON’ un planladıkları askeri müdahaleye karşı olduğunu düşündüğü Genelkurmay Başkanı Yaşar BÜYÜKANIT’ın, ailesi, akrabaları,özel hayatı,hatta hastalıklarını kişisel veri olarak kaydetmek suretiyle ,bu kişiyi yıpratma yönünde kullanmayı planladığı,
2-Sivil toplum kuruluşlarını örgütün stratejisi doğrultusunda yönlendirmek amacıyla,yukarıda detaylı olarak belirtilen dernek,platform ve buna benzer oluşumlar içerisinde aktif olarak yer aldığı,daha önce ifa ettiği görevin toplumdaki olumlu imajını kullanarak bu oluşumları örgütün amaçları doğrultusunda yönlendirdiği,
3- Örgüt yöneticisi sanık İlhan Selçuk ‘un koordinasyonundaki gizli toplantılara iştirak ederek,örgütün belirlediği eylem planlarını uyguladığı,örgütün yöneticisi ve üyesi konumundaki kişilerle sık ve sürekli irtibatının bulunduğu,
Sonuç olarak,şüphelilerin TSK’deki görevleri sırasında, askeri müdahaleyi gerçekleştirmek için yaptıkları planlarda zorunlu unsur olarak öngördükleri sivil şahısların ve üniversitelerin sokağa dökülerek,kargaşa ve kaos ortamı meydana getirmek yönündeki hedeflerine ulaşmak için,emekli olmalarına müteakip sivil toplum kuruluşları ile irtibata geçerek,bunların önemli bir kısmının yöneticisi konumuna geçtikleri ve bu oluşumları örgütün amaç ve stratejileri doğrultusunda yönlendirdikleri,böylece yasama ve yürütme organlarının ortadan kaldırılmasına yönelik askeri müdahaleye zemin hazırladıkları anlaşılmıştır.

YUKARIDA TAFSİLATLI OLARAK ANLATILAN TÜM DELİLER BİR BÜTÜN OLARAK DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE;
ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ tarafından kurulan ve yönlendirilen Cumhuriyet Çalışma Grubu hazırladığı ve uygulamaya koyduğu darbe planları çerçevesinde;
1-Hilmi Özkök’ün istifası talebini içeren kendileri tarafından kaleme alınmış mektupları, muvazzaf askerler tarafından hazırlanmış görüntüsü verilerek Hilmi Özkök’e gönderilmek suretiyle onu baskı altına almaya çalıştıkları,
2-Darbe hazırlıklarına destek sağlamak amacıyla emekli generallere mektup gönderdikleri,
3-Özden Örnek’ten ele geçirilen günlüklerden anlaşıldığı üzere, ulusal yayın yapan gazete ve televizyon sahiplerinin çağrılarak,iktidardaki hükumet aleyhine ve özellikle askerin hükumete bakış açısını sert mesajlarla topluma duyurulması amacıyla yayın yapılması için baskı yapıldığı ve bu yapılan baskılar sonucunda amaçlanan yayınların yapılmasının sağlandığı,
4-Örgüt yöneticisi İlhan Selçuk’un ve örgüt üyesi Mustafa Balbay’ın talimatları ile Cumhuriyet gazetesinin örgütün amacı doğrultusunda bu yöndeki haberleri manşetten vermek suretiyle darbe hazırlıklarına katkıda bulunmaya çalıştıkları,
5-Ülkede kargaşa meydana gelmesini sağlamak amacıyla öğrencileri gösterilerle sokağa dökmeye çalıştıkları, bu amaçla bazı Rektörlerle görüştükleri, ayrıca Rektörlerden hükumete sert tepki göstermelerini istedikleri,bunun üzerine harekete geçen bazı rektörlerin Hükumet aleyhine sert açıklamalar yaptıkları, özellikle Ergenekon terör örgütü yöneticileri dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz ile İ.Ü. Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun bu organizasyonları yaptıkları, “Ordu göreve” yazılı pankartların asıldığı mitinglerde görüntü kayıtlarının bulunduğu,
6-Sendika yöneticileri ile irtibata geçerek, Hükumet aleyhinde sert açıklamalar yapılmasını sağladıkları, bu hususta düzenlenen toplantılara örgüt üyesi Mustafa Özbek’in iştirak ettiği ,
7-O dönem iktidarda bulunan hükumeti parçalayıp ülkeyi yönetmeyecek hale getirmek ve bunun sonucunda ülkede çıkacak kaosla darbeye zemin oluşmasını sağlamak amacıyla, örgüt üyesi İsmail Yıldız’a milletvekilleri hakkında araştırma yaptırdıkları ve bu yolla iktidar partisinden ayrılabilecek nitelikteki milletvekillerini tespit ettikleri, bu doğrultuda örgüt üyeleri Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur ve İsmail Yıldız’ın mecliste yer almayan bazı siyasi parti liderleri ile görüştükleri ve yapılan bu görüşmeyi kayda aldıkları,
8-Bu amaçla Bakanlar,milletvekilleri, üst düzey bürokratların siyasi görüşleri ve yaşam tarzları ilgili kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydettikleri ,
9-Ayrıca,örgütün stratejileri arasında bulunan “Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğe götürmek”amacına matuf olarak açıklamalar yaptıkları ,sivil toplum kuruluşlarını yönlendirmeye çalıştıkları ve böylece ülkenin dış politikasının olumsuz yönde etkileyerek siyasi istikrarsızlığı sağlamaya çalıştıkları, Mehmet Şener ERUYGUR un Kıbrıs Büyükelçisini makamına çağırarak bundan sonraki süreçte her talimatı kendisinden alacağını, Genelkurmay Başkanı çağırdığında kendisine basit bilgileri vereceğini, önemli husustaki bilgileri bizzat kendisine vermesi gerektiği şeklinde talimat verdiğinin ses ve görüntü kayıtlarından anlaşıldığı,
10-Örgüt üyesi Sinan Aygün vasıtasıyla, sanayi odalarını organize etmeye çalıştıkları, özellikle Sinan Aygün’ün teredütte olan Kuvvet Komutanlarını ziyaret ederek, örgütün stratejisi doğrultusunda TSK’yı göreve davet eden konuşmalar yaptığı ve bu düşüncenin yönlendirebileceği kitlelerin kanaati olduğu intıbaını uyandırmaya çalıştığı,
11-Darbe planları içerisinde yer alan Kuvvet Komutanlarının, uyguladıkları plana uygun olarak,yürütme organı üzerinde baskı uygulamak amacıyla Harp Okullarının eğitim dönemi açılış ve diploma törenlerinde sert ve toplumu geren açıklamalar yaptıkları,
12-Sahte kimlikli şahıslar tarafından yurt dışında hazırlanan “vatansever.info” isimli internet sitesini kurdurarak,C.Ç.G tarafından hazırlanan örgütün amaçları doğrultusundaki haber ve yayınlar yapmak suretiyle , kamuoyunu olumsuz yönde yönlendirmeye çalıştıkları,
13-Ergenekon terör örgütü yöneticisi İlhan Selçuk,örgüt üyeleri Mustafa Balbay,Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur’un çoğu kez Şener Eruygur’un makamında gizli toplantılar yaptıkları, burada eylem planını görüştükleri,özellikle İlhan Selçuk’un içinde yer aldığı 9 Mart 1971 de darbe teşebbüsü ile ilgili tecrübelerini aktararak dikkat edilmesi gereken hususlarda tavsiyelerde bulunduğu, İlhan Selçuk’la Şener Eruygur ve diğer asker kökenli örgüt üyeleri arasındaki irtibatı ve haberleşmeyi Mustafa Balbay’ın sağladığı,
14-Bu dönemde ”Ulusal Birlik Hareketi”ni kurdurarak,kendilerine yakın sivil toplum kuruluşlarını tek merkezden yönetmeye çalıştıkları,özellikle ADD ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nı Cumhuriyet Çalışma Gurubunun belirlediği strateji doğrultusunda yönlendirdikleri,
15-C.Ç.G’nun planları arasında yer alan “sendikaların manipüle edilmesi”stratejisine uygun olarak,özellikle örgüt üyesi Mustafa Özbek’in başkanı olduğu sendika ile kendileri ile birlikte hareket edecekleri yönünde tespitler yaptıkları bazı sendikaları amaçlarına uygun olarak yönlendirdikleri ,
Tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Yukarıda tafsilatlı olarak izah edildiği üzere, yapılan planlar, kuvvet komutanlarının bu plana uygun hamleleri, Rektörler, sivil toplum kuruluşları, medya patronları,bazı sendika başkanları ve etkili sanayi odalarının başkanları ile kurulan koordinasyon , darbe çalışması içinde yer alan kişilerin ifa ettikleri kamu hizmetinin, sonucu elde etmeye elverişli nitelikte olması hususları gözönüne alındığında, gerçekleştirmesi planlanan darbenin tüm hazırlık hareketlerinin tamamlandığını,eylemsel nitelikte çalışmaların başladığını, ancak,dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün stratejik yaklaşımları ve ellerinde olmayan nedenlerle şüphelilerin neticeyi gerçekleştiremedikleri,asker kökenli şüphelilerin emekli olmalarına müteakip,özellikle askeri müdahaleye zemin hazırlamak amacıyla eylem ve faaliyetlerine devam ettikleri ,bu kapsamda,özellikle örgütün ülkede kaos ve istikrarsızlık ortamı oluşturma amacına matuf olarak,sivil toplum kuruluşlarını yönlendirmek için daha önce irtibatta oldukları,dernek ve platformların yönetimlerinde yer aldıkları ve burada örgütün belirlediği amaçlara uygun gösteri ve eylemleri organize ettikleri,neticeden asker kökenli örgüt mensuplarının ,askeri müdahaleye zemin hazırlamak amacıyla görevleri sırasında yaptıkları planları,yakalandıkları tarihe kadar uygulama koydukları ve böylece eylemlerinin temadi ettiği sonucuna varılmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Soruşturmada gelinen bu aşamada,Ergenekon terör örgütü ile irtibatı tespit edilemeyen 2003-2004 yılı HK Kuvvetleri komutanı İbrahim FIRTINA, Deniz Kuvvetleri Özden ÖRNEK ve KKK Aytaç YALMAN’ın,görev yaptıkları dönemde Ergenekon terör örgütü yöneticileri ile birlikte iştirak ettikleri eylemler ile ilgili evrak tefrik edilmiştir.
5237 sayılı TCK’ da “Yasama organına karşı suç” başlığı altında düzenlenen 311. maddesinde TBMM’ yi ortadan kaldırmaya veya TBMM’ nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.” ,
5237 sayılı TCK’ nda “Hükümete Karşı Suç” başlığı altında düzenlenen 312. maddesinde “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükumetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.” hükümleri yer almaktadır.
Yasada belirtilen suçların maddi unsuru cebir, şiddet ve suçu işlemeye teşebbüs (kalkışma) olduğu anlaşılmaktadır. Suç bu haliyle bir tehlike suçudur. Bu bakımdan, kastedilen neticeyi meydana getirme tehlikesi bulunan fiiller teşebbüs niteliğini taşır. Kısacası, suçun işlenmesine yönelik icra hareketlerine başlanması “teşebbüs” için yeterlidir.Teşebbüs ile suç tamamlanmış sayılmaktadır. Aksi düşüncenin kabulü halinde,bu tür eylemlere kalkışan kimselerin sonucu elde etmesi halinde,hukuk sitemini de değiştirebilecek güce sahip bulunabileceklerinden,yargılanmaları ve cezalandırılmaları mümkün olmayacaktır.
Ayrıca,Yasada öngörülen “cebir” maddi ve manevi anlamda kullanılmıştır. Cebir, failin amacına ulaşmak için kullanabileceği tüm meşru olmayan yöntemleri ifade etmektedir. Yani, cebir, keyfi, meşru olmayan hileli hareketlerde olabilir. Kaldı ki, cebir suçun unsuru değil niteliğidir.
Suçun manevi unsuru ise, suçun bilerek ve isteyerek işlenmesidir.

Tüm bu açıklamalar ışığında;

Ergenekon Terör Örgütü üyesi şüphelilerin TSK’ da görev yaptıkları dönemde, TSK’ninaskeri müdahaleye zemin oluşturmak için çalışma ve planlar yaptıkları, bunu yukarıda da açıkça belirtildiği şekilde eyleme döktükleri, bu eylem ve faaliyetlerinin yine örgütün amacına uygun olarak emekli olduktan sonra sivil hayatta da devam ettirdikleri, kısacası faaliyetlerini, yakalandıkları tarihe kadar sürdürdükleri, bu nedenle planların yapılıp uygulama konulduğu dönem olan 2003-2004 yıllarında yürürlükte bulunan765 sayılı Yasanın 147. maddesinin somut olaya uygulanmasının mümkün olmadığı, temadi eden eylemlerinin TCK’ nun 311,312 maddeleri kapsamında bulunduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda tafsilatlı olarak anlatıldığı üzere ,şüphelilerin, asker veya emekli olduğu dönemlerde TSK’nin müdahalesi için yaptıkları planlar ,uyguladıkları stratejiler ve planların eyleme dönüştürülmesi ile TCK.311ve 312 maddelerinde belirtilen suçların tamamlanmış olduğu sonucuna varılmıştır.

GÖREV VE YETKİ
Cumhuriyet Başsavcılığımızın görevi alanına ilişkin değerlendirme:

Cumhuriyet Başsavcılığımızın görevleri 5271 sayılı CMK 250 maddenin 1.fıkrasında sayılmış aynı maddenin 3. fıkrasında ise savaş ve sıkıyönetim dahil askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklı tutulmuştur.
CMK’nın 251.maddenin 1. fıkrasında, “ 250 nci madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen Cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır.”hükmü yer almaktadır.
Ayrıca,3713 sayılı Terör Mücadele Kanununun 9. maddesinde, bu kanun kapsamında işlenen suçlar ile ilgili davalara CMK 250 maddesinde öngörülen mahkemelerde bakılacağı belirtilmiştir. Burada ele alınması gereken en mühim nokta askeri mahkemelerin görev sınırlarının ne olduğudur.

Hiç yorum yok: